ŞAM - Suriye Başbakan Yardımcısı Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Velid el Muallim, Suriye’nin Cenevre II konferansının düzenlemesine çaba gösterdiğini çünkü Suriye’nin halkının isteklerinden doğan açık bir görüşü bulunduğunu, Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın direktiflerine bağlı kaldığını ve bu konferansın başarısına çaba gösterdiğini belirtti.
Muallim dün, Enformasyon Bakanı Omran el Zoubi’nin de katılımıyla “Suriye’ye karşı savaşla mücadelede direniş medya forumuna” katılanlarla bir araya gelişinde, Cenevre II’nin düzenlenmemesi halinde Amerika Birleşik Devletlerine muhalefetten neden bir heyet kurmadığı ve başarısızlığının sorulması gerektiğini söyledi.
Muallim, Suriye’nin ilk önce terörle mücadeleyi öne süreceğini, Suriye’nin vatani duygusundan hareketle terörün durdurulması için çalışması ve teröristlere para ve silah desteğinde bulunan ülkelerin bu desteklerini durdurmaya çağrı yapılması gerektiğine işaret ederek, siyasi çözüme götürecek olanın terörle mücadele olduğunu belirtti.
Muallim, Suriye’nin Cenevre II’nin işin en nihayetinde karar sahibi olacak halkını razı edecek bir şekilde çıkması için bütün imkanlarıyla çalışacağını sözlerine ekleyerek, ulusal egemenlik konusunun dünyada hiçbir gücün Suriye’nin ulusal egemenliğine pazarlık etmesine mecbur edemeyeceğini vurguladı.
‘Cenevre II’ye yönetimi devralmaya gittiğini zannedenlere bu kadar hayal yeter diyoruz, bizler Cenevre’ye muhalefetten kimin dış müdahaleyi ve terörü reddettiğini ve Suriye’nin geleceğini kurmaya gerçek özen gösterenleri görmek için gidiyoruz’ diyen Muallim, siyasi kararlarının bağımsız olduğunu halkımızın çıkarlarından doğan mukaddes kararlar olduğunu ifade etti.
Cenevre konferansının başarısız olması halinde Suriye devletinin planıyla ilgili bir soruya cevaben Muallim, Suriye Arap Ordusunun Suriye halkını savunmada anayasal görevi ve terörü bitirmeye paralel olarak Suriye semaları altında olacak olan siyasi program ve ulusal diyalog konferansının bulunduğunu belirtti.
Suriye hükümetinin ne sunacağı ve Cenevre konferansından ne alacağı sorusuna Muallim, bizler Cenevre’de hiç kimseyle bahis tutmayı kabul etmeyeceğiz, diyalog Suriye liderliğinde Suriye- Suriye diyalogu olacaktır diyerek, bizler konferansa katılan Suriyelilerle geleceği çizecek ve Suriye halkının kabul edeceği bir yol haritasına varmak olduğunu vurguladı.
Rusya’nın Cenevre II’ye yönelik tutumuyla ilgiliyse Muallim, söz konusu tutumun öncelikle terörle mücadeleyi belirttiğini çünkü terörle mücadeleye varmadan, terörü destekleyen ülkelerin desteklerini kesmeye bağlı kalmaları ve teröristlere para ve silah desteklerini kesmeden önce siyasi çözüm bulmanın mümkün olmadığını belirtti.
Muallim, Suriye’nin de bu uğurda, terörle mücadele ile ilgili olan güvenlik konseyi kararlarının ve uluslar arası meşruiyetin uygulanmasını talep etiğini ifade etti.
ABD ve bazı ortaklarının İran’ın Cenevre II konferansına katılmasına karşı gelmeleriyle ilgili bir soruya cevaben Muallim, Suriye’nin İran’ın katılması gerektiğine bağlı kaldığını, ABD ve kendilerini muhalefet olarak adlandıranlar tarafından siyasi sebeplerle İran’ın katılmaktan uzaklaştırılmasını kabul etmenin mantık dışı olduğunu söyledi.
Cenevre II konferansını kapsayacak medya planı ile ilgiliyse Muallim, bu görev için Suriyeli bir medya heyetinin olacağını belirterek, Federal Rusya ve ABD’nin Suriye’nin özel temsilcisi el Ahdar el İbrahimi’nin konferans sözcüsü olmasını kabul ettiklerine dikkat çekti.
