İran ve Amerika arasındaki muhtemel bir savaşa dair ayrıntılı yazılardan, “Üçüncü Dünya Savaşı”, “İran ve Amerika Savaşı Nasıl Başlar?” gibi heyecanlı manşetler, İran kamuoyunda olduğu gibi Amerika’nın önemli medya organlarında da ülkelerinin İran’la muhtemel savaşı hassasiyetle takip ediliyor.
Umman Denizindeki iki tankere yönelik son yaşanan gelişme, Mike Pompeo’nun doğrudan İran’ı suçlaması ve nihayet İranlı liderlerin Donald Trump’ın mesajına olumsuz tepki vermesi, bu tür yazıların dikkate değer ölçüde artmasına neden oldu.
Gerçi bu tür konuları ele alan birçok gözlemci ve uzman, mevcut şartlarda topyekun bir savaş ihtimalini düşük görüyor. Bununla birlikte kazayla yaşanacak bir savaşa ya da ciddi oranda artan gerilim dolayısıyla domino şeklindeki muhtemel etki ve tepkilere dair yayınlar yapılıyor.
Bu yazıda Amerika’nın önemli medya kuruluşlarında İran ile Amerika savaşına, bunun gerçekleşme ihtimaline, iki ülke arasında gerilimin artmasını önleme yollarına dair yer alan yazı örneklerine kısaca bir göz atacağız.
İran’la savaş ne şekilde olacak?
İlan Goldenberg (Amerikan Savunma Bakanlığı savunma politikaları bürosundaki İran ekibinin eski yetkilisi ve Amerikan dışişleri bakanlığının eski diplomatlarından) Foreign Affairs’de yazdığı yazısında İran’la muhtemel bir savaşın başlamasına dair tahminlerini ifade etti.
Goldenber’in analizine göre böylesi bir savaş bir dizi olaylar (Fars Körfezi’nde kuşkulu saldırılar ve yangınlar gibi) ile başlayacak. Ona göre eğer iki taraf eğer rakibin ilerleyişini durdurmayı başaramayacağını hissederse her seferinde bir adım daha ileri gitme imkanı bulunuyor.
Bu senaryoya göre eğer İran Fars Körfezi’ndeki aralıklı saldırılarının hacmini ve boyutunu arttırırsa (Bu saldırıların sorumluluğunu üstlenmese bile) Amerikan Savunma Bakanlığı politika yapıcılarının İran’a karşı açık bir saldırı yapma sonucuna ulaşmaları ihtimali mevcuttur.
Bay Goldenberg, bu saldırıları Amerika’nın Esed rejimi mevzilerine yönelik saldırılarıyla mukayese ediyor. O dönemde Amerika saldırıların Esed’in kimyasal silah kullanması sebebiyle gerçekleştiğini açıklamıştı. Amerika bu kez de saldırının uluslararası deniz taşımacılığının güvenliğini garanti etmek için yapıldığını söyleyebilir.
Ancak Amerikan düşünce kuruluşlarının bu üst düzey analistine göre Amerikan saldırıları sırasında Esed’in durumu ile İran rejiminin bugünkü durumu kıyaslanamaz. Amerikan saldırılarının İran askeri güçleri -özellikle de Devrim Muhafızları- tarafından cevapsız bırakılma ihtimali çok azdır. Böylesi bir senaryoda İran, doğrudan ve açık bir şekilde Amerikan hedeflerine saldırır, Amerikan saldırılarının şiddet kazanmasıyla da İran Amerikan çıkarlarına darbe indirmek için tüm gücünü kullanır; Fars Körfezi’nden Irak’a, Lübnan’a, Yemen’e kadar Amerikan müttefiklerine dahi doğrudan saldırıdan vekalet savaşına kadar her türlü seçenekten yararlanır.
