Terörle mücadelede çabalar birleşmeli
NEWYORK – Suriye Başbakan Yardımcısı Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Velit el Muallim Suriye’nin terörle mücadele meselesinde sivil vatandaşları muhafaza ve devletler egemenliği ilkeleri çerçevesinde bütün uluslararası çabaların yanında durduğunu belirtti.
BM Genel Kurulu 69. Dönemi toplantılarında Suriye adına konuşma yapan el Muallim “Geçen yılburda durduğum günden beri çok büyük değişiklikler gerçekleşti. Gelişmeler burada bulunan bir çok ülkeye sürpriz oldu ama bizim için sürpriz olmadı. Çünkü, biz üç buçuk yıl boyunca şimdi vardığımız noktaya varmamak için uyarıları tekrarlıyorduk” dedi.
BM kürsüsünde konuşmaların çoğu uluslararası toplumdan çözmesi beklenen ekonomik ve siyasal sorunlara yoğunlaştığını hatırlatan Muallim şu anki gelişmelerin dünyanın başına gelen bütün siyasal ve ekonomik sorunlardan daha tehlikeli bir hal olduğundan artık öncelik verilmediğini kaydetti.
Suriye’nin terörün sınır tanımadığını ve Suriye’nin sınırları içerisinde mahsur kalmayacağını savunduğunu söyleyen Muallim bu radikal düşüncenin kendinden başka kimseyi tanımadığını ve kesmek ve katletmekten başka bir şey bilmediğini ifade etti.
“Bugün, finansman ve vahşet açısında dünyanın en tehlikeli örgütü olan IŞİD’in her din ve ırktan Suriyeli ve Iraklılara ne yaptığını görüyorsunuz. Kadınları köleleştiriyor, tecavüz ediyor, köle pazarlarında satıyor. Kafaları ve organları kesiyor. Çocuklara kesmeyi ve öldürmeyi öğretiyor. Medeniyet ve tarihsel eserleri, İslam’ın ve Hiristyanlığın sembollerini yok ediyor” ifadelerinde bulunan Muallim bütün bu uygulamaların teröre karşı savaştığını öne süren ülkelerin gözleri önünde gerçekleştiğinin altını çizdi.
Tekfirci terörist düşüncenin dünya genelinde yayılması karşısında bütün herkesin tek bir duruş sergilemesinin zamanı geldiğini vurgulayan Muallim “IŞİD ve Nusra gibi diğer el Kaide uzantılarının Suriye ve Irak’ta sınırlı kalmayacaklarını, başta Avrupa ve ABD olmak üzere ulaşabileceği bütün bölgelere uzanacağını itiraf etme zamanı gelmedi mi?” diyip geçen yıllardaki gelişmelerden ders çıkarmak ve bu tür örgütlenmelerin karşısında bütün uluslararası çabaları birleştirmek gerektiğini savundu.
BM Güvenlik Konseyi’nin devletlerin terör örgütlerine yardım vermesini yasaklayan kararına değinen Muallim bu kararın çok geç geldiğini ama yinede geç ulaşmanın hiç ulaşmamaktan daha iyi olduğunu kaydedip ifadelerine şöyle devam etti: “Şimdiye kadar bu kararı uygulamak için ciddi bir hareket görmedik. Hiç bir bölgesel ülkenin gerçekten tehlikeyi hissedip ona göre davrandığını görmedik. Hala bu terör örgütlerine bütün desteği vermeye devam ediyorlar.”
ABD’nin çifte standardını sert bir dille eleştiren Muallim ABD yönetiminin “ılımlı” diye nitelendirdiği örgütlere silah, mal ve eğitim yardımında bulunmasının şiddet ve terörü yükseltmek için ve Suriyelilerin kanının dökülmesi ve krizin uzaması için bir reçete olduğunu ifade etti.
