Oyunun arkasında Bender bin Sultan mı var?
Suriye’deki kimyasal saldırıların arkasında Suudi Arabistanlı “Kimyasal Bender” mi var?
ABD’nin Suriye’de olanlara dair iddia ettiklerinin hiçbiri akla yatkın değil. Bizden mantıksız bir hikayeye inanmamız isteniyor; oysa Obama yönetiminin Suriye’yi savaşla tehdit etmesini sağlayanın İsrail ve Suudi Arabistan olması çok daha muhtemel.
Obama Yönetimi’nin Suriye’yle ilgili istihbarat raporu, Irak’la ilgili söylenenlerin yeniden ısıtılmasıdır. Stockholm Uluslararası Barış Enstitüsü’nün Kimyasal ve Biyolojik Savaş Projesi’nin eski proje müdürü Richard Guthrie’ye göre, dört sayfalık belgede “yeterince açıklanmayan pek çok şey var.” Bir kanıt parçası, Suriye hükümetinin iletişimlerinin ele geçirildiği varsayımıdır, ama buna dair deşifre metni de sunulmamıştır.
Obama Yönetimi’nin, olanları kesin bir şekilde teyit etmekten çok uzak olan konuşmaları gibi, istihbarat raporunda da kategorik olarak teyit edilen hiçbir şey yok. Gerçekten de rapor daha ziyade, konuyla ilgili gerçek uzmanlar tarafından değil, kelime ustaları tarafından hazırlanmış yüzeysel bir kolej ya da üniversite ödevine benziyor.
Dönüp dolaşıp aynı şeyleri söyleyen rapor, kanıt veya veri kaynağı olarak “isimsiz” sosyal medya hesaplarına ve haberlere bile dayanıyor. Şeffaflıktan uzak bir şekilde, “uluslararası ve Suriyeli tıp personelinden gelen açıklamalar, videolar, tanık anlatıları, Şam’ın en az 12 farklı bölgesinden binlerce sosyal medya raporu, gazeteci raporları ve hayli itibarlı sivil toplum kuruluşlarından gelen raporlar mevcuttur” deniliyor.
İsim verilmeyen kaynakların gerçekte yabancı finansmanlı isyancılar, İsrail medyası, Suudi medyası, içinde isyancı savaşçıların bulunduğu ve Suudi Arabistan’ı model demokrasi olarak gören Suriye İnsan Hakları Gözlemevi yahut Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü olması muhtemeldir. Bunlar isyanı destekleyen ve Suriye’de rejim değişikliği ve askeri müdahale için çabalayan kaynaklardır.
Dahası, kesin delil olduğu varsayılan istihbaratın ve iletişim dinlemelerinin ana kaynaklarından biri, kanıtları değiştirme ve çarpıtma konusunda meşhur olan İsrail’den başkası değildir.
ABD istihbarat raporu ayrıca, kimyasal silah saldırısının gerçekleşmesinden günler önce buna ilişkin bilgiye sahip olduklarını iddia etmektedir. Yakın zamana kadar Avrupa Birliği Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nde misafir öğretim üyesi olarak çalışan tanınmış kimyasal silah uzmanı Jean Pascal Zanders, ABD’nin bunu dünyaya niye söylemediğini ve kimyasal saldırı ikazında bulunmadığını sormaktadır.
Bir İsrail-Suudi-ABD komplosu mu?
Suriye içinde savaşan ABD destekli hükümet karşıtı güçler, kimyasal silah kullanma geçmişi olan güçlerdir. Ancak Obama ve ortakları buna dair herhangi bir şey söylememiştir.
Hükümet karşıtı güçlerin Suriye ordusunun Aralık 2012’de Noel’de Humus şehrinde kimyasal silah saldırısı gerçekleştirdiği yönündeki suçlamalarına rağmen, CNN, ABD’nin hükümet karşıtı savaşçılara kimyasal silahları ele geçirme ve kullanma eğitimi verdiğini aktardı. Yıkıcı Rüzgar Kimyasal Tugayı adı altında bizzat isyancılar sinir gazı kullanma tehdidinde bile bulundu ve Suriye’de yapmayı planladıklarını gösterir şekilde, tavşanları öldürdükleri bir video yayınladı.
