03-07-2014 tarihinde eklendi
Umman Müftüsü "Tekfircilik" anlayışına sert çıktı
Tekfircilik, İslam'ın kalbine sokulan zehirli bir hançerdir

Vehabi-Selefi Tekfirci grupların İslam dünyasında yarattığı dehşette yönelik tepki ve endişeler sürürken, Umman Genel Müftüsü Ahmet bin Hamd El-Halili de kendisine yöneltilen konuyla ilgili sorulara şu yanıtları verdi:

 Sual : Zamanımızda tekfirin sınırları nedir? İslami mezheplerden birinin hükümleriyle amel eden veya Eş’ari akidesine tabi olan kimse kâfir sayabilir mi? Aynı şekilde acaba hakiki sufi tarikatlarının dervişlerini tekfir etmek caiz midir?

El- Halili: Tekfir – Müslüman birini İslam ümmetinden ayırmak ve İslam inancı sınırlarından dışarı çıkarmak anlamıyla – son derece zordur. Takva sahibi olup Allah’tan korkan kimse böyle bir şeye kalkışmaz. Bu amel – tekfir – İslam ümmetini birbirinden ayıran, varlıklarını sağlam kılan itikat ilişkisini parçalayıp ümmetin zayıflatılmasına, insanoğlunun vakarını elden vermesine ve diğer milletler nezdinde itibarını yitirmesine neden olan en önemli sebeptir.

Yukarıda da belirtildiği üzere hiçbir Müslüman mezhebi düşüncesi, ameli ve tabi olduğu fıkhından dolayı dinin gereklerinden birini inkâr etmediği sürece İslam inancının dışına çıkarılamaz. Tevhit ehli ile teoride ve pratikte Allah’a ve peygamberine inananlara karşı davranıldığı gibi bütün Müslümanların hem yaşamda ve hem de öldükten sonra bu kimselere de aynı şekilde davranılmalıdır.

Sual: İslam’a göre kimler gerçek müftü sayılmaktadır? Fetva makamına oturacak ve halkın İslam şeriatına uyma ve bunu anlamasında halka yol gösterme işini üstlenecek kimsede olması gereken şartlar nelerdir?

EL Halili: Bu işlerde ehliyet sahibi olmayan kimselerin fetva verme hakları yoktur. Zira bu kimseler ilimden ziyade cehalete yakın ve görenden ziyade köre benzerler. İçtihat ehliyeti olmayan kimseler şeytanın şerrinden korunmuş değillerdir. Bu kimselerin bilgileri olmaksızın bir şeyler söylemeleri imkân dâhilindedir ki bu da kötü münkerdir. Allah Teâlâ şeytan hakkında şöyle buyurmaktadır:

إِنَّمَا يَأْمُرُكُمْ بِالسُّوءِ وَالْفَحْشَاء وَأَن تَقُولُواْ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ

“O size ancak kötülüğü, çirkini ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.”[1]

Allah Teâlâ ilim olmaksızın fetva vermeyi şirk bilmiş ve şöyle buyurmuştur:

قُلْ إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّيَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالإِثْمَ وَالْبَغْيَ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَأَن تُشْرِكُواْ بِاللّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَأَن تَقُولُواْ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ

“De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi, Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.”[2]

Allah Teâlâ’nın ilim olmaksızın söylediğimizi kendisine nispet vermekten ve açık görüşlü olmaksızın fetva vermekten sakındırmış olması yeterlidir. Başarı Allah’tandır.

http://caferider.com.tr/umman--muftusu---tekfircilik--anlayisina-sert-cikti-_h11927.html