09-10-2014 tarihinde eklendi
İmam Ali Naki (as) doğum gününde anılıyor
Hayatı ve sözleri

İmam Cevad (a.s.)"ın yaşam tarihi hakkında geniş bir bilgiye sahip değiliz. Çünkü halifeler, muhaliflerinin faaliyetlerinden emandâ olmak ve korunmak için siyasi kısıtlamalar getirerek daima masum imamlar hakkındaki haberlerin yayılmasına engel oluyorlardı, buna ek olarak da İmam Cevad (a.s.)"ın ömrü de fazla sürmediğinden onunla ilgili göz doldurucu haber ve bilgiler elde edilemez.

Şunu biliyoruz ki İmam Rıza (a.s.) Tus"a götürüldüğünde ailesinden hiçbir kimseyi beraberinde götürmedi ve Tus"da yalnız olarak yaşadı. Ancak İmam Rıza (a.s.) Tus"da olduğu süre zarfında İmam Cevad (a.s.)"ın, babasıyla görüşmek amacıyla buraya gelip gelmediği hususunda, sadece İbn-i Funduk "Beyhak Tarihi"nde O hazretin 202 yılında Tus"a geldiğini ve babasıyla mülakat ettiğini yazmıştır. İbn-i Funduk"un bu husustaki yazısının metni şöyledir:

"Lakabı Takiy olan Muhammed b. Ali b. Musa er"Rıza (a.s.) 202 yılında -Damegan yolu o zaman yürünecek bir yol olmadığından ve yenilikte yürünür hale getirildiğinden- Tabes Mesina yolunu seçerek denizden geçti ve Beyhak bölgesine geldi, Şeştmed köyünde indi ve oradan da babası Ali b. Musa er"Rıza (a.s.)ın ziyaretine gitti."[1]

Bu haber diğer kaynaklarda mevcut değildir Ve İmam Rıza (a.s.)"ın şehadetiyle ilgili rivayetlerden, İmam şehid olduğunda İmam Cevad (a.s.)"ın Medine"de bulunduğu ve sadece babasına gusul etmek ve namazını kılmak için Tus"a geldiği anlaşılmaktadır. Fakat bundan önce bir defa Tus"a gitmiş olması da muhtemeldir. Mezkur rivayete dikkat edildiğinde İbn-i Funduk"un, bu rivayeti Hakim-i Nişaburi"nin Nişabur tarihinden almış olduğu ihtimali akla gelmektedir.

İmam Rıza (a.s.)"ın şahadetinden sonra 204 yılında Memun Bağdat"a döndüğünde İmam"dan taraf rahata kavuşmuştu ancak, şunu da biliyordu ki, şialar İmam Rıza (a.s.)"dan sonra İmam Cevad (a.s.)"in imametini kabul edecekler, böylece de tehlike yine mevcut olacak ve olduğu gibi yerinde kalacaktı.

O İmam Kazım (a.s.)"ı babası tarafından kontrol etme -ki O"nu Bağdat"a getirip zindana atmıştı- siyasetini unutmamış ve bu siyasetten ilham alarak, aynı şeyi İmam Rıza (a.s.) hakkında da uyguladı ancak, bu defa öyle bir aldatmaca plan yaptı ki zahirde zindan meselesi yoktu ve hatta İmam"a ilgi duyduğunu ve O"nu sevdiğini başkalarına göstermeye çalıştı. Ve şimdi de İmam Cevad (a.s.)"ı kontrol etme sırası gelmişti.

Şöyle ki; Memun kendi kızını İmam Cevad (a.s.) ile evlendirecek, O"nu kendine damat edecek ve böylelikle İmam"ı gözaltında tutacak ve hedefine ulaşmış olacaktı.

Neticede Memun bir taraftan İmam'ı kontrol etmiş olacak ve başka bir taraftan da şiaların geliş gidişlerini O, hazretle olan ilişkilerini kontrol edecekti. Bu yüzden de bazı rivayetlere göre Memun Bağdat'a geldikten -ihtimalen 204 yılında- hemen sonra İmam'ı Medine'den Bağdat'a çağırdı.[2]Ayriyeten Memun, halk tarafından İmam Rıza (a.s.)'ı şehid etmekle suçlanıyordu ve şimdi bu ithamdan kurtulabil­mek için O'nun oğlu İmam Cevad (a.s.)'a böyle davranmak zorundaydı. Şuna da dikkat etmeliyiz ki, bazı rivayetlere göre Memun, veliahtlığı İmam Rıza (a.s.)'a bıraktığında kızı Ümm'ül Fazl'ı da İmam Cevad (a.s.)'la evlendirmiş veya söz kesmişti.

