Siyasi İslam’ın 21’inci yüzyılda vardığı son nokta kitlesel katliamlar, kafa kesme, insan kurşunlama, kız çocuklarına zulmetme, köle pazarları kurma oldu.
İnsan, onlar için asla önemli değil, sadece insanın dini önemli.
İnsan kavramına yabancılaştıkça, ahlak kavramına da yabancılaşıyorlar, ‘altı yaşındaki kızlarla evlenilebileceğinden’ tutun da ‘yolsuzluğun hırsızlık olmadığına’ kadar tüyler ürperten fetvalar veriliyor.
Siyasi İslam’ın insan düşmanlığı ve ahlak yoksunluğu, insanlığın ortak değerleriyle çatıştığı kadar bize bugüne dek İslam diye anlatılan değerlerle de çatışıyor.
‘Bir insan öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibi olur,’ ‘mazluma kimlik sorulmaz,’ ‘Fırat kenarında bir kuzu kaybolsa Hazreti Ömer’den sorulur’ diyen İslam’la, kendisi gibi olmayanları öldüren, yok eden, zulmeden, köleleştiren İslam nasıl bağdaşıyor biz anlamıyoruz ama bunu anlayıp anlatan bir ‘gerçek’ Müslüman’a da rastlamıyoruz.
Sadece Müslüman olmayanlara değil, ‘kendileri gibi Müslüman’ olmayanlara da düşman olan, öfke ve nefret dolu, cinayeti kutsallaştıran bu Siyasi İslam, insanlıkla nasıl bağdaşacak?
Siyasi İslamcılar ve insanlığın geri kalanı diye ayrılacak mı bu dünya üzerinde yaşayanlar?
xxxxxxxxxxxxxxxxx
İnsanlığın geri kalanıyla bütünleşmek yerine, insanlığın geri kalanından ayrılıp, Siyasal İslamcı olmayan herkesi düşman ilan eden bir dindarlığı ‘Müslümanlık’ olarak görmek, Müslümanlığı gerçekten yüceltecek mi yoksa utandıracak mı?
Bugün, Siyasal İslam’ın ‘düşman’ ilan ettikleri, Mars’a gidiyor, kuyruklu yıldızların üzerine uydular konduruyor, uzayı gözlüyor, ‘Allah’ın yarattığı kainatın’ yasalarını keşfediyor, cep telefonlarını, i-pad’leri, interneti, bilgisayarları buluyor.
Siyasal İslam ise kafalar kesiyor, öğrencileri kurşuna diziyor, binlerce insanı köy baskınlarında yakıyor, karikatüristleri katlediyor.
İnsanlık bunlardan hangisini tercih eder sizce?
Gelecek, bu iki gruptan hangisi tarafından belirlenir?
Bu çatışma, Siyasi İslam’ın mı yoksa onun düşman ilan ettiklerinin galibiyetiyle mi biter?
Bu çatışmanın galibi ‘Allah’ın yarattığı kainatın yasalarını’ keşfedenler mi olur yoksa o yasalarla hiç ilgilenmeyip sadece silahlarla ilgilenenler mi?
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Siyasal İslamcı katillerin Paris’teki vahşetine karşı tüm dünya isyan ederek ayağa kalktı…
Charlie Hebdo baskını, ‘fikir özgürlüğünü’ de ‘yaşam özgürlüğü’ kadar kutsal kabul eden ‘temel hak ve özgürlüklere’ karşı yapılmış bir saldırıydı.
O özgürlükleri ortak uygarlıklarının ‘kaidesi’ yapmış olan insanlık, Siyasal İslam karşısında birleşti.
O ‘özgürlük kaidesinde’ üstelik Müslümanlar da vardı.
Çünkü Siyasal İslam, sadece onun, bunun, şunun değil, doğrudan insanlığın binlerce yıllık kazanımlarının, uygarlığın, gelişmenin, bilimin, sanatın düşmanı olarak ortaya çıkıyordu.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Siyasal İslam’la insanlığın geri kalanı arasında kalın bir duvar çeken bu terör, öldürülen karikatüristlerle, kafası kesilen Alevilerle, köy meydanlarında yakılan Afrikalılarla, sınıflarında kurşuna dizilen küçücük öğrencilerle bütün dünyaya tek bir mesaj veriyor:
“Hepiniz bizim gibi olacaksınız, bizim inandığımıza inanacaksınız, bizim dediğimiz gibi yaşayacak, bizim dediğimiz gibi ibadet edeceksiniz, bizim gibi olmayan herkes bizim düşmanımızdır.”
Bu yöntemle Siyasi İslam’ın parçası olmayan milyarları yok etmek mümkün mü?
Bu yöntemlerle bütün insanlığı Siyasal İslam’a çekmek mümkün mü?
İkisi de mümkün değil.
Peki, bu terör asla gerçekleşmeyecek bir amaç için insanları öldürerek nereye varacak, nasıl bir sonuç yaratacak?
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Bu şiddet, gittikçe daha köklenen bir Müslüman düşmanlığı üzerinden Avrupa’da faşizmin yeniden canlanmasına yardım ediyor her şeyden önce.
Bütün Müslümanları ‘Batı’nın dışına sürmeyi hedefleyen faşistlerin taraftarları artıyor.
Siyasal İslam’ın kullandığı şiddeti Müslümanlara karşı kullanmayı isteyen yeni caniler yaratıyor.
Ve Müslümanlıkla dünyanın diğer kesimlerini birbirinden ayırıyor.
Müslümanlar, oluşmasında kendi payları da bulunan büyük bir insanlık mirasının, uygarlığın ve kültürün düşmanı olarak algılanmaya başlıyor.
xxxxxxxxxxxxxxxxx
İyiliği, yoksula yardımı, adaleti, ahlakı, günahı ve sevabı önemseyen milyarlarca Müslüman, gelişmiş bir kültüre karşı gelişmemiş bir kültürün temsilcileri durumuna düşüyor.
‘Müslüman’ım ama katil değilim’ demek zorunda bırakılıyor.
İslam’ın ‘intikamdan’ başka bir amacı yokmuş gibi görünüyor.
Sadece intikamla, öfkeyle, nefretle, şiddetle, cezalandırmayla bir din olabilir mi, bir dinin insanlara ümit, huzur, güven vermesi, güzel ahlakı vazetmesi gerekmez mi?
İnsanlığın binlerce yıl içinde oluşturduğu bütün kültürel değerlere, bilime, sanata, hayata düşman bir din olabilir mi?
21’inci yüzyılda kadınları cariye olarak kullanan, köle pazarlarında satan bir din olabilir mi?
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Bu Siyasal İslam şiddetinin siyasi sonuçları olacak.
Ama daha önemlisi herhalde Müslümanların kendilerini ve dinlerini yeniden tarif etme mecburiyetleriyle karşı karşıya kalmaları olacak.
Zor sorulara, kendi gelecekleri ve kendi inançları için cevap vermek zorunda kalacaklar.
Müslümanlık nedir? ‘Gerçek İslam’ın’ temsilcisi kimdir? Bir Müslüman ahlakı var mıdır? O ahlak nedir? Cinayet ve hırsızlık İslam’ın parçası mıdır yoksa İslam bunu dışlar mı?
Dışlarsa neden bu suçları ve günahları işleyenler dışlanmıyor? Tam aksine bu suçları işleyenler kendilerini Müslümanlığın asıl temsilcileri olarak nasıl ortaya koyabiliyorlar?
‘Allahın yarattığı kainatın sırlarını keşfetmek’ olan bilim neden İslam dünyasında hiç gelişmiyor?
Bir zamanlar dünyanın en gelişmiş uygarlığını yaratabilmiş olan İslam neden bugün uygarlığın düşmanı olarak görünüyor?
İslam, insanlığın bütün kazanımlarını, bilimini, sanatını, estetiğini, ahlakını red mi ediyor? İslami olmayan hiçbir şeyi kabul etmiyor mu? Diğer din mensuplarının insanlığa yaptıkları katkıları, Müslümanlar ‘başkalarının’ kazanımları olarak mı görüyor?
Müslümanlar insanlığın ortak macerasında kendine bir yer istemiyor mu?
İslam, kendisinden olmayan herkese düşman mı?
İslam, üç buçuk milyar kadını gerçekten evlerine hapsetmek istiyor mu? İnsanlığın sadece erkeklerle ilerlemesi mümkün müdür?
‘Yolsuzluk hırsızlık sayılmaz’ mı? Altı yaşındaki kızlarla evlenilir mi?
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Paris katliamı dünyada bir dönüm noktası olacak.
Ama sanırım asıl Müslümanlar için bir dönüm noktası olacak bu katliam.
Artık daha fazla bir ‘belirsizliğin’ içinde kalması mümkün değil İslam’ın, Siyasi İslam’ın şiddetinin belirginliği İslam’ın geri kalanının belirsizliğini kendi rengine boyuyor.
Her din, kendinden olmayanları kendine çağırır, Müslümanlık da kendinden olmayanı kendine çağırır.
Müslümanlar, bu çağrıyı yaparken, dünyaya ne diyorlar, nasıl bir dine katılmalarını istiyorlar?
İnsanlığın, bilimin, sanatın, barışın, huzurun daha ileriye gitmesi içim İslam’ın insanlığa önerisi ve daveti nedir?
xxxxxxxxxxxxxxxxx
Dünyada ve Türkiye’de Müslümanlık netlik kazanacak sanırım.
İslam’ın insanlığa ne önerdiği açıkça söylenecek.
Dünyanın bir belaya mı yoksa bir huzura mı yol alacağı, Müslümanların kendilerini net biçimde tarif etmeleriyle belirlenecek herhalde.
Bu yazı gazete360.com'da yayımlanmıştır.
|