Yahudi Cemaati'nin yayın organı olarak bilinen Şalom Gazetesi'nin aslında Siyonist İsrail'in bölgede uyguladığı strateji ile paralel bir yayın politikasının olduğunu öncelikli olarak tespit etmek; söz konusu haberin niçin "İslami İran" düşmanlarına bir müjde olduğuna, belki de işin özünde "İslam İnkılabı" düşüncesine düşman ve bu düşünceyi yok etmek için var güçlerini bir araya getirenlere bir müjde olduğuna açıklık getirecektir.
Haberin girişinde Suudi Arabistan'ın resmen İsrail'i tanımamasına rağmen bu iki ülke arasındaki el şıkışmanın sebebi net bir şekilde ortaya konmuş;
"İsrail ve Suudi Arabistan, arasında diplomatik ilişki bulunmayan iki ülke olarak biliniyor. Ancak geçtiğimiz hafta iki ülkenin yetkilileri Washington'daki Dış İlişkiler Konseyinde (CFR) bir araya geldiklerinde, 2014'ten bu yana İran ile ilgili meseleleri konuşma sebebiyle beşinci kez buluştuklarını belirttiler."
Ayrıca görüşmelerin Washington'daki Dış İlişkiler Konseyinde (CFR)'de gerçekleşmesi de oldukça manidar. "İslam İnkılabı" düşüncesinin hayat bulduğu İslami İran'a karşı organize edilecek böylesi bir (Suud-İsrail) birlikteliğin zaten bir başka yerde inşa edilmesi düşünülemezdi. Bu nokta; söz konusu haberde Siyonist İsrail ile gerçkleştirilen bu iş birliğine sebep olarak gösterdiği İran'ın nükler konusu ile ilgili görüşmelere gönderme yapmasının aslında bu işlerin kotarıldığı ana üssün Amerika olduğu gerçeğinin üstünün örtülmesine dönük olduğunu ortaya koyması acısından önemli. Haberde ilgili kısım şöyle verilmiş;
"İsrail ve Suudi Arabistan; ABD'nin İran'la yaptığı nükleer anlaşmada belirlenen sınırların İran'a fazla esneklik verdiğini düşünüyor ve nükleer silaha ulaşma yolunun açık bırakılmasından endişe duyuyor. İki ülke, İran'ın artan bölgesel gücünden de rahatsızlık duyuyor. Hizbullah'ı desteklemenin yanında İran Suudi Arabistan'ın güney sınırında Yemen'in Husi isyancılarına destekte bulunuyor. Husilere yönelik askeri harekâtla, İran ve Suudi Arabistan arasında Yemen üzerinden bir mücadele başlamış durumda."
Aslında her iki siyasi otoritenin düşman olduğu İran değil. İran'da hayat bulan "İslam İnkılıbı" düşüncesi, hatta daha yalın söylenecek olursa bizzat "islam" bu iki siyasi yaklaşımın düşman olduğudur. Haberin devamında bu iki siyasi ergin kendi niyetlerini gizleyebilmek için İslami İran'a bir takım isnatlarda bulunarak bu stratejileri daha net bir şekilde belli oluyor. O kadar ki; Suudi Arabistan'ın bölge ülkeleri üzerinde ardı arkası kesilmeyen komplolarına, bu komplolarda esas emperyalist olan ABD ve onun bölgedeki uzantısı Siyonist İsrail ile paralel amaçlara sahip olmalarına rağmen İslami İran'ı suçlayarak bu ortaklığı gözlerden kaçırmaya çalışmaktadır. Haberin devamında bu yaklaşım çok net bir şekilde ortaya çıkıyor;
"Suudi tarafından Eşki Ortadoğu'da İran'ın emperyalist planının ortaya çıkarıldığını vurguladı. Bölgede barış için yedi aşamalı bir plan öneren Eşki, ilk aşamanın Arap ulusları ve İsrail arasında barışın tesis edilmesi, ikinci aşamasının ise İran'da rejim değişikliğine gidilmesi olduğunu açıkladı."
