15-01-2019 tarihinde eklendi
Bosna´nın Milli Şairi Cemallettin Latiç, AKDAV´da Aliya´yı Anlattı.. 'Bosna Avrupa´nın Filistin´i'
Bosna Hersek Milli Marşının yazarı, Aliya´nın hapishane ve mücadele arkadaşı ve ona 12 yıl kültür danışmanlığı yapan Cemalettin LATİÇ´i Aksa Eğitim ve Dayanışma Vakfı (AKDAV)geçtiğimiz 22 Aralık´ta misafir etti.

"Tarih, Mümkün Olmayan, Asla Başarılamayacak Nice Hadiselerin Yeryüzünde Gerçekleştiğini Yazmıştır"
 
Yukarıda başlıkta yer alan söz Aliya´ya ait. Aliya bu söze yürekten inanmış, yeri geldiğinde bunu Latiç´e ve bütün dostlarına söylemiştir. Bu sözde feraset var, derin bir umut ve çelik bir irade var. Ve güçlü bir inanç ve yürek var...  
 
Ağırlıklı üniversiteli kız-erkek öğrencilerin dinlediği ‘hasbihal´ soru-cevap şeklinde son buldu. Bosnalı ‘Genç Müslümanlar´dan olan LATİÇ, üniversiteli gençleri karşısında görünce hislerini şöyle ifade etti orada: ‘´Gençlere önem verdiğinizi anlıyorum. Sahip çıktığınızı, eğittiğinizi anlıyorum. Ve sizleri tebrik ediyorum. Lütfen bundan böyle bu değerli vakfın bir üyesi bir mensubu olarak beni kabul edin.´´
 
Latiç´in konuşmasını kendisi de aslen Boşnak olan ve üç dönem milletvekilliği de yapan (RP, SP, AK Parti) Hüseyin KANSU tercüme etti.
 
HASBİHALDEN NOTLAR
 
*Aslında tarihi Bosna Hersek´in bayrağında altı tane zambak tomurcuğu var. Bayrak bu haliyle evlerde, düğünlerde, gönüllerde, dağda, taşta hep o bayrak vardı; askerlerin keplerinde bile... Bu harple birlikte o asıl bayrak meydana çıktı. Bağımsızlık aşamasında ‘bayrağımız bu olsun´ denildi. Fakat Sıplar, Hırvatlar ve Avrupalılar onu istemediler. İş çıkmaza girince Aliya da madem öyle bu bin yıllık bayrağımızı Genelkurmay forsuna yerleştirelim, dedi. Bu teklifi taraflar kabul etti ve sorun orta yol bulunarak halledilmiş oldu.
 
*Ben (C. Latiç) genç yaşlarda şiirler yazıyordum. Ve şiirlerim dergilerde yayınlanıyordu. Aliya´nın dikkatini çekmiş. ‘Bu genci bana getirin, onunla tanışmak istiyorum´ demiş. Bir beyefendi beni Aliya´nın evine götürdü. Ben ona dedim ki; sizin isminizi duydum, siz Genç Müslümanlardansınız, dedim. Ben o yıllar yirmili yaşlarda idim ve benim Aliya ile ilk tanışmam böyle oldu.  Zaman zaman benim gibi 10-15 Müslümanı topluyor ve bize İslam´ı anlatıyordu. Bir gün yine böyle bir toplantı esnasında bize bir müjde verdi: ‘Yeryüzüne İslam yeniden güçlenerek geliyor´ dedi. Ben sordum; İslam nasıl gelecek; Komünizm bu kadar güçlü ve biz çok zayıfız, dedim. Bosna´da 3 milyon 900 kişi yaşıyor. Bunun 2 milyonu Müslüman. Küçük bir halkız biz. Türk Milleti büyük, Arap Dünyası, İran büyük; bunlar başarabilirler, dedim. Halk bile komünizmi konuşuyor, dedim. Aliya dedi ki, bakmayın öyle konuştuklarına, baskıdan dolayı öyle konuşuyorlar. Tek tek konuştuğunuzda onların yüreklerinde gizledikleri bir İslam inancı var. Ama onu açıklayamıyorlar, çekiniyorlar. Ve sonra: ‘Tarih, mümkün olmayan, asla başarılamayacak nice hadiselerin yeryüzünde gerçekleştiğini yazmıştır. Daha uzun süre komünizmin çizmesi altında bu halk yaşayamaz, bir yerde isyan edecek, buna dur diyecektir´ dedi.
 