Amerika ile İran savaşı ihtimalinin yükselirken İlan Goldenberg’e göre durum, çözülmesi kolay olmayan bir kördüğüm şeklini aldı. Çünkü Amerika’nın tüm yönleriyle saldırıp İran’ı işgal etmesini öngören bir senaryo, Amerika için çok zor ve zihinlerden uzak bir senaryodur. Bununla birlikte İran’ın darbeleri de cevapsız bırakılamaz. Böylesi bir durumda Bay Goldenberg’e göre John Bolton gibi kişilerin İranlı muhalifler üzerinden rejim değiştirme yatırımları da daha başından başarısız olmuş bir yatırımdır. Çünkü Amerika ile savaşta İran kamuoyunun eşlik edeceği böylesi bir değişiklikte muhaliflerin zafer kazanma şansı her zamankinden daha az.
“Irak’la savaşa taraftar olanları dinleyin”
Meşhur Neocon analist David Frum, prestijli “Atlantik” dergisine yazdığı yazıda şu başlığı kullandı: “Irak Savaşına Taraftar Olanları Dinleyin: İran’la Savaş Felaket Olacak”.
Bay Frum’a göre Irak savaşı, “Safça varsayımlar, kültürel cehalet ve karmakarışık planlama” ile başarısız bir projeye dönüştü. Ancak bu günlerde İran karşısında yaşananlarla kıyaslandığında, Irak’la savaş planlamasını tam anlamıyla profesyonel bir iş olarak nitelendirilebilir.
Neocon analist Frum, yazısında 2002 – 2003 yıllarında kendisinin de Irak’la savaş taraftarı olduğunu hatırlatıyor ve bu sebeple de Ortadoğu’daki bir başka savaş konusunda da sorumluluğu olduğuna inanıyor. O, George Bush’un meşhur “şer ekseni” konuşmasının yazımında rol almış biriydi. Tıpkı diğer Neocon’lar gibi Irak savaşına ideolojik bakıyor ve Irak’taki siyasi rejimin değiştirilmesiyle demokrasinin tüm Ortadoğu ve Arap dünyasındaki gelişmeleri etkileyeceğine inanıyordu. (David Frum o dönemde Amerikan Başkanı George Bush’un konuşmalarının metnini yazıyordu. Meşhur “şer ekseni” konuşmasının yazarı olarak şöhret kazanmıştı. Elbette o, daha sonraları “şer ekseni” ifadesindeki rolünün abartıldığını, bir konuşma metni yazarı olarak İran’a karşı politika ya da sert üslup belirleme rolünün bulunmadığını söyledi. Kendisinin sadece yazılması istenen şeyleri yazdığını ifade etti.)
David Frum, yazısında Donald Trump’ın 80 milyonluk bir milletle savaşmak gibi bir niyeti olmadığına inandığını belirterek şöyle devam etti: “Ancak eğer siz savaşla ilgili bir blöf yapmışsanız, birinin bileğinizi büküp blöfünüzü boşa çıkarması ihtimali her zaman vardır. Ayrıca mevcut şartlarda her şey hızla değişebilir ve ansızın kendinizi topyekun bir savaşın çatışmaları arasında bulabilirsiniz.”
Bay Frum’un yazdığına göre Trump rejimi şu an öyle bir durumda bulunuyor ki Kongre onu böylesi bir savaş için desteklemiyor. Birleşmiş Milletler ona böylesi bir izin vermiş değil, Avrupa Birliği, Güney Kore ve Meksika gibi Washington’un müttefikleri ondan hoşlanmıyorlar ve onu desteklemiyorlar. Hatta stratejik müttefiki olan Britanya da “Brexit yüzünden felç olmuş bulunuyor.”
David Frum ayrıca 2019’daki İran’ı 2003’teki Irak’la mukayese edip şöyle yazıyor: Bu iki ülkenin birbiriyle hiçbir benzerliği yok. Ne siyasi rejimleri, ne halkları, ne ülkelerinin kuruluş geçmişleri, ne de halklarının yabancı bir işgal karşısındaki duyguları bakımından bir benzerlik var.
Kendini bir Cumhuriyetçi olarak tanımlayan Frum, şuna inanıyor: Trump hükümetinin İran’la kapışması sırasında Trump hükümetini desteklemeyen sadece Amerikan kamuoyu ve Amerikan siyasi toplumu olmayacak; muhtemel bir savaş halinde Cumhuriyetçi parti içinde de bölünme olacak. Parti içinde hükümet tarafından yapılacak “büyük kara savaşına” muhalif olanlara göre onlar çok basit görevleri bile yapabilecek durumda değil.
