Şeyh Mahir Hammud’un 27 Mart 2015 tarihli Cuma hutbesi şöyle:
“Bir ümmet düşünün ki yalnızca kavmiyetçi, ırkçı etkenlerle harekete geçebiliyor. Şerefin, İslami değerlerin hiçbir karşılığı yok!
Arapları bir gün bile hızlı bir şekilde bir araya gelmiş, bunca savaş uçağını ve türlü silahlarını seferber etmiş, ortak bir tavır belirlemiş ve bunu tüm dünyaya ilan etmiş bir halde görmemiştik. Bunu başardılar. Ancak ne için ve nasıl başardılar?
İsrail’in Lübnan’a düzenlediği saldırılarda aynı koordinasyonu görebildik mi? Ya da Gazze’ye yapılan saldırıların herhangi birinde? Arapların Gazze’deki ablukayı sona erdirmek veya Aksa’yı hedef alan, Kudüs’ün Yahudileştirilmesini amaçlayan komplolara karşı koymak için harekete geçtiğini görebildik mi?
Bu ümmet nasıl bu hale gelebildi?
Amerika’dan başka hiçbir gücün emriyle hareket etmez oldular. Yalnızca İsrail’in menfaatlerine çalışır oldular. Uçakları İsrail’in güvenliği tehlikeye girdiği için harekete geçti.
Nerede Ebu Cehil’in, Ebu Leheb’in cahiliyesi? Artık yeni tür bir cahiliyeyle karşı karşıyayız. Nasıl oldu da hiçbir fikri, kararı olmayan Mansur Hadi Yemen halkını temsil eder oldu? Buna karşılık 4 yıldır kendisini hedef alan saldırılara karşı duran Beşşar Esed meşrutiyetini mi kaybetti? Nerede demokrasi? Nerede halkların karar alma hakkı?
Nasıl oldu da İran’ın Suriye ve Irak’a müdahalesi işgal olarak tanımlanırken, Suud’un Yemen müdahalesi demokrasinin zaferi oldu? Yemen’de çoğunluğu oluşturan Husilerin mücadelesi isyan olarak tanımlanırken neden Suriye’deki silahlı güçler devrimci oldular?
Husilerden korkuyor muyuz? Ya da birilerinin dediği gibi “İran projesi”nden? Hayır! Neden? Çünkü bu projenin hedefinin İsrail karşıtı olduğunu, Lübnan ve Filistin’de, sonra Irak ve Suriye’de, daha sonra Amerikan işgalinin ve tekfircilerin karşısında gördük. Evet, ayrıntılarda hatalar olabilir. Ancak strateji ve asıl hedeflerde bir hata yok.
Pers İmparatorluğuna veya İran projesine duyulan korkunun sebebi kavmi ve mezhebi farklılık… Peki, bu doğru mu?
Batılın hakka karşı ‘Ben batılım ve hakka karşı savaşıyorum’ diyerek savaştığı görülmüş mü? Batıl her zaman hakikat elbisesinin altına sığınmaya çalışır. Nitekim Firavun da Hz. Musa’nın karşısında aynı tavrı sergilememiş miydi? Hz. Musa’yı bozguncu olarak nitelemişti: “…Gerçekten ben onun sizin dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde fesat çıkarmasından korkuyorum.” (Mümin:26)
Aynı şekilde bazı taraflar da “Biz Amerika’nın emirlerini uyguluyoruz, İsrail’i savunuyoruz” diyemiyorlar ve türlü bahaneler uyduruyorlar. Mesele şudur, temelinde Filistin meselesinin olmadığı her olay batıldır. Bizim temel ölçümüz budur.
İran 36 senedir Filistin davasının yanında olduğunu ortaya koydu. Hatta İmam Humeyni daha öncesinde, 1967 yılında tüm humus ve zekâtların Filistin direnişine aktarılmasını talep etmişti.
İşte bu bizim temel kriterimiz… Buna mukabil Şiiliğin yayılması meselesi efsaneden başka bir şey değil! Milliyetçilik meselesinin ise acilen tedavisi gerekiyor. Şayet İran dedikleri gibi Perslere ait Şii bir komploysa o halde Arapların ya da Müslümanların bir alternatifi var mı?
Özetle, Suud’un tamamıyla Amerika ve İsrail’in projelerini hayata geçirdiğini, temel hedeflerde hata yaptığını söyleyebiliriz. Diğer yandan, Husiler ve Ensarullah Hareketi ise direnişçi İslami bir projedir. Hataları varsa eğer temel hedeflerde değil küçük ayrıntılarda düzeltilebilir hatalar yapmaktadırlar.”