Özellikle İran ile 5+1 ülkeleri arasındaki ittifak ardından oluşan siyasi portre ve aralarında Suriye’nin de bulunduğu bölge ülkelerine nasıl yansıyacağı sorusuna cevap olarak Muallim, İran ile 5+1 ülkeleri arasında yapılan ittifakın direniş çizgisi, İran İslam Cumhuriyeti açısından bir zafer sayıldığını dolayısıyla bütün yönleriyle direniş cephesi için bir zafer olduğunu belirtti.
Muallim, Suriye Arap ordusu, halkı ve yönetiminin ABD’nin liderlik ettiği uluslar arası saldırı önünde direnişi olmasaydı Batı’nın İran ile ittifak içine girmeye çaba sarf etmezdi diye ifade etti.
Fransa’nın Suriye’ye yönelik radikalciği ile ilgili soruya cevaben Muallim, Fransa’nın fırsatlar karşısında siyasi tutumunu sattığını bunun da Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerinin sırrı olduğunu kaydetti.
Muallim, Popülaritesinin % 20’lere düştüğü Fransa Başkanı Francois Holland’ın Fransa’nın Suriye’ye yönelik mandasının geri dönüşü olmayan bir şekilde gittiğini idrak etmesi için tarihi okumadığına işaret ederek yönetimi, hükümeti ve siyasi geleceğini seçmede tak karar sahibinin Suriye halkı olduğunu vurguladı.
Suriye’nin Arap çevresiyle ilgili ilişkileriyle ilgiliyse Muallim, Suriye’nin Arap çevresinden vazgeçmediğini Suriye’nin halen Arapların atan kalbi olduğunu belirterek bilakis Arap çevresinin Suriye’den vazgeçtiklerini hatırlattı.
Arap halklarının Suriye’yle olduklarını belirten Muallim, Irak’ın Enbar kentinde terörle mücadele eden Irak ordusuna selamlarını gönderdi.
Terörle mücadelede Suriye ve Mısır ordularıyla koordinasyonun olup olmadığıyla ilgili soruya cevaben Muallim, Müslüman Kardeşler terörüyle mücadele eden Mısır ordusuyla bir koordinasyonun olmadığını belirtti.
Muallim, Suriye’de cereyan edenin aralarında Müslüman Kardeşlerin de bulunduğu ve ABD’nin komutanlığında yürütülen küresel komplonun var olduğunu ancak Mısır’daki savaşın dış müdahale olmayan ve sadece Müslüman Kardeşlere yönelik yürütülen bir savaşın bulunduğunu açıkladı.
Amerika’nın ortaklarına terörü desteklemelerine yönelik baskı kurduğu ile ilgili söylenen haberlerle ilgiliyse Muallim, Amerika’nın bu konudaki tutumlarında çifte standartlılığın bulunduğunu, terörle mücadeleden bahsettiklerini, terörle mücadele için Afganistan’a gittiklerini ve New York’ta terörden çektiklerini buna rağmen gizliden söz konusu teröristleri para ve silahla desteklediklerine dikkat çekti.
Arap Kurulunun katıldığı Suriye’ye karşı savaşın bitmesi ardından Kurul sonrası aşama konusunda Suriye’nin görüşü ile ilgili bir soruya cevaben Muallim, Arap Kurulunun hali hazırdaki durumuyla hiçbir Arap vatandaşını onurlandırmadığını bu yüzden de kendilerinin üyesi olmamalarından dolayı onur duyduklarını belirterek, krizin sona ermesi ardından Arap Kurulunun Araplılığını geri kazanmak için Arap ülkeleri nezdinde harekete geçeceklerini ifade etti.
Bahreyn halkının desteklenmesi ve göz ardı edilmesiyle ilgili bir soruya cevaben Muallim, geçmişte Bahreyn’deki durumun sona erdirilmesi için her iki tarafın kabul ettiği arabuluculuk görevinde bulunmaya çalıştıklarını ancak Bahreyn hâkimlerinin düşmancı tutumlarıyla karşılaşmaları ardından bu inisiyatifi durdurmaya ittiğini, kendilerinin Bahreyn halkının haklarını almasına yönelik isteklerini desteklediklerini vurguladı.
Türkiye’nin tutumunu değiştirdiği ile ilgili bazı açıklamaları hakkında ise Muallim, hâlihazırda Türkiye’de hâsıl olanın Türkiye Hükümetinin tutumu sebebiyle olduğunu öyle ki Suriye’de krizin başlangıcından beri Erdoğan hükümetinin terörü destekleyen bir politika izlediğini bu yüzden Türkiye’deki gelişmelerin nereye varacağı ile ilgili değerlendirme yapmanın henüz erken olduğunu ifade etti.ŞAM - Başbakan Yardımcısı Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı Velid el Muallim, Suriye’nin Cenevre II konferansının düzenlemesine çaba gösterdiğini çünkü Suriye’nin halkının isteklerinden doğan açık bir görüşü bulunduğunu, Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın direktiflerine bağlı kaldığını ve bu konferansın başarısına çaba gösterdiğini belirtti.
