16-09-2014 tarihinde eklendi
Kanadalı profesörden ezber bozan IŞİD yorumu
Kanadalı ekonomi profesörü Michel Chossudovsky ile ABD Başkanı Obama'nın IŞİD ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu...

ABNA- ‘Elimizdeki belgelerin ışığında IŞİD’e karşı bombalama harekâtı başlatmaktan söz edenlerin, aslında IŞİD’in mimarları olduğunu görebiliriz. Amaç IŞİD tugaylarını hedef almak değil, tam tersine onları korumaktır’
Kanadalı ekonomi profesörü Michel Chossudovsky ile ABD Başkanı Obama’nın IŞİD ile ilgili açıklamaları konusunda bir söyleşi yaptık. Telefon üzerinden konuştuğumuz Michel Chossudovsky, Ottawa Üniversitesi’nde öğretim üyesi ve dünyada birçok üniversite iktisat dersleri vermekte. Chossudovsky ayrıca birçok gelişmekte olan ülkenin hükümetlerine danışmanlık da yapmakta. 
Dünyada Batı merkezli ana akım basının dışında yayın yapan önemli haber sitesi ve araştırma merkezlerinden Globalresearch’ün genel yayın yönetmeni ve araştırma merkezinin başkanı. Ana Britannica Ansiklopedisi (Encyclopædia Britannica) ekibinin içinde görevli.
 
BOP’UN YENİ AŞAMASI
- Obama, IŞİD ile ilgili yaptığı açıklamayla ABD’nin Ortadoğu’daki yeni planını mı duyurmuş oldu? Yeni bir Büyük Ortadoğu Projesi gibi...
Ben de böyle olduğunu düşünüyorum. Bu hamle, ülkeleri istikrarsızlaştırmayı ve yok etmeyi amaçlayan aynı geniş askeri gündemin parçası. Ancak bu özel girişimin farkı, çok sayıda ülkede eş zamanlı olarak yürütülüyor olmasıdır.
Ama kesinlikle 21. yüzyılın başında tanımlanan aynı askeri gündemin bir devamıdır. Stratejik olarak hedefi milletleri istikrarsızlaştırmak ve imha etmek. Bu strateji aynı zamanda, millî devletler içinde bölünmeler yaratma ve istikrarsızlaştırma görevi olan terörist kuruluşlara fon sağlamayı amaçlamakta.
- ABD’yle birlikte destek veren kimler var?
İslam Devleti (IŞİD) ABD istihbaratının eseridir. Bu gerçek birçok sefer belgelendi. Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün Suriye’deki paralı militan gruplardan bir tanesi olduğunu ve Suudi Arabistan ile Katar’ın sağladığı fonlarla ABD tarafından desteklendiğini unutmamalıyız. IŞİD adlı organizasyonun eğitilmesi görevinin Körfez ülkelerine verildiğini biliyoruz. Tabii bu eğitimler her zaman Washington ile yakın temas halinde yürütülmüştür.
IŞİD’in Golan Tepeleri’nde İsrail tarafından da desteklendiğini biliyoruz. Bu da birçok sefer belgelendi. Ve İsrail istihbarat kaynaklarına dayanarak NATO ve Türk askeri başkomutanlığın Suriye’deki Beşar Esad Hükümeti’ni devirmek amacıyla cihatçı teröristleri toplama sürecine müdahil olduğunu da biliyoruz. 
Tüm bu bilgiler ışığında IŞİD’e karşı bombalama harekâtı başlatmaktan söz edenlerin aslında IŞİD’in mimarları olduğunu görebiliriz. IŞİD bağımsız bir varlık değil. Batı askeri ittifakının istihbaratına ait bir varlıktır ve Irak’ı istikrarsızlaştırmak ve Suriye içinde bir ayaklanma yürütebilmek için kullanılmaktadır.
Kutsal savaşa’ bahane
- Peki o zaman IŞİD neden düşman ilan edildi? 
(GÜLEREK) Şimdi -önceki stratejilerden farklı olarak- artık IŞİD Beşar Esad Hükümetine karşı savaşan muhalif “özgürlük savaşçısı” olarak tanımlanmıyor. Amerika Birleşik Devletleri ve Batı dünyasını tehdit eden bir terör örgütü olarak resmediliyor. Dolayısıyla, Obama yönetiminin İslami teröre karşı bir harekâtın, bir “kutsal savaşın” içinde olduğuna yönelik kamuoyunu inandırma kampanyasının yapıldığı saçmalıklar denizinde yüzüyoruz. İslami terörizmin ABD istihbaratının eseri olduğunu kabul etmeden... 
Bu tabii ki Sovyet-Afgan savaşının dorukta olduğu günlere kadar dayanıyor. Tüm bu terör örgütleri aslında sürekli olarak ABD askeri istihbarat mekanizmasının aletleridir.
 