*Komünist öğreti bizim halkımızı İslam´dan uzaklaştırmıştı. Hicretin 15. yüzyılı idi, 1401´li yıllar. Birden nasıl olduysa Müslümanlar camileri temizlediler, boyadılar. Minarelerde kandiller yanmaya başladı. Bunun ne manaya geldiğini insanlar merak etmeye başlamıştı. Kimdi bunları yapanlar? İşte ‘Genç Müslümanlar´dı onlar...
 
Genç Müslümanlar, Aliya´nın etrafında, onun kuşağından olanların sayısını yaklaşık 2000 kişi olarak ifade edebiliriz. Güçlü, ateist bir rejime karşı onlar soylu bir mücadele verdiler.
 
1983 Mart ayında komünist rejim bizleri tutukladı. Aliya dahil ve ben 13 kişiyi tutukladılar. 11´i erkek, 2´si ise hanımefendi idi bunlar. Bunlardan birisi hapishanede gördüğü işkencelerle şehid edildi. Bu 13 kişiye 90 yıl hapis cezası verdiler. Aliya´ya 14 yıl, bana ise 6,5 yıl ceza kestiler. Ben 38 ay sonra çıktım. Aliya her zaman olduğu gibi umut doluydu. ‘Komünizm çöküyor. Çökmeseydi bizi hapse atmazlardı´ dedi. Ben hapisten çıkarken bana son sözleri şu oldu: ‘İslam geliyor. Bundan müsterih ol.´ dedi. O anı hatırlamak ve şu an konuşmak benim için çok zor. Benden sonra 10 yıl daha yatacaktı Aliya.
 
38 aylık mahkumiyetimden sonra il il gezip hapishanede yapılan zulümleri anlattım. Beni tutuklayıp bir iki gün sonra serbest bırakıyorlardı. 
 
*Bizim hareketin temelinde ileri gelenlerden 13 Müslüman var. Bunlar faili meçhul olarak katledilmişlerdir. Bunlar için Aliya, ‘Bosna bu şehidlerin kanları üzerinde bağımsızlığını kazanmıştır.´ dedi. Ve onlar için şunları da söylemişti Aliya ‘Onlar (erken) vefat ettiler. Ve bu dava biz acizlerin omuzuna kaldı.´
 
*1940´lı yıllarda Lübnan´dan Bosna´ya gelen Şekib Arslan´ın bizim üzerimizde olumlu etkileri oldu. Bizde onun hatıratı var.  Müslümanlar onun kitaplarını okudular. Yanında Kudüs´ü Şerif müftüsü vardı, birlikte geldiler. Kudüs´te 1934´te düzenlenen bir toplantıda yaptığı bir konuşma var. Ve onlar bize çok yardım ettiler. Fikirlerinden çok istifade edildi. Üç yıl önce o Kudüs müftüsünün yazdığı kitabı temin ettim. Şekib Arslan ve Bosna ile ilgili çok güzel şeyler var o kitapta. Ve ben o kitabı tercüme ettim Boşnakçaya. Bosnalı Müslümanların İslam alemi üzerindeki önemini anlatıyor. Bizim medreselerimizi övüyor. Bosna halkının İslam´a olan bağlılığından sitayişle bahsediyor.
 
*Muhammed Abduh´un talebesi Reşit Rıza ile tanışan bizim büyüklerimiz vardı. Kahire´ye okumaya gidenler İslam´ın vizyonunu onlardan öğrendiler. Bizim Metinoviç adlı bir entelektüelimiz vardı. İslam sadece bir din değil, o bir nizamdır diyordu. Onun kitabı kimin elinde bulunuyorsa komünistler hemen o kişiyi yok ediyorlardı.
 
*Aliya 88 sonunda hapisten çıkarıldı. Sonrasında Yugoslavya dağıldı. Çok partili hayata geçilince siyasi bir yapılanma ihtiyaç olarak görüldü. Ve 1990 yılında Demokratik Eylem Partimiz kuruldu. Kongremiz yapıldı aynı yıl ve dev mitingler ve ardından yapılan seçimle Aliya devlet başkanı oldu.
 