Muallim dün, Enformasyon Bakanı Omran el Zoubi’nin de katılımıyla “Suriye’ye karşı savaşla mücadelede direniş medya forumuna” katılanlarla bir araya gelişinde, Cenevre II’nin düzenlenmemesi halinde Amerika Birleşik Devletlerine muhalefetten neden bir heyet kurmadığı ve başarısızlığının sorulması gerektiğini söyledi.
Muallim, Suriye’nin ilk önce terörle mücadeleyi öne süreceğini, Suriye’nin vatani duygusundan hareketle terörün durdurulması için çalışması ve teröristlere para ve silah desteğinde bulunan ülkelerin bu desteklerini durdurmaya çağrı yapılması gerektiğine işaret ederek, siyasi çözüme götürecek olanın terörle mücadele olduğunu belirtti.
Muallim, Suriye’nin Cenevre II’nin işin en nihayetinde karar sahibi olacak halkını razı edecek bir şekilde çıkması için bütün imkanlarıyla çalışacağını sözlerine ekleyerek, ulusal egemenlik konusunun dünyada hiçbir gücün Suriye’nin ulusal egemenliğine pazarlık etmesine mecbur edemeyeceğini vurguladı.
‘Cenevre II’ye yönetimi devralmaya gittiğini zannedenlere bu kadar hayal yeter diyoruz, bizler Cenevre’ye muhalefetten kimin dış müdahaleyi ve terörü reddettiğini ve Suriye’nin geleceğini kurmaya gerçek özen gösterenleri görmek için gidiyoruz’ diyen Muallim, siyasi kararlarının bağımsız olduğunu halkımızın çıkarlarından doğan mukaddes kararlar olduğunu ifade etti.
Cenevre konferansının başarısız olması halinde Suriye devletinin planıyla ilgili bir soruya cevaben Muallim, Suriye Arap Ordusunun Suriye halkını savunmada anayasal görevi ve terörü bitirmeye paralel olarak Suriye semaları altında olacak olan siyasi program ve ulusal diyalog konferansının bulunduğunu belirtti.
Suriye hükümetinin ne sunacağı ve Cenevre konferansından ne alacağı sorusuna Muallim, bizler Cenevre’de hiç kimseyle bahis tutmayı kabul etmeyeceğiz, diyalog Suriye liderliğinde Suriye- Suriye diyalogu olacaktır diyerek, bizler konferansa katılan Suriyelilerle geleceği çizecek ve Suriye halkının kabul edeceği bir yol haritasına varmak olduğunu vurguladı.
Rusya’nın Cenevre II’ye yönelik tutumuyla ilgiliyse Muallim, söz konusu tutumun öncelikle terörle mücadeleyi belirttiğini çünkü terörle mücadeleye varmadan, terörü destekleyen ülkelerin desteklerini kesmeye bağlı kalmaları ve teröristlere para ve silah desteklerini kesmeden önce siyasi çözüm bulmanın mümkün olmadığını belirtti.
Muallim, Suriye’nin de bu uğurda, terörle mücadele ile ilgili olan güvenlik konseyi kararlarının ve uluslar arası meşruiyetin uygulanmasını talep etiğini ifade etti.
ABD ve bazı ortaklarının İran’ın Cenevre II konferansına katılmasına karşı gelmeleriyle ilgili bir soruya cevaben Muallim, Suriye’nin İran’ın katılması gerektiğine bağlı kaldığını, ABD ve kendilerini muhalefet olarak adlandıranlar tarafından siyasi sebeplerle İran’ın katılmaktan uzaklaştırılmasını kabul etmenin mantık dışı olduğunu söyledi.
Cenevre II konferansını kapsayacak medya planı ile ilgiliyse Muallim, bu görev için Suriyeli bir medya heyetinin olacağını belirterek, Federal Rusya ve ABD’nin Suriye’nin özel temsilcisi el Ahdar el İbrahimi’nin konferans sözcüsü olmasını kabul ettiklerine dikkat çekti.
