11-01-2014 tarihinde eklendi
Hz. Peygamber'in (saa) en hayırlı eşi


 Hazret-i Hatice’nin (a.s) Faziletleri

-Hatice’nin (a.s) Peygamberi (s.a.a) Tanıması

Hazret-i Hatice (a.s) Peygamber efendimize (s.a.a) evlenme teklifinde bulunarak (Peygamberlikten önce) onun eşi olma onuruna ulaşmıştır. Hazret-i Hatice (a.s) evlenme teklifinin sırrını şöyle açıklamaktadır: “Bana olan akrabalığın, kavmin arasında büyük şeref sahibi olman, emaneti sahibine vermen, güzel ahlaklı ve doğru sözlü olman nedeniyle seninle evlenmek istiyorum.”[1]

Bu sözlerden İslam’ın yüce kadınının Peygamber’e (s.a.a) olan ilgisinin nefsi tutkular ve evlenmeye arzusu nedeniyle kaynaklanmadığı anlaşılmaktadır. Hatice (a.s) Peygamber efendimizin (s.a.a) olağan üstün kişiliğini bilmekteydi. Dolayısıyla Peygamber’in (s.a.a) hedefleri doğrultusunda samimice çaba göstermiştir. O’nun Peygamber’e (s.a.a) olan bağlılığından dolayı yapmış olduğu fedakarlıklar, bütün Kureyş kadınlarının onu terk etmelerine neden olacak bir seviyeye ulaşmıştı. Hatta, hazret-i Fatıma’nın (a.s) doğumunda hiçbirisi Hatice’nin (a.s) yardımına gelmemişti.[2] Ancak bütün bu baskılar, imanından dolayı ona hiç de ağır gelmiyordu.

-Hazret-i Hatice (a.s) İlk Müslüman Kadındır

“Ey Peygamber hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz.”[3]

Bütün tarihçilerin nakline göre, Yüce İslam dinine İman eden ilk Kadın Hazret-i Hatice (a.s)dir. İbn-i Abduved Dur Katade’den şöyle nakletmektedir:

“Allah’a ve Rasulüne (s.a.a) iman eden ilk kişi Hazret-i Hatice (a.s) idi.[4]

İbn-i Abduddur, kendi senediyle babası Ebi Rafi’den şöyle nakletmektedir: “Peygamber (s.a.a) pazartesi günü namaz kıldı. Hatice ise o günün son saatlerinde namaz kıldı.”[5]

 
-Hazret-i Hatice (a.s) Cennet Kadınlarının En Üstünüdür

İkrime, İbn-i Abbas’dan şöyle nakletmektedir: “Peygamber (s.a.a) yerin üzerine dört çizgi çizerek şöyle buyurdu: Cennetin en üstün kadınları, Huveylid kızı Hatice, Muhammet kızı Fatıma, İmran kızı Meryam ve firavun’un karısı Mezahim kızı Asiye’dir”[6]

İbn-i Esir, kendi senediyle, Enes İbn-i Malik’ten Peygamber’in (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Meryem, Asiye, Hatice ve Fatıma, alemin en üstün kadınlarıdır.”[7]

 
-Hazret-i Hatice (a.s) Peygamber’in (s.a.a) Eşlerinin En Üstünüdür. (Müminlerin Annesi)

“Peygamber’in eşleri, müminlerin annesidirler.”[8]

Şeyh Saduk, İmam Sadık’tan (a.s) şöyle nakletmiştir: “Peygamber (s.a.a) on beş kadınla evlenmiştir ve onların, en üstünü Huveylid kızı Hatice’dir”[9]


-Hazret-i Hatice (a.s) Peygamber’in (s.a.a) Çocuklarının Annesidir

Hazret-i Hatice (a.s) Kur’an ayetine göre bütün müminlerin manevi annesi olmasına karşın, vasıtasız, direkt olarak “Peygamber’in (s.a.a) bütün çocuklarının annesi” ünvanına da sahiptir. Tarihçiler şöyle nakletmektedirler: “Maria-i Kıbtiye’den dünyaya gelen İbrahim dışındaki Peygamber’in (s.a.a) çocuklarının hepsi, Hatice’den (a.s) dünyaya gelmişlerdir. Yalnızca bunun kendisi, Hatice’nin (a.s) maneviyetinin yüceliğini, değerinin üstünlüğünü ve önemi artırmaktadır.”

