24-10-2015 tarihinde eklendi
Özgündüz: "En barışçıl direniş Huseyn’in direnişidir"
Evrensel Aşura Matem Merasimi İstanbul Halkalı'da Alevi/Caferi-Sünni yüz binlerce insanın katılımıyla gerçekleştirildi. Anma merasiminde Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz'de bir konuşma yaptı. Anma merasiminde Türkiye Caferileri Lideri Selehattin Özgündüz bir konuşma gerçekleştirdi.

Önemli mesajlar veren Özgündüz "Protokolümüzü süsleyen değerli dostlar, sayın kaymakamım, belediye başkanım konuşmacı canlarım. Salonumuzu dolduran, canlar dostlar, kardeşler bacılar, dışarıda duran ki onların arasında olup onlarla yas tutmayı tercih ederdim. Ekranları başında biliyorum Anadolu kilitlenmiştir bu programa bütün Peygamber dostları, Ehli Beyt dostları hepinizi saygı ile selamlıyorum" ifadeleri ile salondaki katılımcıları selamladı.
 
Şehitlerin şahı İmam Hüseyn'in şahsında bu klişe bana ait olması hasabi ile tekrarlamakta sakınca görmüyorum" şeklinde konuşan Özgündüz sözlerini şu ifadeler ile sürdürdü "Bedir'den Kerbela'ya, Kerbela'dan Çanakkale'ye, Çanakkale'den günümüze tüm şehitlerimizi ve son günlerdeki şehitlerimizi minnet ile şükran ile selamlıyorum. Biz onlara çok şey borçluyuz, onlar ölmediler. Onlar en üst makamdadırlar.
 
Bir kaç şeye değinip onun ardından Kerbela konusuna geçmek istiyorum. Bu Kerbelailer, bu salon ve etrafını dolduran yüzbinler ne kimlik taşıyor?  Fikirleri nedir? Duyguları nedir? Hangi ülkeye bağlıdırlar? Hangi ülkenin siyasi kartıdırlar? Bu sorular bir çoğunu belki de rahatsız ediyor. Bende kısaca buna değineğim. Buradan ilan ediyorum kırmızı çizgisi dini inancı ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti bekasıdır.
 
Kırmızı çizgisi vatanın bütünlüğüdür. Bu necip milletin tamamının birliği dirliğidir. Bu bu necip Türküne de, Kürdüne de, Çerkezine de, Lazına da tamamına kurban olurum. Buraya biz misafir gelmedik. Burası bizim vatanımızdır. Burası bizim evimizdir.
 
Ümmedi Muhammed olarak 60'a yakın ülkesinin hepsi bizim için önemlidir. İçinde değer verdiğimiz şeyler var. Mekke ve Medine, kana susamış, Osmanlı'yı İngilizlerin kurduğu insan kanına susamış vahabiliğin ne yazık ki elinde işgal altındadır.
 
Hacılara karşı intikam güdüyor. Bu sene de 4 bini aşkın hacımızı göz göre göre yollarını kapatıp izdahamdan öldürdüler. Bütün islam ülkelerine cenazeler gitti. İslam'a böyle mi hizmet edilir? Oralar bizim kutsalımızdır. Kerbela, Samarra, Kazımeyn, Horasan, Meşhed bizim gönlümüzün sılasıdır.   
 
Millet olarak kime benzeriz biz? Adımız üstümüzde... Azerbaycan'a çok benzeriz. Azeri Türkleri'yiz biz.
 
İran'a nasıl bakarız biz? Onlarda mezhepdaşlarımız ve yarıya yakını aynı zamanda dostlarımızdır. Seviyor muyuz? Seviyoruz, Liderini de seviyoruz halkını da seviyoruz. Allah aziz milletimiz ile Azerbaycan'ımızı da korusun İran'ımı da korusun, Irak'ımı da korusun, Suriye'mi de korusun bütün İslam alemini korusun.
 
Evet, seviyoruz, kardeşiz herkes evinde. Biz kimsenin kartı falan değiliz. Biz bu ülkenin fedaileriyiz. Türkiye Cumhuriyeti'nin bu cennet vatanın fedaileriyiz biz.
 
Gönül bağlarımızı dedik, gönlümüz sılasını dedik değil mi? Ben açıkça ilan ediyorum ülkeme ve dünyaya: Bu camia içerisinde vatan haini çıkarsa sehbasını ben çekerim, ipini ben çekerim... Nokta...
 
Biz bu dünya için ne hayal ediyoruz.
 
Adı Türkiye olan bu cennet vatanın üzerinde adalet, özgürlük ve eşitlik içinde yaşayacağımız bir dünyayı özlüyoruz.
 
