11-08-2014 tarihinde eklendi
Araştırmacı-Yazar Hüsnü Mahalli:
Bu coğrafyada örgütlü terör felsefesini yerleştiren Siyonistler, IŞİD’e ve IŞİD ideolojisine gönül veren ruh hastalarına insanları evlerinden, köylerinden ve topraklarından kovma taktiklerini de öğrettiler.

 
 
 
 
Bu coğrafyada örgütlü terör felsefesini yerleştiren Siyonistler, IŞİD’e ve IŞİD ideolojisine gönül veren ruh hastalarına insanları evlerinden, köylerinden ve topraklarından kovma taktiklerini de öğrettiler.
  
 ABNA- Aralık 1917′de Osmanlı Ordusu Filistin’den çekildiğinde o topraklarda 650 bin Müslüman ve Hıristiyan Arap’a karşın 50 bin kadar Yahudi vardı. İngilizlerin Filistin’i işgal etmesi ile dünyanın dört bir yanından Siyonist Yahudiler akın akın bu topraklara gelmeye başladı ya da getirildi. Gelen Yahudiler İngilizlerin de desteği ile terör örgütleri kurarak Filistinlileri öldürüp göçe zorlamaya başladılar.
 
Argun, Haganah ve Stren en tehlikeli terör örgütleri idi.
 
Şamir, Ben Gorion ve Begin gibi bu örgütlerin üye ve liderleri daha sonra İsrail Devleti’ni kurup yönettiler.
 
Bu örgütlerin üyeleri de IŞİD’in Suriye ve Irak’ta uyguladığı yöntemlere benzer şekilde Filistin köylerini basıp insanların kafalarını kesiyor bazen de canlı gömüyorlardı. Cinayetlerinin propagandasını yaparak diğer köylerdeki Filistinlilerin kaçmasını sağlıyorlardı.
 
Yani bazı aptalların ‘Filistinliler evlerini satıp kaçtı’ palavrası doğru değil.
 
Çünkü 1947′de İsrail Devleti kurulduğunda ve uygulanan tüm baskı, tehdit, işkence ve öldürmelere rağmen Yahudilerin Filistin’deki tapulu malı %6 civarındaydı.
 
Dönelim esas konumuza.
 
Bu coğrafyada örgütlü terör felsefesini yerleştiren Siyonistler, IŞİD’e ve IŞİD ideolojisine gönül veren ruh hastalarına insanları evlerinden, köylerinden ve topraklarından kovma taktiklerini de öğrettiler.
 
Siyonist Yahudilerin terörü ve 1947′de kurulan İsrail Devleti’nin saldırıları sonucu 600 bin kadar Filistinli göçe zorlandı. Mısır, Ürdün, Lübnan ve Suriye’ye… Olağanüstü kötü ve zor koşullarda yaşamak zorunda bırakılan bu Filistinlilerin sayısı 12 milyonu geçti. Bugün artık dünyanın her yerinde Filistinliler evlerinden, köylerinden , dostlarından ve özet olarak vatanlarından uzak yaşıyorlar. Çoğunluğu çok zor durumda.
 
Tıpkı IŞİD tarafından evlerinden uzak yaşamak zorunda bırakılan milyonlar gibi.
 
Suriye ve Irak’ta .
 
Suriye dışına kaçan Suriyelilerin sayısı 4 milyonu geçti. İçeride ise kendi evinin dışında yaşayan 5 milyon insan var.
 
Irak’ta ise IŞİD’in Musul’a saldırısı sonrasında evlerinden kaçanların sayısı 2 milyona yaklaştı.
 
Irak işgali sırasında ve sonrasında yaşanan savaş ve terör ortamında üç milyon Iraklı göçe zorlanmıştı.
 
‘Siyonist Müslümanların (Selefi vahhabi ve destekçileri)’ problem olduğu Afganistan, Pakistan, Somali, Yemen, Libya ve daha birçok İslam ülkesinde milyonlarca insan evinden uzak; çadırlarda, barakalarda, berbat evlerde ve çok kötü koşullarda yaşıyorlar.
 
Elbette Siyonist Sırpların teröründen, Siyonist Ermenilerin katliamlarından, Siyonist Mynmar Devleti’nin soykırım politikalarından payını alan Müslüman Bosna, Karabağ ve Arakan insanlarını unutmamak gerekir.
 
Şimdi gelin her gün onlarca kez duyduğunuz ya da okuduğunuz kuru cümlelerin dışına çıkarak mültecilerin nasıl yaşadığını düşünelim.
 
Sıcak bir örnek olarak IŞİD’ten kaçanlar…
 
Çoğunluğu kadın ve çocuk olan yaklaşık iki milyon insan şu anda çadırlarda, barakalarda, terk edilmiş bina, okul ve evlerde ya da açık alanlarda kendi olanakları ile oluşturdukları gölgeliklerde yaşıyorlar.
 
Tabi buna yaşamak denirse!
 
Şimdi kendinizi 10 dakikalığına o insanların yerine koyun.
 
Özellikle kadınlar.
 
Normal koşullarda bile yaşamın tüm yükünü taşıyan kadınlar.
 
Bakmak zorunda oldukları 3-4 çocuk ve yaşlı anne -babaları .
 
Sıcaklık ortalama 45 derece.
 
Serinleme olanağı hiç yok çünkü elektrik ve su yok.
 
Başta tuvalet olmak üzere insani tüm ihtiyaçlarınızı çok zor koşullarda karşılayabilirsiniz.
 
Bazılarını da hiç.
 
Hijyen adına hiçbir şey yok. Tuvalete gider temizlenemezsiniz, adet döneminiz ise yıkanamazsınız, eşiniz ile bırakın birlikte olmayı el ele tutuşamazsınız.
 
Yeme ve içme olanakları çok kısıtlı.
 
Hastalanırsanız perişan olursunuz.
 
Korku ve tedirginlik yegane duygu.
 
Her an ruh hastası IŞİD’çiler gelir öldürebilir, kaçırıp tecavüz edebilir, cihat nikahı ile kendilerine eş alabilir ya da köle pazarlarında sizi satabilirler.
 
IŞİD’i IŞİD yapanlar, hâlâ ona terörist diyemeyenler ve IŞİD’e göbekten bağlı olanlar gelir sizi satın alıp kendilerine dördüncü eş yapabilir.
 
Tıpkı bölge ülkelerindeki Suriyeli göçmenlerin 14-15 yaşlarındaki kızlarını ya da genç yaşta dul kalan kadınlarını bin dolara satın alan Körfez’in yaşlı erkekleri gibi.
 
Hepsi aynı kafa.
 
Kafa kesenler ile kadınlara hayatı cehennem edenler.
 
Coğrafyamızda artık bunlar söz sahibi.
 
Çok yazık çok.
 
Ama kimin umurunda!
http://caferider.com.tr/arastirmaci-yazar-husnu-mahalli-_h12202.html