Günümüzde Ehlisünnet dünyasında insani değerlerin her zamankinden daha fazla, tekfirci terör çetelerince saldırı ve tehditlere maruz kaldığına şahit olmaktayız.
Düşmanlarımız tekfirci terör çetelerini oluşturarak, İslam Cumhuriyetine ve Şia’ya diz çöktürtmeyi planladı. İran İslam Cumhuriyeti’nin Müslümanların canını ve malını korumaya çalışması maceraperestlik midir?
Tekfirci terör çeteleri 2000 genç kadını kendi aralarında pazarlıyorlar, Müslümanların Cami ve kutsal mekânlarını yerle bir ediyorlar, böylesine bir zulüm ve cinayetin karşısında durmak ayıp mı?
İran’ın aksine, bölgede macera peşinde koşan tek ülke varsa, o da Suudi rejimidir.
Bir yıllık izlenimlerime göre, Suudi Arabistan rejimi İslami bir ülke olduğunu iddia etmesine rağmen, Yemen’e karşı başlatmış olduğu vekâlet savaşında İslami kanun ve kuralları bir kenara bırak, hatta insani hak ve hukuklara dahi riayet etmeden, mazlum ve savunmasız halkı kana boyamakta.
General Kasım Süleyani, İmam Hamaney’in buyruklarını hatırlatarak, şunları söyledi: Biz hiçbir ülkede Sünnileri, Şii etmeye çalışmadık, aksine canımızı Sünnileri korumak için kalkan ettik.
Kasım Süleymani, Rahmetli İmam Humeyni’nin (r.a) Velayeti Fakih’in İslam Devletinin olmazsa olmazlarından olduğu sözünü hatırlatarak, sözlerine şöyle devam etti: Bugün İslam’ı, Velayeti Fakih olmadan korumak mümkün değil.
Bugün ülkemizde emniyet huzur ve barış varsa, bunu Velayeti Fakihe borçluyuz. Bu şartlar Yemen’de Velayeti Fakih sayesinde oluşturuldu.
Bazıları İran’ın Irak’ı yuttuğunu iddia etmekte, hâlbuki İran İslam Cumhuriyeti, Irak halkını korumak için can verdi. Bu tür iddialar düşmanların asılsız iddialarıdır, zira düşmanlarımız gerçekleri görmek istemiyorlar.