Bir birilerini ötekileştirecek, farklılıkları düşmanlık sebebi sayacak, ötekileştirme, germe bu necip milleti bölme ya da mezhep vesilesi ile gerip ayırma gayretkerini şiddetle lanetliyor ve kınıyoruz.
 
Birlik içinde dirlik içerisinde bu gemiyi necat sahibine götürmemiz gerektiğine inanıyoruz.
 
Bu vatana ihanet etmeyen her kavim, her mezhep, her dinin mensubu; Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı kimliği üzerinde taşıyan her bireri eşittir ve başımız üzerinde yeri vardır.
 
Eşit demişken, hazine arazileri dini müesseselere vakfediliyor. Bizim paramız ile aldığımız arazi ve tapusu ile üzerinde külliyemizi kurmaya başladığımız kaba inşaatını bitirmek üzere olan o inşaatın, kimsenin hakkında tecavüzü yoktur ama ne yapalım ki ortak bazı bölümler var üzerinde. Bin 200 metre kare gibi Belediyemizinde sıkıntı yaşadığı, bu arazinin Zeynebiye derneğine hibe edilmesini istiroyurz ve sorunun nihayete ermesini ruhsata kavuşturulması ilgili herkesin görevidir.
 
Başkalarına yüzlerce dönüm verip de benim içinde şu ortaklığım bulunan bir parçacık şeyi vermezler ise ben onun altında kusura bakmayın ama yobazlık ararım. Onun için bunun biran önce çözülmesini bir önceki Cumhurbaşkanımıza da arz etmiştim.
 
Evet birileri iki kelime edince biz Şia'yız, İftihar ile diyoruz, övünerek diyoruz Muhammed Mustafa'nın müjdesine dayanarak söylüyoruz. Allah bizi Şia olmaktan Alevi olmaktan uzak etmesin .
 
Hak Ali iledir Ali hak iledir. Ali, Kuran iledir, kuran Ali iledir. Ali, Kuran’ın pratize halidir. 2. Halife diyorki ‘Peygamberden duydum, eğer bütün kainat terazinin bir tarafına Ali'nin imanı bir tarafa koyulsa Ali'nin imanı ağır basar. Peygamberden duydum ki Ali’ye uyanlar doğru yola giderler. Biz Şia ali taraftarı olmayı iftihar ile boynumuzda taşırız.
 
Ali’nin çizgisi  tamamen Kur’an’ın pratize edilmiş halidir.
 
Hz. Ali diyor ki yedi kıtanın tamamını elime verseler ya da bununla birlikte tehdit unsuru olarak demir dikenlerin üzerine yatırsalar; bir karıncanın ağzındaki bir lokmayı alacak kadar haksızlık etmem kimsenin hakkını kimseye yedirmem.
 
Bu yol böyle bir yoldur. Dünyayı da verseler, işkence de etseler bu yoldan dönmem.
 
Hz. Ali diyor ki bu tahtın benim gözümde keçinin sümüğü kadar değeri yoktur.
 
Değerli olan adaletli olmaktır, sömürülenin hakkını sömürenden almaktır, ezilenen hakkını korumaktır.
 
Bir tarafta da Emeviler var. Yani tahtı ele geçirdikten sonra her şeyi mubah gören bir zihniyet var. Peygamber torunlarını katleden zihniyet var. Bir tarafta da karıncanın lokmasından sakınanlar var. İşte biz burada Hz. Ali’nin tarafındayız. Mezhebi dini gözetmeden. Biz bu Ali’nin yanındayız. 'Şia’lar Yahudiden de kötüdür' diyen İsrail uşağına sakın ha sakın aldanmayın ey Türk Milleti. Ahmet Yesevi’nin yolu aydınlık yoldur oradan ayrılmayın.
 
Şimdi bakın İslam dünyasın gözlerinizi açarak bakın.
 
Türkiye’yi kana boyayan Şia mıdır, Alevi midir? Irak’ı, Suriye’yi, Afganistan’ı kana bulayan Şii midir? Şii örgüt müdür?  Aslında bunlar Sünni de değil. Bunlar taşören terör örgütüdür. Bir tane Şia camiye bomba atmış mıdır? Hayır, Atmışsa da Allah ona lanet etsin. Şuanda Mescid-i aksa zulüm altındadır. Şia’den başka ilgilenen yoktur. Ancak Şia’yı da böyle meşgul ediyorlar. Nijerya’da, Mali’de Sudan’da niye kan akıyor. Orada Şii mi var? Suriye’de yaşanan vahşeti gördük. İnsan ciğeri yiyenleri gördük. Onlar Şia olsa idi Şia onları içinden atar, aforoz ederdi. 'Şia’nın lokomotifidir' demezdi.
 