Kazayla çıkabilecek bir savaş
Kaza savaşı, çeşitli yerlerde farklı anlamlara gelen bir ifade. Bazıları onu kaçınılmaz olayların gizli sonucu olarak görüyor. Tıpkı bir kartopunun giderek büyümesi gibi sonunda büyük bir savaşa dönüşür. Richard Sokolsky (Carnegie Vakfının seçkin simalarından) ve Steven Simon (Clinton ve Obama dönemlerinde Ulusal Güvenlik Danışmanlığı teşkilatında Ortadoğu direktörü) Foreign Policy’de ortak bir yazı kaleme aldı. O yazıda kaza savaşını “Tarafların önceden planlamadığı ve istemediği bir askeri çatışma” olarak niteledi.
Bu yazıda Trump hükümetinin politikalarına eleştirel bir bakış var. Amerikan hükümet sistemindeki ikili duruma işaret ediliyor ve şöyle deniyor: Şu anda Donald Trump’ın müzakere yanlısı olduğuna dair şahsen söylediklerinin aksine, Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, savaş yanlısı kişilerdir ve muhtemelen topyekun bir savaş çıkarmaktan da çekinmiyorlar. Ama sonuç itibariyle hatta “kimin neci olduğunun belli olmadığı bu hükümette” bile istenmeyen bir savaşın gerçekleşmesini önleme konusunda bir görüş birliği bulunmalıdır.
Bu analistlere göre Trump hükümetinin şu anki davranışları, “yanlış anlama, yanlış hesap ve iki taraf arasında irtibatın bulunmayışı” sebebiyle yaşanacak bir savaş ihtimalini gün geçtikçe arttırıyor. Bu analistler, bu iki “savaş yanlısı” şahsa ilaveten İran’ın belirli tesislerine saldırılar yapılmasını isteyen Suudi Arabistan’ın rolünü ve Suudilerin Trump hükümeti üzerindeki etkisini de savaş tehlikesini arttıran etkenler olarak zikrediyor.
Yazılarında bir “kaza savaşını” önlemenin mümkün olduğunu belirten bu analistler, bunu önlemeye yönelik olarak da şu önerileri sundular: Suriye’deki Amerikan askerlerine İran askerleriyle veya İran’ın vekil güçleriyle çatışmadan sakınma emri verilmesi, nihai noktada İran’a baskı için Rusya’nın kullanılması, ABD ve İran arasında ani askeri gerilimler yaşandığı zaman İran askerleriyle doğrudan bir irtibat kanalı kurulması.
Sokolsky ve Simon, yazılarında ayrıca şunları belirtti: Amerika, İsrail ve Arabistan’la ilişkilerinde açık bir tavır belirlemeli. Onlara şunu açıkça kendilerini her açıdan desteklemesine rağmen İran’a saldırı halinde onların kışkırtıcı adımlarına asla tahammül etmeyeceğini açıkça onlara iletmelidir. Bu iki analiste göre İran da tüm vekil aktörlerine aynı tavrı takınmalı ve onların kışkırtıcı adımlarını önlemelidir.
Her halükarda Sokolsky ve Simon, istenmeyen çatışma tehlikesinin ciddi olduğuna inanıyor ve “eğer Trump gerçekten İran’la savaş başlatmama konusundaki tutumunda ciddiyse elinin altındakileri sözlerini dinlemeye mecbur etmelidir” diyor.
Savaş olur mu?
Diğer medya organları da bu konuyla ilgili birçok haber yayımladı ve olayı anlattıktan sonra savaş ihtimali ne kadardır sorusuna cevap aramaya çalıştı.
