12-01-2019 tarihinde eklendi
Özgündüz: “Bu millete Vahhabizm’i din ve İslam diye yutturmayın!”
Halkalı Zeynebiye Camii'nde 11 Ocak 2019 Cuma hutbesinde binlerce kişiye seslenen Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz güncel konulara değindi:

Özgündüz: “Bugün Hz. Ali’nin ve Hz. Fatıma’nın kızı Hz. Zeyneb-i Kübra’nın viladetidir, doğum günüdür. İmam-ı Zaman’ımızın, saadetimizin, rehberimizin ve bil husus Zeynebiyeliler hayatınızı onun adını yaşatmaya vahdetmiş bir camiasınız gözünüz aydın olsun. Hz. Zeynep’in duası üzerinize olsun. Bu münasebetle inşallah bu pazar günü Tahtakale’de Hz. Zeyneb-i Kübra Camii’nde camiamızın toplu olarak yapacağı bir programı var. Orada konuşacağız ancak şunu söylemek istiyorum. Hz. Zeynep (s.a) Kerbela’da yaklaşık elli beş yaşındaydı. Hz. Hüseyin de (a.s) Kerbela’da 57 yaşında şehit olmuştur. Hz. Zeynep de Kerbela olayından iki yıl sonra vefat etmiştir. Yani Hz. Zeynep de (s.a) elli yedi yaşında vefat etmiştir. Hz Hüseyin’den (a.s) fazla yaşamamıştır. Takdir-i ilahidir. Takdir böyle ki aynı yaşta dünyayı terk etmek. 
 
Ehl-i Beyt’in tarihi noktasında maalesef ümmet çok bilgisiz, bilgi eksikliği var. O dönem arşivlerimiz mi vardı? O dönemlerde Emeviler’in saltanatının sonlarına doğru, o zamana kadar hadis yasaklanmıştı. Peygamberimizin sözü yasaktı. Onun sözünü nakletmek yasaktı! Müslümanlar, bunun üzerine bir düşünün. Peygamber efendimizin vefat ettiği günden Emevilerin sonuna kadar hadis yasaktı. Yani Peygamber’in sözünü demek yasaktı! Kur’an bize yeter deniliyordu. Özellikle sünnet yani Peygamber’in sözlerini, tasdiklerini, davranışlarını içeren rivayetler yasaktı. Ümmet-i Muhammed’in “Ya Resulullah” demesi yasak. Bunu bugün birileri yapsa ne dersiniz? Kıyamet kopar değil mi? Peygamber’in gusül suyu kurumadan sözleri yasak edildi. Hadisleri, yazılı olarak kimde varsa ilan edildi getirin diye. Hepsi yakıldı. Peygamber’in vefatından hemen sonra yapıldı tüm bunlar.
 
Birilerine fazilet çıkarmak için Kur’anlar toplandı ve var olan bütün Kur’anları da yaktılar. Şimdi bir adam Kuran yaksa kâfir dersiniz değil mi? Milletin elinde bulunan Kur’anlar da yakıldı.  İllere ve eyaletlere birer tane yazılıp gönderildi. Her eyalete bir tane. Demek ki o Kur’an’dan bir şeyler çalındı, yakıldı. Yok!... Biz Şia toplumu böyle düşünmüyoruz. Bu Allah’tan inen Kur’an’dır. Yoksa Emirü’l-Müminin Kur’an için tartışırdı. Yani bizim camiamızda bu konuyla ilgili itiraz yok. Onun için Kur’an’ın metnin’e bir itirazımız yok. Peki diğerlerini neden yaktılar o zaman? Çünkü kimi kısa tefsiriyle, özet tefsiriyle yazılmıştı. Yani parantezli tefsiriyle yazılmıştı. O yazmalar “Açıklamaları da Kur’an’ın aslından zannedilir” endişesiyle toplandı. Bu mazeretle onları yaktılar. Madem yakmak büyük suçtu, neden halk ve diğer ileri gelenler susuyordu. Onu da siz düşünün. 
 