 Yalan yanlış haberler ile İran’da Sünnilere cami yapılmıyor diyenler var.Gidin orada araştırın. Eğer ispatlarsanız yalancıyım diyeceğim ben diye ilan edeceği ve özür dileyeceğim. Nüfus oranına göre araştırın; 1500 Şia’ye 1 cami düşüyor, 500 Sünni’ye bir cami. Şia baskıcı bir rejim düşünmüyor böyle bir şey aklında geçmez. Onlar bizim kardeşimiz değildi, onlar biziz. Bizim Mercihimiz duruma böyle bakıyor. Kusura bakmayın bugün Aşura’dır. İşte bize Hüseyn’in bıraktığı yol bu.Birileri nedense Yezid’e karşı avukatlık refleksi gösteriyor. Yezid kimisini tehditle kisimisen rüşvet ile kandırarak ikna etti.
 
Yezid’in ilk icraatı bütün valilere mektup yazı ‘bana halktan biat alın, vermeyeni öldürün’ oldu.Başka bir Vali, Yezid'in de amcası olan Valiye de ekstra bir emir gönderdi. Hüseyn’den biat alın diye. Gecenin bir saatinde, Hüseyn’in evine haber gönderdi Vali. Hüseyn’in yanındakiler ne oluyor ya Hüseyin dedi. Hüseyn durumu anladı, Yezid’in biat isteyeceğini anlattı onlara.
 
Yanındakiler biat etmeyeceğini deklare etti. Vali’ye gitmeyeceklerini söylediler. Hüseyin gitmek zorunda olduğunu ifade etti. Tarihe not düşmek adına gitmesi gerekiyordu. Gitti, vali emiri koydu önüne ‘Ya biat et, Ya da kelleni alacağız’ diye. İstediğiniz bütün kaynaklara bakın bunun dışında bir şey varsa ben özür dileyeceğim. Yezid’in İmam Hüseyn’e düşmanlığı Bedir'den başlıyordu.
 
Yezid, Hüseyn’in mübarek başını kesip orada önüne koyuyor ve çubukla oynuyor. Orada sahabelerden biri buna karşı çıkıyor ‘Yezid kaldır onu onu peygamberin öptüğünü gördüm ben’ diyor. Yine avukatların gün yüzüne çıktığını görüyoruz. Yezid ordusu, Mekke’yi ve Peygamber’in mezarını yerle bir ettiler. Yezid ordusu Kabe’yi mancınık ile yerle yeksan etti. İşte bu Yezid o esnada yatağında kömürleşip cehenneme vasıl oldu. Necip milletimi tenzih ederek söylüyorum, siz böyle birisine neden avukat oluyorsunuz? Siz bu Yezid'in tarafında mısınız, Hüseyn’in tarafındamısınız? Biz Alevisi ile Şia’sı ile Sünni’si ile Hüseyn’in yanındayız. Türk milletinin içinde Yezid yanlısı yoktur.
 
Yezid İnsanları bütünü ile teslim alıyordu, namusuyla malı ile mülkü ile biat istiyordu. Hüseyn bu biatı mı kabul etsin. Yezid, Hüseyn' üçüncü bir yolu bırakmıyordu. Ya biat istiyordu, ya da ölümünü. Hüseyn ölümü seçti diyorlar. Hayır, Hüseyn ölümü seçmedi. Hüseyn Mekke’ye gitti 3 aylık oğlu dahil bütün ailesi ile birlikte. Hüseyn bütün olanlara rağmen Yezid ile savaşmamayı tercih etti. Hüseyn, Savaş olmayacak yere Mekke’ye gidiyorum dedi. Ancak Yezid orada da rahat bırakmadı. Başka ne yapacaktı?
 
Hüseyn yola çıktığında önünü kestiler. Bir tek şart ile izin vereceklerdi. İbni Ziyad’ın önüne giderek diz çökecek ve biat ettiğini söyleyeceksin. Hüseyn artık başka şehre gitmiyor, çölü seçiyordu. Kerbela dene o çölü. Bu arada Hüseyn yanındakileri de gönderiyor. ‘siz gidin onun derdi benim ile’ diyor. Hüseyn kan akıtmamak için bütün fırsatları dile getiriyor. Bırakın gideyim diyor, Hindistan’a, Kafkasya’ya başka yere gideyim buna da yok diyorlar.
 
En barışçıl direniş Huseyn’in direnişidir.
 
Biz doğru yoldayız Allah bizi bu yoldan ayırmasın...." 
http://caferider.com.tr/ozgunduz---en-bariscil-direnis-huseynin-direnisidir-_h15581.html