Hazret-i Hatice’nin (a.s) çocukları şunlardır:

“Kasım, Abdullah, Zeyneb, Ümmü Gülsüm ve Fatıma (a.s). Erkek çocukları küçük yaşta ölmüşlerdir. Kız çocukları ise yaşamışlardır.”[10]

Bu yüce kadının erdemlerinin arasında, yalnızca Fatıma’nın (a.s) annesi olması şerefi yeterlidir. Çünkü Hazret-i Fatıma (a.s) Peygamber’den (s.a.a) sonra imamet ve velayet görevini üstlenen kuşağın annesi idi.

Muhaddis Kummi, Muntehel A’mal kitabında, Hazret-i Hatice’den (a.s) şöyle nakletmektedir:

“Fatıma’ya hamile olduğum ilk anlarda, karnımda onun nurunu görmeye başlamıştım”

Buna ilave olarak, Şeyh Saduk, Mufazzal b. Ömer’den İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Hatice-i Kübra (a.s) Fatıma’ya (a.s) hamile olunca Fatıma (a.s) onunla karnındayken konuşuyordu. Onun dostu idi. Ona sabretmesini öğütlüyordu. Hatice (a.s) bu durumu peygamber’den (s.a.a) gizliyordu. Bir gün Peygamber (s.a.a) içeri girdi ve Hatice’nin (a.s) yanında olmayan bir kişiyle sohbet ettiğini duydu. Şöyle buyurdu:

-Ey Hatice, kiminle konuşuyorsun?

Hazret-i Hatice (a.s) şöyle cevap verdi:

-Karnımda olan çocuk benimle konuşuyor.

Sonra Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:

-Şimdi Cebrail, bana bu çocuğun kız olduğunu, tertemiz, kutlu ve bereketli bir soy sahibi olacağını haber verdi. Yüce Allah benim soyumu ondan yaratacak, dinin imamları onun soyundan olacaklardır.” Hazret-i Fatıma’nın (a.s) doğum zamanı yaklaşınca, Hatice (a.s) kendisine yardım etmeleri için Kureyş kadınlarına ve Haşim oğullarının kadınlarına birini gönderdi. Ancak onlar cevap olarak şöyle söylediler: “Sen bizim sözümüzü dinlemedin. Abdulmuttalib’in fakir, yoksul ve yetim oğluyla evlendin. Onun için senin evine gelmeyeceğiz.”

Hazret-i Hatice’ye (a.s) onların cevabını söyledikleri zaman çok üzüldü. Ancak, uzun boylu esmer dört kadının yanında hazır olduğunu gördü. Hatice (a.s) onları görünce korktu. Ancak, onlardan biri şöyle dedi: “Ey Hatice (a.s) korkma. Bizi yüce Allah sana yardım etmemiz için gönderdi.

İlk kadın, “Ben Sare, İbrahim’in karısıyım” dedi.

İkinci kadın, “Ben Asiye, Mezahim’in kızıyım” dedi.

Üçüncü kadın, “Ben Meryem, İmran’ın kızıyım” dedi.

Dördüncü kadın, “Ben Külsüm, İran’ın oğlu Musa’nın kız kardeşiyim” dedi.

Cennetlik olan bu dört kadın, on huri ile birlikte Fatıma’nın (a.s) doğumu için Hatice’ye (a.s) yardım ettiler.[11]

-Hazret-i Hatice’nin (a.s) Ali b. Ebi Talib’e İmanı

Merhum Meclisi, Bihar’ul-Envar’da Hazret-i Haticece’nin (a.s) Ali’ye (a.s) olan ilgisini ve şefkatini şöyle nakletmiştir: “Hatice (a.s) Peygamber (s.a.a) ile evlendikten sonra Ali (a) dünyaya gözlerini açtı. Allah Resulü (s.a.a) Hatice’ye (a.s) Ali’nin (a) sevgisi ve muhabbeti hakkında birşeyler söyledi. Ondan sonra, Ali’ye (a.s) karşı büyük bir ilgi göstermeye başladı. Ali’yi (a.s) hizmetçileri yardımıyla elbise, süs eşyaları ve ihtiyaç malzemeleri gönderiyordu. Bunu gören insanlar şöyle diyorlardı: “Ali, Hatice’ye göre en sevilen kişi ve onun gözünün nurudur.”

Hatice’nin (a.s) hediyeleri, sabah akşam Ebu Talib’in evine yağıyordu.[12]

Bunlara ilave olarak, Hatice (a.s) o zaman bu görevle sorumlu olmamasına rağmen, Ali (a) ve evlatlarının velayetini kabul etmişti.