Mesela ben diyorum ki şöyle yapabilirdi: O Kur’anları toplayıp devletin kasasına koyup ağzını da kilitlerdi. Şimdi tefsir konusundaki ihtilaflarımızın birçoğu hallolurdu. O tefsirle yazılan Kur’anlara bakardık ve Peygamber (s.a.a) zamanında böyle yorumlanmış, sahabeler böyle yorumlamış derdik. Birçok ihtilafımızda hallolurdu. Hakeza o dönemki dünyanın Batı kültürü, bilgisi, düşüncesi, insanlığı İskenderiye’deydi. Orası fethedildi ikinci halife döneminde. On binlerce -elli binin üzerinde- el yazması vardı. Şimdi insanlık, onlardan mahrum. Resulullah’tan önce ne olmuş? Bilmiyoruz. Kur’an’da zikrolunduğu kadar ancak ki o da özetinin özetidir. Yaktılar!... Bizimkiler yaktı. Yüz akı mıdır, bununla iftihar edebilir miyiz? Yüzlerce yıllık insanlık birikimini yaktılar. Bağdat’ta da -İran fethedilince- Doğu’nun binlerce yıllık birikimi oradaki kütüphaneyi yaktılar. Bahaneleri: Bunlar yoldan çıkarır milleti… Haklı mıdır? Hayır, kitap nasıl yoldan çıkarır milleti. Günümüzde her şey yazılıyor da, yayınlanıyor da. Tam aksine müminler daha çok İslam’a sarılıyor. O kadar bilgi birikimi şimdi elimizde olsaydı. Devlet hazinesinde olsaydı. Son hilafet Osmanlıdaydı. Kitaplar taşınıp getirilmiş ve Süleymaniye Kütüphanesine veya Topkapı hazinesine konmuş olsaydı. Değer biçilir miydi ona? Ne Arap’ın petrolü, ne Rus’un gazı onun kadar maddi değere sahip değil. Şimdi elimizde olsaydı onun bir cildine değer biçilmezdi. 
 
Şimdi Cuma gecesidir diye bazı kanallar molla getiriyorlar, hoca getiriyorlar sohbet ediyorlar. Bir ara Şia’ya söven mollalar televizyonda toplamış. Nedense bizimkilerde vahhabilerle birlikte olup bize kışkırtıcı diyor. Bunu kim organize ediyor sizce. Birileri organize ediyor ama bunlar Türk milleti esasını taşıyan kişiler değiller. Vahhabizm Türk milletinin karakterine uymadığı için İslam ı Ehl-i Beyt aşkıyla beraber kabullenmiştir. Emevi mezalimiyle beraber kabullenmemiş! Türkler farklı fıkıhlara amel etseler de tarikaten yani gönül bağıyla, gittiği yol ile Haydar-i Kerrar’ın izinde olmuştur. Güreş meydanına çıkarken okunan marşlara bir bakın bunu pekâlâ göreceksiniz. Türk milletinin isimlerine bakın. Bu istatikî bilgidir: Türk milleti içerisinde Ehl-i Beyt isimleri birinci sıradadır. Türk milleti Ehl-i Beyt’ten yanadır, çok şükür ki böyledir. Ama Arap sapıklığını övenler, methiye vuranlar, alkışlamak için koro oluşturanlar, üniversitelerden bile onlara yardım toplayıp gönderenler, insanlık ve İslam adına diyecekleri hiçbir sözleri yok bunların. Senin anladığın İslam’dan biz uzağız. Alevi de ondan uzaktır. Milletimizin birliğini bozmayın, oturun yerinize. Siz nasıl tapınırsanız tapının, bırakın Türk milleti ecdadından gelen İslam’ın gülen çehresi olarak kalsın.
Hak zeval olmasın diye batıla alkış tutanlara bakarsanız pişmanlık görürsünüz. Artık dönüşü olmayan noktaya getirmişsiniz bu milleti. Allah o günleri göstermesin. Bırakın bu millet aşkıyla, aydınlığıyla, birliğiyle, dirliğiyle cihana örnek olan devlet anlayışıyla hayatını devam ettirsin. Dinsiz kalsak bile Vahabizm’den daha iyidir. O sahte dinden, İslam diye yutturulan İngiliz uydurması dinden daha iyidir. Bu millete Vahabizm’i din diye, İslam diye yutturmayın!
 
