Donald Trump'ın ABD Başkanı olması ile birlikte ABD'nin İran'a yönelik izlediği politikalar son derece sertleşti. ABD’nin sert politikaları uluslararası gündemin üst sıralarında kendine yer buluyor. ABD özellikle son süreçte İran'a yönelik mali baskılarını arttırırken bölgedeki ülkelerini de İran'a karşı bir araya getirme gayreti gösteriyor. İran'ı bölgeden izole etme adına tehlikeli adımlar atan ABD'nin söz konusu tutumu özellikle Siyonist İsrail Rejimi ve Suudi Arabistan'ın desteğini alıyor.
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, 2015'te İran ve batılı ülkeler arasında imzalanan nükleer anlaşmadan geçtiğimiz süreçte tek taraflı olarak çekilmiş ve söz konusu adım uluslararası arenada ciddi bir etki uyandırmıştı. ABD'nin İran'a yönelik uyguladığı yaptırımlar git gide artarken bölgede önümüzdeki süreçte yaşanabilecek gelişmeler de merak konusu oldu.
ABD'nin İran'a yönelik başlattğı ekonomik savaşı, bölge ülkelerinin sürece yaklaşımı, Siyonist İsrail Rejimi ile İran arasındaki gerilimi, Suriye'ye ilişkin yaşanabilecek gelişmeleri ve Türkiye-İran ilişkilerini Tasnim Haber Ajansı Editörü Mesud Sadr ile konuştuk.
Milli gazete’den Bekir Şirin Tasnim Haber Ajansı Editörü Mesud Sadr ile ABD'nin İran'a yönelik hamlelerini, İsrail Rejimi ile İran arasındaki gerilimi, Suriye'ye ilişkin gelişmeleri ve Türkiye-İran ilişkilerini konuştu.
ABD’nin İran karşısında her zamankinden daha güçsüz durumda olduğunu kaydeden Sadr, Siyonist İsrail Rejimi’nin tek ümidinin de ABD’nin İran’a yönelik uyguladığı ambargo olduğunu söyledi.
Mesud Sadr, önümüzdeki süreçte Suriye’de yaşanabilecek gelişmelere de değindi. Astana sürecinde samimiyetin devamlılığının sağlanması gerektiğini belirten Sadr, “İran’ın en büyük isteklerinden biri de Ankara ile Şam’ın ilişkilerinin tesis edilmesi. İran bu isteğinde başarılı olursa Suriye meselesinde büyük bir aşama geçilmiş olacak” ifadelerini kullandı.
Zaman geçtikçe Erbakan Hoca’nın İran ve Türkiye’nin yakınlaşmasının gerekli olduğu konusundaki konuşmalarının ne kadar doğru olduğunun daha iyi görüldüğünü de söyleyen Sadr, İran ve Türkiye’nin birlikte hareket etmesinin gerektiğini ifade etti.
“İRAN VE ABD ARASINDAKİ HUSUMET YENİ BİR ŞEY DEĞİL”
ABD’nin İran’a yönelik uyguladığı yaptırımlar bağlamında yaşanan gelişmeleri ve Trump’ın diğer ülkeleri İran’a karşı cephe almaya davet etmesini nasıl değerlendirirsiniz? ABD-İran geriliminde önümüzdeki süreçte olması muhtemel gelişmeler nelerdir?
İran ve ABD arasındaki husumet yeni bir şey değil, 40 senelik geçmişe sahip bir olay. Trump’ın ABD Başkanı olmasının ardından ABD’nin eylemleri dünya çapında çok yeni bir şey gibi gözükse de İran cephesinden çok büyük bir olay gibi görünmüyor. Sadece Ruhani yönetiminin uzun bir süre alan müzakerelerinden sonra bir akşamda tüm çabaların heba olmasından ötürü değişik bir eylem gibi gözüktü. Bir diğer mesele de yaptırımların derinliği konusunda… Yaptırımları daha da derinleştiriyorlar ve bu hamle ile İran İslam Cumhuriyeti yönetiminin de ötesinde İran halkını baskı altına almak istiyorlar. Dediğim gibi yıllar içinde ABD’nin İran’a yönelik husumetinde ve kininde değişen hiçbir şey olmadı.
“ABD, HER ZAMANKİNDEN DAHA GÜÇSÜZ DURUMDA”
Şunu söylemem gerekiyor ki; Trump ve yönetimi dönemindeki ABD, İran karşısında her zamankinden daha da güçsüz durumda. Bunun da nedeni önemli ülkelerin ve uluslararası kamuoyunun Trump’ın izlediği siyasetle uyuşmamasıdır. Yani İran uzun süren müzakereler sürecinde uluslararası hukuk kurallarını korumada kararlı olduğunu ve dünya ülkeleriyle ilişkilerini sürdürmede kararlı olduğunu gösterdi. Ki bunun da neticesi nükleer anlaşmaydı.
