Hizbullah Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Haşim Sefyuddin, şunları belirtti: Bazı Lübnanlıların bölgede yeni denklemlerin kurulup sabitleştiğini bilmeleri gerekiyor. Bunun Suudi Arabistan için hazmedilmesi ve anlaşılır olması belki zor olabilir, hakeza yaşadıkları zafiyet veya inatlaşmaları yüzünden bazı Lübnanlılar (14 Mart Hareketi) için de hazmedilmesi ya da kavramaları kolay olmayabilir. Her halükarda her kesin, kavramlar, politikalar, öncelikler, söylemler ve amaçlar olmak üzere her açıdan bir lider, hareket, parti, yönetim veya gelecek için netleştirilmesi gereken yeni bir realitenin bölgede ve ülkemizde şekillendiğini bilmesi gerekiyor. Ancak bu çerçevede gelecek konusunda anlaşmaya varmanın temel ilkesi oluşturulabilir ve Lübnan’da sabit ve gerçekçi ilkeler temelinde anlaşmaya varmak dışında hiçbir geleceğin olmayacağına kamilen kanaat getirmiş bulunuyoruz. Yoksa, Lübnan bazı büyükelçilikler (Al-ı Suud elçiliği ve Batılı ülkelerin elçilikleri) tarafından belirlenen rüyalar ve evhamlara dayanılarak dışarıdan dayatılan bu kötü tutumları tahammül edemez.
Habere göre, güney Lübnan’da bazı Hizbullah liderleri, ulema, şahsiyetler ve halktan değişik kesimlerin hazır bulunduğu Şehit Muhammed Musa Selman’ın anma merasiminde bir konuşma yapan Sefyuddin, şu açıklamalarda bulundu: Bütün Lübnanlıların gerçekçi olmaları gerekir. Özellikle uzun yıllar boyunca Suudi Hanedanın siyasi isteklerini içeren hediye ve yardımları almaya alışmış olanların şu noktayı kavramaları gerekir: Arabistan kendi çıkarları ve amaçları için Lübnan’a müdahale etmektedir ve şimdi Lübnan’dan el çekip geri adım atması, belirlediği çıkarları ve hedefleri elde etmekte başarısız ve yenik düştüğünün göstergesidir. Bu, fiilen vuku bulmuş olan ve her kesin kavraması gerektiği bir gerçekliktir. Hiçbir tehditten, bağırıp çağırmalardan veya içi boş konuşmalardan kimse kaygılanmamalıdır, çünkü Suudi hanedanı ve müttefiklerinin yapabileceği tek şey, zulüm ve saldırganlıktır. Ancak netleşmiş olan mesele şu ki biz, Lübnanlılar olarak dilencilik ve şantaj yapmadan, hiçbir tarafın minnetine girmeden ‘toplumumuzu bu dünyada inşa edebiliriz’ inancına varmamız gerekiyor. Böylece, bazı Lübnanlıların bir miktar parayı almadan önce kendi çıkarlarına göre tavır almalarını isteyen büyükelçiliklerin kapılarında durmaktan ve dilencilik bakışından belki el çeker ve dünyada sabit hale gelmiş bulunan bir geçekliği kavramış olurlar.
Lübnan ve Lübnanlılara karşı Suudi saldırganlığının olumlu yönleri de olmuştur. Lübnanlılar, Suudilerin minneti ve şantajıyla karşılamadan yaşayabilirler. Lübnan’da yıllar boyunca Suudi çıkarlarına hizmet etme ve onların şantajlarına boyun eğme karşılığında Suudi hediyeler ve yardımlarla yaşayarak kendini ayakta tutan siyasi bir tabaka mevcuttur. Geçtiğimiz bu ay içinde bazıları belki Suudi minneti ve şantajları olmaksızın da yaşayabileceklerini kavramıştır. Bu, Lübnanlıların irade sahibi oldukları ve siyasi geleceklerini kurmaya kadir olduklarını kanıtlar.
Yemen’den Suriye’ye kadar Suudilerin tutumlarında bitkinliğin ve yıpranmanın alametleri aşikar olmuş durumda. Onların ne Yemen’de ne de Suriye’de siyasi çözüme sığınmaktan başka bir seçenekleri yoktur. Bu, Yemen ve Suriye halkının yıllardan önce dile getirdiği ve bizimde söylemiş olduğumuz çözüm yoludur.
Yemen,Suriye ve Irak bölgelerini dize getirme, teslim alma ve şart koyma politikası yenilmeye mahkumdur. Eğer Suudi Arabistan Amerika’dan yarım alarak ve Avrupa’nın silah cephanesi, uluslararası kararnameler ve para gücüne dayanarak zora başvurma yoluyla teslim alma politikasında ısrar ederse hiçbir sonuç elde etmeyecektir. Zira gelişmelerin seyri bir şekilde siyasi çözümler bulmayı amaçlayan siyasi tartışma ve inceleme yönünde hareket halindedir ve bu, daha ilk günden itibaren istemiş olduğumuz bir süreçti. Dolaysıyla, bu gerçekliği kabul etmekten başka ve direniş ekseninin kanıyla, sabrı ve fedakarlığı sayesinde somutlaşan gerçekliklere teslim olması dışında Suudilerin önünde hiçbir yol yoktur.