Sputnik’te yer alan habere göre, Zaur Rasulzade’nin imzasını taşıyan makalede, Washington’un Türkiye’yi ABD ile ticarette vergi avantajı sağlayan GSP kapsamındaki ülkelerin listesinden çıkaracağını daha geçen martta duyurduğunu, fakat buna rağmen beklemede kaldığı, ancak Ankara’nın hiçbir şekilde Rus S-400 füze savunma sistemlerini satın almaktan vazgeçmediğinden emin olunca kararı uygulamaya koyduğu kaydedildi.
Yazıya göre Beyaz Saray, bu kararına gerekçe olarak Türkiye’nin artık ‘ekonomik açıdan gelişmiş olması’nı gösterirken Türk yetkililer konuyla ilgili farklı değerlendirmelerde bulunuyor. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’a göre ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye’yi GSP kapsamındaki ülkelerin listesinden çıkarma kararı, Türkiye ekonomisine 63 milyon dolarlık ek vergi yükü getirecek.
Ancak bazı güçlerin Türkiye’nin vergi avantajlarından yoksun kalmasından çok memnun oldukları belirtilen yazıda, ABD’deki Ermeni ve Rum çevrelerinin Beyaz Saray’ın kararını takdir ettikleri ve Amerika Ermeni Ulusal Komitesi’nin bu konuyu Facebook sayfasına taşıdığı ifade edildi.
Yazar, şöyle devam etti:
“Türkiye ve dışındaki herkes, vergi avantajlarını kaldırma nedeninin ülke ekonomisinin başarılı gidişatının olmadığını ve bunun sadece bir bahane olarak kullanıldığını anlıyor.
SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun’a göre Türkiye’nin bağımsız dış politika çabası ve kendi çıkarlarını ön planda tutması, ABD’yi ciddi bir şekilde endişelendiriyor:
“ABD Türkiye’yi her zaman küçük ortağı olarak değerlendirirdi, şimdiyse büyük ortağın isteklerine itaat etmek istemeyen farklı bir ülke görüyorlar. Ve bu nedenle Beyaz Saray, Türkiye’yi cezalandıracak yöntemler arıyor. Buna ek olarak Trump, bize yaptırım uygulayarak gerçek bir ekonomik savaş içinde olduğu Çin’i de cezalandırıyor. Çin, ulusal para birimlerini kullanarak Türkiye ve Rusya’dan alüminyum ve demir ithal edeceğini açıkladı. Çin’in ardından Rusya ve İran da Türkiye’yi desteklediklerini açıkladılar. Bu durumda özellikle Türkiye’nin en büyük arz pazarı olan Avrupa Birliği’nin (AB) duruşu önem taşıyor. Ve AB, özellikle de Almanya, Türkiye’nin ekonomik açıdan zayıflatılmasına karşı çıkarak, burada yaşanacak bir krizden AB ülkelerinin de büyük ölçüde nasibini alacakları için bu ülkeyle işbirliğine devam etmeye hazır olduklarını dile getirdi.”
Atılım Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal da, ABD’nin Soğuk Savaş’ın başlangıcından bu yana Türkiye’yi ‘sömürgesi’ gibi gördüğünü ifade ederek, benzer bir görüş ortaya koydu.
Ünal, “Ancak artık eski Türkiye yok. Türkiye ve ABD hemen hemen hiçbir konuda aynı fikirde değil. Buna ABD’nin Kıbrıs meselesinde Türk askerinin adadan çekilmesi konusunda yaptığı baskı, Ege Denizi’nde Türkiye’ye destek vermemesi, Ermeni soykırımı iftiralarında neredeyse hasım tarafta yer alması ve daha da önemlisi PKK ve bununla bağlantılı olan Büyük Kürdistan projesini doğrudan yürütmesi de dâhil” vurgusunda bulundu.
Görüldüğü üzere ABD, Türkiye’nin yeni rolüne ve konumuna, eski ortaklarını ve NATO’daki müttefikini olası bir düşman olarak görmeye psikolojik açıdan henüz hazır değil. Bu nedenle Washington, Türkiye’yi kendi etki alanında tutmak için elinden gelen tüm çabayı gösteriyor.