Merhum Mahallati, Meclisi’den şöyle nakletmektedir: “Birgün Allah Resulü (s.a.a) Hatice’yi (a.s) yanına çağırarak şöyle buyurdu: “Bu Cebrail’dir ve Müslüman olmak için bazı şartların olduğunu söylüyor. İlki; Allah’ın bir olduğunu söylemektir. İkincisi; Peygamber’in risaletini kabul etmektir. Üçüncüsü; Şeriat’ın emirleri ile amel etmek ve ahirete iman etmektir. Dördüncüsü, O’nun çocuklarından olan masum imamlara ve emir sahiplerine uymak, onların düşmanlarından uzak durmaktır. Hazret-i Hatice (a.s) onların hepsini söyleyerek kabul etti.[13]

 
-Hazret-i Hatice’nin (a.s) İslam’a Yardımı

Tarihçiler Hazret-i Hatice’nin 8s) servetini şöyle açıklamışlardır:

1-Onun ticaret mallarını taşıyan binlerce devesi vardı.

2-Evinin çatısına ipek iplerle yeşil ipekten bir kubbe yapılmıştı. Bu onun zenginliğinin göstergesiydi.

3-Onun hizmetini yerine getiren dörtyüz köle ve cariye[14]

Ebu Cehil ve Ukbe b. Ebi Muit gibi Kureyş’in en zenginlerinin serveti, Hazret-i Hatice’nin mal varlığı karşısında hiç sayılıyordu.

Hatice (a.s) Peygamber efendimizle (s.a.a) evlendikten sonra, bütün mal varlığını, Allah Resulü’nün (s.a.a) kullanımına sundu.[15]

İslam’ın ilerleyişinin önünü ekonomik ambargo ile önlemeye çalışarak “Allah Resulü’nün yanındakilere, dağılıp gidinceye kadar, infak etmeyin”[16] şeklinde aptalca sözler söyleyen münafıklar karşısında bütün varlığını İslam’ın yayılması için harcadı. Özellikle, Ebu Talib vadisinde ambargo altında yaşadıkları günlerde, Peygamber (s.a.a) ile birlikte olmasının ve ona manevi olarak büyük destek vermesinin yanısıra bütün mal varlığını da İslam’ı savunmak ve Müslümanlar’ı korumak için harcadı.

Gerçekten O’nun, Bakara suresindeki sakınanların ölçütü olduğunu söylemek gerekir.

Onlar (sakınanlar) gayba inanırlar, namazı kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak ederler.”[17]

“Ey Peygamber, eşlerine şöyle söyle: Eğer şu dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, haydi gelin size boşanma bedellerinizi vereyim ve sizi güzellikle serbest bırakayım. Eğer Allah’ı, Resulünü ve ahiret hayatını istiyorsanız, Allah sizin iyileriniz için büyük bir ödül hazırlamıştır.”[18]

“Sizden kim, Allah’a ve Resulüne itaat eder, iyilik yaparsa, ona da ödülünü iki kat olarak veririz. Kendisi için bol ve bereketli bir rızık da hazırlamışızdır.”[19]

Hazret-i Hatice’nin (a.s) Allah Katındaki Makamı

Zürare, Hamran İbn-i Ayen’den, o da Muhammed b. Müslim yoluyla İmam bakır’dan (a.s) şöyle nakletmişlerdir:

Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:

Mirac’ta olduğum gece, manevi yokluktan dönüşte Cebrail’e şöyle dedim:

-Ey Cebrail bir ihtiyacın var mı?

Cebrail şöyle cevap verdi:

-Allah’ın ve benim selamımı Hatice’ye (a.s) söylemeni istiyorum.

Peygamber (s.a.a) Cebrail’in haberini Hatice’ye (a.s) ulaştırınca, şöyle cevap verdi:

-Allah selam’dır, selam O’ndandır ve selam O’na dır. Cebrail’e selam olsun.[20]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hatice (a.s) vefat ettiği zaman, Fatıma (a.s) Peygamber’in (s.a.a) etrafında dönüyor ve şöyle soruyordu:

-Ey Allah Resulü! Annem nerededir?

