Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
‘Direnişin’ Suriye’de savaşı kazandığının işaretleri netleşiyor
Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları toplantısında, bazı ülke temsilcilerinin ittifakın Suriye politikasının yanlış olduğunu itiraf ettiği belirtildi. AB bünyesinde İran’la Suriye konusunda ciddi bir diyalog kurma eğilimi doğdu.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
31-12-2014 10:58 - 731 Okunma
ABD’nin Suriye’de Beşar Esad’ı devirmekten ziyade IŞİD ile mücadeleye odaklanmasının ardından, Avrupa Birliği’nden (AB) de politika değişikliği sinyali geliyor. 
Lübnan’dan yayın yapan El Ahbar’dan Sami Kleib’in makalesine göre, AB Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında bazı diplomatlar, birliğin Suriye politikasının yanlış olduğunu söylemekte tereddüt etmedi. 
Diplomatlar, bu nedenle politikanın değişmesi gerektiğini ve bunun için de Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın hazırladığı planın öncülük yapabileceğini söyledi. 
 
De Mistura-Avrupa toplantısı 
El Ahbar’a konuşan bir kaynak, AB dışişleri bakanları ile de Mistura arasında 11 Aralık’ta önemli bir toplantı gerçekleştiğini ve AB’nin Suriye politikasında değişiklik olduğunu doğruladı. 
Kleib, de Mistura’nın toplantıda yaptığı konuşmayı şöyle özetledi: 
Halep’teki çatışmaları durdurma planı, şu anda tek geçerli plan. Başka bir plan için umut yok. Bundan dolayı AB, bu planı sadece sözde değil pratik olarak da desteklemeli. Bu, savaşı durdurabilecek, halkın ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve komşu bölgelere ve devletlere yük olan yerinden edilmiş insanları geri döndürebilecek tek ehil plan. Plan aynı zamanda yeniden inşa sürecine de izin verecek. 
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, Halep hakkındaki uluslararası planın başarısını sağlamaya hazır olduğunu gösterdi, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i plana ikna etti ve aynı zamanda İranlı müttefiklerinin iknasında da büyük bir rol oynadı. Bu zorunluydu; çünkü Moskova, ABD-Atlantik çabalarının güvenilir olmadığını ve planın Rusya ile müttefikleri için kötü sonuçlar doğurabileceğini düşündüğü için gönülsüzdü. 
Amerikalılar da, başlangıçta plana yönelik rezervlerini ve şüphelerini dile getirseler de, zamanla daha esnek hale geldiler ve kendi onaylarını bazı bölgesel müttefiklerine, yani tabii ki esas olarak Suudi Arabistan’a bağladılar. Riyad’a giderek Suudi yetkilileri planın uygulanabilirliğine ikna edeceğim. Eğer onlardan başlangıç onayını alırsak, daha sonra çabalarıma Şam’da devam edip mümkün olan en kısa sürede başlayacağız, çünkü zaman azalıyor. 
Avrupalıların tepkisi: Türkiye’nin tutumu belirsiz 
İddiaya göre, Avrupalılar de Mistura’nun söylediği her şeye teorik olarak katıldılar. Diplomatlar, bir önceki Suriye Özel Temsilcisi Lahdar Brahimi’nin istifasından bu yana, Suriye yönetimi ile muhalefet arasındaki siyasi çabaların sürdürülmesi gerektiğini düşünüyorlardı. 
 