İşte Suud temsilcisi Eşki esas amacını bu kadar net bir şekilde orata koyuyor. Peki "emperyalist İran'a" (!) karşı kiminle beraber hareket ediliyor; ABD ve Siyonist İsrail ile. Hatırlanacağı üzere İran İslam İnkılabı lideri İmam Humeyni ABD' "büyük Şeytan" diye tanımlamıştı. Hizbullahın şehit lideri Abbas Musavi'de İsrail'i "mutalak şer" diye tanımlamıştı. Ne büyük çelişki; "büyük Şeytan" ve "mutlak şer" ile iş birliği yapılarak İslami İran'ın şerrini (!) def etmeye çalışmak. Suudi arabistan ve onunla birlik olan ABD ve Siyonist İsrail ve bizim ülkemizdeki İslami İran düşmanı olan "islamcılar" ve bölgedeki diğer ortakları buna inanmamızı istiyorlar.
Şalom Gazetesi'nin internet sitesindeki söz konusu haberin devamında zaten Siyonist İsrail ile Suudi Arabistan'ın bu birlikteliklerinin yeni olmadığına özellikle iki ülke arasındaki ilişkileri 'dostluk' kavramı ile vurgu yapılıyor;
"Platformda Eşki ve Gold herkesin gözü önünde el sıkıştı. CFR etkinliği İsrail ve Suudiler arasındaki tek dostluk göstergesi değil. Önceki dönemlerde hükümetlerce yalanlanmasına karşın gizli işbirlikleri yapıldığı belirtiliyor. 2009'da Suudi Arabistan'ın İsrail'e hava sahasından İran'a uçuş izni verildiğini içeren bir rapor yer alıyor. Farklı bir rapor ise İsrail'in Demir Kubbe füze savunma teknolojisini Yemen'deki savaş için kullandırmayı teklif ettiğini belirtiyor."
Tabi bütün bunların üzerine haberin oluşturacağı algıyı 'bilimsel' (!) verilerle desteklemek gerekiyor. Bu cümleden olarak finalde bir ara başlıkla; "SUUDİLER EN BÜYÜK DÜŞMAN OLARAK İSRAİL'İ DEĞİL İRAN'I GÖRÜYOR" buna dikkat çekilerek;
"İsrailli bir kamuoyu araştırma şirketinin yaptığı anket sonucu Suudilerin en büyük düşman olarak İsrail'i değil İran'ı gördüklerini ortaya çıkardı.
Merkezi Herzliya'da bulunan bir şirket tarafından gerçekleştirilen ankette Suudi Arabistan halkının yüzde 53'ü İran'ı baş düşman olarak görürken, yüzde 22'si IŞİD, yüzde 18'i ise İsrail dedi. Şirket, ankete katılanların, soruları kimin sorduğu merak etmediğini de vurguladı."
Bu sıkı bilimsel veri (!) ile final gerçekleşiyor. Tabi bu verileri ortaya koyan araştırmayı yapan şirketin İsrailli olması o kadar da önemli (!) değil. Netice itibariyle veriler bilimsel (!)
Şalom Gazetesi daha önce de bu çerçevede haberlerin altına imza atmış, hatta o haberlerden biri çok dikkat çekici olduğu için yine sitemizde bir haber yoruma konu olmuştu. O haberde Siyonist İsrail'in Suriye'deki tekfirci terör ile ilişkisi, yaralanan teröristlere yardım eden siyonist askerlerin insancıllıkları (!) maskesi ile örtülerek verilmişti.
Fotoğrafın tamamına bakıldığında aslında Suudi Arabitan'ın politiklarındaki öncelikleri ile ABD ve Siyonist İsrail'in öncelikleri birbiri ile örtüşüyor. Bu gün bölgemizde bizim ülkemiz de dahil olmak üzere Suudi Arabistan ile beraber hareket eden ülkelere baktığımızda aslında pek fazla bir şeyin değişmediği ortaya çıkıyor. 1979'da İran İslam Inkılabı gerçekleştiğinde kimler karşı çephede düşmanlık yapıyor idiyse şimdi de cepheler aynı... Bir fark var ki; o zaman "İslamcı" olupta ABD'ye Siyonist İsrail'e ve onların bölgedeki işbirlikçilerine karşı olduğunu iddia edenlerin kalplerinde aslında ne sakladıkları belli oldu. Artık o "İslamcılar" da İslam İnkılabı karşısındaki cephede.
İtiraf etmek gerekiyor ki; BOP (Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi) ile genelde bölgede, özelde ise ülkemizde "İslamcı muhalefet" devşirilmiştir.