02-08-2014 tarihinde eklendi
Araştırmacı – Yazar Ali Bulaç gündemdeki olayları Yeni Asya’ya değerlendirdi. Bulaç, Filistin meselesi, Türkiye – İsrail ilişkiler,Şiilik-Sunnilik Müslüman dünyanın içinde bulunduğu olumsuz durumlar ile ilgili soruları cevapladı.İşte bu konularla ilgili sorulan sorulara verdiği cevaplar:

 
“250 milyon Şiî ile bir arada ve kardeşçe yaşamak zorundayız”
 
 
Araştırmacı – Yazar Ali Bulaç gündemdeki olayları Yeni Asya’ya değerlendirdi. Bulaç, Filistin meselesi, Türkiye – İsrail ilişkiler,Şiilik-Sunnilik Müslüman dünyanın içinde bulunduğu olumsuz durumlar ile ilgili soruları cevapladı.İşte bu konularla ilgili sorulan sorulara verdiği cevaplar:
  
 
 “Suriye’de iç savaşın ortaya çıkmasında Türkiye birinci derecede rol oynadı”
 
İsrail’in son günlerde hiçbir insanî kuralı tanımadan Filistin’i vurması ortada. Tablo vahim. Bu vahamete karşı Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerini rafa kaldırmaması, bunun için somut bir tavır takınmaması yadırgandı ve eleştirildi. Türkiye’nin bu ilişkilerini devam ettirmesindeki politik gerekçeler neler? 
 
Ben her devlet kendi milli çıkarını gözetir önermesini İslâmî bulmuyorum. Çünkü bizim millî çıkarımız Suriye’nin millî çıkarıyla çatışır ve o zaman Suriye’ye haksızlık yapabiliriz. Nitekim Suriye’de iç savaşın ortaya çıkmasında Türkiye birinci derecede rol oynadı. Neden? Çünkü Esed rejimini devirirse Suriye üzerinde Ortadoğu’da bir hâkimiyet elde edecekti. Plan buydu. Türkiye kendi millî çıkarını koruyayım derken Suriye’yi ateşin içine attı. Halbuki biz Müslümanların çıkarını düşünmek zorundayız. Ama başka din mensuplarına da haksızlık yapmadan, onlara zulmetmeden bunu yapmalıyız. Filistinli bir Müslümanın çıkarı bizim de çıkarımızdır. Şimdi Türkiye ve İsrail ilişkilerine gelecek olursak bir kere Türkiye İsrail’e karşı tavır alamaz. Türkiye’nin İsrail politikası son on üç senede şöyle şekillenmiştir: Gazze için ağla, İsrail’le iş tut. Bu “Hüseyin için ağla, Yezit ile iş birliği yap” politikası. Bu çok yanlış.
 
Bir kere gerçekçi olmak lâzım. Birincisi Türkiye bir NATO ülkesi. Avrupa Birliği üyelik sürecini takip ediyor ve ABD ile de müttefik. Bu üç sebepten dolayı İsrail’e karşı açıktan tavır alamaz. Ancak söylem üzerinde tavır alabilir. Fakat suyun altında ilişkiler gayet iyi gidiyor. Türkiye İsrail ilişkilerinin en iyi olduğu dönem bu on üç yıllık dönemi kapsıyor. Türk-İsrail ticaret ilişkileri en üst seviyede artarak devam ediyor, askeri ilişkiler devam ediyor, uçaklarımızın bakımını İsrail yapıyor, Kürt petrolünü ya Bakü Ceyhan ve yahut da Kürdistan Ceyhan üzerinden getiriyoruz İsrail’e satıyoruz. İsrail o petrolü kullanıyor ve başka üçüncü bir ülkeye satıyor. İsrail jetleri Türkiye’den giden petrolü kullanıyor. İsrail’in güvenliğini korumak amacıyla Malatya Kürecik’te bir radar sistemi kuruldu. Şu anda Gazze’den Filistin’e bir roket atıldığında bu roketin atıldığını Malatya’daki radar tespit ediyor ve anında İsrail’e bildiriliyor. Şimdi dikkat ederseniz İsrail’e olan ilişkilerimiz tıkırında işliyor. Her türlü ilişkimiz yolunda, ama diplomasi alanında kavgalı görünüyoruz. Bu yanlış bir politika. Bu şekilde İsrail’e karşı çıkılmaz. İsrail’e en büyük yardımı Türkiye yaptı. Nasıl yaptı? Türkiye, Suriye’de iç savaşı çıkarmak suretiyle. Çünkü Hizbullah ve Suriye Hamas’a yardım ediyorlardı. Hamas en büyük askerî gücünü Hizbullah ve Suriye’den alıyordu. Suriye iç savaşa girip eli kolu kırılınca Hamas’ın da kolu kanadı kırıldı.
 
