Yaran rahmet ve bereket ayı olan Ramazan ayında Irak’tan gelen kardeş heyeti aralarında görmekten mutluluk duyduklarını belirterek “Ayeti Kerimede Peygamberimizle birlikte olanları kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında sevgi dolu, rahmet dolu olmaları gerektiğini söylerken, tam tersine Müslümanlar; birbirlerine karşı şiddetli kafirlere karşı rahmetli olmuşlar” dedi.
“Elbette basiretli alimlerin de çok olduğunu hatırlatmak isterim. Kıble Ehli kavramı etrafında aralarındaki ne kadar görüş farklılığı da olsa toplanmayı başaranlar var” diyen İstanbul Müftüsü yaran, Hac’da aynı kıblenin etrafına toplanan insanların Hac’dan sonra birbirlerinin kanını dökmesini anlayamadığını söyledi.
Bunun asıl nedeninin çarpık ve yanlış din anlayışı olduğunu, insanları kaçırmanın yasak olduğuna dair İslam’ın açık emri olmasına rağmen Boko Haram diye bir örgütün İslam adına yüzlerce kız çocuğunu kaçırabildiğini hatırlatan Yaran Somali’deki al-Şabab örgütünün de İslam adına zulüm yaptığını belirtti.
“Daiş-IŞİD diye bir örgüt bugün Suriye ve Irak’ta halka zulmetmektedir. Yemen, Mısır, Libya, Afganistan, Pakistan ve diğer İslam ülkelerinde de durum farklı değil. Böyle bir İslam’a kim talip olabilir ki” diyen Yaran, bu ortak sıkıntıları el ele vererek çözmek gerektiğini belirtti.
“Şii Vakfı Başkanı: Fitnenin de çözümünün de kaynağı alimler ve yöneticilerdir”
Sıcak karşılamalarından ve İlgilerinden dolayı teşekkür eden Şii Vakfı Başkanı “Seyit Âla al-Musevi” İslam dünyasında tarihteki tüm fitnelerin iki temel kaynağı olduğunu, bunların da alimler ve sultanlar olduğunu söyleyen al-Musevi “Fitneleri çözen de tarihte bu iki gurup olmuştur. Akıl sahibi alimler ve adaletli yöneticiler aynı zamanda huzur ve kardeşliğin de kaynağıdır. Fitnenin gücü olabilir ama İslam’ın gücü tüm fitnelerden daha büyüktür, onların üstesinden gelecek kadar yücedir” dedi.
Devlet başkanları ve sultanlar ne zaman akıl sahibi, mutedil alimlerin sözüne baktıysa o coğrafyada barışın hakim olduğunu, fitne ateşlerinin söndüğünü söyleyen Şii Vakfı Başkanı "Korkumuz alimlerin bazı mülahazalardan dolayı gerçekleri açıklamayıp bu görevlerini üstlenmekten kaçınmalarıdır” diye konuştu
“Al-Musevi: Siyasiler duyarsız olsa da alimler olamaz
“Siyasiler ne kadar duyarsız olsa ve sorumluluklarından kaçsalar da biz alimler olarak sorumluluktan kaçamayız” diyen al-Musevi Kıble Ehlinin tekfir edilemeyeceği konusunda tüm alimlerin icma etmelerine rağmen şu anda İslam topraklarında Müslümanların malı, canı, namusu yine Müslüman olduğunu söyleyenler tarafından çiğnendiğini alimlerin çoğunun ise buna suskun kaldığını söyledi.
Şii Vakfı Başkanı al-Musevi sözlerini şöyle sürdürdü:
“Alimlerden bir ordu hazırlamaları istenmemektedir, ama en azından onlardan beklenen bu kanın dökülmesini önleyecek, doğru, adaletli ve hak söz söylemeleridir. Bu ise bir ordunun gücünden daha büyüktür.
Ankara’da sayın Diyanet İşleri Başkanı ve diğer arkadaşlarla görüşmemizde onların da bu selefi-tekfirci akımlara karşı olduklarını gördük. Sayın Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in ümmetin vahdeti için güzel bir duruş sergilediğini, tekfirciliğe karşı açık bir tavır ortaya koyduğunu gördüm.
Tekfirci Vahhabi düşünce karşısında Türkiye halkının bu mutedil ve asil duruşunun tüm İslam topraklarına yayılmasını temenni ediyorum. Tekfirciliğin tüm İslam dünyasında yayıldığı, vahdet ve itidal taraftarlarının ise sesinin çok az çıktığı bir dönemde Türkiye’nin kendisine düşen tarihi misyonu sahiplenmesini bekliyoruz. Bizlerin de Türkiye halkının yanında duracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.”
“Türkiye ve Mısır bu oyunu bozmalıdır” "Azınlık bir gurup Ehli Sünnet Adına Katliam Yapıyor"
Şu anda tekfirci bir gurup dünyadaki tüm Ehli Sünnetin görüşünü ve sancağını çalmış olduğunu, insanlara yanlış istikamette Sünniliği tebliğ ettiğini, zorla ve katliamla Gerçek Ehli Sünnetin kendileri olduğunu söylediklerini hatırlatan al-Musevi “Türkiye ve Mısır gibi Ehli Sünnetin gerçek temsilcisi olan asil ülkelerin buna izin vermemeleri gerekir” diye konuştu.
Necef’teki müçtehitlerin ve dini önderlerin, özellikle de Ayetullah Sistani’nin duruşunun devamlı Müslümanların kardeşliği ve birliğinden yana olduğunu belirten Musevi, Ayetullah Sistani’nin “Ehli Sünnet sizin kardeşinizden de öteye canıdır” sözünün tüm Müslümanların kalbine nakşettiğini söyledi.
Arşivlere bakıldığında tarih boyunca da her zaman Necef, Kerbela, Kazimeyn, Samarra’daki alimler ümmetin birliği için, kardeşliği için mücadele ettiğini hatırlatan Şii Vakfı Başkanı sözlerine şöyle devam etti:
“Asla Şii bir müçtehit “bu Şii’dir bu Sünni’dir” diye fetva vermez”
“Ayetullah Sistani’nin bir yıl önceki Müslümanların mukaddesatlarını, canlarını, namuslarını ve ülkelerini korumaları için verdiği fetva da bir gurup için değil, tüm Iraklı Müslümanları içindir. Ayrıca Ayetullah Sistani bu fetvasını Sünnilerin yaşadığı bir şehir olan Musul düştüğünde vermiştir.
Asla Şii bir müçtehit “bu Şii’dir bu Sünni’dir” diye fetva vermez. Bu fetva, Şiisi, Sünnisi, Hıristiyanı, İzedisi, Sabiisiyle tüm Irak halkınadır.
Necef’teki müçtehitlerin bu duruşuna Türkiye ve Mısırdaki kardeşlerimiz de katılırsa inşallah en kısa zamanda tüm İslam alemine huzur ve barışın, kardeşliğin hakim olduğunu göreceğiz. Bunu başarırsak ışığın karanlığı yok ettiği gibi, tekfirci düşünceyi yok ederiz.”