20-05-2015 tarihinde eklendi
Körfez’in yeni İsrail’i Suudi Arabistan mı?
Suudi Arabistan’ın bölgede İsrail’den daha tehlikeli bir saldırgan güç haline geldiği söylenebilir. Çünkü en azından şimdiye kadar, Suudi Arabistan’ın Yemen’e yönelik saldırıları, tıpkı Bahreyn’e yönelik saldırıları gibi, ABD de dahil, İsrail’in son Gazze savaşından çok daha az uluslararası tepkiye neden oldu.

 Bu hafta Suudi Arabistan'ın Yemen bombardımanını ve ambargosunu protesto amaçlı olarak İran'dan yola çıkacak bir barış teknesi gezisine katılmak üzere İran'a geldim. Maalesef lojistik sebeplerle tekne gezisinden vazgeçmek zorunda kaldım.
 
Ben de madem ki teknede olamıyorum Suudi Arabistan'ın Körfez ülkelerinin İsrail'i haline gelişini hakkında yazayım istedim. Körfez ülkelerinin yeni İsrail'i; yani: komşularına saldırmayı alışkanlık haline getirmiş ve bu saldırılarının gücünü ABD'den alan bir ülke. Hakikaten de Suudi Arabistan'ın bölgede İsrail'den daha tehlikeli bir saldırgan güç haline geldiği söylenebilir. Çünkü en azından şimdiye kadar, Suudi Arabistan'ın Yemen'e yönelik saldırıları, tıpkı Bahreyn'e yönelik saldırıları gibi, ABD de dahil, İsrail'in son Gazze savaşından çok daha az uluslararası tepkiye neden oldu.
 
İsrail'in Gazze ve Lübnan'a karşı son savaşları gibi, Suudi Arabistan'ın kampanyası da askeri açıdan büyük oranda başarısız olarak değerlendiriliyor, yani İsrail'in Gazze ve Lübnan saldırılarında olduğu gibi, bu saldırılarda, aralarında pek çok sivilin de olduğu birçok kişi, belirli hiçbir askeri amaç olmaksızın öldürüldü:
 
Salih'in [eski Yemen başkanı Ali Abdullah] evine ve bir Husi bölgesi olan Saada kuzey kentine yönelik hava saldırıları, Suudi öncülüğündeki koalisyonun, uzmanların orijinal hedeflerinden birçoğuna ulaşma konusunda başarısız olduğunu söylediği altı haftalık bombardımanın ardından, muhalefet liderlerini öldürerek askeri zafer iddia etme arzusunu yansıtıyor.
 
Suudi Arabistan, Yemen'in başkentini ele geçiren ve hükümeti deviren bir Şii hareketi olan Husilere karşı hava saldırısı başlattığı Mart ayından bu yana 1400'den fazla insan öldürüldü. Husiler katliamı atlattı ve ilerlemelerini sürdürdü.
 
Oxfam‘a göre, şimdiye dek öldürülen 1400 kişi arasında en az 400 sivil var.
 
İsrail'in Gazze'de yaptığı gibi, Suudi Arabistan da bombalayacağı bölgede yaşayan sivilleri önceden orayı terk edin diye uyarmak, kendisini sivil ölümlerinden kaçınma konusundaki uluslararası yükümlülüklerinden kurtarıyormuş gibi davranıyor. BM Suudilerin iddiasını da İsrail'inki gibi reddetti:
 
Cuma ve Cumartesi günleri düzenlenen hava saldırılarının gerekçelendirilmesi BM'nin Yemen insani yardım koordinatörü Johannes Van Der Klaauw tarafından reddedildi:
 
“Sivil nüfusun yaşadığı alanların önceden uyarı ile veya uyarısız ayrım gözetilmeksizin bombalanması, uluslararası insani hukukun ihlalidir,” diyor Van Der Klaauw bir açıklamasında.
 
BM görevlisi, “onlarca sivil ölümünün bildirildiği ve binlerce insanın koalisyonun tüm bölgeyi askeri hedef ilan etmesi sonrası evlerini terk ederek kaçmak zorunda kaldığı” Saada'daki hava saldırıları konusunda özellikle endişe duyduğunu belirtmiş.
 
Suudi Arabistan ve Yemen'in Husi isyancıları arasında, Yemen'e ihtiyaç duyulan insani yardımın ulaştırılabilmesi için en sonunda beş günlük bir ateşkes imzalanabilmiş olması çok sevindirici bir gelişme. Ateşkesin kalıcı olması gerektiği konusunda Oxfam‘la aynı fikirdesiniz, değil mi? Öyleyseniz şuradaki imza kampanyasından Başkan Obama'ya ve Kongreye fikrinizi iletebilirsiniz.
 
Robert Naiman
http://caferider.com.tr/korfezin-yeni-israili-suudi-arabistan-mi-_h14492.html