Aslında Filistin meselesi beş noktada toplanıyor. Bunlar;
 
1- İsrail’in 1967 öncesi topraklarına dönmesi,
 
2- Filistinli mültecilerin kendi topraklarına dönmesi lâzım.
 
3- Yerleşimcilerin İsrail’e gelmesine son verilmesi. Dünyanın her tarafındaki Yahudilerin İsrail’e gelişlerinin durdurulması,
 
4- Kudüs’ün statüsü,
 
5- Mescid-i Aksanın korunması.
 
Bu beş sorun çözülmeden Filistin problemi çözülemez. Filistin meselesi sorunun anasıdır. Aslında bütün orta doğudaki sorunların temelinde Filistin var. Mevcut halde Türkiye tek başına Filistin’e yardım edemez. İsrail’e de hiçbir müeyyide uygulayamaz. Filistin meselesinin çözümü için İslâm Birliğinin kurulması lâzım. Öncelikle Türkiye, İran ve Mısır’ın işbirliği yapması lâzım. Eğer bu üç büyük devlet iş birliği yaparsa, birbirlerine karşı liderlik iddialarından vazgeçerlerse Allah’ın izniyle Filistin sorunu çözülür.
 
Bahsini ettiğiniz işbirliği için Türkiye ve İran’ın mezhep ve stratejik planları bir engel teşkil etmez mi? Sünnî Türkiye ile Şiî İran’ın bir uzlaşmaya varmaları nasıl mümkün? Sonuçta geçmişte olan şeyler ortada.
 
Tarih kader değildir. Eğer tarih belirleyici olsaydı hiçbir müşrik Müslüman olmazdı. Hatta müşrikler Peygamber Efendimize (asm) ‘‘Biz atalarımızdan böyle gördük’’ derlerdi. Yani tarihi refere ediyorlardı. Fakat ya sizin atalarınız akıl erdiremeyen kimseler idiyse diyor Kur’ân. Bence birbiriyle savaşan İran ve Osmanlılar akılsız kimselerdi. Büyük günaha girmişlerdi. Yavuz da günahkârdı, Şah İsmail de. Onların kavgası bir din kavgası değil, iktidar kavgasıydı. Yavuz diyor ki ‘‘Dünya iki padişaha dar gelir. Ya ben ya sen.” Neden? Allah’ın arzı geniş neyi paylaşmıyorsunuz? Burada Şah İsmail Şiîliği manipüle ediyor, Yavuz Sultan Selim de Sünniliği manipüle ediyor.
 
Hâlbuki Sünnîlik ve Şiîlik İslâm’ın mezhepleridir. Şiîler ve Sünnîler kardeş ve kardeşçe yaşamak zorundalar. İki yüz elli milyon Şiî var İslâm âleminde, biz bunları imha edemeyiz. Onlarla bir arada ve kardeşçe yaşamak zorundayız. Eğer biz devlet rekabeti açısından olaylara bakarsak kıyamete kadar Sünnîlerle Şiîler birbiriyle çatışacak ve kıyamete bu günah yüküyle gideceğiz. Türkiye ve İran’daki mezhepçilerin dışına çıkıp ümmetin birliğini korumak zorundayız. Şunun farkına varmamız gerekir ki hiçbir devlet tek başına bu bölgeye hâkim olamaz. Ne Türkiye ne İran ne de Suudi Arabistan. Hiçbir mezhep tek başına var olamaz ve diğer mezhepleri yok edemez.
 
Tek başına bir etnik grup var olamaz. Bütün bunların İslâm dairesi içinde tekrar bir araya gelmesi gerekli. O zaman biz İran da Fars milliyetçileri ile değil, ümmetçileri ile bir araya gelip bu birliği kurmamız gerek. Ben şuna inanıyorum ki Türkiye, İran ve Mısır bir araya gelmeden İslâm birliği kurulamayacak. Nasıl Avrupa birliğinin çekirdek üç ülkesi Almanya, Fransa ve İngiltere ise ve diğer bütün devletler bu üçünün bir araya gelmesinden sonra birliği kurdularsa, İslâm birliği de bu üç ülke tarafından kurulacaktır. Kaldı ki biz İran’la Kasr-ı Şirin’den beridir savaşmıyoruz. Sürekli bir sanal savaş var. 1639’dan beri biz İran’la düzgün sınırlar içinde yaşıyoruz. Diyorlar ki İran sürekli Müslümanlarla savaştı. İyi de Osmanlılar da Müslümanlarla savaştı.
http://caferider.com.tr/_h12097.html