‘SURİYE, BİRÇOK BATILI İSTİHBARATÇI YAKALADI’
- Peki IŞİD’in Washington’a bağlı eski bir kukla olduğunu söyleyebilir miyiz? Yani ABD’nin kontrolünden çıktığı için Obama’nın hedefinde olabilir mi?
IŞİD’e bağlı paralı askeri birlikler, destek aldıkları istihbaratlarla ilişkilerinde bir dereceye kadar bağımsız. Bu da zaten istihbarata bağlı varlıklar olarak adlandırdığımız terör örgütlerinin doğasında var. İstihbarat örgütlerine bağlı varlıkların, destek aldıkları istihbarat sponsorlarını ille de bilmelerini bekleyemeyiz. ABD’nin aslında bu operasyonları fonladığını bilmezler. Ancak İslam Devleti tugaylarının Batılı özel kuvvetler tarafından örgütlendiğini ve bu özel kuvvetlerin sahada askeri danışman olarak faaliyet yürüttüğünü gösteren kanıtlar var. Söz konusu kanıtlar IŞİD’in Suriye’de yürüttüğü faaliyetler sırasında ve Suriyeli yetkililer tarafından çok sayıda Batılının tutuklanması ile ortaya çıktı. IŞİD tugaylarının özel kuvvetlere ve NATO ve ABD ile sürekli temas halinde olan danışmanlara sahip olduğunu olgulara ve belgelere dayanarak biliyoruz. 
 
‘BOMBALAMALAR IŞİD’İ HEDEF ALMIYOR, KORUYOR’
- Obama’nın, Irak işgali sırasında ve tabii ki Suriye’de yarım kalan işleri tamamlamak için bu yeni harekâtı başlattığını söyleyebilir miyiz?
Bence şu anda yaşanan, Irak’ın parçalanması sürecinde yeni bir aşamadır. Bu aşamanın, zaten uzun bir süredir öngörüldüğünü düşünüyorum. Irak’ın üç ayrı bölgeye bölünmesiyle başlamıştır: Kürdistan, Sünni halifelik ve Şii devleti.
Yeni aşamanın amacı milli devlet olarak Irak’ı istikrarsızlaştırmak, daha da istikrarsızlaştırmak ve aynı zamanda laik bir direniş hareketinin gelişimine engel olmaktır. Bombalamalar IŞİD milislerini hedef almıyor. Eğer IŞİD hedef alınıyor olsaydı, son derece yıkıcı bir şekilde, birkaç hafta ile ölçülebilecek bir sürede imha edilirlerdi zaten. IŞİD tugayları, Batılı askeri ittifakın kapasitesi ile kıyaslandığında dişe dokunur bir askeri güç oluşturmuyor. Kökü kazınabilir ve rahatça hedef alınabilir.
Ama amaç IŞİD tugaylarını hedef almak değil, tam tersine amaç aslında IŞİD’i korumaktır. Çünkü IŞİD tugayları Batılı askeri ittifak adına özel bir görev yürütüyor. Bu görev, ülkeyi istikrarsızlaştırmak ve Irak halkının, ABD’nin Bağdat’ta kurduğu uydu rejimlere karşı kendi direniş hareketini kurmasına engel olmaktır. 
 
