Ancak Suudi Arabistan'ın yaptıklarına bakıldığında, bu iddiasının doğru olmadığı ortaya çıkıyor çünkü şimdiye kadar Suudi koalisyonun Yemen'e saldırıları sonucu çocuk ve kadın dahil en az 14 bin Yemenli sivil hayatını kaybederken, milyonlarca Yemenli de evinden barkından olmuş, ayrıca ülke yanık toprak haline gelmiştir. Suudi Arabistan, çocuk katili Siyonist rejimin Gazze'yi abluka altına aldığı gibi, Yemen'in stratejik ve kilit limanlarını kuşatmıştır.
Bu hareketler iki açıdan analize açıktır. Birincisi; bu savaşın ve Suudi Arabistan'ın Yemen'deki cinayetlerinin sonuçlarıyla ilgilidir.
İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Caferi dün yaptığı bir konuşmada, Yemen'deki gelişmelere işaretle, Arap-Batı koalisyonunun Yemen'in Hudeyde kentinde yenilmiş olduğunu ve yakın gelecekte Yemen halkının zaferine tanıklık edeceklerini belirtti.
İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Genel Komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Caferi bugün Tahran'da katıldığı bir oturumda yaptığı konuşmada; İran'ın bölgesel başarılarına işaretle, Irak, Lübnan ve Suriye halkının zaferinin direniş cephesinin müstekbir güçler ve uşaklarına karşı zaferi olduğunu ifade etti. Tümgeneral Caferi Yemen'de de zaferin çok yakın olduğu ve şu sıralarda Hudeyde'de Arap ve Batı ülkeleri koalisyonunun yenilgisine tanıklık ettiklerini ve yakın gelecekte Yemen milletinin zaferine şahit olacaklarını kaydetti.
Yemen gelişmelerini analiz ederken dikkate alınması gereken ikinci nokta ise, Suudi Arabistan'ın tavrı ve ABD ve İsrail adına bölgede takip ettiği "vekalet savaşı"dır.
Suudi Arabistan'ın hayali politikaları, bu ülke askeri ve ekonomik olarak ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır, aynı durum dış politikası için de geçerlidir. Belki Suudi yetkililerin yaşadığı şaşkınlık da bundan kaynaklanmış olabilir. Onlar kendi hataları ve zafiyetlerinin üstünü örtmek için hata üstüne hata yapıyorlar. Yemen halkının katliamından Bahreyn ve Suudi Arabistan'da muhalifler ve protestocuları bastırmaya, petrol pazarındaki istikrarı bozmaya ve OPEC üyeleri arasında imzalanan anlaşmaları çiğnemeye kadar birçok alanda Suudiler hata yapmaktadır.
Biraz geriye dönüp, 11 Eylül olayları ardından yaşanan olayları gözden geçirdiğimizde Suudi Arabistan'ın bölgede desteklenen terörizmin bir parçası olduğunu görmüş oluyoruz.
11 Eylül olayları hakkındaki resmi raporlar, bu olaylara karışan 19 zanlıdan 15'inin Suudi Arabistan vatandaşı olduğunu ortaya koydu.
Ancak raporun bu kısmı yıllarca Beyaz Saray tarafından gizli tutuldu.
İran İslam Cumhuriyeti Dış İlişkiler Stratejik Konseyi Başkanı Seyyid Kemal Harrazi Chatm House Düşünce Merkezi'nde yaptığı konuşmada; "Aslında ABD ve bölgesel müttefikleri, bölgeyi istikrarsızlaştıran esas taraflardır. Anlaşılan ABD ve İsrail ve gerici Arap ülkelerinin ortak çıkarları, bu bölgedeki büyük ülkeleri yıpratmak ve parçalamakta saklıdır. Onlar kendi güvenliğini hükümetleri zayıflatmak, yıpratmak ve düşürmekte arıyorlar." diye konuştu.
Yemen başta olmak üzere bölgedeki krizler esasında bu tür yanlış hareketlerin ürünüdür.
Bölgede vekalet savaşlarına liderlik eden ülkeler, bölgede güvenlik ve siyaset arenasında denklemleri değiştirmek, milyarlarca dolarlık silah satmak ve direniş cephesini yıpratmak gibi önemli hedefler peşindeler.
Evet, İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Komutanı Tümgeneral Caferi'nin ifade ettiği gibi, Irak ve Suriye'de muzaffer olan direniş güçleri, Yemen'de de zafer elde edecek ve Yemen'e saldıranlar, kendi hedeflerine ulaşmakta başarısız kalacaklar.