18-07-2014 tarihinde eklendi
Kabe'de Viladet, Mihrapta Şehadet
Hz. Ali (as) şehadet yıldönümünde anılıyor

  Resulullah (s.a.a.), Ansar halkına hitaben şöyle buyurdu:

      Ey Ansar, ona tutunduğunuz müddetçe benden sonra asla sapmayacağınız bir şeyi sizlere tavsiye edeyim mi? Dediler ki : Evet ey Resulullah Bunun üzerine Resulullah (s.a.a.) onlara hitaben şöyle buyurdu :

   Bu, Ali'dir, beni sevdiğiniz gibi onu seviniz ve bana ikramda bulunduğunuz gibi ona ikramda bulununuz. Size söylediklerimi Cebrail vasıtasıyla Allah bana emretti.

     (İbn-i Ebil Hadit'in Şerh-u Nehc'ül Belağa c.9, s.170 / Ebu Naim'in Hilyet'ül Evliya c.1, s.63 / el-Heysemi'nin Mecma'üz Zevaid c.9, s.132 / el-Künci eş-Şafii'nin Kifayet üt-Talip s.210 / el-Kunduzi el-Hanefi'nin Yenabi'ül Mevedde s.313 /el-Müttaki el-Hindi'nin Kenz'ul Ummal c.15, s.126 / Riyad'ul Nadara c.2, s.233 / el-Hamvini'nin Feraid es-Simtayn c.1, s.197 / İbn-i  Ebi Talha'nın Metalib üs-Süül c.1, s.610)

      Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurdu :

     Her kim benim gibi yaşamayı, benim gibi ölmeyi ve Allah’ın bana vadettiği ebedi cennette olmayı isterse Hz.Ali'nin velayetini kabul etsin, çünkü Ali, sizleri hidayetten çıkarmaz ve sapıklığa sürüklemez

     (el-Hakim Nişaburi'nin Müstedrek es-Sahihayn c.3, s.139, Ha-dis no : 4642 / Ebu Naim'in Hilyet'ül Evliya c.4, s.350 / el-Müttaki el-Hindi'nin Kenz'ul Ummal c.11, s.611 Hadis no: 32959 ve Muntahab'ul Kenz c.5, s.32 / Tabarani'nin Mucem el-Kebir c.5, s.194 Hadis no:5067 / el-Heysemi'nin Mecma'üz Zevaid c.9, s.108 / İbn-i Asakir'in Tarih-i Dimaşk c.2, s.98 / el-Hamvi-ni'nin Feraid es-Simtayn c.1, s.55)

       Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurdu :

       Bana iman edip beni doğrulayana Ali bin Ebi Talip'in velayetini tavsiye ederim. Kim onu veli edinirse beni veli edinmiş olur, beni veli edinen de Allah’ı veli edinmiş olur, onu seven beni sevmiştir,  beni seven de Allah’ı sevmiştir, onu buğzeden beni buğzetmiştir, beni buğzeden de Allah’ı buğzetmiştir

      (İbn-i Asakir'in Tarih-i Dimaşk c.2, s.93 / Menakıb-ı Meğazeli s.230 / el-Müttaki el-Hindi'nin Muntahab'ul Kenz c.5, s.32 / el-Hamvini'nin Feraid es-Simtayn c.1, s.291 / el-Heysemi'nin Mecma'üz Zevaid c. 9, s.108)

       Ashabın büyüklerinden Selman-ı Farisi'ye Hz.Ali ve Hz. Fatıma'yı sordular,  kendisi dedi ki : Resulullah (s.a.a.)'ın şöyle buyurduğunu kendim duydum :

      Sizlere Ali bin Ebi Talip'i tavsiye ederim, kendisi sizin önderinizdir ki onu seviniz, sizin büyüğünüzdür ki ona tabi olunuz, sizin bilgininizdir ki ona ikramda bulununuz, kendisi sizleri cennete götürendir ki ona saygılı olunuz, Ali, sizleri davet ederse icabet ediniz, sizlere emir verirse ona uyun, beni sevdiğiniz gibi onu seviniz, bana ikramda bulunduğunuz gibi ona ikramda bulununuz. Ben sizlere Ali hakkında ancak Allah’ın bana emretmiş olduğunu söyledim.       