‘RUSYA’NIN IRAK’A SİLAH SATIŞI ENDİŞE YARATTI’
- Irak birleşme yönelimindeydi ve İran ile Rusya’yla bağları giderek güçleniyordu. Ancak IŞİD’den sonra Barzani bağımsızlıktan, Batı da Barzani güçlerini silahlandırmaktan bahseder oldu. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence şu aşamada son gelişmelerle ilgili bir değerlendirme yapmak için çok erken. Ancak şunu söyleyebilirim; ABD, Irak hükümetini resmi olarak destekliyor. Bu destek tabii ki siyasi kaygılar nedeniyle sürüyor, bir yandan da Irak hükümetinin Amerikan silah sistemlerini satın alan büyük müşterilerden biri olduğu gerçeği de var. Irak hükümeti, ABD’den gelişmiş silah sistemleri satın alıyor ve bu da Amerikan silah üreticileri için büyük bir kazanç kapısı. Ancak şunu da söylemeliyim; Rusya da Irak’a silah satıyor, ya da en azından Maliki döneminde satıyordu. Bu da endişeye neden oluyor çünkü iki süper güç gelişmiş silah sistemleri pazarında rekabet halinde.
- Mesele sadece silah satışı mı?
ABD’nin Irak hükümetini desteklemesinin ardında yatan bir diğer sebep ise Washinton tarafından iyi bir şekilde oluşturulmuş askeri doktrin ya da askeri taktik. Bu taktik, Irak’ı parçalamak ve aynı zamanda etnik bölümlere ayırmak. Bunun için yapılması gereken askeri anlamda tüm tarafları desteklemek. Zaten olan da bu; ABD Bağdat’taki merkezi hükümeti destek oluyor, Kürdistan ayrılıkçı yönetiminin arkasında ve aynı zamanda el altından Sünni terörist örgüt IŞİD’i destekliyor. Burada tabii ki ikili bir söylem var yani Obama bir yandan “teröristleri yakalamalıyız, İslami devlete karşı olmalıyız, bunları yok etmeliyiz” diyor, ama bunlar sadece söylemde. Diğer yandan ise -sağlam belgelere dayanarak biliyoruz ki- bu terörist varlık aslında Batılı istihbarat örgütleri tarafından denetleniyor ve Amerika’nın Ortadoğu’daki en sadık müttefikleri olan Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri tarafından finanse ediliyor. Burada, 11 Eylül’de Arap devletleri ve Türkiye ile yapılan toplantılara ve özellikle Suudi Arabistan’ın IŞİD’e karşı büyük kampanya çağrısına vurgu yapmak istiyorum.
 
‘ABD, ETİKETLERİ DEĞİŞİYOR’
- Evet, Suudiler IŞİD “düşmanı” kesildi... 
(Gülerek) Suudi Arabistan, Katar ve Arap Emirlikleri, İslam Devleti (IŞİD) teröristlerini finanse etmeye ve terörist toplamaya devam edeceklerini düşünüyorum. Aslında ABD, Suudi Arabistan’dan paralı asker toplamaya ve eğitmeye devam etmesini istiyor. Ancak şimdi, eğitilecek olan bu paralı askerlerin IŞİD’in bir parçası olmayacağını, IŞİD’e karşı savaşacağını söylüyorlar. Sözde “ılımlı muhalif güçler” olarak görevlendirileceğini belirtiyorlar. Aslında ABD’nin niyeti, esas olarak etiketleri değiştirmek. Suudi Arabistan özel olarak Suriye’de kullanılacak teröristleri eğitmeye devam edecek ve aynı zamanda İslam Devleti’ne(IŞİD) karşı yürütülen kampanyayı sözde destekleyecek.
 
‘IŞİD’E KARŞI TEK ETKİLİ HAREKÂT SURİYE’DEN’
- Obama nerede olursa olsun IŞİD’e saldıracaklarını söyledi. Peki bu, örneğin IŞİD Lübnan’a ya da başka bir ülkeye girerse ABD’nin bu ülkeye saldıracağı anlamına mı geliyor? 
Burada bence Obama Yönetimi’nin istediği şey, Ortadoğu’da herhangi bir yere müdahalenin üstünü örtecek bir gerekçe bulmak. Hedef alınacak bir terörist örgütün varlığı temelinde...
 