Muallim: “Esir alınan kadınlar bugün bize bakıyor. Onlar için, kız kardeşleri için ve evlatları için ne yapacağımızı bekliyorlar. Kafaları IŞİD tarafından kesilenlerin çocukları bize bakıyor. Bu örgütün, Nusra’nın ve diğer örgütlerin vahşeti karşısında ne yapacağımızı gözlemliyorlar.” İfadelerine yer verdi.
Terörle mücadelenin uygulanmayan uluslararası kararlarla gerçekleşmeyeceğini dillendiren Muallim terörle mücadelenin kararları uygulamaktan, askeri saldırılardan ve en önemlisi terörist örgütleri silahlandıran, destekleyen, eğiten, finanse eden ve kaçıran devletlerin durmasından geçtiğini kaydetti.
IŞİD’in örgüte dönüştürülen bir düşünce olduğunu ve Suriye, Irak ve Lübnan’a karşı bir canavar gibi saldırılaştırıldığını belirten Muallim düşünce sahipleri ve ihraç edenlerinin durdurulmasına davet etti.
Teröre destek veren ülkelerin ABD’nin yönettiği koalisyonda üye olduğunu söyleyen Muallim, bu ülkelere silahlı terörist örgütlere verdiği yardımı durdurmak için baskı yapılması gerektiğini, ancak o zaman terörle askeri mücadelenin başarılı olabileceğini bildirip “Aksi takdirde buradaki varlığımız IŞİD ve Nusra zedeleri kadın ve çocukların gözyaşlarına layık olmayacak” dedi.
Muallim Suriye Arap Cumhuriyetinin terörle mücadelede bütün uluslararası çabaların yanında durduğunu yenileyip terörle mücadelenin masum sivillerin hayatlarına muhafaza etmek kaydıyla, ulusal egemenlik çatısı altında ve uluslararası hukuk çerçevesinde gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı ve devletlerin egemenliğine ve uluslararası kararlara saygı gösteren ülkeleri teşekkür etti.
Suriye’nin Cenevre 2 müzakerelerine, çözümün Sruiyeli olduğuna ve sadece Suriye toprakları üzerinde gerçekleşeceğine inanmasına rağmen açık bir zihinle kayıtsız şartsız katıldığını hatırlatan Muallim “Cenevre’ye gittiğimizde Suriyelilerin adına müzakere yapmayan bir komisyonla yüzleştik. Aslında onun Suriye’de yer üstünde ne bir yansıması, ne bir popülitesi ne de bir meşruiyeti yok. Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne sözel bile saygıda bulunmadı” ifadelerinde bulundu.
Suriye’nin Cenevre’ye terörle mücadele önceliği bağlamında katıldığını söyleyen Muallim o zaman bazı tarafların bu önceliğe karşı çıktığını ve “ulusal Koalisyon” adlı oluşumun da bu önceliği reddettiğini hatırlattı ve dünyanın şimdi Suriye’nin terörle mücadele önceliği yönündeki teorisini kabul ettiğine işaret etti.
Suriye’nin siyasal çözüme, teröre karşı çıkan bütün şerefli muhaliflerle diyaloga hazır olduğunu yineleyen Muallim, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bütün dünyanın gözü önünde düzenlendiğini, Suriyelilerin üç yıldır parazit yapmaya çalışan bütün çabaları aşan gerçek iradelerini yansıttığını ve Suriyelilerin seslerini evrene duyurduklarını ifade etti.
Muallim şöyle konuştu: “Buradan Suriye halkının seçimini yaptığını söylüyorum. Halkın adına konuşmak isteyen ilk önce halkı temsil etmesi lazım, halkın iradesine ve kararlarına saygı duyması lazım”
Muallim gerçek muhalefetin Suriye’ye hayır, istikrar ve selameti arayan, dışarıya teslim olmayan, onun adına konuşmayan, Suriye topraklarında yansıtılan, otellerde ve Batılı başkentlerde değil Suriye içerisinde kök salan, önceliği terörle mücadele olan ve siyasi çözümün başarısı için şu anki yerel barışmaları destekleyen bir muhalefet olduğunu kaydetti.
