Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
Trump – Putin zirvesinden iki tehlikeli nokta
İki lider Suriye krizi ile ilgili iki ana konu üzerinde anlaştı: Birincisi: İsrail'in güvenliğini korumak ve 1974 yılında imzalanan, Golan tepeleri ile ilgili ateşkes anlaşmasını etkin hale getirmek üzere ortak işbirliği yürütmek. İkincisi: IŞİD'in aldığı yenilgiden, İran'ın faydalanmasına izin verilmemesi ve Rus - Amerikan güçlerinin, Suriye topraklarında koordinasyonunun devam etmesi.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
20-07-2018 09:30 - 556 Okunma
Geçtiğimiz Pazartesi günü Rusya lideri Vlademir Putin ve ABD lideri Donald Trump arasında Helsinki'de gerçekleşen zirvenin ardından düzenlenen basın toplantısına ilk bakışta, iki liderin Suriye krizi ile ilgili iki ana konu üzerinde anlaştıklarını söyleyebiliriz:
 
Birincisi: İsrail'in güvenliğini korumak ve 1974 yılında imzalanan, Golan tepeleri ile ilgili ateşkes anlaşmasını etkin hale getirmek üzere ortak işbirliği yürütmek.
 
İkincisi: IŞİD'in aldığı yenilgiden, İran'ın faydalanmasına izin verilmemesi ve Rus - Amerikan güçlerinin, Suriye topraklarında koordinasyonunun devam etmesi.
 
Trump ve Putin, söz konusu iki mesele hakkında ayrıntılı bilgi vermezken, Suriye'de İran'ın varlığının sonlandırılmasına ya da kontrol altına alınmasına yönelik İsrail'in taleplerine de işaret edilmedi. Elbette bu gizlilik, kapalı toplantı salonunda konu hakkında bir anlaşmaya varıldığı ya da anlaşmazlık yaşandığı anlamına gelmez. Belki de ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Suriye konusunda topun Rusya sahasında olduğuna dair sözleri, Suriye sahasına dair birçok mesaj veriyor olabilir. Süper güçler bir araya geldiğinde, anlaşmalara ve pazarlıklara girerler. Orada veya burada, karşılık olmadan hiçbir şeyden feragat etmezler.
 
Rusya lideri Putin'in sözlerine bakılırsa, Suriyeli mültecilerin meselesi de görüşmede önemli bir yer işgal etmiş: “Suriye'nin komşu ülkelerine göçmenler krizi ile ilgili yardım etmek zorunda olduğumuzun altını çiziyoruz. Bu durum, Avrupa ülkelerine baskıyı hafifletecektir.” Bu yardımdan kasıt, Ürdün ve Lübnan değil, 3.5 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye'dir. Şaşkınlık uyandıran bu durum, beraberinde pek çok soru işareti de getirdi. Türkiye'deki mültecilerin Suriye'ye geri dönüşünü kolaylaştırmak üzere bir anlaşmaya mı varıldı? Yeniden yapılandırma meselesi tartışıldı mı? Bu konuda bir plan yapıldı mı?
 
Basın toplantısında, ABD Başkanı Trump'ın İran ile ilgili şu sözleri dikkat çekti: “Suriye'de IŞİD'in yenilgisinden İran'ın faydalanmasına izin verilmemesi üzerine Rusya ile anlaştık.” Putin tarafından herhangi bir açıklama veya yorum getirilmeyen konu, İranlı yetkililer tarafından endişe ile karşılandı. Çünkü bu, iki taraf arasında sadece Suriye'de değil aynı zamanda Irak'ta, İran'ın varlığını sona erdirmek için ortak işbirliği anlaşması yapıldığı şeklinde yorumlanabilir. Bu durum, akıllarda soru işareti oluşturdu: İran'ın Suriye'deki varlığının sona erdirilmesi ya da kontrol altına alınması karşılığında, Amerika'nın Rusya'dan yaptırımları kaldırması ve kırım yarım adasını ilhak etme takası mı yapıldı?
 
Bu konuda kesin bir cevap vermek çok zor. İki lider de basın toplantısında fazla bir şey söylemedi. Açıklama genellikle diplomatik iltifatlar içeriyordu. Bundan dolayı taraflar arasında sağlanan anlaşmalar ve anlaşmazlık noktaları hakkında bilgi edinebilmek için zirvenin kaldırdığı tozların yatışmasını ve Batılı gazetelere yapılan basın sızıntılarını beklemek gerekiyor. Bu ayın sonunda Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin Tahran'da bir araya geleceği üçlü zirveyi de iyi gözlemlemek gerekiyor. Bunun yanı sıra, İsrail basınının bu zirve hakkındaki görüşleri ve değerlendirmeleri nasıl yansıttığı da dikkate alınması gereken konuların başında geliyor.
 
Bu zirve, Trump'ın talebi üzerine, İsrail hükümeti ve lobilerinin baskıları altında ve bölgede İran'ın ve özellikle de güney Lübnan'daki Hizbullah'ın başını çektiği askeri kollarının ortaya çıkarabileceği tehlikenin korkularını gidermek için düzenlenen bir zirvedir. Peki, Netanyahu'nun Moskova ve Washington'a düzenlediği yoğun temasları, bu konuda hedefine ulaştı mı? Ya da Trump, Rus mevkidaşını, önümüzdeki 4 Kasımdan itibaren İran'a dayatmak istediği ve İran'ın petrol ihracatını engellemeye yoğunlaşan boğucu ambargoya ikna mı etti?
 
Bu konuda ciddi şüphelerimiz var. Çünkü Rusya lideri Putin'in, İranlı müttefikleri ile ortaklarını terk etmesi ve onlara karşı İsrail ile Amerikalıların çukuruna girmesi çok zor bir ihtimal. Trump ve Netanyahu'yu razı etmek, sadece Suriye'deki değil, tüm Ortadoğu'daki büyük başarılarını kurban etmektir.
 
Abdulbari Atvan
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
20-07-2018 09:30 - 556 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
23-11-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım