26-07-2016 tarihinde eklendi
Bir Ülkeyi Türkü ile Fıkra ile Uyuttular!
CIA ve MOSSAD’ın Türkiye başta olmak üzere Orta Asya, Kafkasya, Afrika ve diğer mazlum ve mustazaf halklara karşı “yumuşak operasyon odası” olarak inşa ettiği FETÖ / PDY (Fethullahçı Terör Örgütü / Paralel Devlet Yapılanması)’nın “hizmet ve hoşgörü” terimlerinin ardına saklanmış Büyük Şeytan Amerikan’ın “vahşi” bir gladyo örgütü olduğu açığa çıkmış durumda.

Terör şebekesinin uzantıları, bağlantıları ve el attığı alanlar faş oldukça toplum ve yetkililerin gözü fal taşı gibi açılıyor.
 
Tabi burada şöyle bir soru soranlar kesinlikle haksız sayılamazlar: “İyi de bu vahşi gladyo bu toplumda bu denli nasıl örgütlendi? Toplumun ve devletin tüm kılcal damarlarına nasıl sirayet ettiler?”
 
Hiç kuşkusuz bu sorunun ana cevabı: “Toplumun yanlış din algısı ile devletin yanlış siyasetinin buluşması” neticesinde açığa çıkan zafiyet ve cehalettir.
 
Azıcık zihnimizi zorlayarak hatırlayalım, toplum ve devlet “Türkçe Olimpiyatları” denilen eğlenceleri en büyük dini tören olarak addetmiyor muydu?
 
Evet, tüm toplum türkü, fıkra ve şiir ile uyuşturulmuştu! Ve kimse buna karşı söz söyleyemiyordu!
 
Cemaat’in iktidar ile tam bir uyum içerisinde olup kılıcının her yanının kestiği ve muhalif herkesi boğduğu zamanlarda rasthaber.com yazar ve analisti Muntazar Musavi bundan tam dört yıl önce Cemaat’in hakikatini, kirli planlarını ortaya koymuş, yetkililer ve kamuoyunu uyarmıştı.
 
Yazarımızın yazdıktan sonra pek çok soruşturmaya maruz kaldığı “Türkçe Olimpiyatları Dini Bir Değer midir?” başlığıyla 13.06.2013 tarihinde rasthaber.com da yayınlanan yazısını geçmişe ve bugüne ışık tutmak için bir kez daha yayınlıyoruz.
 
 “Türkçe Olimpiyatları” Dini Bir Değer midir?
 
Allah’ın Adıyla
 
Siyahi çocuk Karadeniz şivesi ile fıkra anlatıyor!..
 
Arap kökenli çocuklar, “arabesk” parçalar okuyor!..
 
Genç delikanlılar, kızlar kendilerini müziğin ritmine bırakmış; Uzakdoğu’dan gelenler “kolbastı”yı, Kara Afrika’dan gelenler “çiftetelli”yi denilene göre buralardakilerden daha iyi oynuyorlar!..
 
Latin, sarı, siyah çocuklar bir çırpıda “Gençliğe Hitabe”yi, “İstiklal Marşı”nı ezberden; “Ata’ya Hitabe”yi, “Sakarya Türküsü”nü gözleri kapalı okuyabiliyorlar!..
 
Siyasiler, bürokratlar, sanatçılar, kanaat önderleri ve medya mensupları başta olmak üzere toplumun tüm katmanlarından davetliler; kâh iki gözleri iki çeşme ağlıyor, kâh yerlerinde duramayıp kıpır kıpır oynuyorlar! Bir duygu selidir engellenemiyor! Türkü söylense duygulanıyorlar, fıkra anlatılsa duygulanıyorlar!..Bu konser, folklor karışımı gösterinin büyüklük ve ulviliği(!) karşısında hisleri kontrol etme zorlaşıp, kelimeler boğazlara düğümlense de görüşleri için mikrofon uzatılan her yetkili; “organizasyonun İslam için, insanlık için, ülkemiz için ifade ettiği değere paha biçilemeyeceğini dillendiriyor.” Cemaatin yaptığı hizmetin azamet ve yüceliğine methiyeler diziliyor. Konuşan her yetkili, kendi çapı ve konumu itibariyle cemaatin Türkiye ya da Amerika ayağına “biriz, birlikteyiz” mesajı veriyor!..
 
