08-08-2020 tarihinde eklendi
Özgündüz: “Hz. Ali’nin Faziletleri ve Gadir-i Hum”
Türkiye Caferileri Lideri Selahattin ÖZGÜNDÜZ, Zeynebiye Camii ve Kültür Merkezi'nde 07 Ağustos 2020 cuma günü hutbesinde gündemi değerlendirdi.

 Özgündüz; "Cumanız mübarek olsun, birliğimiz daim olsun. Allah birliğimizi bozmasın, bozmak isteyenlere fırsat vermesin.

 Evet, Gadir-i Hum bayramındayız. Bu bayram önemli bir bayramdır. Başkası bu bayramı kutlamıyor diye bu bayram önemini kaybeder mi? Etmez.

 Bana söyleyin, mesela Ramazan Bayramı ile ilgili Kur’an’ın neresinde ne var? Veya Kurban Bayramı ile Hac ameli kendi yerindedir. Oruç tutma, Hac ile ilgili ayetler var. “Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı yapın, edin” diyen ne var.”

 Kurban Bayramı ile ilgili olarak: “Biz sana Kevser’i verdik, öyleyse Rabbine namaz kıl ve deve kurban et.” Var. Bu da peygambere has bir hükümdür. Çünkü Kevser, Peygamber’e verilmiştir. Kevser hakkında çeşitli şeyler deniyor. Mütevatir hadislerde bunun havuz olduğundan bahsedilir, Sakaleyn Hadisi’nde de olduğu gibi.

 Resulullah’ın zürriyesi Hz. Fatima-tül Zehra’dandır. Allah, Seyitlerimizin bereketlerini bol, sayılarını çok etsin. Kendilerini de herkesten çok cetlerinin getirdiği bu dinin ahkâmına uymaya muvaffak etsin. Seyitlerimiz gerek ki yanlış yapmasın. Allah onları da bizleri de yanlıştan korusun.

 Gadir-i Hum’da nazil olan surelerden birisi Peygambere emredilen “Eğer bunu yapmazsan, risaletini tamamlamamış, tebliğ etmemiş olacaksın.” Diye vurgulanmıştır. O ne idi? Ali’nin vilayetini ilandı. O gün nazil olan ayetlerden birisi İkmal ayetidir; “Bugün dininizi kemale erdirdim, nimetimi size tamamladım.”

 Peygamber bunun karşısında tekbir getirerek buyurdu ki: “Benim risaletimle, Ali’nin vilayetiyle bu din kemale ermiş, Allah’ın nimeti tamamlanmıştır.”

 Eğer Ali’nin vilayetine kail olmazsan bu demektir ki dinin kâmil değil. Anlaşılmayan bir şey var mı? Allah’ın nimetinden tam olarak yararlanmamışsın, İslam nimetinden mahrum kalmışsın demektir. Dinen Allah’ın vahdaniyeti, “Resulullah’ın risaleti ve Ali’nin vilayetiyle birlikte kâmil olan bu İslam’ı ben sizin için din olarak beğendim. Kim bundan başka din seçerse kabul olmaz. Dini ameller de kabul olmaz.”

 “Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed, Allah’ın Resulü yani elçisidir.” Diyen kişi, İslam dairesine girmiştir ama Ali vilayetine kail değilse dini kâmil olmamıştır, eksik kalmıştır.

 Derler ki: Bir Yahudi geldi, ikinci Halifeye dedi ki: “Böyle bir ayet bize nazil olsaydı, dinimizin kemale erdiği, Allah’ın sadece bizim dinimizi din olarak seçip kabul ettiği maiyetinde bir ayet gelseydi biz o günü bayram ilan ederdik.

  Evet, dinin kemale erdiği, Allah’ın nimetinin bize tamamlandığı ve risaletinin tebliğ görevi kusursuz olarak sunulduğu gün bayram günü değilse, hangi gün bayramdır.

 Bu meselede hilafet konusu dar bir meseledir, onunla sınırlarsak meseleyi küçültmüş oluruz. Bu mesele hilafetten daha geniş kapsamlı bir meseledir. Peygamber kendisinin hilafet yetkisini Hz. Ali’ye aktarmıştır.

 “Acaba Peygamber’in halifesi onun yerine devlet işlerini üstlenen kişi olarak onun yetkisine sahip midir? Değil midir?” tartışması olabilir.

 Eğer Peygamber’imiz Gadiri Hum’da: “Ben kimin mevlası isem Ali’de onun mevlasıdır.” Yerine “Benden sonra Ali benim Halifemdir.” Deseydi o zaman şu tartışma olurdu: “Acaba halifenin, peygamberin kendisi kadar yetkisi var mıdır üzerimizde?”

 “Peygamber, Müminlere kendilerinden daha önceliklidir. Canlarından daha önceliklidir.” Bu, Allah’ın ayetidir. Peygamber de bu ayete işaretle buyuruyor ki “Ben size kendi canınızdan daha evla, daha mukaddem, daha öncelikli değil miyim?”

 Orada bulunan yüz yirmi bin insan “Evet ya Resulullah.” Dediler.

