İslam tarihi boyunca Müslümanların büyük çoğunluğu, kutsal ve dünya mirası olan mekânlara saygı göstermişlerdir. Eğer böyle olmasaydı bu tür yerler ikinci milenyuma kadar ayakta kalamazdı. Her dönemde İslam öncesi eserlerin korunmaması gerektiğini öneren kafası karışık âlimler olmuştur ama buna rağmen genelde bu eserlerin yıkılmasının zaruri olduğu yönünde hüküm vermemişlerdir. Her ne kadar onları restore etmemiş ve zamanın haklarından gelmesine izin vermişlerse de her parçasını tahrip etme arzusu içerisinde olmamışlardır.
Müslümanlar, 18. yüzyıl Arabistanı'nda Vahhabizmle Ben-i Suud klanının evliliği sonucu devlet destekli, İslam öncesinden kalan eserlerin yok edilmesini kutsal bir görev sayan sözde bir İslami diriliş ideolojisiyle yüz yüze geldiler. İbn Teymiyye ve Muhammed b. Abdulvahhab'ın Sünni, Şii ve Sufilerin kutsal mekânlara saygı duymadaki uzlaşılarına muhalif “yenilikçi” fikirlerinden ilhamla sözüm ona Selefiler, güya toplumlarını ve kültürlerini her türlü şüpheli bileşenden veya bidatten, İslam öncesine ve çağdaş paganizme ait gördükleri her türlü maddi sembolden arındırma işine giriştiler. Sonuç felaket oldu. Dâhilde Arabistan'da, hariçte de Müslüman dünyasının büyük kısmında Suudi Arabistan gibi sözde devlet aktörleri; Taliban, IŞİD ve diğer tekfirci teröristler türünden habis eylemciler marifetiyle İslam'a ve diğer medeniyetlere ait kutsal ya da dünya mirası olan mekânlara karşı savaş açtılar.
Selefi-Vahhabiler sadece Suudi Arabistan'da Hamza b. Abdulmuttalib, Fatımatüz-üz-Zehra, Manarateyn mescitlerini, İmam Cafer Sadık türbesi ve mescidini, Medine'de Hendek Savaşının yapıldığı civardaki dört adet mescidi, Abu Raşid, Selman-ı Farisi ve Medine'deki Ricat el Şems mescitlerini tahrip ettiler.
Selefi-Vahhabiler, onlarca kutsal şahsiyetin mezarlık ve türbelerini dümdüz ettiler: Hz. Muhammed Mustafa'nın (s.a.a.) Ehl-i Beyt'i ve sahabesinden İmam Hasan, İmam Zeyn el-Âbidin, İmam Muhammed el-Bakır ve İmam Cafer es-Sadık'ın (hepsine selam olsun) türbelerini, Nur'un Sultanı Fatıma ez-Zehra'nın (aleyhâsselam) muhtemel kabrini ve sütannesi Halime'nin ve ayrıca İmam Ali'nin (a.s.) validesi Fatıma bintül Esed'in medfun olduğu Cennet-ul Baki kabristanını… Aynı şekilde peygamber sahabesinden Osman b. Mazun, Osman b. Affan, Abbas b. Abdulmuttalib ve Akil b. Ebu Talib'in (r.a.) mezarları… Cennet el-Baki kabristanı ayrıca büyük Sünni âlimi İmam Malik'in mezarına da ev sahipliği yapıyordu.
Selefi-Vahhabiler ayrıca içinde İmam Cafer el-Sadık'ın eşi ve İmam Musa el-Kazım'ın annesi Hamide el-Berberiye, Allah'ın Elçisi'nin (s.a.a.) annesi Âmine bintu Vehb ve babası Abdullah'ın mezarlarının bulunduğu Mekke'nin kadim kabristanı Cennet el-Mualla'yı, Ben-i Haşim'den Hz. Hamza ve diğer sahabilerin (r.a.) Mekke'deki kabirlerini ve Âdem'in (a.s) eşi Havva'nın Cidde'deki türbelerini de yıktılar.
Selefi-Vahhabiler, Hz. Peygamberin (s.a.a.) doğduğuna inanılan ev, Hz. Hatice'nin (r.a.) evi, Hilton otelinin altında kalan Ebu Bekir'in evi, Hz. Peygamber'in Medine'deki evi, Peygamberin Medine'de va'z ettiği Dâr'ul Erkâm'ı, Peygamberin dişinin gömülü olduğu yeri, oğlu İbrahim'in doğduğu yeri, Allah'ın Elçisi'nin Kudüs'e ve oradan da cennete yükseldiği mucizevî yolculuğun başlangıç noktasının işaretli olduğu sütunu, İmam Hasan ve Hüseyin'in (a.s.) doğduğu İmam Ali'nin (a.s.) ve İmam Cafer el-Sadık'ın evleri gibi çok sayıda tarihi ve dini mekânı yıktılar. Hatta Bedir ve Uhud gibi İslam tarihinin önemli savaşlarının yapıldığı alanları da otoparka çevirdiler.
Ve yukarıda zikredilen liste darbenin dış çeperini kapsıyor. Taliban, IŞİD ve diğer insanlık düşmanları tarafından tahrip edilen kültürel miras mahallerini içeren bir liste değil bu. Harap olmuş yerlerin sathi bir hesabını çıkarmak bile haddinden fazla zaman alacaktır. 2015 itibariyle 1400 yıl kadar öncesine tekabül eden Peygamberin (s.a.a.) Mekke'sinin tarihine ait 20'den daha az yapı kalmıştır. Selefi-Vahhabi Suudilerin bu sicillerini göz önüne aldığımızda, Müslümanlar ve gayrimüslimlerin güvende olduklarını düşünmeleri safdillik olacaktır.
2014'te Medine'deki Mescid-i Nebevi'den sorumlu yetkililer, Allah'ın Elçi'sinin (s.a.a.) kabrini el-Baki Kabristanı'nda gizli bir yere taşınmasını tartışıyorlardı ki bu taşıma işlemi kesinlikle yıkımla sonuçlanacaktır. Selefi-Vahhabiler böyle giderse, Hz. Peygamber'in mezarını ve kutsal Kâbe'yi yerle yeksan etmekte tereddüt etmeyeceklerdir. Buna şüphe yok. Bugüne kadar kötü niyet, husumet ve küçümsemek suretiyle Yüce Allah'ın Kur'ani emirdeki ayetlerine kafa tutmaktan başka bir tavır sergilemediler “…kim Allah'ın şiarlarına saygı gösterirse bu, kalplerdeki takvadandır.” (Hac/32).
Welayet News