Allah Resulü (s.a.a) ona cevap vermedi. Ancak, Fatıma (a.s) sorunun cevabını ısrarla istiyordu. Peygamber (s.a.a) Fatıma’ya nasıl bir cevap vereceğini bilmiyordu. Sonra Cebrail inerek şöyle dedi:

Yüce Allah, Fatıma’ya Allah’ın selamını bildirmeni ve şöyle söylemeni buyuruyor:

Annen, duvarları altın, sütunları kırmızı yakut’tan olan zümrüt bir evdedir. O, Firavun eşi Asiye ile İmran kızı Meryem’in arasındadır. Sonra Fatıma (a.s) şöyle dedi: “Kuşkusuz Allah selamdır. Selam O’ndandır ve selam O’nadır.[21]

Aynı şekilde, Peygamber efendimiz (s.a.a) ölüm döşeğinde iken, Fatıma’nın (a.s) annesinin kıyametteki makamı hakkında soru sorduğu da rivayet edilmiştir. O soru şöyle idi: “Annem Hatice-i Kübra, o gün nerede olacaktır?”

Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle cevap verdi: Hatice, dört kapısı cennete açılan bir sarayda olacaktır.”[22]

Sefinet’ul-Bihar’da merhum Muhammdis Kummi şöyle söylemektedir:

“Yüce Allah, Hz. İsa’ya Peygamber efendimizin özelliklerini açıklarken “O’nun soyu “mübareke”den olacaktır” şeklinde vahyederek, Hatice’yi “mübareke” olarak açıklamıştır.

Kenz’ul-Ummal’da şöyle nakledilmektedir: A’raf suresinin 46. ayetinde yer alan “Araf üzerinde herkesi yüzlerinden tanıyan adamlar vardır” hakkında “onlar, Peygamber (s.a.a) Hatice (a.s), Ali (a.s), Fatıma (a.s), Hasan (a.s), Hüseyin (a.s)dir” şeklinde rivayet edilmiştir.

Yine, Ebu Müslim Hulayi, Peygamber’e (s.a.a) “Allah; Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini seçip âlemlere üstün kılmıştır” (Al-i İmran/33) ayeti hakkında sorunca Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Ali, Hasan, Hüseyin, Hamza, Cafer, Fatıma ve Hatice’dir”[23]

Peygamber Efendimizin (s.a.a) Hz. Hatice’ye (a.s) İlgisi

Hazret-i Hatice (a.s) Peygamber efendimizle (s.a.a) birlikte 24 yıl yaşamıştır.[24] Hatice (a.s) hayatta iken Peygamber (s.a.a) başka bir kadınla evlenmedi, Hatice (a.s) vefat ettikten sonra Hatice’nin (a.s) kabrine inerek oraya yerleştirdi.[25]

Abdullah b. Cafer, Ali’den (a.s) Peygamber’in (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Ümmetimin kadınlarının en üstünü Hatice’dir. Önceki ümmetlerin en üstün kadını da Meryem idi”[26]

Enes b. Malik’ten Peygamberimize (s.a.a) ne zaman hediye getirilse şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Onu falan kadının evine götürünüz. O kadın, Hatice’nin dostu idi ve Hatice’yi seviyordu.”[27]

Peygamberimizin (s.a.a) eşi Ayşe şöyle söylemiştir: “Peygamber, onu andığı zaman duyduğumda, kurban kestiği zaman onu Hatice’nin dostlarına hediye verdiğinde, Hatice’yi kıskandığım kadar, başka bir kadını kıskanmadım.[28]

Aişe şöyle söylemiştir: “Peygamber (s.a.a) Hatice’yi anmadan ve onu için bağışlanma dilemeden evden dışarı çıkmıyordu. Yine bir gün onu andı. Ben de kıskanarak, şöyle dedim:

-O yaşlı bir kadındı. Allah, size onun yerine ondan daha iyisine verdi.

Peygamber öfkelenerek şöyle buyurdu:

-Hayır! Allah’a yemin ederim ki ondan daha iyisini bana vermemiştir. Hatice gibisi nerededir? O, insanlar beni inkar ettiği zaman, iman etti. O, insanlar beni yalanladığı zaman, doğruladı. O, malıyla bana yardım etti. Yüce Allah kadınların arasında, yanlızca ondan çocuk verdi.

Şöyle nakletmişlerdir: Peygamber (s.a.a) ne zaman Hatice’nin (a.s) adını duysa ağlardı.

Yine şöyle nakledilmiştir:

Bir gün yaşlı bir kadın Peygamber’in (s.a.a) yanına geldi. Peygamber (s.a.a) ona çok şefkatli davrandı. O yaşlı kadın gittikten sonra, Aişe nedenini sorunca Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:

“Bu kadın, Hatice (a.s) zamanında bize gelirdi.”[29]

Hazret-i Hatice’nin (a.s) Vefatı

Müslümanlar, Ebu Talib vadisinde üç yıl zor şartlar altında yaşadıktan ve Hazret-i Hatice’nin (a.s) mali yardımları sayesinde kurtulduktan sonra, zorluklar Hazret-i Hatice’nin (a.s) direncini kırarak ömrünü kısalttı. Dolayısıyla, ondan sonra hastalandı.