Suriye’de insani durumun gerilemesine dikkat çeken Muallim terörist saldırılar yanı sıra Avrupa birliğinin ve ABD’nin insani olmayan cezalarının bunda rol oynadığını söyledi.
Muallim Suriye Hükümetinin BM’lerle ve insani alanda çalışma yürüten örgütleriyle işbirliği içerisinde terörist saldırılardan dolayı evlerinden göç ettirilenler başta olmak üzere bütün vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığını ifade etti.
Göç ettirilenlerin bir kısmı onları askeri kamplarda yerleştiren veya hapishaneye benzeyen yerlerde tutan bazı komşu ülkelere iltica ettiklerini söyleyen Muallim: “Bu kürsüden Suriye Devletinin güvenli bir dönüş, onurlu bir hayat isteyen vatandaşlara güvence verdiğini ilan ediyorum” dedi ve devletin fark gözetmeksizin herkese insani yardımı ulaştırmaya çalıştığını kaydetti.
Suriye Arap Cumhuriyetinin işgal altındaki Golan tepelerini, 4 haziran (1967) çizgisine kadar geri almada ısrar ettiğini aktaran Muallim İsrail’in Golan’ın doğal, coğrafik ve demografik özelliklerini değiştirmeye çalıştığını, uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirtti.
Muallim Filistin davasının Suriye halkının merkez davası olduğuna; başta geri dönme, kaderini tayin etme ve toprakları üzerinde başkenti Kudüs olan kendi bağımsız devletini kurma hakları olmak üzere kardeş Filistin halkının sabit ve meşru haklarını desteklediğini ifade etti.
Suriye’nin Rusya Başkanı Vladimir Putin’in girişimiyle kimyasal silahları yasaklama sözleşmesine katılmayı kabul ettiğine dikkat çeken Muallim Suriye’nin Ortadoğu bölgesini bütün kitle imha silahlarından boşaltmaya inandığının altını çizdi.
Suriye’nin bütün sert koşullara rağmen sözleşeme yükümlülüklerini yerine getirdiğini kaydeden Muallim Suriye’nin BM örgütleriyle işbirliği olmasa BM ve Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütünün ortak komisyonunun görevlerinde başarılı olamayacağını, Komisyon başkanının Suriye’nin gösterdiği işbirliğinden dolayı mutluluğunu dile getirdiğini ifade etti.
Suriye’nin Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü çatısı altında sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmeye devam ettiğini söyleyen Muallim, asıl sorunun terörist örgütlere bu tür silahları sağlayan ülkeler bu davranışlarını durdurup uluslararası hukuka saygı gösterecek mi, olduğunu aktardı.
İsrail’in kitle imha silahlarını yasaklayan sözleşmelere katılmadığına ve Ortadoğu’nun tek nükleer gücü olduğuna dikkat çeken Muallim, Suriye’nin bu durumda Ortadoğu bölgesinin kitle imha silahlardan arındırılamayacağını düşündüğünü aktardı.
ABD’nin ve AB’nin tek taraflı ekonomik yaptırımlarının uluslararası hukuk ve özgür ticaretle çeliştiğine dikkat çeken Muallim, ABD’nin Küba’ya yıllardır uyguladığı ambargoyu kaldırmasına ve Suriye, İran, Demokratik Kore, Venezüella ve Beyaz Rusya gibi ülkelere uygulanan yaptırımların kaldırılmasına daveti yineledi.
Muallim konuşmasını şöyle tamamladı: “BM’nin halklarımızın onurlu yaşam, kalkınma ve kendine yetme ümitlerini, bütün terör ve gerilim şekillerinden uzak bir şekilde, başta devletlerin egemenliğine muhafaza etme ve hak ve görev açısından ülkeler arasında ayırım yapmamak olmak üzere BM Misakının ilkeleri icabı gerçekleştirmesini bekliyoruz. Önceliğin uluslararası toplumun IŞİD, nursa ve diğer Kaide uzantılarıyla mücadele çabalarını birleştirmeye davet ediyoruz”
|
|