ABD bundan utanmıyor
İlk bakışta ABD’nin dış politikası paradoksal görünebilir. Sloganları ve gerçek hareketleri genellikle taban tabana zıttır. Demokrasi ve insan haklarını çağdaş toplumun en önemli değerleri olarak ilan eden Washington, dünyanın çeşitli noktalarında insan haklarını ihlal etmekten ve diktatör rejimlerini desteklemekten utanmıyor.
Buradaki mantık basittir: Washington’un ekonomik ve jeopolitik menfaatlarına uyan her iktidar, iyi bir iktidardır. Bunun adı, çift standartların ilkesidir.
Rusya'nın sesi radyosun'da yer alan analizde uzmanların görüşleri şöyle: ABD’nin bu stratejisi, merhametsiz Nikaragua diktatörü Somoza’nın desteklenmesinde çok açık bir şekilde tezahür etti. Bu, Nikaragua’nın Washington’un Orta Amerika’da komunist olmayan ileri karakolu olarak kalması için yapılıyordu. Bu nedenle rejiminin çok sayıdaki kurbanları dahil olmak üzere Somoza’nın bütün hareketlerine karşı tedbirler alınmadı. Bundan dolayı ölümüne kadar ülkesini idare ediyordu. ABD Başkanı Roosevelt 1939 yılında sonra insanlar arasında bilinen ‘Somoza bir orospo çocuğudur ama bizim orospu çocuğumuzdur’ ifadesini kullanmıştı. .Siyasal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Grigori Dobromelov, bu ifadesinin ABD’nin dış politikasının ideolojik paradigması olduğunu söyledi. Dobromelov bu konuda şunu dedi:
«O dönemde ABD’nin çıkarlarını teşvik edebilen demokratik rejimler bu bölgede veya öbür bölgede olmadığı için diktatör rejimlerle ilgili hesap, gerekli bir önlemdi. Diktatör rejimin varlığı, dış politik etkiyi genişletiyor çünkü bu rejimin ABD’nin himayesi altındayken elde ettiği enstrumanlar, ciddi kısıtlamalara sahip olan zor kamu prosedürleri öngören demokratik iktidarın destekledikleri taktirde elde ettikleri enstrumanlardan daha geniştir».
Geçen yüzyılının ikinci yarısında ABD Dominik Cumhuriyetinde Trujillo’nun diktatör rejimini yoğun bir şekilde destekliyordu. Fakat bu politikacı ülkesini o kadar ciddi iç ve dış sorunlara getirdi ki ABD yönetimi projesinin ne kadar anlamsız olduğunu anladı. ABD Dışişleri Bakanlığının hareketleri sonucunda Trujillo’ya muhalefet çevrelerinde bir komplo oluşmuştu. Sonra ise Trujillo’nun yok edilmesi operasyonu geliştirilip CIA’’nın kontrolü altında başarılı bir şekilde gerçekleştirilmişti. Başka bir örnek daha var.
İki Kore’nin oluşmasına neden olan Kore Savaşının bitmesinden bir süre sonra ABD SSCB’ye karşı Güney Kore’de basında tam sansür uygulamaya başlayan, siyaset partilerin faaliyetini, gösterileri ve politik olarak aktif Korelilerin yurtdışına çıkışlarını yasaklayan askeri cuntayı yoğun bir şekilde destekliyordu. Ülkedeki durumun değişmesi ve Kore’nin demokratik bir ülke olması için zaman gerekiyordu. Sosyal, Ekonomik ve Politik Araştırma Enstitüsü Danışma Kurulu üyesi, siyaset bilimci Aleksey Zudin, Amerikalıların Irak ile savaş sırasında Saddam Hüseyin’i destekleyip birkaç on yıl sonra onu idam ettiklerini belirtti.Uzmana göre her durum ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Zudin şöyle dedi:
«Suudi Arabistan’a değinirsek ABD bu ülkeyi çoktandır destekliyor. Onlar arasında diyelim ki özel ilişkiler oluştu. Şimdiye kadar hedeflerine ulaşabildiler. Başka şey, bu hedefler ne anlamına gelir? Hedef, ülkeyi ve onun eliti kontrol altında tutmaksa hiç birşey kalıcı olamaz. ABD’nin etkisinin altına uğrayan ve bu durumda yarım yüzyıl kalan küçük Kuba sonraki yarım yüzyılı aşan süre ABD’nin etkisinden kurtarıldı».
Rusya’ya veya öbür jeopolitik rakiplerine karşı tutumuna sahip olup şu ya da bu lideri destekleyen Washington’un dış rakipleri değişince bu lidere ihanet ettiği dikkat çekici bir şeydir.Fakat ABD anılan lideri halkıyla baş başa bırakmadan önce kendisine o kadar iyi bakıyor, o kadar imtiyazı ve bütün belalardan korumayı vaat ediyor ki, en kurnaz diktatör, her hangi selefinin üzücü kaderini takrarlayacağını unutuyor.
|
|