*Sırplar saldırıya başladılar. Onların düşmanlıklarını biliyorduk Ama Avrupa ülkelerinin Avrupa´nın ortasında oranın yerli halkı olan biz Müslümanların yok edilmesine sessiz kalacaklarını beklemiyorduk. İşgale karşı ülkemizi korumamız gerekirken Birleşmiş Milletler bize silah ambargosu kararı aldı. 
 
*İslam dünyasında Aliya´nın Necmeddin Erbakan, Turgut Özal, Rauf Denktaş, Sudan´dan Dr. Fatih Hasan, Suudi Arabistan Kralı Faht, İran´daki yöneticiler, Malezya Mahatir Muhammed, Pakistan yöneticilerinden dostları vardı. Cevher Dudayev, bunlar ve Müslüman halklar Bosna´nın kurtuluşu için birbirleriyle yarışırcasına yardım ettiler. Sadece Saddam Hüseyin ve Hafız Esad yardım etmedi. Allah´ın ve ümmetin yardımıyla 200 bine yakın askeri silahlandırdık.
 
*Bosna Ordusu ilerleme kaydederken ülkenin tamamını ele alacakları gözükünce ABD Aliya´yı barışa zorladı. ABD ülkenin tamamını kurtarmaya izin vermedi. BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim  Dudayev´le Aliya´nın görüşmesine olur verdi, yardımcı oldu. Dudayev Viyana´ya geldi Avusturya yönetimi Aliya ile görüşmeye izin vermedi. Dudayev´in uçağı Slovenya´nın başkenti Ljubljana geldi orada görüştüler. Dudayev, Aliya´ya 30 Rus uçağı vermeyi teklif etti. Uluslararası Barış Gücü Bosna´nın semalarına uçak girişine izin vermedi. Savaş boyunca Bosna ordusunun hiç uçağı olmadı. Ne zamanki Bosna Ordusu tüm olumsuz şartlara rağmen büyük başarılar elde etmişti ve ülkenin genelini işgalden kurtarmaya ramak kalmıştı ABD savaş bitmiştir barış için Amerika´ya gelin dedi. Ülkenin tamamının kurtulmasına izin vermediler. ABD´nin Ohayo eyaletine bağlı Dayton kentinde Sırp, Hırvat ve Boşnak liderler 3 hafta süren toplantılar gerçekleştirdiler. Amerikalılar görüşmelerin bitimine yakın Aliya´ya gelip Sırplar ve Hırvatlar Bosna Hersek´in bağımsızlığını ve savaş öncesi sınırlarını kabul ediyorlar. Yönetim bakımından Bosna´nın ikiye bölünmesini iki özerk yönetim kurulmasını birinin Sırplara bırakılmasını kabul edeceksiniz eğer bunu kabul etmezseniz o zaman gidin ülkenize savaşa devam edin belki böyle 10 sene daha çarpışırsınız sonuçta kim muvaffak olursa otururuz Bosna´nın geleceğini onunla konuşuruz.´ dedi. 
 
*22 Kasım 1995´te Dayton Anlaşması metni hazırlandı. 25 gün sonra 14 Aralık´ta Paris´te anlaşma imzalandı. O toplantıda tek Müslüman Aliya´ydı. Dünyadaki Hıristiyan gücün baskısı altında böyle bir anlaşma imzalandı. ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya, Sırplar ve Hırvat Hıristiyanların arasında tek Müslüman Aliya İzzetbegoviç idi. Nihayet Avrupa Konseyi ve BM´ye üye Bosna Devleti kuruldu. 
 
*Bu anlaşmaya dayanan anayasamızı Amerikalılar (ABD) yazdılar. Anayasaya göre Bosna üç birimden oluşuyor. Birincisi ülkenin toprak bütünlüğünün yüzde 51´i Boşnak-Hırvat etnisite, nüfusun yüzde 63´ü burada yaşıyor. Yüzde 82´sini Müslümanlar oluşturuyor. Yüzde 2´sini Sırplar, geri kalanını Hırvatlar oluşturuyor. İkinci etnisiteyi Sırp Pop Lirica yüzölçümün yüzde 48.5´ini yönetiyor, nüfusun yüzde 36´sı burada yaşıyor. Bu nüfusun yüzde 17´sini Boşnaklar oluşturuyor. Bir de 90 bin nüfuslu bir şehir var bu iki federasyona bağlı değil. Bir de bunların üzerinde federal bir hükümet var. Dünyanın en komplike yönetim biçimini Amerikalılar bu şekilde dayattılar.  
 
