13-09-2014 tarihinde eklendi
“Sünni Koalisyonu”nuyla amaçlanan nedir?
“Sünni Koalisyonu” ile başka amaçlar güdülmekte ve Direniş Cephe’sinin Şii üyelerine karşı yeni bir cephe oluşturulmak istenmektedir. Ayrı bir ifadeyle Irak ve Suriye üzerindeki menfur planlarını Sünnilik adına hayata geçirmeyi planlıyorlar.

 
ABNA- Bölgemizdeki gelişmeleri nasıl okuyalım? Çevremizde olup bitenleri nasıl değerlendirelim? Türkiye bu gelişmelerin neresindedir? ABD ve hizmetindeki NATO neyin peşindedir? Hedef gerçekten de IŞİD terör şebekesini bölgeden temizlemek mi? “Sünni Koalisyonu” da ne demek oluyor? Bu sorulara cevap vermeden önce dünya üzerindeki değişikliklere kısaca bakalım.
 
Dünya üzerinde derin ve esaslı değişiklikler meydana gelmektedir. Ortadoğu ve Ukrayna’daki yansımaları bu gelişmelerin sadece görünen yanıdır.
 
Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra oluşturulmaya çalışılan tek kutuplu dünya veya Amerikan düzeni sona ermek üzeredir. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’dan oluşan ekonomik işbirliği ağırlıklı BRICS örgütü ve yine Çin-Rusya ekseninde oluşan güvenlik işbirliği ağırlıklı Şanghay İşbirliği Örgütü gibi önemli Asya ülkelerinin oluşturduğu teşkilat ABD eksenli Batı kampının dünya üzerindeki tek kutuplu sultasına yavaş yavaş son vermektedir.
 
Ortadoğu coğrafyasında ise Amerikan emperyalizminin sultasına son verecek veya en azından sınırlayacak yeni bir güç ortaya çıkmaktadır: İran eksenli direniş cephesi. İran, Irak ve Suriye’ye ilaveten bölge ülkelerinde dış güçlerle onların işbirlikçilerine karşı mücadele veren Hizbullah gibi direniş örgütlerinden oluşan bu cephe yeni bir güç odağı veya kutup olarak ortaya çıkmaktadır.
 
Bu gelişmeler karşısında küresel köyün efendisi rolünü kaybettiğini gören ABD birtakım yeni stratejiler ve taktikler geliştirmek zorunda hissediyor kendisini. İkinci dünya savaşı sonrasından başlayarak 20. Yüzyılın sonuna kadar uzaktan emirler, tehditler ve olmazsa askeri darbelerle Ortadoğu ülkelerine düzen veren ABD artık o gücünü kaybetmiştir.
 
21.Yüzyılın ilk yıllarında müttefikleriyle birlikte önce Afganistan ve sonra Irak’a doğrudan askeri saldırılarda bulunarak bu ülkeleri işgal eden ABD, ağır kayıplar vererek Irak’tan çekilmek zorunda kalmış, Afganistan’dan ise çekilmenin hazırlıklarını yapmaktadır. Irak’ta tutunamadığı gibi bu ülkeyi rakip kamplara kaptırmanın eşiğindedir.
 
Doğrudan saldırıların nelere malolduğunu gören ABD yeni bir taktikle bölgede vekalet savaşları başlattı. Suriye bunun en açık örneğidir. Üç yılı aşkın süreden beri askeri, siyasal ve medya desteğini aralıksız sürdürmesine, bölgesel müttefiklerini seferber etmesine, en azgın terör örgütleri oluşturmasına rağmen istediği hedefe ulaşamamıştır.
 
ABD’nin can simidi olarak gördüğü son taktiği bölgede mezhep savaş çıkarmaktır. Ortadoğu İslam coğrafyasının yumuşak karnının mezhep ayrılığı olduğu ve mezhep fitnesine ne kadar müsait olduğunu Suriye iç savaşında gören Batı emperyalizmi, IŞİD’e karşı mücadele bahanesiyle bu silahı daha geniş boyutlarda kullanmayı planlamaktadır.
 
“Sünni Koalisyon” oluşturma söylemi öyle basit, rastgele bir ad koyma değildir. Batı emperyalizmi, İslam İnkılabının İran’da zafere ulaştığı ilk yıllardan beri bu taktiği açık ve gizli olarak denemekte ve Suudi rejimi gibi müttefikleriyle bu alanda çalışmaktaydı. Ancak bölgenin müslüman halklarının tepkisini dikkate alarak bu kadar apaçık bir şekilde dile getirmeye cesaret edemiyordu.
 
“Sünni Koalisyonu” Niçin?
 
Amaç terörist bir örgüte karşı durmaksa oluşturulacak koalisyonun mezhebine vurgulama yapmak da ne demek oluyor? Komünist Sovyetler’e karşı “Yeşil Kuşak” projesiyle yıllarca İslam ülkelerini kendi kampında/sultası altında tutan ABD, “ Sünni Koalisyon” projesini kime karşı kullanmayı amaçlıyor acaba? Yoksa düne kadar cihadcı olarak Suriye ve Irak’a sürdükleri El-Kaide türevi ve Vahabi inançlı IŞİD, En-Nusra, Ahrar’ur Şam ve öteki terör şebekeleri Sünnilikten mi çıktılar? Eğer Vahabilik, Sünnilikten ayrı tutuluyorsa Sünni Koalisyona’a Vahhabiliğin merkezi ve mürevvici Suudi rejimi nasıl üye yapılıyor?! Yoksa Suudiler son birkaç gündür Vahabilikten Sünniliğe mi geçtiler?
 