     (Menakıb-ı Hüvarezmi s.226)

      Hz.Ali 'nin ashabından  Zeyd bin Suhan, Cemel Savaşında vurulup düştüğünde onun yanına Hz.Ali  gelip onu över. Bunun üzerine Zeyd başını kaldırıp şöyle dedi :

      Sen benim önderimsin. Allah’ın rahmeti üzerine olsun, Allah’a yemin olsun ki  seni her zaman Allah’ın yolunda bilgili ve onun ayetlerinden haberdar biliriz. Ben senin safında düşmanlarına karşı cehaletimden dolayı savaşmadım. Ben Hüzeyfe el-Yemani'den duydum, o da Resulullah’tan  şöyle  buyurduğunu nakletti :

      Ali iyi insanların emiri ve kötü insanları öldürendir, her kim Ali'ye yardım ederse kendisi yardım görecektir  ve her kim onu hor görürse kendisi de horlanacaktır. Hak Ali'yle beraberdir, bundan dolayı her  zaman onunla beraber olun'

      (Menakıb-ı Hüvarezmi s. 111)

      Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurdu :

      Her kim Adem'e ve ilmine, Şis'e ve hilmine, İdris'e ve re’fetine, Nuh'a ve davetine, İbrahim'e ve cömertliğine, Musa'ya ve selabetine, Davud'a ve hilafetine, İsa'ya ve ibadetine, Zekeriya'ya ve şahadetine, Yahya'ya ve ismetine bakmayı istiyorsa Ali'ye baksın. Çünkü Ali bir ayna gibi onları aksettirmiştir.

      (Ahmet Bican'ın Envar'ül Aşıkin c.1, s.458-459)

       Abdullah bin Abbas'tan naklen, Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurdu :

      Her kim hilminden dolayı İbrahim'e, hikmetinden dolayı Nuh'a ve cemalinden dolayı Yusuf'a bakmayı istiyorsa Ali bin Ebi Talip'e baksın

      (Tabari'nin Zehair'ul Ukba s.94 ve Riyad'ul Nadara c.2,s.218)


İmâm Ali, Resulullah'ın İlim Kapısı

- Resulullah (s.a.a): "Ali, benim ilmimin kapısıdır."[1]

- Resulullah (s.a.a): "Ben, öğrendiğim her şeyi, mutlaka Ali'ye de öğrettim; o, benim ilim şehrimin kapısıdır."[2]

- Ebûzer-i Gıfârî Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmiştir; buyurdu: "Ali, benim ilmimin kapısı ve ümmetime açıklayandır…"[3]

- İbn Abbâs Resulullah'tan (s.a.a) şöyle nakletmiştir; buyurdu:

"Rabb'imin huzuruna vardığımda, benimle konuştu ve münâcât etti; ben de öğrendiğim her şeyi Ali'ye öğrettim; o, benim ilmimin kapısıdır."[4]

- Resulullah (s.a.a): "Ben, bildiğim her şeyi Ali'ye de öğrettim; o, benim ilim şehrimin kapısıdır."[5]

- Hz. Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir; Resulullah (s.a.a), Hayber fethedildiğinde bana buyurdu ki:

"Sen, benim ilmimin kapısısın; senin evlatların, benim evlatlarımdır; senin etin, benim etimdir ve senin kanın, benim kanımdır."[6]
 
[1]- İhkâkü'l-Hak, c.15, s.566, El-Mürâciât, s.153.
[2]- İhkâkü'l-Hak, c.5, s.501, Et-Terâif, s.77 (az farkla).
[3]- İhkâkü'l-Hak, c.7, s.213, Yenâbîü'l-Mevedde (Kundûzi-i Hanefi), s.235.
[4]- İhkâkü'l-Hak, c.6, s.461, Et-Terâif, s.77 (az farkla).
[5]- İhkâkü'l-Hak, c.5, s.501.
[6]- İhkâkü'l-Hak, c.6, s.448.

