The New Yorker'da “Putin Suriye'de Zafer İlan Etti, Trump da Esad'ın 2021'e Kadar Kalmasına İzin Verdi” başlıklı makale küstah başlığı ve düzmece iddialarıyla dikkati çekiyor. Bunlar belki de makalenin ABD'nin Suriye gerçeklerini kabul etmek zorunda kaldığına dair asıl mesajını gözden kaçırmak için gerekliydi:

 

“ABD'li ve Avrupalı yetkililere göre, Trump (Yönetimi) mevcut Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın Suriye'nin 2021'de yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçimine kadar yönetimde kalmasını kabul etmeye hazırlanıyor. Karar, ABD'nin, Esad'ın bir barış süreci bağlamında istifa etmesi gerektiği yönündeki müteaddit açıklamalarını tersine çevirmiş oldu… Trump Yönetimi, hâlâ Esad'ın gidişi beklentisini muhafaza eden siyasi bir süreç istediğini belirtiyor. Ancak bunu başarmanın gelecek seçimin yapılmasının planlandığı 2021 yılına kadar sürebileceği sonucuna varmış durumda… ABD'li yetkililer, Esad'ın Suriye'de 2021 yılında yapılacak seçimi de şu veya bu şekilde kazanmasından ve sonraki yıllarda iktidarda kalmasından endişe ediyorlar.”

 

ABD, “Esad'ın kalmasına izin veriyor” çünkü tek kelimeyle geniş çaplı bir savaş yürütmeksizin yapabileceği başka bir şey yok. Her şeyi denedi ve kaybetti. 2012'de Esad'a suikast girişiminde bulundu, ancak Esad CIA'nin patlattığı güvenlik toplantısına katılmamıştı. Dünyanın her yerinden Suriye'ye 100 bin Tekfirci savaşçının yanı sıra on binlerce ton silah ve mühimmat gönderdi. Tekfirciler lehine Suriye'ye karşı eşi benzeri görülmemiş bir küresel propaganda kampanyası yürütüldü. ABD siyasi bir muhalefet oluşturmaya çalıştı ve ona yüzlerce milyon dolarlık destek sağladı. Nihayet ülkeyi istila etti ve kuvvet zoruyla parçalamaya çalıştı. Her cephede başarısızlığa uğradı.

 

“ABD'nin kararı, Yönetimin sınırlı seçeneklerinin, sahadaki askeri gerçekliğin ve Suriye'nin müttefikleri Rusya, İran ve Hizbullah'ın etrafı kuşatılmış Esad Rejimini desteklemedeki başarısının bir yansıması… ABD destekli Suriye muhalefet grupları etkisiz kaldı. Birbirleriyle didiştiler ve hiziplere bölündüler… Diplomatik olarak, Washington, hâlihazırda barış sürecine hükmeden güçlü Rusya-İran-Türkiye troykası tarafından tecrit edildi.”

 

Makalenin yazarı Robin Wright, 2013'te İsrail'in Ortadoğu'nun bölünmesine dair rüyasını ortaya koydu.

 

Bu, 2006 yılında Yeni Muhafızlardan (Neocon) Albay Ralp Peters tarafından dağıtımı yapılan “Kanbağı Sınırları”nın yeni basımıydı. Bu aynı zamanda Bernard Lewis'in Foreign Affairs dergisinde yayınlanan "Yeni Orta Doğu" haritasının güncellenmiş bir versiyonuydu. Bu haritalar ABD Irak'tan ayrılmak zorunda kaldığında çöp kutusuna atılmış oldu. Wrigth'ın emperyal küstahlığın haritayla ifadesi de orada son bulacak.

 

Wright büyük ölçüde Washington'a göbekten bağlı. “Karargah”ın bir yerinde duruyor ve Barış Enstitüsü -ki aslında savaş planları yapar-, Wilson Center, Brookings ve Carnegie Vakfı'nda görevler üstlenmiş ve üstlenmektedir. Hâlihazırda vazgeçmiş göründüğü gülünç harita, bu kuruluşlarda önde gelen görüşleri yansıtıyor olabilir.