Fransız Le Figaro gazetesine göre, CIA, İsrailliler, Suudiler ve Ürdünlüler tarafından eğitilen iki hükümet karşıtı tugay, sırasıyla 17 ve 19 Ağustos 2013 tarihlerinde bir saldırı gerçekleştirmek için Ürdün Haşimi Krallığı’ndan Suriye’ye geçti. ABD, her iki hükümet karşıtı tugayı da eğitmek için çok yatırım yapmış olmalıdır. Eğer bu gerçekse, bu tugayların aldıkları yenilgi üzerine son çare olarak başvurulan bir olağanüstü durum planı olarak Şam’daki kimyasal saldırının gerçekleştirildiği ileri sürebilir.
Ancak kimyasal silahları nasıl edindikleri ayrı bir mesele olsa da, pek çok işaret Suudi Arabistan’ı göstermektedir. İngiliz Independent gazetesine göre, “ilk kez Batılı müttefiklerini, Suriye rejiminin Şubat 2013’te sarin gazı kullandığı varsayımıyla uyaran” Suudi Prens Bender’di. 22 Temmuz’da isyancılar ayrıca Han el Asel’i ele geçirecek ve gerçeklerin üzerini örtmenin parçası olarak tanıkları öldürecekti.
Yahya Ababneh tarafından hazırlanan ve Dale Gavlak’ın da katkı yaptığı bir rapor, “bazı isyancıların Suudi istihbarat şefi Prens Bender bin Sultan üzerinden kimyasal silah edindiğini ve gaz saldırısının gerçekleştirilmesinden sorumlu olduğunu” söyleyen kişilerin tanıklıklarını topladı.
Mint Press News tarafından yayınlanan rapor hikayeye, ABD hükümetinin iddialarıyla taban tabana çelişen önemli bir boyut da ekliyor. Rapor, Suudi Arabistan bağlantısını açık hale getiren şeyler söyleyen bir kadın isyancıdan alıntılar yapıyor. Söz konusu kişi, onlara silahları veren kişilerin “bu silahların ne olduğunu veya nasıl kullanılacağını söylemediğini” ve kendilerinin “bunların kimyasal silah olduğunu bilmediklerini” söylüyor. Kadın isyancının, “Suudi Prensi insanlara bu tür silahları verirken, bu silahları kullanmayı bilen kişilere vermelidir” dediği aktarılıyor.
Raporda bir diğer Suudi bağlantısı da mevcut: “Abdül Muneym, oğlunun ve başka 12 savaşçının, bir isyancı tugaya liderlik eden ve Ebu Ayeşa olarak bilinen bir Suudi militan tarafından verilen silahları saklamak için kullanılan bir tünelde öldüklerini söyledi. Baba, bu silahların ‘boru tarzı yapıda’ olduğunu, başak silahların ise ‘dev gaz şişelerine’ benzediğini söyledi.”
Dolayısıyla Suudiler kimyasal saldırının gerçekleşmesini sağlamış, İsrailliler ise tam kapsamlı bir savaşı ateşlemek, veya en azından Şam’a karşı bir bombalama kampanyasının gerçekleşmesini sağlamak için bir örtü sunmuş gibi görünmektedir. İsrail ve Suudi Arabistan, Obama Yönetimi’ne Suriye’yi tehdit etmesi için yetki vermiştir.
Obama Suriye’deki güç dengesini değiştirmek istiyor
Washington’dan gelen ahlakçı dil, değersiz bir duruştur. ABD hükümetinin ikiyüzlülüğünün sınırı olmadığı bilinmektedir. ABD, Suriye ordusunu misket bombası kullanmakla suçlayıp kınarken, Suudi Arabistan’a aynı bombalardan büyük miktarda satmaktadır.