Wox haber sitesinden Alex Ward, yazdığı uzun yazısında üç sebeple savaşın olmayacağını söylüyor. Ona göre sebeplerden birincisi bölgedeki Amerikan askerlerinin sayısı olağanüstü bir şekilde fazla değil ve savaş belirtileri gözükmüyor. İkincisi Donald Trump, defalarca İran’la savaş istemediğini söyledi. Üçüncüsü ise gerilim bazılarının söylediği düzeyde yüksek değil ve ortamın kısa sürede sakinleşmesi bekleniyor.
Newsweek’in savunma konularındaki eski muhabiri Jonathan Broder, Colin Kahl’ın (Obam döneminde ABD Savunma bakanlığının Ortadoğu işlerinden sorumlu yetkilisi) yakın dönemde Washington Post’ta yayımlanan analizinin başında sorduğu soruya değiniyor. Bay Kahl’ın yazısında İlan Goldenberg’inkine benzer bir tasvir söz konusuydu. Şiddetli bir askeri gerilimin adım adım gerçekleşmesi ihtimali söz konusu edilmişti. Jonathan Broder, ise şu anki ortamın Colin Kahl’ın dediği kadar karanlık ve tehlikeli olmadığını yazdı.
Bay Broder’in yazısına göre İran’la savaş ihtimaline dair kilit konulardan biri Trump hükümeti içerisinde İran politikası konusunda ciddi bir ihtilafın bulunması. Washington’da yaşayan Bay Broder de, tıpkı diğer gözlemciler gibi John Bolton ve Mike Pompeo’nun Trump ve çevresindekilerin müzakere eksenli görüşünden farklı ve savaş yanlısı görüşüne işaret ediyor. O, ayrıca askeri uzmanlardan naklen şöyle yazıyor: Beyaz Saray’da İran konusunda bir şaşkınlık hali var ne yapılacağı belli değil. Ona göre bu durum İranlı politikacıların gözünden de kaçmıyor.
Fox News’in askeri analistlerinden Jim Hanson (Eski asker ve sağcı düşünce kuruluşlarının uzmanlarından) şöyle yazdı: İran’ın saldırıları devam ediyor ve Beyaz Saray’ın sabrı yakında bitecek. İran’la savaş yanlısı bu askeri uzmana göre “Amerikan ordusu ile Suudi Arabistan’ın Yemen’deki Husi grubuna yönelik ortak operasyonları Tahran’a Amerika’nın İran’a yönelik kararlılığı konusunda açık bir mesaj gönderen askeri inisiyatiflerden biridir.”
İran’la savaş konusundaki önemli yazılardan biri de Newyorker’in tanınmış gazetecisi Robin Wright’a ait. O, yazısında son gerilimin 80’li yıllardaki petrol tankeri savaşlarını hatırlattığını belirtiyor. Bayan Wright, 80’li yıllardaki bu gerilimin önemli bir kısmını şahsen izlemişti: Ayetullah Hamenei’nin BM toplantısı için New York’a geldiği sırada Amerika, Fars Körfezi’ne mayın döşediği gerekçesiyle “İran Ecr” adlı ticari gemiye saldırmıştı. Bayan Wright şöyle yazıyor: “Bay Hamenei, küçük bir gazeteci topluluğuyla -içlerinde kendisi de vardı- yaptığı sabah programında suçlamaları reddetti. Ama nihayetinde iki ülke arasındaki askeri çatışma, Hamenei’nin Amerika’ya yaptığı tek geziyi kötü etkiledi.”
Kendisinin yazdığına göre daha sonraları İranlı yetkililer kendisine o yolculuk sırasında yaşanan gelişmelerin Ayetullah Hamenei’nin Amerika konusundaki düşüncesini ciddi ölçüde etkilediğini söyledi. Gözüken o ki Ayetullah Hamenei, “İran Ecr” gemisine yapılan saldırının kendisinin BM Genel Kurulunda yapacağı konuşmayı etkilemek hedefiyle gerçekleştirildiğine inanıyordu.
Robin Wright şöyle yazıyor: “İki yıl sonra Amerika’ya kızgın Ayetullah, İran lideri oldu. Defalarca Amerika’nın güvenilmez olduğunu söyledi. Şimdi Japon Başbakanı Şinzo Abe ile görüşmesinde söylediği gibi.”