Özgündüz cuma hutbesinde binlerce Ehl-i Beyt dostlarına şunları söyledi; “Efendim, ben Hacca gittim hem de en çetin senesinde. Ne çektiğimi bir ben bilirim bir de yanımdaki yoldaşlarım. Kerbela’ya sayısını bilmiyorum, Saddam döneminde bile gittim. Sizlerle her Cuma namazında buluşuyoruz, namazımızı kılıyoruz, çok şükür iyi şeyler yapmaya çalışıyoruz. Amellerin iyi olsa bile, yaptığın kötü şeyler, günahlar, haramlar sevaplarını hiç eder, tuzla buz eder. Bir de eğer günahlarına karşılık gelecek sevabın kalmadığı zaman iftira attığın, yalan söylediğin insanın da günahı sana geliyor. Borçların, iflasların en büyüğü budur. Allah bize bu durumu göstermesin, yaşatmasın. Beş kuruşluk amelimiz varsa o da sana emanet olsun ya Rab. Fakir olan sevabı az olandır. Gerçek âlemde fakir olan onlardır. Yoksa paranın, pulun bir değeri yok artık.
Elbette buradan derviş zihniyeti çıkmasın, şiddetle karşıyım buna. Burada helal ile dikilen bir fidan çok değerlidir. Haramdan dünyayı abat ederken ahireti harap ediyorsun, o ebedi yurdu harap ediyorsun ben buna dikkat çekmeye çalışıyorum yoksa beş kişinin evine ekmek ile dönmesine vesile oluyorsan Allah senden razı olsun. Üretken adamı Peygamber’de sever, ben de severim, Allah da sever. Tembel adamı Allah da sevmez, Resulullah da sevmez, ben de sevmem.
Dünya’yı, Allah ile düşman olma pahasına dört el ile sarılmayı anlayamıyorum. Zengin olacaksan o ebedi yurdun zengini ol. Eğer orada zararlı çıkarsan gel yanıma, yapış yakama. Değerli Müslümanlar birbirimize karşı vazifemiz nedir biliyor musunuz? Birbirimizi şeytanın tuzağından kurtarmak, iflastan kurtarmaktır.
452. Hikmetli sözde buyurulur ki: ‘’Nefsin, dünyaya yönelik ihtirasların o kadar kör etmiş ki, özgürlüğünü senden almış kolundan tutup seni dolandırıyor. İhtiraslar seni kör etmiş ve istediği yere götürüyor seni.’’
Emir-el Müminin buna karşı buyuruyor ki: ‘’İçinizde özgür insan yok mu? İhtirasları, nefsi kendisini kör etmemiş insan yok mu? Sizin kendiniz için Cennet’ten başka değer yok, fiyat yok. Şerefinizi, insaniyetinizi neye satarsanız satın ucuza gider. Sadece Cennet onun fiyatını, değerini karşılayabilir.’’
Meşhur şair Ferezdak’ın babası gelmişti Emir-el Müminin yanına. Emir-el Müminin dedi ki ‘’Senin epeyce deven vardı, artık görmüyorum ne oldu?’’ Ferezdak’ın babası sadece ‘’Hukuk’’ cevabını verdi. Zekât yaptıysa malın 40ta 1’i yüzde 2,5 eder. Yine 97 deve kalır o adama. Yani demek ki adam İslam ile münevver olduktan sonra akrabalarının hakkını dağıtınca elinde bir şey kalmamış. Çünkü İslam’dan önce çalmak, çırpmak bir sanattı, ekilecek biçilecek toprak yoktu ki. Hak sahibi hakkını alınca adama bir şey kalmadı. Önceden mi daha özgürdü o adam, şimdi mi? İmamların çok takdirini almış birisiydi.
İmanı bir başka açıdan dinleyelim Emir-el Müminin 458. Hikmetli Sözünden, buyuruyor ki: ‘’İman odur ki, çıkarına ters olsa da doğruyu söyleyesin, sana kâr sağlayacak olsa bile yalandan kaçınasın.’’ Tabi ki buradaki maksat milli çıkar değil, kişisel çıkardır. Her ortamda dürüst olman gerektiğini söylüyor Emir-el Müminin.
Peki, azizlerim, genel bir şey söylüyorum size, her doğrunuzu demek zorunda değilsiniz. Mesela ben Haşimiler’de hiç bunu görmemişim. İmam Hasan katili olan karısından bile kilaetçi değil. Hâşimi tarafta bu yok. Biz de Hâşimi taraftan olduğumuz için eşimizle yaptığımız tartışmaları, ailevi meselemizi her tarafta ortaya dökmemeliyiz. Dört duvar neden var yoksa?