BM denetçileri ilk olarak Suriye’ye Şam hükümetinin daveti üzerine girdi. Suriye hükümeti haftalar boyunca BM’ye, hükümet karşıtı milislerin Halep’in doğusundaki bir klorin fabrikasının kontrolünü ele geçirdikten sonra kimyasal silah kullanmaya çalıştığı ikazında bulundu. Suriye ordusu bir önlem olarak, bütün kimyasal silahlarını, hükümet karşıtı güçlerin onlara erişmesini engellemek için bir tutam çok sıkı korunan bileşime konsolide etti. Ancak isyancılar 19 Mart 2013 tarihinde Han el Asel’de Suriye hükümet güçlerine karşı bir kimyasal silah saldırısı gerçekleştirdi. Gerçekliği baş aşağı çeviren isyancılar ve onların, içinde ABD hükümetinin de olduğu yabancı destekçileri, kimyasal saldırı için Suriye hükümetini saldırı nedeniyle suçlamaya çalışacak, ancak BM denetçisi Carla del Ponte, kapsamlı çalışma sonrasında Mayıs ayında bu iddiaları reddedecek ve sahte olarak tanımlayacaktı.
Obama Yönetimi, varsayılan Ağustos saldırısıyla ilgili olarak günler boyunca yalan söyledi ve kendi kendisiyle çelişti. Kimyasal silah izlerinin ortadan kaldırılamayacağını, fakat Suriye hükümetinin ortadan kaldırılmayacak olan bu kanıtları yok ettiğini söylüyorlar. Bir soruşturma istiyorlar, fakat hâlihazırda yanıtlara sahipler.
Suriye hükümetinin Guta banliyösünde kimyasal silah kullandığı iddiası mantıktan yoksundur. Neden Suriye hükümeti gereksiz bir şekilde, kontrolü altında tuttuğu bir bölgede kimyasal silah kullanıp, ABD ve müttefiklerine müdahale bahanesi vererek kendi ayağını vursun? Ve Obama yönetimi, Suriye hükümetinin gereksiz şekilde kimyasal silah kullanacağı günler içinde, Birleşmiş Milletler denetçilerinin Şam’a geldiği günü seçtiğine inanmamızı istiyor.
Taraflı ve kamuoyunu yanıltan İngiliz devlet kanalı BBC bile olaya ilişkin tuhaf bir şeylerin olduğunu kabul etti. BBC’nin “Ortadoğu Editörü Jeremy Bowen, pek çok kişinin [Suriye] hükümetin[in] [Birleşmiş Milletler] denetçilerin[in] ülkede olduğu ve ordunun Şam civarındaki bölgede askeri bakımdan başarı gösterdiği bir sırada bu silahları neden kullanacak olduğunu sorgulayacağını söylüyor.”
ABD kasıtlı olarak, kimyasal silah kullanımından ötürü Suriye hükümetine işaret ediyor.
Amerikalı yetkililer, başka ülkelere karşı saldırı başlatmak için yalan söyleme konusunda uzun bir sicile sahiptir. Vietnam’dan Yugoslavya’ya, Irak’tan Libya’ya kadar, ABD’nin çalışma tarzı hep bu olmuştur.
Uluslararası topluma ters düşen Suriye değil, aralarında Obama Yönetimi’nin de bulunduğu, Washington’daki savaş kışkırtıcılarıdır.
Washington, Suriye içindeki savaşı uzatmanın bir aracı olarak Suriye’ye saldırma tehdidinde bulunuyor. ABD hükümeti aynı zamanda, Suriye hükümeti ile Amerika’nın hükümet karşıtı isyancı müttefikleri arasındaki güç dengesini yeniden inşa ederek ve bunun için Suriye ordusunu zayıflatıp isyancılara karşı galip gelme ivmesini sonlandırarak, gelecekteki müzakerelerde elinin daha güçlü olmasını istiyor. Amerika, isyancılar için Şam savunmasını kırmak istiyor olmasa bile, nihai müzakereler gerçekleşmeden önce denklemi düzleştirmek ve Suriye hükümetini zayıflatmak istiyor.
Şimdi, “savaşı engelleme sorumluluğunun” devreye girme zamanıdır.
Mahdi Darius Nazemroaya-Global Research (Medya Şafak)
|
|