Bu çok elverişli bir mekanizma çünkü içeriği; terörist varlık yaratmak, bunları Ortadoğu, Orta Asya ve hatta Güneydoğu Asya’ya salıvermek ve ardından bir bombalama harekâtıyla bu ülkeleri “kurtarmak”. Tüm bunlar, egemen devletleri istikrarsızlaştırıp yok etmeye katkıda bulunuyor. Bu senaryoyu yalnızca Suriye ve Irak’da değil, Ortadoğu’da birçok ülkede yaşadık. Yemen’de benzer bir durum var, keza Somali’de durum aynı. Böylece ABD müdahalesi için de mazeret ve gerekçemiz var! Örneğin, Nijerya’da Boko Haram’ı yok etmek. Oysa o da Amerikan istihbaratının bir eseri. Böylelikle, nerede bir islami terör “tehdidi” olsa, ABD küresel polis olarak ortaya çıkacak ve bu ülkeleri bombalama ya da bunlara askeri müdahalede bulunmak için “insanlık namına” yükümlülüklerinden(!) bahsedecek.
Suriye’de olan da bu. ABD diyor ki: “Suriye’ye, teröristleri hedef alacak bir bombalama harekâtı ile müdahale edeceğiz.” (Gülerek) Ancak Suriye Hükümeti, bu yolu kabul etmedikleri konusunda ABD’yi uyardı. Şunu da belirtmem gerekir; IŞİD’e karşı tek etkili ve gerçek harekât aslında Suriye hükumet güçleri tarafından yürütülüyor. 
 
- Suriye Ordusu tarafından mı?
Evet Suriye Ordusu tarafından... Ve çok etkili bir şekilde... O kadar etkili ki, IŞİD’i defettiler. Ve Suriye’deki herkes, İslam Devleti(IŞİD) milislerinin, Batılı askeri ittifakın neferleri olduğunu biliyor. El Kaide bağlantılı çeşitli oluşumların 2011 Mart’ından beri Suriye’de uyguladıkları vahşetin Batılı askeri ittifakın işi olduğunu biliyorlar. ABD, İngiltere, İsrail ittifakına Türkiye’nin de dahil olduğunu belirtmeliyim çünkü eğitim kamplarına ev sahipliği yaptı ve teröristlerin sınırlarına girmesine izin verdi. Daha önce de söylediğim gibi, İsrail kaynaklarına göre NATO ve Türk Başkomutanlığı cihatçılara milis topladı.
 
‘TÜRK HALKININ FARKINDALIĞI KARARDA ETKİLİ OLDU’ 
- Ama Türkiye IŞİD’le savaşta ABD’ye katılmayacağını söyledi...
Evet bu doğru. Ama Türkiye aldığı konumu, 11 Eylül’deki tartışmalar sırasında (Cidde’de düzenlenen ve Türkiye, ABD, Mısır, Ürdün ve Körfez İşbirliği Konseyi’nin katıldığı “Terörle Mücadele Toplantısı”) Suudi Arabistan öncülüğünde Ortadoğu kapsamında yaratılan görüş birliğine göre belirledi. Ve bana göre Türkiye’nin aldığı konumda, en başta Suriye ile stratejik bir sınıra sahip olması ve aynı zamanda Türk topraklarında büyük bir mülteci nüfusun bulunması etkili oldu. Ama aynı zamanda, Türk halkının, Türk kamuoyunun Irak’ta neler olup bittiğini son derece farkında olmasıyla da çok ilgili. 
 
‘ABD TÜRKİYE’Yİ ‘EHLİLEŞTİRMEK’ İSTİYOR’ 
- Obama konuşmasında Kürtçü ve diğer Cihatçı terör örgütlerini destekleyeceklerini söyledi. Bu Türkiye, İran, Suriye ve Irak’ı bölüp bir kukla devlet oluşturmanın, Kürdistan’ı genişletmenin bir yolu mudur? 
Evet bu, işin son derece önemli bir boyutu ve etkileri olacak. ABD askeri akademisinde kullanılan sözde Ortadoğu haritaların ortaya çıktığı zamana dönecek olursak, -doğru hatırlıyorsam Albay Stevens’in hazırladığı bir haritaydı- bağımsız bir Kürdistan’ın Suriye, Irak ve hatta Türkiye’den nasıl büyük oranda toprak kopardığını görebiliriz. Ve bence Türkiye, bu konuda ABD ile aynı tarafta konumlanamayacağını son derece farkında. Çünkü ABD bağımsız bir Kürdistan’ı destekliyor. ABD aynı zamanda Türkiye’nin bir parçasının Kürdistan Cumhuriyeti’ne ilhak edileceğini de öngörüyor.
 
