20-07-2014 tarihinde eklendi
Nifakla savaş bir gerekliliktir


 Büyük İslam alimi şehit Murtaza Mutahhari bu konuyu ele alırken şunları söylüyor:

Savaş ve mücadelelerin en çetini nifakla savaşmak, münafıkla mücadele etmektir. Aptalları kullanan sinsi zekilerle savaşmaktır yani. Bu savaş, küfürle savaşmaktan daha zordur. Çünkü küfürle savaş, belirli bir akım veya kimseyle savaşmaktır. Nifakla savaşmaksa, gizli ve çehresi örtülü bir küfürle savaşmak demektir.

Nifakın iki yüzü, iki çehresi vardır: Bir yüzü Müslümanlıktır ve bu onun görünen çehresidir. Bir de görünmeyen asıl çehresi vardır ki küfür ve şeytanlıktan, hile ve sahtekârlıktan ibarettir. Bu ikinci yüzün anlaşılıp bilinmesi alelade insanlar ve avam kitleler için fevkalade zor, hatta kimi zaman imkânsızdır.

Nifaklarla girişilen mücadelelerin genellikle yenilgiyle sonuçlanmış olmasının nedeni de budur zaten. Zira avam halk kitlelerinin idrak ve anlayış kapasitesi ancak görünenle sınırlıdır. Halk kitleleri gizli-saklı şeyleri görememekte, gördüğü şeylerin batınına ve derinine inememektedir.

Müminlerin Emiri İmam Ali (a.s), Muhammed b. Ebu Bekir'e yazdığı bir mektupta şöyle demektedir:

Allah Resulü (s.a.a) bana şöyle buyurdu: "Ümmetim konusunda müminlerle müşriklerden yana bir endişem yoktur. Çünkü Allah Teala mümini imanı nedeniyle -günahtan- vazgeçtirir, müşriki de şirki nedeniyle hor kılar -ve onu bilip tanımanızı sağlar-. Sizin için tek endişem; yağlı dilli, münafık kalpli sinsilerdir; onlar sizin hoşlanacağınız şeyleri söyler, ama hoşlanmayacağınız -haram- şeyleri yaparlar."[1]

Görüldüğü gibi burada Resul-i Ekrem (s.a.a), münafıklar ve nifak konusunda Müslümanları uyarmakta ve bir tehlikenin haberini vermektedir. Zira ümmetin avam kesiminin oluşturduğu çoğunluk dış görünüşe bakarak hüküm vermekte ve neticede kolaylıkla yanılabilmektedir.[2]

Hatırlatılması gereken bir diğer nokta da cahillerle aptalların artması hâlinde ortamın münafıklar için elverişli o-lacağı ve cehaletin artmasının sadece nifak ortamına yarayacağıdır. Bu nedenledir ki cehalet, bilgisizlik ve ahmaklıkla mücadele etmek, aynı zamanda nifaka karşı da mücadele et-mek demektir. Çünkü ahmaklar, münafıkların oyuncağı olmaya daima elverişlidirler.

Binaenaleyh cehalet ve ahmaklıkla savaşmak, münafığı silahsızlandırmaktır; cahilin bilgilendirilip cehaletinin giderilmesi, münafığın kılıcının elinden alınması demektir.
 

[1]- Nehcü'l-Belâğa, 27. Mektup.

[2]- Bu nedenledir ki İslâm tarihi boyunca ne zaman bir ıslahatçı, halkın sosyal ve dinî durumunu ıslah edip düzeltmek amacıyla kıyam etmiş ve zalimlerle çıkarcıların menfaatini tehlikeye düşürmüşse, söz konusu zulüm ve çıkar çevreleri hemen renk değiştirip dindarlık kisvesine bürünmüş ve takvalı görünmeye çalışarak gerçek yüzlerini gizlemişlerdir.

Halifeler arasında israf ve ayyaşlıklarıyla meşhur olan ünlü Abbasî halifesi Memun er-Reşid, Alioğulları'nın (Aleviler) harekete geçip kıyama başladıklarını görünce, yamalı hırkayla halka görünmüş ve avamı bu dış görünüşle kandırabilmiştir. Nitekim ondan para-pul da almamış ve saraydan beslenmemiş olduğu hâlde Ebu Hanife el-İskafî adlı şair onun bu hâline övgüler dolusu şiirler yazmış ve bir şiirinde şöyle demişti:

İslâm yöneticileri arasında onca zenginliğine rağmen

Memun'dan daha sade kim var yaşayan?

Öylesine eski-püsküydü ki onun cübbesi

Soramadan edemediler: "Bu da nesi?"

Memun: "Şahların adı kalır ardından!" dedi

"Ne giydiğinin ne önemi var şimdi?"

Diğer halifeler de çeşitli şekillerde aynı yönteme başvurarak Kur'ân'ı mızraklara geçirme politikasıyla, bütün zahmetlerin boşa gitmesine ve kıyam hareketlerinin henüz başlamadan tükenmesine neden oldular. Bunun yegâne sebebi, sloganla gerçeği ayırt edemeyen avamın cehalet ve bilgisizliğidir. Bu da kıyam ve ıslah yolunu kendi yüzlerine kapatmalarına neden olmuştur. Gafletten uyandıklarında ise, ön hazırlıkların tümünün yok edildiğini görmüş ve işe baştan başlamaları gerektiğini anlamışlardır.

Hz. Ali'den (a.s) öğrenilmesi gereken çok önemli bir nokta da, bu tür mücadelelerin belli bir grup veya cemiyete mahsus olmadığıdır. Bilakis, Müslüman veya dindar görünümlü bir grubun, sömürücü ecnebilerin çıkarlarına elverişli girişimlerde bulundukları dönemlerde, söz konusu ecnebiler veya münafık güçler onları kalkan olarak kullanmış ve çirkin oyunlarına alet etmişlerdir. Bu nedenledir ki onlarla mücadeleye kalkışanın, öncelikle bu kalkanla mücadele etmesi ve kalkanı ortadan kaldırması kaçınılmazdır.

Bu arada Muaviye'nin, Haricîleri tahrik ettiği ve ayaklanmaya kışkırttığı da gözden kaçmamalıdır. Muaviye ve Eş'as b. Kays gibileri o günlerde anarşik konularda Haricîleri kullanmış, muhalefeti körüklemiş ve kışkırtmışlardır.

Haricîler hadisesi, her şeyden önce bu aptal ve yoz kalkanların ortadan kaldırılması gerektiğini, aksi takdirde düşmanın kalbine ulaşılamayacağını öğretmektedir. Nitekim İmam Ali (a.s) de ha-kemlik komplosundan sonra önce Haricîlerin üzerine yürüyüp onları ortadan kaldırmış, onların işini bitirdikten sonra tekrar Muaviye'nin üzerine yürümüştür.

http://caferider.com.tr/nifakla-savas-bir-gerekliliktir_h12049.html