Söz konusu oturum geçen çarşamba günü başlamıştı.Bu bildiride İngiliz hükumetinin şom Balfor bildirisini yayınlamasındaki girişimleri kınanarak bu bildiriye ve siyonistlere gelen destek konusunda İşgal altında Filistin topraklarının kurtulmasının tek yolu direniş olduğu ve bu yol Filistin’in kurtulması ve yeniden geri alınması için tek yol olduğu ifadesi yer aldı.
Dünya Direniş Alimleri Birliği’nin ikinci oturumuna dünyanın 60 ülkesinden çeşitli şahsiyetler ve alimler katılmış ve bu mesele İslam dünyasının karşılaştığı çeşitli komplo ve tehditlerle mücadelenin asıl bileşeni olan direniş meselesine özen gösterme sürecinin önemini yansıtmakta.Günümüzde ve geçmişte islam dünyasının gelişmeleri , islam ülkeleri ve genel olarak tüm dünyanın düşmanı siyonist rejim ve batı ülkeleri tarafından şekillenip desteklendiği tekfirci terör örgütleri olduğunu göstermiştir.Bu batılı devlet adamların kabul ettiği bir gerçektir ki bazen de küstahça onu kendileri için bir onur kaynağı olarak nitelemişlerdir.Örneğin şom Balfor bildirisinin yayınlanışının 100. yıl dönümü sırasında İngiliz yetkilileri ile siyonist elebaşlarının Londra’da katıldığı törende İngiltere başbakanı Teresa May ülkesinin siyonist rejimin kuruluşundaki rolünü gurur verici olarak niteledi.Aslında Balfor bildirisi Ortadoğu bölgesinde gayri meşru siyonist rejimin kuruluşunun temel taşıdır.Teresa May kendisince sahte siyonist rejimin kuruluşuna neden olan ve tarihin en menfur belgesi olarak bilinen Balfor bildirisini İngiltere’nin dönem dış işleri bakanı Artur James Bakfor’un yenilikçi bir girişimi olarak değerlendirdi.
Terör örgütlerinin kurulması ile ilgili özellikle El Kaide terör örgütünün şekillenmesi konusunda ABD’nin eski dış işleri bakamı Hillary Clinton açıkça şunları söyledi:
Biz El kaide’yi oluşturduk, gelişmiş silahlarla onları destekledik ve Afganistan ile Pakistan’da büyük bir krize yol açtık.
Bölge gelişmeleri islam ve Arap ülkelerinin Batı’nın büyük oranda tehdit ve komplolarıyla karşılaştığını gösteriyor. Batılı devletler çeşitli yöntemlerle kamuoyunu Filistin meselesinden saptırmaya çalışıp batı kökenli terör çetelerinin bölgeye akışı da bundan başka okunamaz.Ancak dünya ve özellikle islam ülkelerinin İsrail’in yayılmacılığı ve artan işgalci girişimlerinin kınanmasına yaptığı vurguları batı emperyalizminin kamuoyunu Filistin meselesinden saptırmaya yönelik çalışmalarının hezimetle sonuçlandığının göstergesidir ki bu mesele aynı zamanda islam ülkelerinin önceliğini oluşturmuştur. Daima birbirleri ile ilişkilerde bölge ülkelerini zayıf düşürme politikasını izleyen siyonist rejim ve terör örgütlerinin komplolarına karşı gösterilen özen de islam dünyasının yüksek uyanıklığı ve batının komplolarının etkisizleştiğinin diğer bir göstergesidir. Genel olarak direniş unsuru islam ülkelerine karşı komplo ve tehditleri su yüzüne çıkarmıştır. Böylesi bir durumda direniş alimleri direnme stratejisinin sürdürülmesine vurgu yaparak bölge halklarının terörsüz ve İsrail’siz bir ortadoğu’ya kavuşma isteğinin gerçekleşmesi yönünde adım atıyorlar.
Direniş Alimleri Birliği tarafından yapılan açıklamada, İslami İşbirliği Teşkilatı ve Arap ülkeleri bakanlar kurulunun Lübnan Hizbullah Hareketi’ni terör örgütü ilan eden kararı kınanarak, bunun Siyonist rejim ve küresel emperyalist güçlerin emellerini gerçekleştiren direniş ve İslam ümmetine karşı yapılmış bir komplo ve zulüm olarak nitelendi.
Beyrut toplantısına katılanlar, Suriye başta olmak üzere bazı Arap ülkelerinde yaşanan iç savaşları, küresel emperyalist güçler tarafından kamuoyunun dikkatini İslam ve Arap ümmetinin asıl meselesinden uzaklaştırmak ve Lübnan ve Filistin direnişinin prestijine zarar vermek amacıyla yapılan vekalet savaşları olarak nitelediler.