09-05-2014 tarihinde eklendi
İmam Muhammed Taki (as)


 İmam Muhammed Taki (as) Kimdir?


Ehl-i Beyt İmamlarının sekizincincisi olan  Hz. İmam Rıza'nın (a.s) ömründen 40 küsur yıl geçiyordu. Ama henüz İmam'ın evladı yoktu. Bu mesele Şiileri endişelendiriyordu. Çünkü Peygamber (s.a.a) ve İmamlar' dan (a.s) nakledilen rivayetlere göre, dokuzuncu İmam sekizinci İmam'ın oğlu olacaktı. Bu yüzden, Allah-u Teala'nın İmam Rıza'ya (a.s) bir erkek çocuk bağışlamasının çetin bir bekleyişi içindeydiler, hatta bazen İmam'ın huzuruna gidiyorlar ve Allah-u Teala'nın kendisine bir erkek çocuk lütfetmesi için dua etmesini istiyorlardı ve İmam (a.s) onlara teselli veriyor ve şöyle buyuruyorlardı: "Allah-u Teala bana öyle bir oğul verecek ki, benim varisim ve benden sonraki İmam olacaktır."[1] Nihayet H.K. 195. yılı Recep ayının onunda İmam Muhammed Takî (a.s) dünyaya geldi.[2] O Hazretin akı "Muhammed" ve künyesi "Ebu Cafer" ve en meşhur lakabları "Takî" ve "Cevad" dır. İmam'ın doğumu Şia toplumu için sevindirici ve onları iman ve inançlarının sağlamlaşmasına sebep olmuştu. Çünkü İmam'ın doğumunun gecikmesi, bazı şiilerin şüpheye düşmelerine yol açabilirdi. Bu şüpheler İmam'ın doğumuyla yok oldu.

İmam Cevad'ın (a.s) annesinin adı" "Sebike"dir ve İmam Rıza (a.s) bu hanıma "Heyzaran" adını vermişti. Bu hanım Resulullah'ın (s.a.a) eşi "Mariyet'ul Kıpti"nin[3] aşiretinden ve ahlak açısından kendi asrının en üstün kadınlarındandı. Peygamber (s.a.a) bir rivayetinde onu "Hayret'ul-İma'" yani cariyelerin en üstünü diye adlandırmıştır.[4] ve İmam Musa b. Cafer (a.s) yıllar önce bu hanımın İmam Rıza'nın (a.s) evine geleceğini ve bazı özelliklerini bildirmiş ve ashaplarından "Yezid b. Selit" vasıtasıyla ona selam göndermişlerdir.[5] İmam Rıza (a.s)'ın kız kardeşi "Hakime" der ki: "İmam Muhammed Takî (a.s)'ın doğumunda kardeşim benden "Heyzeran"ın yanında olmamı istedi. Bebek, doğumunun üçüncü gününde gözlerini semaya doğru açtı, sağa ve sola baktı ve dedi: "Eşhedu en lâ ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammed'en Resulullah" Ben böyle şaşırtıcı bir olayı görünce korkarak kalktım, kardeşimin huzuruna gittim ve gördüğüm şeyleri arzettim.

Bunun üzerine İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Bundan sonra Ondan göreceğiniz hayret verici olaylar, şimdiye kadar gördüklerinizden daha fazla olacaktır."[6]" Ebu Yahya San'ani" diyor ki: "İmam Rıza'nın (a.s) huzurundaydım, küçük bir bebek olam İmam Cevad'ı (a.s) O'nun yanına getirdiler, İmam (a.s): "Bu öyle bit mevlud (çocuk) ki O'ndan daha kutlusu Şia için dünyaya gelmemiştir."[7]İmam (a.s)'ın böyle buyurmasının sebebi önceden değindiğimiz konulardan dolayı olabilir. Çünkü Şiiler İmam Rıza'nın (a.s) yerine geçecek kimse yok diye endişeleniyorlardı. İmam Cevad'ın doğumu bu endişeyi giderdi ve onları şüpheye düşmekten kurtardı. Nevfeli diyor ki: İmam Rıza (a.s) Horasan'a yolculuğa çıktığı zaman O'na: "Bana bir emir ve buyruğunuz var mı?" dedim. İmam (a.s): "Benden sonra evladım "Muhammed"e uy. Çünkü ben geri dönmeyeceğim bir yolculuğa çıkıyorum."[8] buyurdular. İmam Rıza (a.s)ın katibi olan Muhammed b. Ebi İbâd şöyle der: "İmam (a.s), oğlu Muhammed'i künyesiyle anardı ve İmam Cevad'dan (a.s) mektup geldiği zaman: "Ebu Cafer (a.s) yazmıştır..." buyuruyordu.