*Recep Tayyip Erdoğan Aliya´yı vefatından bir gün önce ziyaret etti. Bu ziyarette Aliya, Erdoğan´a ‘Bosna Hersek´i size emanet ediyorum´ demiştir.
 
Bosna Osmanlının bize emanetidir. Kader bizi birleştirmiştir. İslam bizi yürekten yüreğe bağlıyor. Türkiye´de yaşayan Boşnaklar kendilerini gurbette görmez. Burası onların vatanı. Çanakkale Savaşına gönüllü katılmış 15 bin Boşnak şehit Çanakkale´de yatıyor. Bizim dedelerimiz, düşman Çanakkale´yi geçerse Mekke, Medine´ye de yürüyecek, dedi. Bunu önlemek için gönüllü olarak Çanakkale´ye geldiler. Eğer düşman Çanakkale´yi geçebilseydi Balkanlardaki Müslümanları yok etmeyi hedefliyorlardı.
 
*Bosna´da nüfuzun yüzde 51´inden fazlası Müslümandır. Batı bunu bir tehdit olarak görmektedir. 51 bin 197 kilometre kare, Osmanlı 140 yıl önce çekildiğinde yüzde 72´si Müslümanlara aitti. Her müdahalede onlar topraklarımızı elimizden ala ala sadece yüzde 23´ü elimizde kaldı. Bosna Avrupa´nın Filistin´i durumundadır. Gazze ve Batı Şeria nasıl birbirinden ayrıysa bizi de o hale getirdiler.
 
*Fransa´da bir konferans sonrası Roger Garaudy´nin arkadaşlarından bir Müslüman entelektüel ‘´Neden bu Sırp ve Hırvatlar size saldırıyor´´ diye sordu. Ben de Bosna´yı elimizden almak istiyorlar, dedim. 
 
‘´Neden Sırp ve Hırvatları Avrupa ülkeleri koruyor. ‘´ dedi. ‘´Neden?´´  dedim. ‘´Size Aliya nedeniyle saldırıyorlar´´ dedi.  
 
Aliya huzur ve barıştan yana bir şahsiyettir
 
Onu ben biliyorum. Senin bilmediğin bir husus var. Aliya, bir devlet başkanı olarak savaştan önceki söylemlerinde, her dinden insanın hür bir şekilde din ve inançlarını yaşayabilecekleri bir devlet inşa etmek istiyordu. İşte Avrupa bunu kendileri için bir tehdit gördüler. Eğer Aliya´ya böyle bir devlet kurma fırsatı verselerdi, o zaman halkları böyle bir devletin mümkün olduğunu göreceklerdi. Avrupalılar, böyle merhametli ve hümanist bir devlet başkanının varlığına tahammül edemez. Bu da İslam´ın gelmesi demekti ki buna izin vermezler.
 
Tarih nice olması mümkün olmayan olaylara şahit olmuştur. Aliya´nın başardığı böyle bir şeydir.     
 
*Genç bir dinleyici sordu: Aliya´nın özellikleri nelerdi?
 
Aliya, İslam´ın ahlakını siyasete kazandırdı. ‘Ahlak olmadan siyaset olma´ diyordu Aliya. Sultan Fatih de böyleydi. Ve diğer başarılı İslam tarihindeki devlet adamları da böyle yapmıştır. 
 
Batı da politika nedir?
 
Makyavel´e göre, politikanın ahlakla hiçbir bağı yoktur. Politika, sadece çıkar merkezli hareket eder. Batı´da hedef çıkara ulaşmaktır ve bu yolda her şey mubahtır. Makyavel´in söylediği bu bir teori değildir. Batı´nın pratiği budur. 
 
Yazının tamamı "Özgün İrade Dergisi" Ocak Sayısı´ndan alınmıştır.
 
Haberduruş
http://caferider.com.tr/bosnanin-milli-sairi-cemallettin-latic-akdavda-aliyayi-anlatti----bosna-avrupanin-filistini-_h22594.html