Bilindiği üzere Fethullah Gülen Cemaati; Devlet Tanıtma Fonu, ayrıca Türk Hava Yolları gibi resmi ve özel sponsorlardan toparladığı dev bir bütçe ile (bu sene on birincisi yapılan ve 140 ülkeden ekiplerin katıldığı), “Türkçe Olimpiyatları” adıyla bir organizasyon gerçekleştiriyor. Kelime kelime aynı şekli ile söylenmese de cemaat bu organizasyon ile gerek resmiyete gerek cemaate ve gerekse topluma demek istiyor ki: “İşte cemaatin İslam için, insanlık için ve ülkemiz için yaptığı budur. Yeni bir nesil yetiştiriyor, yeni bir nesil inşa ediyoruz!.. Bakın;  Asyalısı, Afrikalısı, Latini, Uzakdoğulusu türküyü bizim gibi söylüyor, horonu bizim gibi oynuyor!”
 
Cemaat pratikte hiç kimsenin göremediği bir algıyı hal dili ile toplumun bilinç altına derk etmek için varını yoğunu ortaya koyuyor. Cemaat hal dili ile demek istiyor ki: “Türküyü, şarkıyı, şiiri böylesine bülbül gibi şakıyarak okuyan; “efe”yi, “bar”ı, “köçek”i eksiksiz oynayan; fıkranın en komiğini anlatan bu neslin “İslami eğitimi”de besbelli ki bu sosyal faaliyete paraleldir! İslam’ı içselleştirmiş, hatta bizden daha iyi kavramış bir nesil dünyanın her yanından yükseliyor!..”
 
İşte bu nokta da cevabını arayacağımız soru da şekillenmiş oluyor. Acaba “Türkçe Olimpiyatları” denilen bu organizasyon “dini bir değer” midir? Acaba İslami bir eğitimin mi yansımasıdır? Hatta bir adım daha atıp soruyu şöyle soralım: “Türkçe Olimpiyatları” denilen organizasyon “insani/evrensel bir değer” midir?
 
1-“İngilizce”yi yaygınlaştırmanın gizlenme çabası
 
Cemaatin yurt dışında ki kolejlerinde esas eğitim dili “İngilizce”dir. Türkçe ise “yabancı dil” statüsünde okutulmaktadır. Cemaatin kolejleri, dil konusunda dünya çapında İngilizcenin hizmetindedir. Dünyada esas yaygınlaştırılan dil İngilizcedir ki, bu birincisi. İkincisi; lütfen dikkat edin, “Türkçe Olimpiyatları” derken bile iki kelimenin birisi İngilizce! Vakıa bu iken, tutup “Türkçe olimpiyatları” düzenlemekte neyin nesi? Niçin İngilizce olimpiyatları değil de, Türkçe olimpiyatları? Herhalde bu durumun çok özel nedenleri olmalı?
 
2-Yetiştirilen “Amerikancı” nesli gölgeleme uğraşısı
 
“Akılları kiralanmış” bir gönüllüler ordusu ile dünya çapında; “siyasal düşünceden arınmış, yaşamı; ekonomik ve sosyal kalkınmışlık şeklinde algılayan; belirli ahlaki özellikleri kuşanmış, ancak zamanın Firavunu Büyük Şeytan Amerika’yı “özgürlükler ülkesi”, “dünya jandarması” olarak gören ve ona uzlaşı hatta işbirliği elini uzatmış, Amerikancı bir nesil” yetiştiriliyor!
 
Amerika’nın dev bütçeler ve tüm imkânlarını kullanarak başaramayacağını; “hizmet”, sözüm ona “insanlık adına, İslam adına” gönüllü olarak yapıyor. Yeryüzünde Amerikan devşirmesi yapılan bir nesil yetişiyor!
 
Yurt dışı kolejlerinin bu yönü ile doğru kavranılması cemaatin temellerine dinamit koymak olacağından, her yıl düzenlenen “Türkçe Olimpiyatları” ile toplumun algı biçimine şekil veriliyor!
 
3-Ulusalcılığı ve mezhepçiliği canlandırma eylemi
 
SSCB’nin dağılmasından sonra “İslam İnkılâbı”nın Orta Asya ‘da etkin olmaması için egemen güçlerin gözetim ve himayesinde başlatılan “kolej projesi” beklenenden de yüksek bir başarı gösterince tecrübe tüm dünyaya aktarıldı. “Hoşgörü” üzerine temellendirilen anlayış; “Hak-Batıl” kavramlarını yok etti! Ne hikmetse Yahudilik, Hıristiyanlık, Budizm vs. batıl dinlere gösterilen hoşgörü, Ehl-i Beyt mektebi (Şia) söz konusu olunca bir anda büyük bir nefret ve kine dönüşüyor!
 