İmam Rıza (a.s)'ın emriyle Ebu Cafer'e (a.s) mektup yazdığım zaman, O'na saygı ve ihtiramla hitap ederdi. İmam Cevad'dan (a.s) gelen mektuplar fevkalade güzel ve fasihti." Yine Muhammed b. Ebi İbad, İmam Rıza'dan (a.s) şöyle buyurduğunu duydum der: "Benden sonra Ebu Cafer benim vasim ve ailem arasında vekilim olacaktır"[9]Muammer b. Hellad söyler ki, İmam Rıza (a.s) kendisine bir meseleyi sorduklarında şöyle buyurdu: "Bu meseleyi benden duymaya ne gerek var? Ben zaten Ebu Cafer'i kendi yerime tayin etmişim, O benim vasimdir. Biz öyle bir aileyiz ki, evlatlarımız –hakikat, maarif ve ilimleri- tamamıyla babalarından miras alırlar."[10] (Yani ilim ve imamet makamı bütünüyle önceki İmam'dan sonraki İmama geçer; onların diğer evlatlarına geçmez).Hayrani, babasından şöyle nakleder: Horasan'da İmam Rıza'nın (a.s) yanında idim.

Birisi O Hazretten; "Eğer başınıza bir şey gelecek olursa –sizden sonra kime müracaat etmemiz gerekir?" diye sordu. İmam (a.s); "Oğlum Ebu Cafer'e" buyurdular. İmam Rıza (a.s) soruyu soran şahısın İmam Cevad (a.s)'ın yaşını yeterli görmediğini ve bir çocuğun imamet gibi bir görevi nasıl üstlenebileceğine akıl erdiremediğini görünce şöyle buyurdular: "Allah-u Teala Hz. İsa (a.s)'ı nebi ve resul seçtiğinde, Hz. İsa (a.s) yaşça Ebu Cafer'den daha küçüktü."[11]Abdullah b. Cafer der ki: "Safvan b. Yahya ile birlikte İmam Rıza'nın (a.s) huzuruna gittik, o zaman üç yaşlarında olan İmam Cevad (a.s) da oradaydı. İmam'dan; "Eğer başınıza bir olay gelecek olursa vasiniz kimdir?" diye sorduk." İmam (a.s) Ebu Cafer'i (a.s) göstererek: "Bu oğlumdur" dediler. Biz, "Bu yaşta mı?!" diye hayretle sorduk. İmam: "Evet bu yaşta; Allah-u Teala (c.c.) İsa (a.s)'ı kendine hüccet seçtiğinde üç yaşında dahi değildi."[12] buyurdular.
_________________
Kaynaklar:
[1] - Bihar, c.50, s.15 ve Uyun'ul-Mucizat, s.107
[2] - Başka bir rivayete göre, Ramazan ayında doümuştur.
[3] - Mariye, Kıptî idi; Müslüman olup Resulullah'la (s.a.a) evlenmiş, Resulullah'ın İbrahim adlı çocuğunu dünyaya getirmiştir.
[4] - Kâfî, c.2, s.323
[5] - a.g.e, s.315
[6] - Menâkıb, c.4, s.394
[7] - Envar'ul-Behiyye, s.125 ve Kâfî, c.1, s.321 ve İrşad-ı Mufid, s.299[8] - Uyun-u Ahbar'ir-Rıza, c.2, s.216
[9] - a.g.e, c.2, s.240
[10] - Kâfî, c.1, s.321
[11] - Kâfî, c.1, s.322
[12] - Kifayet'ul-Asar, s.324; Bihar, c.50, s.35 (Bu rivayetin son cümlesi meâlen nakledilmiştir)

İmamın Huzurunda Yetişen Talabeleri

İmamlarımız da (a.s) Peygamber Efendimiz (s.a.a) gibi halkın eğitim ve öğretimi için çaba harcıyorlardı. Dikkat edilmesi gerekir ki, onların işi eğitim müesseseleriyle kıyaslanamaz. Eğitim müesseselerinin eğitim ve öğretimi için belli bir vakitleri vardır, o vaktin dışında tatildirler ve hizmet etmezler. Ama masum İmamlar (a.s), her zaman halkı eğitmeye ve kılavuzluğa hazırdılar, onların hareketleri, sözleri, dostlukları ve hatta günlük yaşantılarının her köşesi, onlarla temasta olanlar için dersti. Onlarla oturup kalkan herkes istediği zaman onların ahlak ve ilimlerinden faydalanabilirdi. Onlara istedikleri kadar soru sorup cevap alabilirlerdi. Her sıkıntılarında onlara uğrayıp gereken yardımı görürlerdi.Böyle bir medresenin, Peygamber ve İmamlar'ın (a.s) mektebinden başka hiçbir zaman ve hiç bir yerde olmadığı besbellidir. Böyle özelliği ve faydası olan bir mektebin ne kadar cezp edici ve çekici olduğu malumdur.