Trump, tek başına ve hiçbir neden olmaksızın tüm uluslararası kurumların ve ABD’nin dostu sayılabilecek ülkelerin raporlarının ortada olmasına rağmen anlaşmadan tek taraflı olarak çıktı. Ve anlaşmayı askıya aldı. Bu gelişmeler ABD’nin tüm siyasi kuralları ayaklar altına aldığını ve emperyalist ve müstekbir bir hareketle İran’a yeni baskılar oluşturma amacını gösterdi. Ondan dolayı ABD, birçok ülkenin desteğinden mahrum bir halde şimdi. Bunun bir tezahürünü İran ile Avrupa ülkelerinin ilişkilerinde görmek mümkün.
“İKİ ÜLKE KARŞI KARŞIYA GELECEKTİR”
İran ve ABD arasındaki gerilim önümüzdeki süreçte de devam edecektir. İki ülke siyasi olarak karşı karşıya gelecektir. İki taraf için de zor bir süreç olacaktır. İran, yeni yaptırım ve baskı hamleleri ile karşılaşacaktır. ABD ise uluslararası arenada tüm haksızlığına rağmen sözünü yürütme kararlığını göstermek zorunda kalacak. Bu da bölgesel ve uluslararası seviyede ve Tahran-Washington ilişkileri konusunda önemli gelişmeler yaşanacağını gösteriyor.
“ABD’YE PİYON OLMA SİYASETİ YÜRÜTÜYORLAR”
İran’a karşı bazı Müslüman ülkelerin ABD ve İsrail ile birlikte hareket ettiğini görüyoruz. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?
Maalesef bölgemizde ve İslam dünyasında ABD işbirlikçilerinin varlığı çok açık. Maalesef bunlar İslam ümmetinin faydalarını umursamadan ABD’ye piyon olma siyaseti yürütüyorlar. Özellikle Riyad ve Abu Dabi’nin siyasetinin bu yönde olduğunu görüyoruz. Bu eksen bölgemizde ciddi bir güç kaybı da yaşamaktadır. Görüyoruz ki bölgenin önemli ülkeleri, Türkiye gibi Katar gibi ülkeler bu siyasetten uzak olduklarını söylemekteler. Bu durum Suudi ekseninin kayıp yaşadığını gösteriyor.
“SUUDİ ARABİSTAN’IN VE BAE’NİN TÜRKİYE’YE YÖNELİK GERÇEKLEŞTİRDİĞİ İHANETLER DE GÖZ ÖNÜNDE”
İran sadece İsrail ile hiçbir müzakere yapmayacağını söylüyor. Müslüman ülkelere yönelik söylemlerinde ise her konuda müzakere ve diyaloğa açık olduğunu belirtiyor. Keşke Suudi eksenindeki ülkeler bu denli düşmanlık yerine İran’la diyalogda bulunabilse…
Suudi Arabistan’ın ve BAE’nin Türkiye’ye yönelik gerçekleştirdiği ihanetler de, özellikle 15 Temmuz’da yaptıkları, göz önündedir. Suriye’de yaptıkları, Yemen’de yaptıkları ve hatta İran’daki ekonomik kriz sürecinde gerçekleştirdikleri sinsi faaliyetler göz önünde… Ama tüm bu yaptıklarına rağmen sürekli başarısızlıkla karşı karşıya kalıyorlar.
“İSRAİL’İN TEK ÜMİDİ ABD’NİN AMBARGOSU”
Siyonist İsrail Rejimi’nin İran’a yönelik tehditkar söylemleri sürüyor. İsrail’in İran’ın faaliyetlerinden rahatsızlık duyduğu her fırsatta dile getiriliyor. İsrail ile İran arasındaki gerilimde yakın süreçte neler yaşanabilir?
İran ve İsrail ilişkilerinde büyük bir dönüşüm olacağını zannetmiyorum. İsrail, İran’a karşı elindeki tüm kozlarını kullanmış bir halde. İran’a karşı yapabilecekleri bir şey kalmadı. Bu nedenle İsrail’in tek ümidi ABD’nin İran’a karşı uyguladığı ve uygulayacağı ambargo. İsrail’in İran’a karşı yapabileceği bir askeri operasyon da söz konusu değil. Çünkü İran’ın vereceği cevap konusunda İsrail’in endişeleri büyük. Bu nedenle İsrail, İran’la askeri bir çatışmaya girmeye cesaret edemez. İsrail’in tek ümidi ABD’nin İran’a yönelik uygulayacağı yaptırımlardır.
“İRAN, SURİYE’DE YENİ BİR DEVLET İSTEMİYOR”
İran’ın Suriye’ye ilişkin tutumu ve önümüzdeki süreçte Suriye’de yaşanabilecek gelişmelere dair öngörüleriniz nelerdir?