Dünyada ki Müslüman topluluklarla “ulusalcılık” ve “mezhepçilik” üzerinden ilişki biçimi geliştirildi. Yaşanabilir bir dünya düzeni için Amerika “vazgeçilmez” olarak görülürken, “İslam İnkılâbı” şer ekseni olarak tanımlandı!
 
Adil ve özgür bir dünya için o dilden ya da bu dilden şarkı söylemenin dans etmenin; “Türkiye’deki ulusalcı ve mezhepçi damarlara kan sürmekten başka” ne katkısı olabilir?
 
4-Toplumun enerjisini tüketme, dikkatleri köreltme
 
Hazırlık, sunum ve sonrası ile neredeyse bütün bir yıla yayılan; dini değer algısı yüklenmiş bu organizasyon ile cemaatin enerjisi tüketiliyor. Toplumsal ve siyasal uğraşılara yönelmeleri önleniyor. Bir aya yayılan sunum sürecinde de medya ve diğer reklam araçları etkin bir şekilde kullanılarak toplumun dikkatleri köreltiliyor. Gerek bölgemiz ve gerekse coğrafyadaki gelişmelere duyarlılık törpüleniyor!
 
5-İkiyüzlülüğün meşrulaştırılması
 
Hayatta iken öz dili olan Kürtçe şarkı söyleme isteği dolayısıyla Ahmet Kaya’ya ülke dar edilmişti. Şimdi onun şarkılarını başka milletlerin çocuklarına söyleterek Kürt toplumundan cemaate teveccüh devşirmeye çalışılıyor. Her platformda fikirleri ve yaşam biçimine itiraz edilen Nazım Hikmet’in şiirleri ezberletilmiş çocuklarla sol kitlelere sizi unutmadık mesajı veriliyor.  İkincisi; söyletilen şarkı ve parçaların esas söyleyenlerinin yaşam biçimlerini “batıl ve yanlış” olarak sunan cemaat, ne hikmetse taklidine büyük bir dini değer yüklüyor!..
 
6-Kültür sömürüsü
 
Yerkürede yaşayan herkes Türkçe öğrense, Türkçe söyleyip Türkçe oynasa bunun insanlığa, İslam’a ne tür bir katkısı olacaktır? Afrika’nın, Asya’nın, Latin Amerika’nın mustazaf çocuklarına “Gençliğe Hitabe”yi, “Sakarya Türküsü”nü ezberletmenin mantığı nedir?
 
Dini açıdan ele alırsak esas olan İslam kültürüdür. O kültürün öğelerini öğrenmek ve paylaşmak esastır. Yerel olarak, milli olarak konuya yönelirsek; esas olan her insanın öz kültürünü öğrenmesi, koruması ve yaşamasıdır. Bunun dışındaki her dayatma sömürüdür!
 
Sonuç
 
Cemaate bağlılığı artırıp taraftar toplamak.
 
Cemaati ülke hatta dünya çapında güç merkezi yapabilmek.
 
Özelde cemaatin genelde toplumun enerjisini tüketip, dikkatleri köreltebilmek.
 
Yetiştirilen “Amerikancı” nesli gölgeleyebilmek.
 
İktidarlar üzerinde baskı oluşturarak sosyal, siyasal ve ekonomik olarak pay sahibi olmak.
 
Ulusalcılığı ve mezhepçiliği yaygınlaştırmak.
 
Mazlum ve mahrum halkların “İslam İnkılâbı”na yönelmelerini önleyebilmek.
 
Amaçları ile tertip edilmiş “Türkçe Olimpiyatları” organizasyonunun, “Büyük Şeytan Amerika ve onun Siyonist uşağı İsrail’in emperyalist ellerinin İslam coğrafyasından kesilerek adaletin tesis edilip, zulmün kökünün kazındığı özgür bir dünya” için hiçbir değeri yoktur!
 
Muntazar Musavi 
http://caferider.com.tr/bir-ulkeyi-turku-ile-fikra-ile-uyuttular_h17369.html