Öte yandan Suriye’de mevcut yönetime karşı ılımlı denilen örgütlerin destekleneceği de her münasebette dile getirilmektedir. “Sünni Koalisyonu”na sözde ılımlı örgütler de katılacaktır. Peki bu “Sünni Koalisyonu “ güçlerinin yarınlarda IŞİD ve En-Nusra terör çeteleri çizgisine gelmeyeceğini kim garanti edebilir. Tecrübe gösterdi ki ilkeleri olmayan, kabul edilebilir dini otoritelerden bağımsız örgütler işin başında masum taleplerle ortaya çıkarken zamanla en vahşi cinayetleri işleyebilmektedirler. Suriye’de ilk başlarda askeri ve güvenlik güçlerine karşı operasyonlar düzenlerken zamanla masum halka karşı nasıl katliam uyguladıkları herkesçe bilinmektedir.
 
IŞİD şimdi nerede konumlanmış bulunuyor ve hangi ülke halkına karşı katliamlarını sürdürüyor? Suriye ve Irak’ta. Oluşturulan koalisyona bu iki ülke temsilcileri katılıyor mu? Hayır . Peki oluşturulacak koalisyon hangi bölgeleri ve hangi ülke halkını bu teröristlerden kurtaracaktır?! Bu cani çetelerin hedef kitlesi Şiiler olduğuna göre ve şimdiye kadar binlerce Şiiyi katliama uğrattıkları ortadayken, IŞİD’le mücadele gücüne “Sünni Koalisyonu” adı verilmesi ne anlama geliyor?
 
Demek ki bu “Sünni Koalisyonu” ile başka amaçlar güdülmekte ve Direniş Cephe’sinin Şii üyelerine karşı yeni bir cephe oluşturulmak istenmektedir. Ayrı bir ifadeyle Irak ve Suriye üzerindeki menfur planlarını Sünnilik adına hayata geçirmeyi planlıyorlar. Bu planı uygularken kendi oluşturdukları IŞİD ve benzeri terör çetelerini feda edebilirler ve ABD-NATO planı da bunu göstermektedir.
 
Türkiye hükümetinin IŞİD’in de zayıflatılıp, manevra sahasının daraltılacağı (tamamen yok edileceği değil) bu projede yer almakta isteksiz davranmasının sebebi bu projenin gizli yanlarına terddütle bakmasından kaynaklanıyor. ABD’nin NATO üyesi müttefiklerini ve Sünni ülkeleri seferber ederek küresel rakiplerine karşı kendi sultasını korumak amacına ulaşmak istediği ortadayken Türkiye’nin bu savaşta kazancı ne olacaktır? Sünni dünyanın liderliği hayali, Suriye vekalet savaşında suya düştüğüne göre başka yeni hayallere kapılmaya değer mi? Bu işte “ Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var”.
 
Yeni nüfuz alanları kazanmak, bir yüzyıl önce ayrıldığımız haklarla yeniden kucaklaşmak, enerji kaynakları ve yolları üzerinde kontrol kurmak derken ülkenin parçalanmasıyla da karşılaşılabilir. Ve yine-en azından- kendi topraklarımızdan Suriye ve Irak’a girmelerine göz yumduğumuz, lojistik destek sağladığımız terör çetelerini iyi ve kötü diye ayrıdetmek, bazılarını düşman ilan edip bazılarını desteklemeye devam etmenin risklerine katlanmanın tehlikelerini göze almak gerekir.
 
Nitekim IŞİD terör çetelerince Kuzey Irak’ta binlerce masum insanın katledilmesini, yüzbinlercesinin yurtlarından göçe zorlanmasını sessizce seyrederken IŞİD’in Kuzey Irak Bölgesel Kürt yönetiminin merkezi Erbil’e yöneldiğinde hemen harekete geçmesi ABD’nin hangi planlar peşinde olduğunu göstermiyor mu?
 
ABD yeni yüzyılın başından beri bölge ülkeleri sınırlarını değiştirmeye, yeni ülkecikler oluşturmaya kararlı olduğunu defalarca dile getirmiş ve bu hedefini takip etmektedir. ABD’nin hedefi başta Irak ve Suriye olmak üzere bölge ülkelerini yeni parçalara bölmektir. BOP(Büyük Ortadoğu Projesi) veya Genişletilmiş BOP kapsamına Türkiye de girmektedir. Bu planın önemli yanlarından biri Büyük Kürdistan’ın oluşturulması ve Akdeniz’e açılmasını sağlamak olup Türkiye ile birlikte Kürt nüfus barındıran Irak, İran ve Suriye’yi de yakından ilgilendirmektedir.
 
Özetlersek dünya üzerinde oluşan yeni güç kutupları karşısında güç kaybına uğrayan ABD, rakiplerine karşı koyabilmek ve enerji deposu Ortadoğu ülkeleri üzerindeki sultasını sürdürebilmek amacıyla her türlü çılgınlığa başvurmaya hazırlanırken IŞİD’le mücadele ve “Sünni Koalisyonu” komplosuna başvurmaktadır. Dünya üzerinde her türlü terörizmin mucidi ve destekleyicisi ABD ve Batılı müttefiklerinden terörizme karşı mücadele beklemek safdillik olur.
 
http://caferider.com.tr/sunni-koalisyonunuyla-amaclanan-nedir-_h12636.html