Özellikle İran ile 5+1 ülkeleri arasındaki ittifak ardından oluşan siyasi portre ve aralarında Suriye’nin de bulunduğu bölge ülkelerine nasıl yansıyacağı sorusuna cevap olarak Muallim, İran ile 5+1 ülkeleri arasında yapılan ittifakın direniş çizgisi, İran İslam Cumhuriyeti açısından bir zafer sayıldığını dolayısıyla bütün yönleriyle direniş cephesi için bir zafer olduğunu belirtti.
Muallim, Suriye Arap ordusu, halkı ve yönetiminin ABD’nin liderlik ettiği uluslar arası saldırı önünde direnişi olmasaydı Batı’nın İran ile ittifak içine girmeye çaba sarf etmezdi diye ifade etti.
Fransa’nın Suriye’ye yönelik radikalciği ile ilgili soruya cevaben Muallim, Fransa’nın fırsatlar karşısında siyasi tutumunu sattığını bunun da Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerinin sırrı olduğunu kaydetti.
Muallim, Popülaritesinin % 20’lere düştüğü Fransa Başkanı Francois Holland’ın Fransa’nın Suriye’ye yönelik mandasının geri dönüşü olmayan bir şekilde gittiğini idrak etmesi için tarihi okumadığına işaret ederek yönetimi, hükümeti ve siyasi geleceğini seçmede tak karar sahibinin Suriye halkı olduğunu vurguladı.
Suriye’nin Arap çevresiyle ilgili ilişkileriyle ilgiliyse Muallim, Suriye’nin Arap çevresinden vazgeçmediğini Suriye’nin halen Arapların atan kalbi olduğunu belirterek bilakis Arap çevresinin Suriye’den vazgeçtiklerini hatırlattı.
Arap halklarının Suriye’yle olduklarını belirten Muallim, Irak’ın Enbar kentinde terörle mücadele eden Irak ordusuna selamlarını gönderdi.
Terörle mücadelede Suriye ve Mısır ordularıyla koordinasyonun olup olmadığıyla ilgili soruya cevaben Muallim, Müslüman Kardeşler terörüyle mücadele eden Mısır ordusuyla bir koordinasyonun olmadığını belirtti.
Muallim, Suriye’de cereyan edenin aralarında Müslüman Kardeşlerin de bulunduğu ve ABD’nin komutanlığında yürütülen küresel komplonun var olduğunu ancak Mısır’daki savaşın dış müdahale olmayan ve sadece Müslüman Kardeşlere yönelik yürütülen bir savaşın bulunduğunu açıkladı.
Amerika’nın ortaklarına terörü desteklemelerine yönelik baskı kurduğu ile ilgili söylenen haberlerle ilgiliyse Muallim, Amerika’nın bu konudaki tutumlarında çifte standartlılığın bulunduğunu, terörle mücadeleden bahsettiklerini, terörle mücadele için Afganistan’a gittiklerini ve New York’ta terörden çektiklerini buna rağmen gizliden söz konusu teröristleri para ve silahla desteklediklerine dikkat çekti.
Arap Kurulunun katıldığı Suriye’ye karşı savaşın bitmesi ardından Kurul sonrası aşama konusunda Suriye’nin görüşü ile ilgili bir soruya cevaben Muallim, Arap Kurulunun hali hazırdaki durumuyla hiçbir Arap vatandaşını onurlandırmadığını bu yüzden de kendilerinin üyesi olmamalarından dolayı onur duyduklarını belirterek, krizin sona ermesi ardından Arap Kurulunun Araplılığını geri kazanmak için Arap ülkeleri nezdinde harekete geçeceklerini ifade etti.
Bahreyn halkının desteklenmesi ve göz ardı edilmesiyle ilgili bir soruya cevaben Muallim, geçmişte Bahreyn’deki durumun sona erdirilmesi için her iki tarafın kabul ettiği arabuluculuk görevinde bulunmaya çalıştıklarını ancak Bahreyn hâkimlerinin düşmancı tutumlarıyla karşılaşmaları ardından bu inisiyatifi durdurmaya ittiğini, kendilerinin Bahreyn halkının haklarını almasına yönelik isteklerini desteklediklerini vurguladı.
Türkiye’nin tutumunu değiştirdiği ile ilgili bazı açıklamaları hakkında ise Muallim, hâlihazırda Türkiye’de hâsıl olanın Türkiye Hükümetinin tutumu sebebiyle olduğunu öyle ki Suriye’de krizin başlangıcından beri Erdoğan hükümetinin terörü destekleyen bir politika izlediğini bu yüzden Türkiye’deki gelişmelerin nereye varacağı ile ilgili değerlendirme yapmanın henüz erken olduğunu ifade etti.