Bunun için Emevi ve Abbasi halifeleri, halkın bu özellikleri tanıdığında İlahî lider ve hak İmamların (a.s) etrafına toplanacaklarını ve o zaman kendi hükümetlerinin de tehlikeye düşeceğini bildiklerinden dolayı ellerinden geldiğince onların, İslam'ın hakiki liderleriyle serbestçe temasta bulunmalarını önlemeğe çalışıyorlardı. Yalnız birkaç yıl, İmam Bakır'ın (a.s) zamanında insanca davranan Ömer b. Abdulaziz hükümetinin iş başında olmasından dolayı ve İmam Sadık'ın (a.s) zamanında Emevi hükümetinin yıkılmağa başladığı ve Abbasi hükümetinin ise henüz güçlenmediği için, halk o iki İmam'dan (a.s) serbestçe yararlanabildiler. Bu yüzden İmam Sadık'ın (a.s) öğrenci ve ravilerinin sayısının dört bine ulaştığını görmekteyiz. Ama diğer dönemlerde İmamlardan bazılarının öğrenci ve ravilerinin sayısı pek azdı. Örneğin İmam Cevad'ın ravi ve öğrencileri yaklaşık yüz on kişi idi.[1] Bunun kendisi, İmam Cevad'ın (a.s) zamanında halkın o Hazret ile temasının ne kadar sınırlı olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte bu sınırlı kişilerin arasında büyük şahsiyetler vardı. Örnek olarak onlardan bazılarına değiniyoruz:

Ali b. Mehziyar (r.a)

Ali b. Mehziyar, İmam Cevad'ın (a.s) dost ve vekillerindendi. İmam Rıza ve İmam Hadi'nin (a.s) ashabından da sayılıyor. Çok ibadet ettiğinden ve uzun secdelerinden dolayı alnı sertleşmiş ve kabuk bağlamıştı. Şafak vakti, secdeye koyulup bin mü'mine dua etmedikçe başını secdeden kaldırmıyordu. Allah-u Teala'dan kendisi için istediği şeyi onlar için de istiyordu. Ali b. Mehziyar (r.a) Ahvaz'da yaşıyordu, otuzdan fazla kitap yazmıştır,[2] iman ve amel derecesinde öyle bir makama ulaşmıştır ki, İmam Cevad (a.s) onu takdir etmek için yazdığı mektupta şöyle buyuruyor: "Bismillahirrahmanirrahim. Ey Ali! Allah sana iyi mükafat bağışlasın, seni cennette sakin kılsın ve iki dünyanın rezilliğinden korusun ve ahirette bizimle haşr eylesin. Ey Ali! Ben, seni hayırseverlik, itaat, saygı, hizmet ve sana farz olan şeyi yapmak hususunda imtihan ettim ve hiç kimseyi senin gibi bulmadığımı söylersem bu konuda doğru söylediğimi umarım (yalan söylememişim). Allah Firdevs cennetlerini senin mükâfatın kılsın. Senin makamın yine senin, sıcak ve soğuktaki, gece ve gündüzdeki hizmetlerin de Ben'den saklı değil. Allah'tan, kıyamet günü bütün milletin toplandığı zaman seni, başkalarının imreneceği özel rahmetine mahsus kılmasını niyaz ederim. "Şüphesiz Allah duayı işitendir."[3]

Ahmed b. Muhammed b. Ebi Nasr-i Bezenti (r.a)

Ahmed Kufe'li olup, İmam Rıza ve İmam Cevad'ın (a.s) ashabındandı. O iki İmam (a.s)'ın yanında özel bir yeri vardı. Başta "el-Cami" olmak üzere birçok kitap yazmıştır. Onun büyük bir âlim olduğunu bütün Şia âlimleri kabul eder ve güvenilirliğine inanırlar.[4] Bu değerli şahıs, diğer üç kişiyle İmam Rıza'nın (a.s) huzuruna giden ve İmam'ın da ona özel bir saygı ve sevgi gösterdiği kimsedir.[5]

Zekeriyya b. Adem (r.a)

Zekeriyya, Kum ahalisindendi, şimdi de mezarı Kum şehrinde Şeyhan mezarlığında belli ve meşhurdur. İmam Rıza ve İmam Cevad (a.s)'ın çok yakın yaranlarından sayılıyordu. İmam Cevad'ın (a.s) huzuruna gittiğinde, İmam (a.s) gecenin evvelinden sabaha kadar yalnız bir yerde onunla sohbet etmiştir.[6] Ve yine; "Benim yolum uzak, her zaman huzurunuza gelemiyorum, maarif ve dinimin hükümlerini kimden öğreneyim?" diye soran bir kişiye, İmam (a.s): "Din ve dünya işlerinde güvenilir biri olan Zekeriyya b. Adem'den öğren" buyurdular.[7]

