İsrail silah endüstrisinin başarısında Ortadoğu ihtilafının da payı var mı? Rejisör Yotam Feldman 'Laboratuvar' (The Lab) adlı filminde bu sürpriz alakayı gözler önüne seriyor.
ski savunma bakanı silah fuarını dolaşıyor. Çok ziyaretçi olmasından memnuniyet duyduğu gözlerinden okunuyor. Öncelikle de yabancıların fuara ilgi göstermesinden.
Yanına yaklaşan gazeteci ona bir şey sormak istediğini söylüyor. 2001 – 2002 yılları arasında İsrail'in savunma bakanlığını yapan Binyamin Ben Eliezer, ‘buyurun, sorun', diyor. ‘The Lab' filminin rejisörü Yotam Feldman, yabancı ülkelerin İsrail malı silahlara neden bu kadar ilgi gösterdiğini soruyor. ‘Çok basit', diyor Ben Eliezer. İsrail'in dünyanın en gelişmiş silah teknolojilerine sahip olduğunu ve müşterinin çoğu zaman denenmiş silahları almak istediğini hatırlatıyor. İsrail'in denenmemiş silah satmadığını, bu silahları on, on beş yıldır kullandıklarını ve bu nedenle de büyük talep geldiğini anlatıyor.
Anlaşmazlığın silah sanayii üzerindeki etkileri
Rejisör Yotam Feldman, uzun geçmişi olan İsrail – Filistin anlaşmazlığıyla, anlaşmazlığın İsrail silah sanayi üzerindeki etkilerini konu alan belgesel filmin çekimi sırasında soru soracak kimse bulmakta zorlanmıyor. Askeri danışmanlar, strateji uzmanları, emekli komutanlar ve silah imalatçıları ona zevkle bilgi veriyorlar. Feldman:
"Filmin konusunu hiç gizlemedik. Daha başından neyi işlediğimiz belliydi. Ses aldığımız kişilerden hiç şikayet gelmedi. Filmde konuşturduğumuz kişiler dünya görüşlerini duyurmak istiyorlardı. Biz de filmde onlara bu fırsatı tanıdık."
Feldman'ın aklını kurcalayan soru şuydu: Yıllardır süren İsrail ile Filistinliler arasındaki anlaşmazlıkla, buna paralel olarak geliştirilen silah teknolojisi ve silah satışları bir bağlantı olabilir miydi? Son on yılın rakamları 11 Eylül saldırılarının ardından İsrail'in silah ihracatının sürekli artış gösterdiğini açıkça ortaya koyuyor. 2012 yılında İsrail 7,4 milyar dolar tutarında silah satarak dünya sıralamasında altıncılığa yükseldi.
Artışın somut nedenleri var. 11 Eylül saldırılarının ardından ABD aynı yıl Afganistan'ı işgal etti, 2003 yılında da Irak'a saldırdı. Bu savaşlar askeri strateji uzmanlarını oldukça zorladı. Çünkü ABD yepyeni taktik ve silahlar gerektiren asimetrik savaşlara bulaşmıştı. Bu silahlar da İsrail de vardı.
İsrail'in uzmanlık alanı
Ekonomist Shir Hever İsrail'in bu alanda geniş tecrübesi olduğunu hatırlatıyor. Hever: "İsrail'in uzmanlık alanı, konvansiyonel savaş kazandıran silahlar değildi. Çünkü İsrail son 40 yılda hiçbir konvansiyonel savaşa katılmamıştı. Onun yerine sivillerin zararsız hale getirilmesine yarayan silahlar geliştirdi. Kelepçeler, kameralar, insansız hava araçları, gözetleme mekanizmaları ve biyometrik bilgi üniteleri gibi. Bu teknolojiler diğer ülkelerde de büyük ilgi görüyor."
İsrail silahlarını görmek için bütün dünyadan subaylar geliyor. Yotam Feldman, İsrail'in güneyindeki Şivta üssünde modern uçaksavar silahlarının yabancılara tanıtılışını kamerasıyla kaydetmiş. Konuklar arasında Almanlar, Kıbrıslılar, Kanadalılar ve Türkler de var. Bir başka grupta da Romanya, Peru, Angola ve ABD'den uzmanlar bulunuyor. İsrail malı silahlar yabancıların ilgisini çekiyor.
Yeni savaş tekniği
İsrail aynı zamanda çatışma teknikleri de geliştirmiş. Yeni savaş tekniğinin nasıl başarılı olduğu 2008/2009 yıllarında Gazze Şeridi'ne düzenlenen ve 1 200 Filistinliye karşılık sadece 11 İsrail askerinin öldüğü askeri harekat sırasında da kendini göstermişti.
Brezilya polisi de, büyük kentleri çevreleyen gecekondu mahallelerindeki operasyonlarında İsrail'in tecrübesinden ve silahlarından yararlanıyor. Hatta Rio de Janeiro'nun kuzeyindeki kaçak yerleşim bölgesine ‘Gazze Şeridi' adı verilmiş. Felman'ın Rio ziyaretinde kendine refakat etmesine izin veren İsrailli sivil güvenlik danışmanı da benzerliklerin bulunduğunu ve Brezilya polisi ile aynı yöntemleri kullandıklarını söylüyor. İki operasyon bölgesi arasındaki siyasi farklılıklar hakkında ise tek kelime dahi söylemiyor.