Taberi ve İbn-i Kesir'in yazdığına göre Mamun'un kızı Ümmü Habib 202 yılında İmam Rıza (a.s.) ile evlendiğinde Memun'un diğer kızı Ümm'ül Fazl’da İmam Cevad (a.s.) ile evlendi'.[3] Bu konunun kendisi "Beyhak Tarihi" yazarının, "İmam Gevad (a.s.) babasını görmek için 202 yılında Tus'a gelmiştir" sözünü doğrulayan bir şahid ve karinedir belki de.

Şeyh Müfid'in, Rayyan b. Sabib'den naklettiği rivayetten anlaşılan şudur:

Memun, kızı Ümm'ül Fazl'ı İmam Cevad (a.s.)'la evlendirmeye karar verince Abbasiler bu karara tepki gösterdiler. Çünkü Memun'dan sonra hilafetin artık Ali (a.s.) hanedanına döneceğinden korkuyorlardı. Onlar İmam Rıza (a.s.) hakkında da aynı tepkiyi daha katı bir şekilde göstermişlerdi'.[4] Fakat üstteki iki rivayetten de anlaşıldığı gibi onlar bu muhalefetlerini başka bir şekilde dile getirip şöyle dediler:

"Allah'ın dini hakkında herhangi bir bilgisi olmayan, helali haramı tanımayan ve farzı sünnetten ayıramayan bir çocukla mı kızını evlendiriyorsun?" Memun bu muhalefet karşısında onların hata eniklerini kendilerine anlatabilmek için ilmi bir toplantı düzenleyerek İmam Cevad (a.s.)'ı, ehli sünnetin o dönemdeki en büyük alim ve fakihi dan Yahya b. Aksem'le ilmi tar­tışmaya davet etti.[5] Ümm'ül Fazl İmam Cevad (a.s.)'la evlendiğinde, o sıralarda İmam'a "sabiy" deniliyordu. Ancak konumuzla ilgili böyle bir tefsire istidlal etmek sağlam bir istidlal olamaz.

İbn-i Tayfur, İbn-i Kesir ve diğer bazı alimlerden nakledilen rivayete, zahiren itimad edilebilir. Memun 215 yılında Tikrit'e geldiğinde İmam Cevad (a.s.) da Medine'den Bağdat'a gelmişti.

Neticede Memun bir taraftan İmam'ı kontrol etmiş olacak ve başka bir taraftan da şiaların geliş gidişlerini O, hazretle olan ilişkilerini kontrol edecekti. Bu yüzden de bazı rivayetlere göre Memun Bağdat'a geldikten -ihtimalen 204 yılında- hemen sonra İmam'ı Medine'den Bağdat'a çağırdı.[6]

Ayriyeten Memun, halk tarafından İmam Rıza (a.s.)'ı şehid etmekle suçlanıyordu ve şimdi bu ithamdan kurtulabil­mek için O'nun oğlu İmam Cevad (a.s.)'a böyle davranmak zorundaydı. Şuna da dikkat etmeliyiz ki, bazı rivayetlere göre Memun, veliahtlığı İmam Rıza (a.s.)'a bıraktığında kızı Ümm'ül Fazl'ı da İmam Cevad (a.s.)'la evlendirmiş veya söz kesmişti.

Taberi ve İbn-i Kesir'in yazdığına göre Mamun'un kızı Ümmü Habib 202 yılında İmam Rıza (a.s.) ile evlendiğinde Memun'un diğer kızı Ümm'ül Fazl’da İmam Cevad (a.s.) ile evlendi'.[7] Bu konunun kendisi "Beyhak Tarihi" yazarının, "İmam Gevad (a.s.) babasını görmek için 202 yılında Tus'a gelmiştir" sözünü doğrulayan bir şahid ve karinedir belki de.