Muhammed b. İsmail b. Bezî' (r.a)

Muhammed b. İsmail, İmam Kazım, İmam Rıza ve İmam Cevad'ın (a.s) ashabından ve Şiaların yanında güvenilir kimselerden sayılırdı. Salih, dürüst ve ibadet ehli biriydi. Bir takım kitaplar da yazmıştır. Aynı zamanda Abbasilerin sarayında da çalışıyordu.[8] Bu konuda İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala'nın, zalimlerin sarayında bazı kulları vardır ki, onların vasıtasıyla kendi delilini aşikâr eder, dostlarını, zalimlerin zulmünden korumak ve Müslümanların işlerini ıslah etmek için onlara şehirlerde kudret verir. Onlar, hadise ve tehlikelerde iman ehli'nin sığınakları olurlar ve bizim şialarımızdan zorluğa düşen ve muhtaç olanlar, onlara koşar, onlardan zorluk ve ihtiyaçlarının giderilmesinin isterler. Böyle kişiler vasıtasıyla Allah-u Teala mü'minlere zalimlerin korkusundan güven bağışlar. Onlar hakiki mü'minler ve Allah-u Teala'nın yeryüzündeki emin kullarıdırlar. Mahşer onların nuruyla nurludur. Vallahi, cennet onlar için ve onlar da cennet için yaratılmışlardır; mübarekleri olsun." İmam (a.s) sonra bunu da sözlerine eklediler: "Sizlerden her kim isterse bu makamlara nail olabilir." Muhammed b. İsmail; "Kurban olayım, nasıl bu makamlara erişebilir?" dediğinde, İmam(a.s): "Zalimlerle görünüp şiaları mesrur etmekle" buyurdular. İmam (a.s), bunları söyledikten sonra, Abbasî sarayının vezirlerinden olan Muhammed b. İsmail'e; "Ey Muhammed, sen de onlardan ol."[9] buyurdular. Hüseyin b. Halid nakleder: "Bir grupla İmam Rıza'nın (a.s) huzurundaydık. Muhammed b. İsmail b. Bezî' hakkında söz açıldı. İmam (a.s): "Aranızda onun gibi birisinin olmasını isterim" buyurdular.[10]Muhammed b. Ahmed b. Yahya der ki: "Muhammed b. Ali b. Bilal ile Muhammed b. İsmail b. Bezi'nin mezarını[11] ziyarete gittik. Muhammed b. Ali mezarın baş tarafında kıbleye doğru oturdu ve dedi ki: "Bu mezarın sahibi, bana İmam Cevad (a.s)'dan şöyle bir hadis nakletti: "Kim mü'min bir kardeşinin mezarını ziyaret eder ve onun mezarının yanında kıbleye doğru oturup ellerini mezarın üstüne bırakarak yedi defa "İnna enzelnahu fi leylet'il-kadr" suresini okursa, kıyametin büyük korku ve vahşetinden güvende kalır."[12]Muhammed b. İsmail b. Bezi' der ki: "İmam Cevad'dan (a.s), gömleklerinden birini, kendime kefen yapmak için bana göndermesini rica ettim, İmam (a.s) bana bir gömlek gönderdi ve düğmelerini sökmemi emretti."[13]
_________________
Kaynakça:
[1] - Rical-i Şeyh Tusî, s.142 ve 342
[2] - El-Kunye ve'l-Elkab, c.1, s.424
[3] - Şeyh Tusî'nin "Gaybet" adlı eseri, s.225; Bihar, c.50, s.105
[4] - Mucem-u Rical-i Hadis, c.2, s.237 ve Rical-i Keşşî, s.555-558
[5] - Usul-u Din Müessesesi yayınlarından 8. İmam olan İmam Rıza'ın (a.s) bölümü
[6] - Muntehe'l-A'mal, İmam Rıza'nın (a.s) hayatı bölümü, s.85
[7] - Rical-i Keşşî, s.595
[8] a.g.e, s.254
[9] - a.g.e, s.255
[10] - a.g.e, s.255
[11] - İsmâil b. Bezî'nin mezarı Mekke yolu üzerinde, "Fidy" denilen yerdedir. Bkz. Tohfet'ul-Ahbab, Muhaddisî Kummî
[12] - Rical-i Keşşî, s.564
[13] - a.g.e, s.245 ve 564

http://caferider.com.tr/imam-muhammed-taki-as-_h11646.html