 

İnsan Beyaz Saray'daki askeri cuntanın bununla aynı görüşte olup olmadığını merak ediyor. Zira Suriye ve Irak'ı sıkı denetimi altında tutma hayalini sürdürüyor:

 

“ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) sözcüsü Albay John Thomas, uluslararası koalisyon güçlerinin Cenevre'deki siyasi çözüm müzakerelerinin sonuçlanmasına kadar Arap-Kürt "Suriye Demokratik Güçleri"nin operasyonlarını desteklemek için Suriye'de kalacağını söyledi. Ayrıca, ABD kuvvetlerinin IŞİD'in varlığına bakılmaksızın, El-Nusra Cephesi dahil olmak üzere Suriye'de ‘El-Kaide'ye yakın terör örgütleriyle savaşmaya devam edeceğini ekledi.”

 

 

Rüya devam ediyor!

 

Putin dün Suriye'yi ziyaret etti. Zafer ilan etti ve Suriye'deki Rus birliklerinin bir kısmının Rusya'ya geri döneceğini açıkladı. Ancak, savaşı tekrar tutuşturmaya çalışırlarsa Rus birliklerinin derhal geri döneceği konusunda herkesin yani ABD, Türkler, Suudiler ve İsraillilerin emin olması gerektiğini belirtti. Putin Rus ordu birlikleri önünde yaptığı konuşmada şunları söyledi:

 

“Eğer teröristler tekrar başlarını kaldırırlarsa, onlara şimdiye kadar görmedikleri darbeler vuracağız.”

 

Suriye'nin bir diğer müttefiki Lübnan Hizbullah partisi şimdi yeniden İsrail'e odaklanıyor. Trump'ın son bir umutla yapılan Kudüs'ü yasadışı bir şekilde İsrail'in başkenti olarak tanımaya dair girişimi, Direniş için tam zamanında yapılmış yeni dürtü oldu:

 

Nasrallah, tüm güçlerini ve zamanlarını Filistinlilere hasretmeleri yönünde Direniş Ekseni'ne (Hizbullah'ı ve onun Suriyeli ve İranlı müttefik ve hamilerini tanımlamakta kullanılan bir terim) çağrıda bulundu. “Bölgedeki tüm direniş gruplarını birleşmeye ve bu tehdide karşı koymaya yönelik ortak bir strateji ve eylem planı uygulamaya çağırıyorum” dedi.

 

Suriye ve Irak'ın parçalanmasına yönelik kampanyanın ardında İsrail vardı. Bu bütünüyle çöktü ve intikamı ağır olacak. Hizbullah her zamankinden daha iyi silahlanmış ve eğitilmiş durumda. Muharebe tecrübesi kazanmış Iraklı ve İranlı gruplar da hazır durumda. Suriye ordusu savaş öncesinden çok daha iyi eğitilmiş ve donatılmış bir halde. Iraklı direniş lideri Kays Al-Hazali geçtiğimiz günlerde güney Lübnan'ı ziyaret etti ve sınırdan İsrail'e baktı. Yeni muharebe alanını inceliyor gibiydi.

 

İsrail'in Suudi Arabistan ile yaptığı yeni müthiş ittifak onun konumuna pek yardımcı olmadı. Despot Selman ve oğlu çok sağlam olmayan bir konumdalar ve Trump'la olan muhteşem ilişkilerinin Kudüs meselesi nedeniyle kötüleştiği iddia ediliyor.

 

İsrail Başbakanı Netanyahu ise kendi ülkesinde baskı altında. Yolsuzluk suçlamaları artıyor ve yönetimdeki görev süresi artık sınırlı.

 

Onun yerine kim geçecek? Siyonistlerin bu değişen duruma mukabelede bulunmak için ileri sürecekleri yeni plan ne olacak?

 

Bu yazı ilk olarak Moon of Alabama tarafından yayımlanmıştır.