Lübnan’ın önde gelen Sünni alimlerinden Şeyh Mahir Hammud bu haftaki Cuma hutbesinde Miraç hadisesine ve Miraç bağlamında Müslümanların Filistin’le olan kuvvetli bağına değindi.
Şeyh Hammud’un 5 Nisan 2019 tarihli Cuma hutbesinin metni şu şekilde:
“Miraç hadisesinin yaşandığı günlerden geçiyoruz. Bu hadise bize İslam’ın ve Müslümanların Filistin, Mescid-i Aksa ve Kudüs’le olan bağlantısını bir kez daha hatırlatıyor.
Bu bağlamda bazı hususlara değinmemiz gerektiğini düşünüyorum:
Birincisi; konuyla ilgili ayetler nazil olduğunda, yani İsra ve Miraç hadisesi yaşandığı esnada Filistin’de tek bir Yahudi yaşamıyordu. Ancak İsra Suresi yalnızca ilk ayetinde miraç hadisesinden söz ettikten sonra konuyu İsrailoğullarına getiriyor ve onların fesadı yaydıklarından söz ediyordu. Açık bir şekilde anlaşılıyor ki sure, gayba ilişkin bir bilgiden, İsrailoğullarının günün birinde Filistin’i işgal edeceğinden haber veriyordu.
İkincisi; İsra Suresinin ilk ayetlerinde İsrailoğullarının iki kez bozguna uğradıklarından/uğrayacaklarından söz edilir. Bilindiği üzere İsrailoğulları insanlık tarihi boyunca bir kez Babilliler tarafından yenilgiye uğratılıp sürüldüler ve bir daha da 1948 yılında Siyonist oluşum işgali başlatana kadar sürgünde kalmaya devam ettiler.
Üçüncüsü; Hz. Ömer Müslümanların Yermük’teki galibiyetinin ardından Kudüs’ü teslim almak üzere geldiğinde Filistin’de tek bir Yahudi yoktu. Aynı şekilde M. 1187 H. 587 yılında Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü özgürlüğüne kavuşturduğunda da durum aynıydı. Hz. Ömer Kudüs’ü Hıristiyanlardan teslim aldıktan sonra hazırladığı vesikada Hıristiyanların Kudüs’e Yahudilerin girilmesine müsaade edilmemesini şart koşarak şehri teslim ettiklerini belirtmişti. Hıristiyanlar Yahudilerin yol açabilecekleri tehlikeyi hissediyorlardı.
Dördüncüsü; Yahudiler tarihleri boyunca şu an olduğu gibi asla siyasi bir oluşum şeklinde bir araya gelemediler. Bugüne kadar baskı gören topluluklar olarak farklı ülkelerde yaşıyor ve ülkeden ülkeye sürekli sürgüne maruz kalıyorlardı.
Beşincisi; Kur’an’da vaat edilen ve Yahudilerin ikinci kez bozguna uğrayacağı vakit Allah’ın izniyle yaklaşıyor. Tüm deliller bunu gösteriyor. Bu durumun tüm ümmeti harekete geçirmesi, içimizin cesaret ve güçle dolup taşmasına vesile olması gerekir. Ancak zayıf olan, zillete düşmüş olan bazı bünyeler direnişin ümmete sunduğu izzeti okumaya, direnişin açtığı ufku görmeye güç yetiremiyorlar.
Altıncısı; Trump ve Netenyahu arasındaki işbirliği Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasına ve Golan’ı Siyonist oluşuma ait topraklardan biri olarak kabul etmesine kadar ulaştı. Tüm bu gelişmeler İsrail’in Allah’ın izniyle yakın zamanda yok olmaya mahkum bir oluşum olduğu gerçeğinin üzerini örtemiyor.”