Kitab'ın İlmi, İmâm Ali'nin Yanındadır

- Fuzayl b. Yesâr, İmâm Muhammed Bâkır'dan (a.s) Kur'ân'da geçen "…Bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)" [1] cümlesinin tefsirinde şöyle nakletmiştir; buyurdu:

"Bu âyet Ali (a.s) hakkında nazil olmuştur. O, Resulul-lah'tan (s.a.a) sonra bu ümmetin âlimidir."[2]

- Yine İmâm Bâkır'dan (a.s) "O kâfirler: "Sen Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber değilsin" diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)" âyetinin tefsirinde şöyle nakledilmiştir: "Kitap ilminin sahibi Ali'dir (a.s)."[3]

- Câbir de aynı âyetin tefsirinde İmâm Muhammed Bâkır'dan (a.s) şöyle nakletmiştir:

"O (kitap ilmine sahip olan kimse), Ali b. Ebî Tâ-lib'dir."[4]

- Ebû Basîr'den şöyle rivâyet edilmiştir: "İmâm Cafer-i Sâdık'a (a.s) "De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter, bir de yanında kitap ilmi bulunan (yeter)" âyetindeki "yanında kitap ilmi bulunan" kimse hakkında "Acaba o, Ali b. Ebî Tâlib (a.s) midir?" diye sorduğumda, "O'ndan başka kim olabilir ki?" diye cevap verdi."[5]
 
[1]- Ra'd, 43.
[2]- Tefsîrü'l-Ayyâşî, c.2, s.221.
[3]- Bihârü'l-Envâr, c.35, s.430.
[4]- Besâirü'd-Derecât, s.213.
[5]- Bihârü'l-Envâr, c.35, s.431.
 
 
(Hz. Ali aleyhisselam’ın, lânetli İbn-i Mülcem’in eliyle yaralandıktan sonra, vefatlarından önce, İmam Hasan ve İmam Hüseyin aleyhimesselâm’a vasiyetleri:)


"İkinize de Allah'tan çekinmeyi, dünya sizi arasa, istese bile onu aramamayı, istememeyi vasiyet ederim. Ona ait bir şeyi elde edemediğiniz, elinizdekini yitirdiğiniz için de hayıflanmayın. Gerçeği söyleyin; ahiret mükâfatı için çalışın; zalime düşman olun, mazluma yardımcı kesilin.

İkinize, bütün evlâdıma, ehlibeytime ve bu yazım kime ulaşırsa ona, Allah'tan çekinmeyi, işlerinizi düzene koymayı, aranızı uzlaştırmayı vasiyet ederim. Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, ceddinizden duydum, derdi ki: "İki kişinin arasını bulmak, bütün (nâfile-sünnet) namazlardan, oruçlardan üstündür."

Allah için, Allah için yetimleri koruyun, bazı kere aç, bazı kere tok bırakmayın onları; size tapşırılan haklarını yitirmeyin onların. Allah için komşularınızı görün, gözetin; bu, Peygamberinizin vasiyetidir; komşular hakkında öylesine tavsiyede bulundu ki onlar da mîrâsa girecekler sandık. Allah için, Allah için Kur'ân'a riayet edin; onunla amel etmekte başkaları sizi geçmesin. Allah için, Allah için namazı bırakmayın; çünkü o, dininizin direğidir. Allah için, Allah için Rabbinizin evini ziyareti, haccetmeyi bırakmayın; siz hayatta bulundukça boşlamayın o evi; çünkü o ev, terk edilirse mühlet bile verilmez sizlere; azap gelir çatar. Allah için, Allah için mallarınızla, canlarınızla, dillerinizle Allah yolunda savaşın. Birbirinizi dolaşmanızı görüp gözetmenizi, birbirinizin ihtiyacını gidermenizi, birbirinizden yüz çevirmemenizi, birbirinizden ayrılmamanızı vasiyet ediyorum. İyiliği buyurmayı, kötülükten nehyetmeyi bırakmayın; sonra kötüleriniz başınıza geçer; sonra da duâ edersiniz, icabet edilmez size.

Ey Abdülmuttalib oğulları, Emir'ül-Müminin katledildi deyip Müslümanların kanlarına girmenizi, öç almaya kalkmanızı istemem, sakının bundan. Benim için yalnız beni öldüreni öldürün. Bekleyin hele, onun şu vuruşundan ölürsem, onun bana bir tek vuruşuna karşı siz de ona bir kere vurun; şurasını, burasını keserek eziyete kalkışmayın; çünkü ben, Allah'ın salâtı ona ve soyuna olsun, Rasulullah'tan duydum, derdi ki:

"Sakının eziyetten, işkenceden, öldüreceğiniz kuduz köpek bile olsa."[1]

[1] -Nehc-ül Belağa, Mektup: 47.

http://caferider.com.tr/kabe-de-viladet-mihrapta-sehadet_h12039.html