Suriye’ye dair süreçte İran ilkesel olarak iki şeye vurgu yapıyor. Birincisi, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması. İran, Suriye’de yeni bir devlet oluşmasını istemiyor. İkincisi de Suriye halkının istediği iktidarın yönetimi ele alması. Dışarıdan finanse edilen yapıların değil gerçekten demokratik yollarla Suriye halkının seçtiği bir iktidarın olmasıdır. İran bu iki meselenin üzerinde duruyor.
Önümüzdeki süreçte Fırat’ın doğusu haricinde Suriye’de askeri anlamda bir kriz yaşanacağını zannetmiyorum. Özellikle Şam, Tahran, Ankara ve Moskova’nın işbirliğiyle meseleler çözüme doğru gidecektir. Bu arada İran’ın en büyük isteklerinden biri de Ankara ile Şam’ın ilişkilerinin tesis edilmesi. İran bu isteğinde başarılı olursa Suriye meselesinde büyük bir aşama geçilmiş olacak.
“ASTANA SÜRECİNDE SAMİMİYETİN DEVAMLILIĞI SAĞLANMALI”
Astana Süreci ile birlikte Suriye’de Türkiye, İran ve Rusya’nın birlikte hareket ettiği bir ortam meydana geldi. ABD’nin bu birliktelikten rahatsızlık duyduğu da göz önünde bulundurulursa Astana Süreci’nin daha da etkin hale getirilmesi adına sizce neler yapılmalıdır?
Astana Süreci bölgesel işbirliği konusunda büyük bir başarıydı. İran’da da bu süreç çok olumlu karşılanıyor. Tahran, bundan sonra da bölgesel işbirliğinin devam etmesinden yana olduğunu ifade ediyor. İran bölge ülkeleriyle işbirliğine girerek sorunların çözülmesinden yana. Sürecin daha da gelişmesi için ülkeler arası samimiyetin devamlılığı sağlanmalı.
“SUUDİ ARABİSTAN, YEMEN’DE BAŞARISIZ OLDU”
Suudi Arabistan’ın Yemen’de İran ile sık sık karşı karşıya geldiğini ve Suudi Arabistan diplomatik makamları tarafından Yemen konusunda İran’ın eleştirilere maruz kaldığını görüyoruz. Yemen’de yaşananlar bağlamında Suudi Arabistan ile İran arasındaki gerilime dair neler söylersiniz?
İran, Yemen’e yönelik hiçbir müdahalesinin olmadığını defalarca dile getirdi. Suudi Arabistan, doğrudan Yemen halkına savaş açtı ve halkı açlığa ve yok olma eşiğine getirdi. İran’dan yapılan açıklamalarda her zaman dile getirildi ki; ‘Biz Yemen konusuna müdahil olsaydık, Suudi Arabistan çok kötü bir halde olurdu’
Suudi Arabistan, Irak’ta, Lübnan’da, Suriye’de kaybettiklerini fakir bir halkı hedef alarak gizlemeye çalışıyor. Ama yine de bu konuda da başarısız olmuştur. Yemen’deki savaşın başlaması Suudi Arabistan’la alakalı bir durum.
“ERBAKAN HOCA’NIN ÇALIŞMALARINA SAYGI DUYMAMIZ GEREKİYOR”
Son olarak Astana Süreci ile daha da ileri seviyeye taşındığını gördüğümüz Türkiye ile İran arasındaki ilişkileri nasıl değerlendirirsiniz? ABD’nin bölgeden uzaklaştırılması adına Türkiye ile İran nasıl hareket etmelidir?
İran ve Türkiye, bölgenin en kadim ve en derin ilişkilere sahip ülkelerinden. Rahmetli Erbakan Hoca’nın da bu konuda yaptığı çalışmaları değerlendirmemiz ve bu çalışmalara saygı duymamız gerekiyor. Zaman geçtikçe Erbakan Hoca’nın İran ve Türkiye’nin yakınlaşmasının gerekli olduğu konusundaki konuşmalarının ne kadar doğru olduğunu daha iyi görüyoruz.
“İRAN VE TÜKİYE BİRLİKTE HAREKET ETMELİ”
Tahran ve Ankara ne kadar rekabette olsalar da birbirinden ayrı olamayacakları ortadadır. Gerçekten Tahran ve Ankara birbirine mecburdur ve ayrı olamazlar. Tarihi ve ontolojik durum gösteriyor ki; stratejik anlamda iki ülkenin menfaatleri birbiriyle örtüşüyor. Bölgenin huzuru ve bölgenin istikrarı konusunda karşılıklı işbirlikleri çok önemlidir.
Özellikle son süreçte ABD’nin Türkiye’ye karşı gerçekleştirdiği siyasi ve ekonomik eylemler aynı zamanda Tahran’a karşı yaptıkları İran ve Türkiye’nin birlikte hareket etmesinin gerekli olduğunu gösteriyor. İnşallah gelecekte iki ülke arasındaki işbirlikleri ve ilişkiler daha da güçlenecek ve iki ülke daha güzel günlere kavuşacaktır.
Bu söyleşiyi Ekran Gazetesi derledi