Şeyh Müfid'in, Rayyan b. Sabib'den naklettiği rivayetten anlaşılan şudur:

Memun, kızı Ümm'ül Fazl'ı İmam Cevad (a.s.)'la evlendirmeye karar verince Abbasiler bu karara tepki gösterdiler. Çünkü Memun'dan sonra hilafetin artık Ali (a.s.) hanedanına döneceğinden korkuyorlardı. Onlar İmam Rıza (a.s.) hakkında da aynı tepkiyi daha katı bir şekilde göstermişlerdi'.[8] Fakat üstteki iki rivayetten de anlaşıldığı gibi onlar bu muhalefetlerini başka bir şekilde dile getirip şöyle dediler:

"Allah'ın dini hakkında herhangi bir bilgisi olmayan, helali haramı tanımayan ve farzı sünnetten ayıramayan bir çocukla mı kızını evlendiriyorsun?" Memun bu muhalefet karşısında onların hata eniklerini kendilerine anlatabilmek için ilmi bir toplantı düzenleyerek İmam Cevad (a.s.)'ı, ehli sünnetin o dönemdeki en büyük alim ve fakihi dan Yahya b. Aksem'le ilmi tar­tışmaya davet etti.[9] Ümm'ül Fazl İmam Cevad (a.s.)'la evlendiğinde, o sıralarda İmam'a "sabiy" deniliyordu. Ancak konumuzla ilgili böyle bir tefsire istidlal etmek sağlam bir istidlal olamaz.

İmam Cevad (a.s.)'ın 220 yılında Halife Mutasım tarafından Bağdat'a çağrılması, hem de hükümetinin ilk yılında böyle bir işi yapması meselesinin siyasi boyutlarla ilgisiz olduğu söylenemez, özellikle de İmam'ın Bağdat'a geldiği yıl 25 yaşında dünyadan göçtüğünü göz önünde bulundurduğumuzda meselenin siyasi boyutunun olduğu kaçınılmaz olur.

Abbasilerin Ali (a.s.) evlatlarıyla, bilhassa çok sayıda bir topluluğun o zaman kendisine bağlandığı ve itaat ettiği şiaların imam'ıyla olan düşmanlığı, O hazretin Bağdat'a çağrılması ve çağrıldığı yıl da Bağdat'ta vefat etmesi, O hazretin Abbasi halifesi (Mutasım) tarafından şehid edildiğini gösteren şahitlerdir ve bunlar da inkar edilemez gerçeklerdir.

Merhum Şeyh Müfid, İmam Cevad (a.s.)'ın zehirletilmesi ve şehid edilmesiyle ilgili rivayetlere değinerek O hazretin kendi eceliyle ölmüş olmasının şüpheli olduğunu duyurmuştur.[10] Muhtelif kaynaklarda nakledilen mezkur rivayetlerin[11] yanı sıra İmam'ın şehid edildiğine açıkça delalet eden bazı şahid ve karineler de mevcuttur.

Müstevfi'nin rivayet et­tiğine göre şia, O hazretin Mutasım tarafından zehirletilerek şehid edildiğine inanmaktadır.[12] Bazı ehl-i sünnet kaynakları, İmam Cevad (a.s.)'ın kendi isteği ile Mutasım'ı görmek için Bağdat'a gittiğine işaret etmektedir.[13] Halbuki diğer kaynaklar Mutasım'ın İmam Cevad (a.s.)'ı Bağdat'a getirtmesi[14] için İbn-i Ziyat'ı görevlendirdiğini yazmaktadır. İbn-i Sabbağ da Mutasım'ın O'nu Medine'den getirtmesi" ibaresiyle[15] bunu teyid etmiştir.

Mes'udi'nin naklettiği rivayete göre, İmam Medine'den Bağdat'a, Mutasım'ın yanına geldiği zaman Ümm'ül Fazl'ın eliyle şehid edilmiştir.[16] Ümm'ül Fazl bu çirkin amelinin mükafatı olarak, İmam'ın şahadetinden sonra halifenin haremine katıldı.[17] Şunu unutmamak gerekir ki Ümm'ül Fazl İmam'la beraber yaşadığı sürece çocuk sahibi olmadı ve İmam da pek de onunla ilgilenmedi. İmam genelde cariyelerinden çocuk sahibi oldu.

Ümm'ül Fazl bir defasında, İmam'ın bir kaç cariyesi olduğunu babası Memun'a yazarak şikayette bulundu ve Memun da cevaben şöyle yazdı:

Biz helali haram etmek için seni Ebi Cafer'le evlendirmedik. Bir daha böyle şikayetler etme.[18]

Her halükarda Ümm'ül Fazl, babasının ölümünden sonra İmam'ı Bağdat'ta zehirledi. Ümm'ül Fazl'ın halifenin haremine alınması, onun Mutasım'ın emriyle bu işi yaptığını göstermektedir. Necaşi'nin rivayetinde ise İmam'ın, Mutasım'ın emriyle onun katiplerinden biri tarafından zehirletildiği zikredilmiştir.[19]

------------------------------------------------------------------------------------

[1] ) Beyhak Tarihi, s: 46.