İlk önce, Peygamber’in (s.a.a) büyük koruyucusu Ebu Talip (r.a) vefat etti. Bazı tarihçilerin nakline göre, üç gün sonra da Hazret-i Hatice (a.s) 65 yaşında vefat ederek, “Hücun” bölgesine defnedildi.

Bu yazının sonunda şu olayında antılması gerekir ki; Hazret-i Hatice (a.s) ölüm döşeğinde iken, Esma Binti Umeys’i yanına çağırarak, kızı Fatıma (a.s) hakkında öğütler vermiştir. Sonra Fatıma’yı (a.s) Peygamber’in (s.a.a) yanına göndererek, şefaatçi olması için, elbiselerinden birini kefen olarak vermesini rica etti. Sonra gözlerini dünyaya kapattı.

Bu olay, Peygamber efendimize (s.a.a) çok ağır gelmişti. Onun için, bir kaç gün evden dışarı çıkmadı ve o yılı “hüzün yılı” olarak adlandırdı.

Ali b. Ebi Talib (a.s) da bu iki büyük insan hakkında şu şiiri söylemiştir:

“Ey gözlerim! Aferin size!

Artık giden o ikisi gibisine bakmayacaksınız.

Büyük derin ırmağa ve kadınların kadınına,

O ilk namaz kılan kişidir.

Yüce Allah’ın arındırdığı ve üstün kıldığı

O seçkin kadına göz yaşı dökünüz.

Bu ikisinin ölümü gündüzümü geceye çevirdi.

Bundan sonra, geceleri

O iki kişinin üzüntüsüyle geçireceğim.

O ikisi, zalimlere karşı

Muhammed’in (s.a.a) dinine yardım ettiler.

 Sözlerini yerine getirdiler.[30]

Dipnotlar

[1] Riyahuş Şeriat, c. 2; Bihar’ul-Envar, c. 6

[2] Müntehil Amal, Merhum Muhaddis Kummi

[3] Ahzab suresi, 32. ayet

[4] İbn-i Sad Tabakat’ul-Kübra, c. 8, s. 18; Muhaddisat-i Şia’dan naklen; Yazar: Nehlağurevi Naini

[5] İstiab, c. 2, s. 419, N. 13

[6] Usd’ul Gabe, c. 5, s. 437-İstiab, c. 4, s. 1821, Muhaddisat-i Şia’dan naklen; Yazar, Nehlağurevi Naini

[7] Hısal-i Saduk, 4. bab

[8] Ahzab suresi, 5. ayet

[9] Hısal-i Saduk; 4. bab

[10] Bihar’ul-Envar, c. 22, s. 151; Siret-i İbn-i Hişam, c. 1, s. 190

[11] Müntehel A’mal, Fatıma-i Zehra’nın (a.s) Doğumu Babı

[12] Bihar’ul-Envar, c. 35, s. 43

[13] Riyahuş eş Şeriat, c. 2, s. 209

[14] el-Vekayi ve’l-Havadis, Muhammed Bakır Melbubi, Nasıh ut-Tevarih’ten naklen, s. 13

[15] a.g.e

[16] Münafikun suresi, 7. ayet

[17] Bakara suresi, 3.a yet

[18] Ahzab suresi, 28-29. ayetler

[19] Ahzab suresi, 31. ayet

[20] Bihar’ul-ENvar, c. 18, s. 385

[21] Bihar’ul-Envar, c. 43, Bab-ı Menakıb-i Fatıma (a.s), s. 27

[22] Bihar’ul-Envar, c. 22, Vefatı ve Gaslı (s.a.a), s. 510

[23] Kenz’ul-Ummal

[24] Sefinet’ül-Bihar, c. 1, Bab H., s. 379

[25] Sefinet’ül_Bihar, c. 1, Bab H. S. 380

[26] Müsned-i Ahmet b. Hanbel, Vekayi ve Havadis’ten naklen, Muhammed Bakır Melbubi

[27] Sefinet’ul-Bihar, c. 1, Bab H., s. 380

[28] A.g.e

[29] A.g.e., c. 1, s. 379 ve 381

[30] Divan-i İmam Ali (a.s); Kutbud’din Hasan Beyhaki Nişaburi, s. 360

http://caferider.com.tr/hz--peygamber-in-saa-en-hayirli-esi_h10950.html