Ancak Avrupa Birliği, Türkiye’nin tutumu konusundaki çekincelerini sıraladılar. Kleib, bu çekinceleri şöyle özetliyor: 
Türkiye, Avrupalılar için gerçek bir sorun olmaya devam ediyor. Bazı yetkililer, Ankara’nın bir sonraki adımda ne yapacağını kestirmenin imkansız olduğunu söylüyor. Bazıları ise, Türkiye’nin yabancı militanlara Suriye’ye geçiş için hala kolaylık sağlayan tek ülke olduğunu, IŞİD’le mücadele etmek istemediğini ve uluslararası toplumu kendi pozisyonunu kullanarak tehdit etmeye çalıştığını söyledi. Avrupalılar, bunun için iki öneri ortaya attı. Birincisi, Türkiye’ye, bir uyarıyı da içeren baskıyı artırmak. Ancak bazı diplomatlar, böyle bir hamleyi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı daha uzlaşmaz hale getireceğine ve onu İran ve Rusya’nın kollarına atacağına inandıkları için yararsız buldular. İkinci öneri ise, Türkiye’yi “tatlı sözlerle” ikna etmek ve ona daha da yakınlaşmak, onu IŞİD’e karşı savaşmak ve yabancı militan akışını kesmek için alınan uluslararası karara bağlamak. Her iki koşulda da, Türkiye’nin pozisyonu Avrupa için huzursuzluk verici. 
 
İran’la ilişkiler 
Toplantıda konuşulan bir diğer konu ise, İran’ın tutumu. İran’ın Irak ve Suriye krizlerinde merkezi bir oyuncu haline geldiğini söylenirken, bazılarının tüm rezervlerine rağmen bu gerçekliği veri alarak soruna yaklaşmak gerektiği vurgulandı. 
Toplantıda, İran’la nükleer müzakerelerin sonuçlanmasını beklemeden, Suriye konusunda ciddi bir diyalog kurmanın önünde engel bulunmadığı belirtildi. 
Bu diyalogun, Suriye’den taviz kopartmak ve Avrupalı şirketlerin İran’daki varlığını sağlama almak açısından önemli olduğu söylendi. 
Buna tek itirazın Fransa’dan gelebileceğine, bunun da Fransa-Suudi ve Fransa-İsrail ilişkileri nedeniyle anlaşılır olduğuna dikkat çekildi. 
 
Suudileri ikna 
Toplantıda, Suriye krizinin çözümünün, Esad karşıtı birçok grupla ilişki halinde bulunan Suudi Arabistan’ı göz ardı ederek de mümkün olmadığının altı çizildi. 
Riyad’a, Suriye rejimini parlatmak gibi bir niyetin bulunmadığının garantisini vermek gerektiği söylenirken, de Mistura Suudilerin örtülü bir biçimde de olsa planı olumlu karşıladıklarını savundu. 
İspanya Dışişleri Bakanı, Suudilerin tamamen ikna olduğunu iddia ederek, Fransızların eleştiri dozunu düşürmesi gerektiğini, aksi takdirde Suudi Arabistan’dan daha radikal görüneceklerini söyledi. 
 
Fransa inat ediyor 
Toplantıda politika değişikliğine en inatçı karşı çıkış Fransa’dan geldi. 
Fransa Dışişleri Bakanı, Halep’teki planın IŞİD’e karşı Suriye ordusunu desteklememesi gerektiğini, bölgede “ılımlı” muhalif grupların da bulunduğunu savundu. Bakan Fabius, Humus’taki ordu ilerleyişini hatırlatarak, “Humus’ta yaşananın Halep’te yaşanmasını istemiyoruz” dedi. 
Fransız bakan, Suriye yönetiminin Halep’te uygulanması düşünülen plandan yararlanmaması konusunda ısrarcı oldu. 
 
Diplomatlar ABD’ye karşı temkili 
Toplantıdaki ilginç ayrıntılardan birisi de, Avrupalı bazı diplomatların ABD’ye yönelik yaklaşımları oldu. 
Suriye konusunda ABD’ye güvenmenin “hata” olduğunu savunan diplomatlar, ABD’nin her zaman olduğu gibi kendi çıkarlarını ittifakın çıkarlarının önüne koyduğunu ve Avrupalıları sık sık uygunsuz durumlara düşürdüğünü söylediler. 
Bu nedenle politika değişikliğinin bir işareti olarak, “Esad gitmeli” ifadesinin yerine, “Esad, krizin çözümünün sonunda olmayacak”, “Esad, siyasi çözümün sonunda kalmayacak” gibi daha “gerçekçi” sloganlar önerildi.
Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
31-12-2014 10:58 - 731 Okunma
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
23-11-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım