Kış mevsimi gitmeden önce ilkbaharın kulağına bir şeyler fısıldadı ve ondan bu mesajını iletmesini istedi. İlkbahar da güzel örtüsünü aldı ve tüm ovalara serdi ve bülbüllerin ötmesi ile birlikte bu mesajı iletti. Herkes ilkbaharın mesajını duydu, fakat bir tek arifler ve gönlü açık olanlar ve Kur'an'ı Kerim’i yaşamının modeli olarak benimseyenler ilkbaharın gerçekte Kur'an'ı Kerim’in şu ayeti olan mesajını anladı:
Rüzgârları gönderip de bulutu harekete geçiren Allah'tır. Biz onu ölü bir bölgeye göndeririz de ölümünden sonra toprağa onunla hayat veririz. Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktır.
Kur'an'ı Kerim açıkça ilkbahardan söz etmiyor, fakat bu semavi kitapta onlarca ayet ilkbahar mevsimine, bereketlerine, cilveleri ve tesirlerine açık bir şekilde işaret ediyor. Bulutlar, yağmur, su, bitki, ağaç, meyve ve diğer doğal fenomenlerden söz eden ayetlerin tümü gerçekte ilkbaharı anlatıyor. Yine paklık, bereket, rahmetin yayılması, ilahi rızık, neşe, mutluluk ve yaşam gibi bol bereketlerin tümü ilkbaharın tecellileri sayılıyor. Gerçekte ilkbahar mevsimi içinde barındırdığı bir çok derse karşın en önemli dersi tevhid ve maad inancıdır. Kur'an'ı Kerim tüm insanların dikkatini bu iki önemli noktaya yani tevhid ve maad meselesine çekerek böylece ilkbahar mevsiminden kendilerine düşen paydan nasibini almalarını tavsiye ediyor.
Yüce Allah ilahi maarifleri beyan etmekte gayet sade yöntemleri kullanıyor ve böylece tüm kulları hangi idrak seviyesinde olursa olsun hakikati kendi çaplarında idrak etmelerini sağlıyor. Buna göre Allah teala insanları doğayı seyrederek sonsuz gücünü idrak etmeye ve nasıl kışın ölen ve yaşamdan hiç bir belirti taşımayan ağaçları ilkbaharın gelişi ile birlikte yeniden canlandırdığını ve doğaya yeniden hayat ruhu verdiğini görmeye davet ediyor. Buna göre ölü ağaçlara yeniden hayat veren Allah kıyamet gününde de tüm insanları yeniden dirilterek huzuruna çıkarabilecek güce sahiptir.
Yüce Allah Bakara suresinin 164. Ayetinde doğumdan ölüme dek ilahi gücün hakim olduğunu ve bu sürecin belli bir düzene tabi olduğunu belirterek şöyle buyuruyor:
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah'ın varlığını ve birliğini isbatlayan) birçok deliller vardır.
Bu durum, düşünmenin ilk merhalesidir ve bir sonraki merhalede yüce Allah Nuh suresinin 17 ve 18. Ayetlerinde şöyle buyurmakta:
Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmiştir. Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi yeniden çıkaracaktır.
Varlık alemi esas itibarı ile yüce Allah’ın celal ve cemalinin aynasıdır. İlkbahar mevsimi de Allah tealanın varlık aleminde en muhteşem cilvelerinden biri sayılır ve bu aynayı seyrederek yüce Allah’a doğru bir yol bulmak ve cemalini seyretmek mümkün. Gerçekte bu dünyada ilahi nimetlerin üzerine düşünen insanlar mutlaka hikmetli bir yaşam sürdürür ve yaşamdan gerektiği kadar faydalanır, yani hem cismi ve maddi lezzetlerden yararlanır, hem ruhi ve manevi lezzetlerden faydalanır. Daha net bir ifade ile akıl ve hikmetten daha fazla yararlanabilen insanlar doğanın güzelliklerini seyretmek gibi durumlardan daha fazla maddi zevk alabilir. Böyle bir insan doğanın ilkbaharında maddi haz ve zevkin yanı sıra manevi açıdan da en çok zevk alan insandır, fakat yaratılış hedefinden gafil olan insan bu tür maddi ve geçici zevklerle yetinmektedir.