[2]İmam Cevad'ın Siyasi Hayatı, s: 65. Bazılarının naklettiği rivayet budur, ancak sonradan da değineceğimiz gibi imam Cevad (a.s.)'ın 215 yılında Bağdat'a geldiğine dair Taberi'nin rivayeti daha çok nakledilmiştir.

[3] Tarih-i Taberi, c: 7, s: 149. el-Bidaye ven-Nihaye, c: 10, s: 260.

[4] İrşad (Şeyh Müfid), s: 319.

[5] Irşad, s: 319-32.

[6] Tarih-i Taberi, c: 7, s: 190 (215 yılında gelişen olaylar). Bağdat Tarihi, c: ?, s: 142-143. Musul Tarihi, s: 215. el-Kamil Fit-Tarih, c: 6, s: 417. Müsned'ül imam'il Cevad, s: 55. el-Hayat'üs Siyasiyye lil-imam'il Cevad, s79

[7] el-Hayat'üs Siyasiyye lil-lmam'il Cevad, s: 68-75.

[8] Usul-u Kafi, c: 1, s: 492-493.

[9] Irşad (Şeyh Müfid), s: 326.

[10] Fusul-ul Mühimme (Maliki), s: 276

[11] Seçkin Tarih "Tarih-i Kuzide", s: 205-206.

[12]el-Eimmet'ül isna Aşer (İbn-i Tulün), s: 103. Şuzürat'üz Zaheb,c: 2, a: 48.

[13] Bihar'ül Envar, c: 50, s: 8.

[14] Fusul-ul Mühimme, s: 275.

[15] Muruc-uz Zaheb, c: 3, s: 464.

[16] el-Eimmet'ül İsna Aşer, s: 104. Fusul'ul Mühimme. s: 276.

[17] İrşad (Şeyh Müfid), s: 323. Bihar'ül Envar, c: 50, s: 79-80

[18] Usul’ü Kafi c1 s323

    
     
İmam Ali Hadi (as)'den hadisler

1- İmam Hâdi (a.s) değerli babaları kanalıyla Hz. Peygamber'den (s.a.a) şöyle rivayet eder:

İman, kalplerin kabul edip amellerin tasdik ettiği; İslâm ise, dile dökülen ve nikâhı helal kılan şeydir.[1]

2- Kendini beğenen kimseye öfkelenen çok olur.[2]

3- Şakalaşmak ve boş işlerle uğraşmak, aptal ve cahil kişilerin işidir.[3]

4- Kim dostluk ve iyi niyetini sana sunarsa, sen de itaatini ona sun ve onu kabul et.[4]

5- Kendini küçümseyip değer vermeyenin kötülüğünden güvencede olma.[5]

6- Dünya bir pazardır; bir grup onda kâr eder, diğer bir grup ise hüsrana uğrar, zarar eder.[6]

7- Her kim Allah'tan korkarsa, başkaları da ondan korkar. Her kim Allah'a itaat ederse, başkaları da ona itaat eder. Her kim Yaratan'a itaat ederse, yaratılanların öfkesinden endişelenmez.[7]

8- Halîm (yumuşak huylu) zalim, bu huyundan dolayı bağışlanabilir.[8]

9- Haklı olan aptal kişi, aptallığından dolayı hak oluşunun nurunu söndürebilir.[9]

Dip Notlar:

[1]- Murucu'z-Zeheb, c.4, s.85

[2]- Envaru'l-Behiyye, s.143

[3]- Envaru'l-Behiyye, s.143

[4]- Tuhefu'l-Ukul, Beyrut basımı, s.358

[5]- Tuhefu'l-Ukul, Beyrut basımı, s.358

[6]- Tuhefu'l-Ukul, Beyrut basımı, s.358

[7]- Tuhefu'l-Ukul, Beyrut basımı, s.357

[8]- Tuhefu'l-Ukul, Beyrut basımı, s.358

[9]- Tuhefu'l-Ukul, Beyrut basımı, s.358

http://caferider.com.tr/imam-ali-naki-as-dogum-gununde-aniliyor_h12942.html