Bununla birlikte, nihai olarak ABD’nin -hegemonyacı gündemine bakacak olursak- hem Ortadoğu’da, hem de Batı Avrupa’daki müttefiklerinden bazılarını zayıflatmayı amaçladığını görebiliriz. Şu an Avrupa Birliği’nde olduğu gibi, ABD stratejisinin Fransa ve Almanya’yı zayıflatmak ve bu iki ülkenin Amerika Birleşik Devletleri saflarında kalmalarını garanti altına almak olduğunu görebiliriz. Ve bu ülkeler, kendi milli çıkarlarına büyük zarar verecek şekilde ABD ile ittifak halindeler. “NATO’nun içinde büyük bir güç” ve (GÜLEREK) “geniş çevrede bölgesel hegemonyacı çıkarlara sahip bir ülke olarak” Türkiye için de aynısı geçerli. Amerika Birleşik Devletleri -bana göre- Türkiye’nin bölgede aşırı bir güce sahip olmaması için Ankara’yı “ehlileştirmek” istiyor.
 
‘ABD ORTAKLARINI ZAYIFLATARAK YANINDA TUTUYOR’
- Yani bölünme meselesi Türkiye’yi tehdit etmek için mi kullanılıyor? Yoksa bu ABD’nin gerçek gündemi midir?
Bu son derece karmaşık bir süreç. Çünkü bir yandan ABD ve Türkiye’nin çok yakın karşılıklı ilişkileri var. Türkiye NATO içerisinde “ağır siklet” ve aynı zamanda İsrail’in de müttefiki. Bu ittifak yıllar önce imzalanan askeri istihbarat anlaşmasına dayanıyor. Bu karşılıklı anlaşma -şimdilerde bazı gerilimler olabilir ama- hala geçerliliğini koruyor.
Bence ABD’nin dış politikası ve istihbarat gündemi yalnızca katı bir şekilde ezeli düşmanlarını kovalamak değil -ezeli düşman derken, Rusya, Çin, Kuzey Kore ve tabii ki Suriye’yi kastediyorum. 
ABD dış siyaseti aynı zamanda en yakın ve ana müttefiklerinin hegemonyacı politikalarına engel olup, bağımsız bir konumlanmaya doğru gitmelerine de engel olmaya çalışmakta.
 
‘ANKARA’NIN ÇIKARLARI ABD İLE HER DAİM ÖRTÜŞMÜYOR’
- Erdoğan-Washington ilişkilerinin bir süredir sıkıntılı olduğu konuşuluyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
ABD ile Türkiye arasında bir çelişki var; Türk Hükümeti’nin de bölgesel çapta hegemonyacı amaçları var. Ayrıca bence Türkiye ve Türk Hükümeti, -tıpkı Ortadoğu’daki bazı diğer ülkeler gibi- ABD uydusu rolü oynamak istemiyor... ABD; Türkiye, Mısır, İran ve hatta Pakistan gibi bölgesel güçlerin, dünyanın belirli yerlerinde hakim rol oynamamasını sağlamak için çok dikkatli davranıyor. 
Ve bence şu anda Türkiye’de olan şey, belirli bir bölgesel hakimiyet gündeminin yüksek sesle ifade edilmesidir. Yani bu tarihsel olarak geçerli. Suriye’deki savaşla da bağlantılı. Türkiye’nin belirli temel çıkarları var ve bu çıkarların ille de ABD çıkarları ile örtüşmesi gerekmiyor. Yani bence şu an çok karmaşık bir durum söz konusu; Türkiye bir yandan ABD’nin müttefiki ama aynı zamanda bölgede kendi yayılma ve hakimiyetini kurma gündeminin peşinde.
Şafak Terzi
http://caferider.com.tr/kanadali-profesorden-ezber-bozan-isid-yorumu_h12691.html