Allah teala varlık aleminin hakikatlerini ve melekutunu çoğu insanlar için aşikar etmek için zaman ve mevsimlerin gelip geçmesinden yararlanır ve başta ilkbahar mevsimi olmak üzere mevsimlerin gelip geçmesi, bitkilerin yeşermesine işaretle insanlara kıyamet günü ve yeniden dirilişi hatırlatır. İlkbahar mevsimi beraberinde hayat ruhunu de getirir, zira ilahi ruh tüm aleme üflenir. Sonbaharda sararan ve kış mevsiminde soğuk bir ölümü tecrübe eden doğa şimdi ilkbaharla birlikte yeniden doğmuş ve yeni bir yaşama başlamıştır. Bu muhteşem manzara kıyamet gününde de insanların yeniden dirileceği gibi önemli bir gerçeği hatırlatır. Uzun yıllar toprağa gömülün ve çürüyen ölüler kıyamet ilkbaharından yeniden dirilerek topraktan çıkar.
Hadid suresinin 17. Ayetinde yüce Allah şöyle buyurur:
Bilin ki Allah, ölümünden sonra yeryüzünü canlandırıyor. Düşünesiniz diye gerçekten, size âyetleri açıkladık.
Yine yüce Allah Fatır suresinin 9. Ayetinde şöyle buyurmaktadır:
Rüzgârları gönderip de bulutu harekete geçiren Allah'tır. Biz onu ölü bir bölgeye göndeririz de ölümünden sonra toprağa onunla hayat veririz. Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktır.
Dolaysıyla her yıl doğayı bunca azameti ile yeniden canlandıran ve memat durumundan hayat durumuna geri getiren Allah teala kıyamet gününde de ölüleri yeniden diriltebilecek güçtedir.
Gerçekte ilkbahar mevsimi diriliş günü olan kıyamet gününün küçük bir örneğidir. Bizler yaşamımız boyunca bu durumu bir kez değil, her yıl görmekteyiz ve her yıl doğanın yeniden doğuşuna şahit olmaktayız.
İslam Peygamberi’nin -s- sahabelerinden biri şöyle anlatıyor: Resulullah’tan -s- sordum: Ya Resulullah, Allah teala kıyamet gününde ölüleri nasıl yeniden diriltiyor? Acaba varlık aleminde de bu meselenin herhangi bir ayeti var mıdır? Allah Resulü -s- şöyle buyurdu: acaba şimdiye kadar çorak ve ölü bir ovadan hiç geçtin mi? Acaba bir süre sonra aynı çorak yerden geçip yemyeşil olduğuna şahit oldun mu? Ben de evet ya Resulullah, diye arzettim. Allah Resulü -s- şöyle buyurdu: Allah teala bu şekilde ölüleri yeniden diriltir ve bu durum O’nun yaratılışta yaptığının örneğidir.
Ve son olarak, ilkbahar mevsimi nasıl ki değişim ve değişiklik ve neşelenmek ve güzelleşmek mevsimi ise, biz de yeni düşüncelerimizi ve yeni amellerimizi ve doğru inançlarımızı geliştirebiliriz ve unutmayalım ki her ilkbaharın gelmesi ile birlikte biz de biraz daha ömrümüzün sonuna yaklaşmış oluruz. Dolaysıyla ilkahardan alınacak bir başka önemli ders, fırsatları iyi tanımak ve ömrümüzden daha faydalı bir şekilde yararlanmaktır.
Evet, gelin doğanın tüm güzellikleri ile birlikte biz de ömrümüzün her anından en iyi biçimde yararlanmaya çalışalım. Nitekim İslam Peygamberi -s- da Müslümanların dikkatini ömür baharından azami derecede yararlanmaya çekmek için sahabesi Ebuzer Gaffari’ye şöyle buyurur:
Ey Ebuzer, sana beş şey gelmeden önce sen beş şeyin kıymetini bil ve onlardan en şayeste biçimde yararlan. Gençliği ihtiyarlıktan önce, sağlığı hastalıktan önce, ganiliği yoksulluktan önce, feragati sıkıntıdan önce ve yaşamı ölümden önce yaşa.