Zeynebiye’liler, geçmişimizde her birimizin bu noktada birkaç hatası olmuştur. Ama bugünden sonrası için kararımız dürüst olsun. Dürüstlükle, ahmaklığı ve saflığı karıştırmayın. Son zamanlardaki dizilerde ya çeteler var izlerken diyorsun ki bizim devletimiz boşunaymış, bu çeteler memleketi kurtarıyor. Benim devletim var. Mafyadan, çeteden gelecek iyiliği de istemiyorum. Bir de sözüm ona iyi rol verdikleri taraf her şeyi aptalca yutuyor, çok saflar. Ama kötü taraf şeytan gibi her şeyi biliyor, kurnazca planlar yapıyorlar. Yani iyiliği, aptallık diye yutturmaya çalışıyorlar bize.
Emir-el Müminin sözlerinden birinde buyuruyor ki: ‘’Hilekârlık, düzenbazlık haram olmasaydı, ben kendime bu sıfatları yine de yakıştırmazdım. İnsanların duygularıyla oynamayı, arkalarından konuşmayı yine kendi karakterime yakıştıramazdım.’’ Hz. Ali’nin ilkeleri vardı, bu kötü işleri yapmasını engelleyen iradesi ve sınırları vardı.
Gerçeğin neyse kendini öyle tanıt. Olduğundan daha iyi tanıtırsan insanlar sana güvenebilirler, yanılabilirler. Bende de eksik görürseniz gelin beni uyarın.
460. Hikmetli Sözde de buyurulur ki: ‘’Bilgini, aklını örten, kullanmanı engelleyen duygulara teslim olma. Aklını duygulara boğdurtma. Bütün duyguların aklının kontrolünde olmalı.’’
Bazılarınız diyorsunuz, ‘’Ben Hüseyin divanesiyim.’’ Size yemin ederim Hz. Hüseyin’in divaneye ihtiyacı yoktur. Hüseyin’in akıllı adama ihtiyacı var. Bazen sosyal medyanızda tarikat erbabının ‘’hû’’ çekmesini gösteriyorsunuz alay etmek amaçlı. Siz de aynı durumda olduğunuzun farkında değil misiniz?
İlmin ziyneti hilmdir. Yani âlimde duygularına esir olursa zavallı olur. Allah bizi duygularımızın esaretinden kurtarsın. Hilm çok güzel bir meziyettir. Baktım sözlüğe, Farsça anlamı soğukkanlılıktır hilmin. Arapça da ağırbaşlılıktır. Hilm, duygularına hâkim olmandır. Vakar, ağır başlı olma halidir.
Emir-el Müminin vakar ve hilmin ikiz kardeş olduğunu söyler 460. Hikmetli sözünde. İnsanın vizyonunun üstünde vakar ve hilm olur. Vizyonun kadar değerin var zaten insan olarak. Gayenin büyüklüğü kadardır değerin. Eğer hedefin iki öküz almaksa iki öküz kadar değerin vardır misal olarak. Allah bizleri gayesi yükseklerde olanlardan etsin.
Arkadaşlar benim partim eskiden beri dediğim gibi Gadir-i Hum’da Pemgamber’in dediği partidir. Hiç kimsenin de siyasi vebalini yanımda götürmüyorum. Hz. Ali ne yaptıysa Peygamber ona garanti vermiştir ki doğru yapmıştır. Dolayısıyla ülkemizde de soyutlanmış bir kısım değiliz bu ülkenin sahibiyiz. Kimsenin de lütfuna ihtiyacımız yok. Geçen günlerde de adaylarımızdan birisi konuşmaya gelmişti, orada da söylediğim gibi biz başkasının hoşgörüsüne, lütfuna ihtiyacımız yok. Biz başkasına hoşgörüyle bakma şansına sahibiz ki biz de zaten herkese hoşgörüyle bakıyoruz. Yasaların bize verdiği hakkımızı kullanarak oyumuzu vereceğiz.
Tekrar orada da söylediğim gibi ne din AKP’nindir, ne milliyetçilik MHP’ye has bir şeydir. Ne de Mustafa Kemal ve halkçılık CHP’nin özelliğidir. Her şeyiniz edepli olsun. Dini siyasete katmayın, kimi seviyorsanız ona oy verin. Hepsi bu ülkenin insanıdır, hiç biri de satılmış değildir. Yanlışta olanlar var, biz de onları şimdiye kadar uyardığımız gibi uyaracağız.” dedi.