Nehcül Belaga’da Hz. Ali’nin (a.s) 176. hutbesindeydik. Hz. Ali, “Diliniz bir olsun.” diyor. Bugün helal dediğine yarın haram demeyesin. Bugün vahşete alkış tutup yarın güzelleme yapmayasın.
Dilinize bir sahip olun. Sizi mahveden bu dildir. Sahibini mahveden dilidir. Fitne çıkaran dildir. Şeytanlık yapan dildir. İnsanların duygularını, fıtratlarını istismar ederek güzellemelerle yanlışa sevk eden dildir. Dil, Emirü’l-Müminin’in bu hutbesinin bir paragrafında da konudur.
 
Hz. Ali (a.s) buyuruyor ki “Dilinize sahip olun. Sahibini mahveden, yoldan çıkaran, akıbetini tuz buz eden dildir.” Emirü’l-Müminin ant içerek bu sözü söylüyor: “Allah’a ant olsun, benim görüşüm budur ki hiç kimseye diline sahip olmadan takvası fayda vermez.” Dilinize sahip olamıyorsanız, diliniz zehir akıtıyorsa, fitne akıtıyorsa, batıl akıtıyorsa gece gündüz zikir tutsan bile sana faydası olmaz. Bir şeyi savunurken, bir sözü derken hesaba katmalısın. Yanlış söylüyor muyum, gıybet mi yapıyorum, insanları kandırıyor muyum? Yoksa doğru mudur, irfan mıdır, Kuran mıdır? Ve İmam o andın üzerine bu cümleleri kuruyor: Müminin dili kalbinin arkasındadır. Yani mümin önce düşünüp taşınır, sonra konuşur. Ağzına geleni söylemez. O münafığın işidir. Münafığın kalbi dilinin arkasındadır. Ağzına geleni der. Allah tan korkmuyor ki o. Bazen küçük bir kelime hem buradaki hem ahiretteki hayatını kurtarır. Bazen hayatın boyunca yaptığın ibadet bir kelime ile heba edilmiştir. Bunun örnekleri vardır ama zaman yok anlatacak kadar. Allah, dilimizi her zaman razı olduğu şeyleri demeye yöneltsin. Ya da bize dilimize sahip olacak kalbi versin. Hz. Ali ant içiyor bu konuda. Diline sahip çıkamayan adamın takvasının hiçbir anlamı yoktur. Eğer dilinden zehir damlıyorsa namazın sana hiçbir faydası olmaz.
 
Mümin, Allah’ın razı olmadığı sözü demez. Müslüman öyle biridir ki insanlar Müslümanın elinden ve dilinden zarar görmez. Eğer insanlık senin dilinden zarar görüyorsa, bebek katiline dönüşüyorsa sen o vebale ortaksın. Sen de bebek katilisin. Bir topluluğun yaptığına sen de rıza gösteriyorsan, aradan yüzbinlerce yıl geçse de vebal altındasın. Ehl-i Beyt’i şehit eden katilleri destekleme refleksi gösteriyorsan sen de suç ortağısın.
 
Dediler ki Hizbullah Suriye de Sünni çocukları öldürüyor. Ben dedim ki o zaman: Hizbullah eğer bunu yapıyorsa onun eli kırılsın. Allah onu bizden uzak etsin. Ama eğer bu günahı yapmıyorsa bu da sizin yalanınızdır, günahınızdır. 
 
 Allah sizleri Ehl-i Beyt’in ve Kuran’ın yolundan ayırmasın. Cumanız mübarek olsun.

 
http://caferider.com.tr/ozgunduz--bu-millete-vahhabizmi-din-ve-islam-diye-yutturmayin_h22586.html