İşKahire ve Tel Aviv, yaklaşık iki hafta önce İsrail varlığı tarafından Mısır'a 64 milyar metreküp doğalgaz sağlayacak dev bir anlaşmaya imza attı.
İsrail yayın kurumu hazırladığı bir raporda, bu anlaşmanın 15 milyar dolar değerinde 10 yıllık bir anlaşma olduğunu belirterek, 1978 yılında imzalanan Camp David anlaşmasından bu yana, iki taraf arasında imzalanan en büyük anlaşma olduğuna dikkat çekti.
Rapor aynı zamanda, (Leviathan ve Tamar) doğalgaz yataklarının sahibi olan İsrailli Delek şirketi ve Mısırlı Dolphin enerji şirketleri arasındaki anlaşma çerçevesinde, iki anlaşmanın imzalandığına dikkat çekti.
Yeni anlaşma, ülkedeki yetkililerin, bölgeden çıkarılan gazın ancak ülkeye yeteceğine dair açıklamalarının gölgesinde, Mısır'da büyük tartışmalara yol açtı.
İsrailli Haaretz gazetesinin ekonomi ekinde duyurulan anlaşma, Mısır'ın gazını İsrail'e ulaştıran Sina'daki boru hattının patlatılması yüzünden İsrailli şirketin zararı olarak nitelendirilen 1.03 milyar dolar değerindeki tazminatın, Mısırlı “Doğu Akdeniz Gazı” şirketi tarafından ödenmesine karar verdiği bir zamanda geldi.
İsrail rejiminin son yıllarda, Akdeniz'in doğusunda yeni petrol ve doğalgaz sahaları keşfettiğini unutmamak gerekiyor. Stratejik açıdan, bu keşif Siyonist rejimin ekonomik seviyesinin yükseldiği anlamına geliyor. Bu alanlardan birçoğu, Hayfa ve Gazze Şeridi sahillerine yakın konumda bulundu. Diğer alanlar ise, başta Lübnan olmak üzere, işgal altındaki Filistin'e komşu ülkelerin karasularına giriyor.
Uluslararası raporlara göre, Siyonist rejim 800 milyar metreküpten fazla, büyük bir doğalgaz rezervine sahip. Bu gaz alanlarından biri olan Tamar tek başına 240 milyar metreküp içeriyor.
Bunun sonucu olarak, işgalci rejim Mısır'ın doğalgaz ithalatçısından, Ürdün ve Türkiye'de dâhil olmak üzere Mısır için bir ihracatçıya dönüşmüş durumda.
İsrailli Delek şirketi, iki taraf arasındaki anlaşmaya dayanarak Akdeniz'deki Tamar gaz alanından, Ürdün'e doğalgaz ihraç etmeye başladığını daha önce duyurmuştu. Umman da konuyu tam bir gizlilik içerisinde yürüttü. Haaretz gazetesi, işgalci rejim ile ekonomik normalleşmeyi reddeden Ürdün halkının sokaklardaki öfke ve protestoları sebebiyle ihracat meselesinin başlangıcından uzak olmaya başladığını söyledi. Anlaşma uyarınca, İsrail Ürdün'e 15 yıl boyunca 2 milyar metreküp doğalgaz tedarik edecek.
İsrail'in gaz ihracatı altındaki hedefleri şöyle özetleyebiliriz:
· Enerji alanında kendi yeterliliğini elde etmek
· Mısır ve Ürdün gibi ülkeleri, İşgal rejiminin sahip olduğu enerji kaynaklarına bağlamak
· Gasıp rejim ve bu ülkeler arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecini hızlandırmak
· Başta Körfez İşbirliği Konseyi Ülkeleri olmak üzere, bölgedeki Arap ülkelerinin petrol ve gaz ihtiyacını kısıtlamak
· İşgalci rejimin, gayrı meşru varlığını devam ettirebilmek için büyük ölçüde dayandığı ekonomik ve güvenlik seviyesini yükseltmek
Gözlemciler, Mısır'ın zamanla İsrail'in doğalgazını diğer bölge ülkelerine ihraç edebilmesi için bir bağlantı halkasına dönüştüğünü düşünüyor. Böylece İsrail ve bu ülkelerin başkentleri arasındaki ilişkilerin güçlenmesinin yolu açılmış oluyor.
Akdeniz'de İsrail ve Lübnan'ın ortak alanlarında Siyonist rejimin doğalgaz çıkarması konusunda, Lübnan'ın Birleşmiş Milletlere çok sayıda sert itirazlarda bulunduğunu da belirtmek gerekiyor. Beyrut, bu konuda ısrarcı davrandıkça, bu durum Tel Aviv'i bu alanları askeri olarak ele geçirme tehdidine doğru itiyor.
İşgalci rejim, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın, Lübnan ile ortak alanlar üzerindeki taleplerini görmezden gelmeye devam ederse, işgalci rejimin doğalgaz ihracatını kesebilecekleri uyarısında bulunduğu Hizbullah füzeleri başta olmak üzere, askeri güçten korkuyor.
Burada işaret etmek istediğimiz bir diğer nokta ise, Tel Aviv, aralarında Suriye'nin işgal altındaki Golan tepelerinin Filistin topraklarına dâhil edilmesi projesinin de bulunduğu yayılmacı hedeflerini gerçekleştirmek için, bir yıldan fazla süre önce ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saraya girmesini istedi. Çünkü bu bölge, zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarının yanı sıra içme suyu ve tarım alanları da içeriyor.
Siyonist varlığı, Lübnan ile ortak petrol alanlarına girmeye cesaretlendiren şey, Amerika, Batı ülkeleri ve bölgesel müttefiklerinin bu rejime ekonomik, siyasi, güvenlik ve askeri alanlarda verdiği sınırsız destektir.
Bundan dolayı, İran tarafından desteklenen Direniş'in, İslam ülkeleri pahasına Siyonist işgal varlığının genişlemesini sona erdirmek ve Siyonist varlığın, bu ülkelerin topraklarını ve karasularını işgal etmek suretiyle su ve enerji kaynaklarını kullanmasını engellemek için sağlam bir plan geliştirerek, bölgedeki Siyonist-Amerikan projesine karşı koyması bir zorunluluk halini aldı. Aynı zamanda Siyonist rejimin siyasi, ekonomik ve güvenlik hedeflerini gerçekleştirmek için, başta Riyad olmak üzere Arap başkentleri ile açık bir şekilde ilişkileri normalleştirme girişimlerinin de engellemesi gerkiyor.
Kaynak: iuvmpress
|