28-10-2014 tarihinde eklendi
Hz. İmam Hüseyin'in vefalı yareni Habip İbn-i Mezahir
Habip İbn-i Mezahir (ra) kimdir?

 Habib b. Mezahir Esedi (Arapça: حبیب بن مظاهر), Kufeli, Beni Esed kabilesinden ve Hz. Ali’nin (a.s) has ashabındandı. Kendisi Muviye’nin ölümünden sonra İmam Hüseyin’in (a.s) Kufe’ye gelmesi için davet mektubu yazmıştır, ancak Kufelilerin biatlerine sadık kalmadıklarını görünce, gizlice Kufe’den ayrılmış ve kendisini İmama ulaştırmıştır. Sonunda 75 yaşında iken Kerbela’da İmam Hüseyin’in (aleyhi selam) yanında Aşura günü şehit olmuştur.

İsim, Künye ve Nesebi

Habib bin Mezahir (veya Muzahher veya Muzahir) bin Riab bin Eşter bin Hacevan bin Faka’s bin Tureyf bin Kays bin Haris bin Sa’lebe bin Dudan bin Esed Esedi Kindi Fekasi.(1)

Eski kaynaklarda babasının adı bazen Muzahir,(2) bazen Muzahher (3) ve bazen de Mutahhar(4) olarak geçmiştir. Mamakani(5) ziyaretlerde ve dillerde meşhur olanın muzahir olduğunu belirtmiştir, ancak Seyyid Muhsin Emin şöyle yazmaktadır: eski tarihi ve gayri tarihi kitapların nüshalarının çoğunda “mether” vezninden “mezher” geçmektedir ve doğrusu da budur. Ancak yeni kitaplarda mezahir söylenmesi eskilerin kayıtlarına aykırıdır.(6)

Faziletleri

Habib, abid ve takvalı bir insandı. Takvaya ve ilahi hudutlara riayet ederdi. Kur’an hafızıydı. Her gece ibadete koyulur ve Allah’a dua ve yakarışta bulunurdu. İmam Hüseyin’in (a.s) söylediğine göre her gece Kur’an’ı hatmederdi.(7) Temiz ve sade bir yaşantısı vardı. Dünyaya hiç önem vermez ve zühtçe bir yaşantıyı kendisine seçmişti. Her ne kadar kendisine para ve aman verildiyse de o kabul etmemiş ve şöyle demiştir: “Resulullah’ın (s.a.a) oğlunu mazlumca öldürürlerken, bizlerin canlı kalmak için Hz. Peygamberin yanında bir özrümüz yoktur.”(8)

Hz. Peygamberin Dönemi

Habib ibn Mezahir’in (r.a) sahabe mi yoksa tabiin mi olduğu net değildir. İbn Kelbi(9) ve İbn Hacer Askalani(10) gibiler, İbn Mezahir’in Resulullah’ı (s.a.a) gördüğünü kaydetmişlerdir.

Şeyh Tusi(11) onu, İmam Ali, İmam Hasan ve İmam Hüseyin’in (a.s) ashabı kategorisine sokmuş, ancak Hz. Peygamberin ashabı kategorisine sokmamaktadır. Şeyh Tusi’nin bu tutumundan onun sahabe olmadığı yargısı doğmaktadır. Nitekim Usdu’l Gabe ve İstiyab yazarları da onu sahabelerden saymamıştır.(12)

İmam Ali’nin Dönemi

Hz. Habib bin Mezahir (r.a) Hz. Ali (a.s) ile birlikte Kufe’ye gitmiş ve tüm savaşlarında onun yanında yer almıştır. Kendisi İmam Ali’nin (a.s) has yaranlarından, ilim ve bilgisini taşıyanlardan sayılmaktadır.(13) Hz. Ali (a.s) ona “Menaya ve Belaya”(14) ilimlerini öğretmiştir.(15) Kendisi İmam Ali’nin (a.s) vurucu gücü ve bağlılarından olan Şurtetu’l Hamis özel grubunun bir üyesidir.(16) Onunla Meysem-i Tammar arasında Aşura vakıasından yıllar önce Beni Esed toplantısından kalktıklarında yaptıkları konuşmada her birisi bir diğerinin nasıl şehit olacağını söylemiştir. İşte bu her ikisinin de Hz. Ali’den (a.s) öğrendikleri gelecekte yaşanacak olayları haber veren “Menaya” ilmidir.(17)

İmam Hüseyin Dönemi

Kufe

Muaviye’nin hicretin 60. Yılında ölmesinden ardından, Habib ve Süleyman bin Surad, Museyyeb bin Necebe, Rifae bin Şeddad Beceli gibi Kufe’nin ileri gelenlerinden bazıları, Yezid’e biat etmekten içtinap ettiler ve İmam Hüseyin (a.s) için mektuplar yazarak, Emevilere karşı kıyam etmesi için Kufe’ye davet ettiler.(18) Müslim bin Akil, Kufe’ye gelince ona yardıma koştular. Habib bin Mezahir, Müslim bin Avsece ile birlikte gizlice Kufe’de Müslüm bin Akil için biat aldılar. Bu yolda hiçbir kusurda bulunmadılar.(19)

İbn Ziyad, Kufe’ye gelince ve insanlara her türlü baskıyı yapmaya başlayınca, insanlar Müslim’i yalnız bırakmış ve biatlerini bozmuşlardı. Beni Esed kabilesi, Habib ve Müslim bin Avsece’yi onlara bir zarar gelmemesi için gizlemiş ve her ikisi de gizlice Kufe’den ayrılarak İmam Hüseyin’in yanına gitmişlerdir. Habib ve Müslim, gündüzleri İbn Ziyad’ın casuslarından gizlenerek, geceleri yol kat ettiler. Bu şekilde sonunda Muharrem ayının yedisinde Kerbela’da İmam Hüseyin’in kafilesine ulaştılar.(20)

Kerbela

Habib, Kerbela’ya varır varmaz, yine hemen İmama olan vefasını amel meydanında göstermiştir. İmam Hüseyin’in (a.s) yarenlerinin az, düşmanlarının ise çok olduğunu görünce, İmam Hüseyin’e (a.s) şöyle seslenir: “Bu yakınlarda ‘Beni Esed’ kabilesinden bazıları var, eğer izin verirseniz onların yanına gidip onları sizin yardımınıza çağırayım. Belki de Allah onları hidayet eder.” Hz. Hüseyin (a.s) ona izin verir. O da hızlıca oraya giderek onlara nasihat ve öğütlerde bulunur, ama Ömer bin Saad’ın, onlara doğru gönderdiği ordu İmama katılmalarına mani olur.(21)

Tasua İkindi Vakti

Habib bin Mezahir, Aşura gününden bir gün önce Ömer bin Saad tarafından İmam Hüseyin’e bir mektup getiren ulağa zalimlerin yanına geri dönmemesi için nasihat ve öğütlerde bulunur.(22) Habib bin Mezahir, Tasua (dokuzuncu gün) ikindi vakti, İmam Hüseyin’in kafilesinin bulunduğu çadırlara doğru saldırıya geçmeye niyetlenen düşman ordusuna giderek onlara İmam Hüseyin’in (a.s) kim olduğunu, vasıflarını ve adamlarının kimlerden oluştuğuna dair nasihatlerde bulunarak onları savaştan vazgeçirmeye çalıştı.(23)

Aşura Gecesi

Aşura gecesi, Hilal bin Nafi, Habib bin Mezahir’e Hz. Zeyneb’in (s.a) İmam Hüseyin’nin ashabı konusundaki endişelerini anlattı. Hilal ve Habib, İmam Hüseyin’in (a.s) ashabını bir araya topladı ve hepsi toplu olarak İmam Hüseyin’in (a.s) yanına gittiler. Ve orada kanlarının son damlasına kadar Hz. Peygamber (s.a.a) ailesini koruyacaklarını ilan ettiler.(24)

Aşura Günü

Aşura sabahı, İmam Hüseyin (a.s), Habib b. Mezahir’i az bir gruptan oluşan ordusunun sol kanat komutanı, Zuheyr b. Kayn’ı sağ kanadın komutanı ve Hz. Ebu’l Fazlı’l Abbas’ı (a.s) ordunun merkezine koyarak sancaktarı yaptı.(25)

İmam Hüseyin (a.s) yaptığı konuşmada, nesep, soy ve faziletlerini sıraladı ve “Bu ikisi Cennet gençlerinin efendisidir” hadisini hatırlattıktan sonra şöyle buyurdu: Sizin aranızda bu hadisi Peygamberden duyan insanlar var. Bu esnada Şimr şöyle dedi: Ben eğer senin ne dediğini bilirsem, Allah’a şüphe ve kuşku ile ibadet etmiş olayım (yani böyle bir şeyden haberim yok!).

İmam Ali’den (a.s) gaybi ilimleri öğrenmiş olan Habib İbn Mezahir ona şöyle cevap verdi: “Allah’a andolsun ki ben senin Allah’a yetmiş şüphe ve kuşku ile ibadet ettiğini görüyorum. Senin dediklerini anlamadığına tanıklık ediyorum ve sen ne dediğini bilmiyor ve anlamıyorsun, zira senin kalbin siyahlaşmış ve mühürlenmiştir.”(26)

Savaşın ilk anlarında Ömer İbn Saad’ın ordusundan birisi mübareze ve teke tek savaşmak için talepte bulundu. Habib ve Bureyr meydana doğru koştular, ancak İmam Hüseyin (a.s) onlara mani oldu.

Ebu Semame, namaz vaktinin girdiğini İmam Hüseyin’e (a.s) haber verince imam şöyle buyurdu: Onlardan namaz kılmak için savaştan el çekmelerini isteyin. Hasin b. Numeyr (Hasin b. Temim) sizin namazınız kabul değildir, dedi. Habib bin Mezahir ona şöyle cevap verdi: “Resulullah’ın ailesinin namazının kabul olmadığını ve senin namazının mı kabul olduğunu sanıyorsun ey şarap içen! (veya ey merkep). Daha sonra Habib bin Mezahir (r.a) ona saldırdı ve kılıcıyla atının yüzüne vurdu. Hasin yere düştü, ancak düşmanlar onun yardımına koşarak canını kurtardı.(27)

Müslim bin Avsece kanlara bulanmış ve ömrünün son anlarını geçirdiği bir halde yere yığıldı. İmam Hüseyin (a.s) Habib’le birlikte onun yanına koştular. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: “Ey Müslim! Allah seni bağışlasın.” Daha sonra şu ayeti kerimeyi tilavet etti: “Müminlerden kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.”(28) Habib İbn Mezahir ise şöyle dedi: “Senin ölümün bana son derece ağırdır, ancak sana cenneti müjdeliyorum.” Müslim bin Avsece zayıf bir sesle şöyle söyledi: “Allah sana hayırları müjdelesin.” Daha sonra Habib ona şöyle söyledi: “Eğer şehadetim yakın olmamış olsaydı, dini ve akrabalık bağını yerine getirmek için senin için önemli şeyleri bana vasiyet etmeni isterdim.” Müslim bin Avsece, İmam Hüseyin’i işaret ederek Habib’e şöyle dedi: “Sana İmam Hüseyin’i vasiyet ediyorum. Allah sana rahmet etsin, canın bedeninde olduğu sürece onu savun ve ölünceye kadar ona yardım et.” Habib İbn Mezahir şöyle dedi: “Senin vasiyetini yerine getireceğim ve gözlerini aydınlatacağım.”(29)

Aşura Günü Okuduğu Recez

Hz. Habib bin Mezahir (r.a), Aşura günü şu şekilde recez okuyarak düşmana saldırmaktaydı:

انا حبیب و ابی مظهر فارس هیجا و حرب تسعر

انتم اعد عدة و اکثر و نحن اوفی منکم و اصبر

و نحن اعلی حجة و اظهر حقا و اتقی منکم و اعذر

Ben Habib’im ve babam Mazhar’dır

Savaş meydanının savaşçısı ve ateşin alevi

Siz düşmanların sayısı çok ve kalabalık

Ve bizler sizden daha vefalı ve sabırlıyız

Bizim delilimiz daha üstün ve belirgin

Gerçekte sizden daha takvalı ve kabul ediliriz(30)

Şehadeti

Habib bin Mezahir, o yaşına rağmen kahramanlar gibi kılıç sallıyordu. Bu şekilde düşmanlardan tam 62 kişiyi öldürmüştür. Bu esnada Bedil bin Meryem Akafani ona saldırmış ve başına kılıcıyla vurmuştur. Bir başkası mızrağı ile ona saldırmış ve atından yere düşmüştür. Sakalları başının kanı ile kızıla boyandı. Daha sonra Bedil bin Meryem, başını bedeninden ayırdı.(31) Habib bin Mezahir’in Kasım adında bir oğlu vardı. Kasım, buluğ çağına erince Bedil bin Meryem’i öldürmüştür.(32)

İmam Hüseyin (a.s) kendisini Habib’in yanına ulaştırmış ve şöyle buyurmuştur: “Kendi ve ashabımın sevabını yüce Allah’tan diliyorum.”(33) Bazı maktellerde ise şöyle söylediği geçmiştir: “Ey Habib! Bir gecede Kur’an’ı hatmeden erdemli bir insandın.”(34)

Defnedilmesi

Beni Esed kabilesi, Kerbela şehitlerini defnederken, kendilerinin yanında değerli ve büyüklerden olan Habibi’i İmam Hüseyin’in (a.s) on metre yanına ve bağımsız bir kabre defnetmişlerdir. Sonralardan kabri şerifleri İmam Hüseyin’in (aleyhi selam) ravzasının içinde kalmış ve doğu revaklarında yer almıştır.

Ziyaret Name

İmam Hüseyin’in (a.s) Şaban ayının on beşinde okunan ziyaret namesinde ve başka yerlerde(35) Hz. Habib bin Mezahir’in (r.a) ismi geçmektedir.(36)

Kaynak: wikishia.net

Dipnotlar

1. El-Emin, A’yanu’ş Şia, c. 4, s. 553.

2. İbn Cerir, Taberi, c. 5, s. 353, 355 ve 416.

3. Belazuri, Ensabu’l Eşraf, c. 2, s. 462, 478 ve 480.

4. İbn E’sem Kufi, el-Futuh, c. 5, s. 28, 34 ve 87.

5. Tenkihu’l Makal fi ilmi’r Rical, c. 17, s 394 ve 395.

6. El-Emin, A’yanu’ş Şia, c. 4, s. 553.

7. Şeyh Abbas Kummi, Nefsu’l Mehmum, s. 124.

8. El-Emin, A’yanu’ş Şia, c. 4, s. 553.

9. Semevai, Ebsaru’l Ayn fi Ensaru’l Hüseyin, s. 126.

10. El-İsabet fi Temyizu’s Sahabe, c. 2, s. 142.

11. Ricalu’t Tusi, s. 60, 93 ve 100.

12. El-Emin, A’yanu’ş Şia, c. 4, s. 554.

13. Semevai, Ebsaru’l Ayn fi Ensaru’l Hüseyin, s. 127.

14. Sonralardan yaşanacak olaylara vakıf olma ilmi.

15. El-Hüseyin fi Tarikatu’ş Şehadet, s. 6.

16. El-İhtisas, Şeyh Mufid, s. 2’den 7’ye kadar.

17. Semevai, Ebsaru’l Ayn fi Ensaru’l Hüseyin, s. 127.

18. Mufid, el-İrşat, s. 378.

19. Muhsin El-Emin, A’yanu’ş Şia, c. 4, s. 554.

20. Semevai, Ebsaru’l Ayn fi Ensaru’l Hüseyin, s. 128.

21. Muhsin El-Emin, A’yanu’ş Şia, c. 4, s. 554.

22. Semevai, Ebsaru’l Ayn fi Ensaru’l Hüseyin, s. 130.

23. Belazuri, Ensabu’l Eşraf, c. 2, s. 484.

24. Müessese Kelimat İmam Hüseyin aleyhi selam, s. 407 ve 408.

25. Harezmî, Maktelu’l Hüseyin, c. 2, s. 7.

26. Mufid, el-İrşat, s. 450.

27. Şeyh Abbas Kummi, Nefsu’l Mehmum, s. 124.

28. Ahzab, 23.

29. Seyyid İbn Tavus, Luhuf, s. 133.

30. Semevai, Ebsaru’l Ayn fi Ensaru’l Hüseyin, s. 130.

31. Şeyh Abbas Kummi, Nefsu’l Mehmum, s. 124.

32. Semevai, Ebsaru’l Ayn fi Ensaru’l Hüseyin, s. 127.

33. Ebu Muhannef, Vakatu’t Taf, s. 265.

34. Şeyh Abbas Kummi, Nefsu’l Mehmum, s. 124.

35. Biharu’l Envar, c. 45, s. 71 ve c. 98, s. 27.

36. Seyyid İbn Tavus, el-İkbalu’l A’mal, s. 229.

Kaynaklar

* Mufid, Muhammed b. Muhammed Numan, el-İrşat, tercüme: Saidi Horasani, Tahran, İntişar İslami, 1380.

* Seyyid b. Tavus, İkbalu’l A’mal, Tahran, Daru’l Kutubu’l İslamiyye, 1367.

* Seyyid b. Tavus, el-Melhuf ale Katli’t Tufuf, toplayan: Abduzehra Osman Muhammed, Kum, el-Muid, 1988.

* Harezmi, Muvaffak bin Ahmed Harezmi, Kum, Envaru’l Huda, h.k. 1418.

* Şeyh Abbas Kummi, Nefsu’l Mehmum, tercüme: Kemreyi, Tahran, İslamiye baskısı, 1376.

* Seyyid Muhsin Emin, A’yanu’ş Şia, Beyrut, daru’t taarif lil-matbuat, 1986.

* Semavi, Muhammed bin Tahir Semavi, Ebsaru’l Ayn fi Ensari’l Hüseyin, tercüme: Abbas Celali, Kum, intişar zair, 1381.

* İbn E’sem Kufi, Kitabu’l Futuh, Beyrut, Ali Şiri baskısı, 1991.

* Ahmed b. Yahya Belazuri, Ensabu’l Eşraf, Dimeşk, Mahmut Firdevsi el-Azm baskısı, 2000.

* Müessese Kelimat İmam Hüseyin aleyhi selam, İ’dadu li-cenneti’l hadis, Muahhad Tahkikat Bakıru’l Ulum aleyhi selam, Kum, Daru’l Maruf, ş. 1374.

* Abdullah Mamakanai, Tenkihu’l Makal fi ilmi’r Rical, Kum, Muhyiddin Mamakani baskısı, 1423.

* Muhammed bin Ömer Keşşi, İhtiharu Marifeti’r Rical, (telhis) Muhammed Hasan Tusi, Hasan Mustafavi baskısı, Meşhed, ş. 1348.

* İbn Hacer Askalani, el-İsabet fi Temyizi’s Sahabe, Adil Ahmed Abdul Mevcut ve Ali Ahmed Muavvez baskısı, Beyrut, 1415 / 1995.

* Muhammed bin Hasan Tusi, Ricalu’t Tusi, Cevad Kayyumi İsfahani baskısı, Kum, 1415.

http://caferider.com.tr/hz--imam-huseyin-in-vefali-yareni-habip-ibn-i-mezahir_h13055.html