 İşte Peygamber bu sözün üzerine buyurdu: “Ben kimin mevlası isem, Ali’de onun mevlasıdır.”

 Ali’de bu nedenle aynı yetkiye sahiptir. Bu nedenledir ki birinci halife Ebu Bekir, ikinci halife Ömer bin Hattab’da biat merasiminde geldiler Ali (a.s)’a biat edip onu tebrik ettiler. “Kutlu olsun Ebu Talip oğlu Ali. Sen, benim ve bütün erkek ve kadın müminlerin mevlası oldun.” Diye tebrik ettiler. Bu dediklerimin hepsi Ehl-i Sünnet kaynaklarında mevcut olan, kayda geçen hadisler, ayetlerdir.

 Hilafet meselesi ise bu hadiseye göre cereyan etmedi. Ensar, Resulullah vefat edince kendi aralarında toplantı yaptılar, “Bu sıfatı muhacirlere vermeyelim. Hükümet bizde olsun ki çoluk çocuğumuz muhacire mecbur olmasınlar.” Bunun üzerine toplanmış kurultay yapıyorlardı. Ebu Bekir, Ömer, Abdurrahman ibni Avr gibi muhacir sahabelerin bu toplantıdan haberleri oldu, gittiler bu toplantıyı tabiri caizse sabote ettiler. Peygambere yakınlık esası üzerinde “Hilafetin Peygamber’in yakınlarında, akrabalarında olması gerekir.” Dediler. “Sizden de vezir olur.” Şeklinde bir formül sundular. Buna Ensarın çoğu razı geldi. Razı olmayanlardan da Buhari de dâhil birçok kaynak diyor ki zorla biat aldılar.

 Bu meşru muydu, değil miydi tartışması bir yana, Şia bin dört yüz senedir meşru değildi diyor, Sünni ise meşrudur diyor. Hatta fazilet sıralamasını, hilafet sıralamasıyla şekillendiriyorlar. En üstün Ebubekir idi, ikinci Ömer’di, üçüncü Osman’dı, dördüncü Ali’dir şeklinde. Şia tarafta Ali’den üstün yok çünkü kim mevlasından üstün olabilir. Üstünlük meselesi biraz insafla bakıldığında yanlış bir tartışmadır. Çünkü Ehl-i Beyt ile kimse kıyaslanamaz. Sonuçta en hayırlı aile Peygamber’in ailesidir. Fazilet konusunda kimse bu aile ile yarışamaz. Peki, kişinin üstünlükleri ne ile olur?

 İlmi ile. Peki, “Bu insanlar, Ali’den daha bilgiliydi” diyebilecek bir babayiğit var mı? Bu insanlar kendileri diyor zaten “Ali olmasaydı ben helak olurdum.” İlim bakımından Ali’den üstünü yok.

 Şuanda da durum bu değil midir? Bilime kim hâkimse şuanda da dünyaya o hâkimdir. Cahil toplumdan öncülük beklenmez ki.

 İman ile. Ali hiçbir zaman puta tapmamıştır, diğer sahabeler tapmıştı. Hiçbir zaman içki içmemişti, sahabeler içmişti. Ali bunları ne İslam’dan önce yaptı, ne de sonra yaptı.

 Ömer bin Hattab’tan naklediliyor ki: “Eğer bütün uzay, kâinat terazinin bir kefesine konulsa, diğer kefeye de Ali’nin imanı koyulsa, ben şahidim ki Ali’nin imanı tüm kâinattan daha ağır gelir.

 Yiğitlikte ise, benim karşıma gelsin bir adam desin ki “Diğerleri Ali’den daha yiğittir.” Diyebilir mi? Bu yiğitlik cihatta işe yarar. “Allah, mücahitleri mücadeleden kaçanlardan üstün kılmıştır.” Bu da ayetle sabittir.

 Peki, bu konuda Peygamberi bırakıp kaçanlar, Hz. Ali’den üstün olmayı bırak denk midirler?

 En önce İslam ile müşerref olan, islamını izhar eden Hz. Ali’dir. “Ama biz Ehl-i Sünnet’iz biz bu üstündür diyorsak kim derse desin kabul etmeyiz.” Diyebilir misin? Allah’ın koyduğu ölçülerle Ali üstün geliyor.

 Ama bir molla demiş ki “Onlar, Ali’den üstündür.” Ben Kur’an’a ve Peygamber’in sözü yerine mollanın sözüne bakacağım.” Diyorsan, benim Allah seni ıslah etsin demekten başka çarem kalmaz.

 Ali ibni Ebu Talip ile kimse boy ölçüşemez. Hükümet konusuna gelince; bilgili olan o, yiğit olan o, âlim olan o, takvalı olan odur. O günkü ashap Ali’yi tercih etmedi, başkasını tercih etti; bu üstünlük meselesi değildi. Bu tercihi gerçekleştiren Allah ve Resulü olsaydı öpüp başımıza koyardık. 

 Biz de seçimlerimizle yanılıyoruz yüz yıllardan beri. İnsanoğlu yanılabilir.

 “İslami kıstaslar neyi gösterir?” Bunu tartışmak başka bir şeydir. “Yanlış oldu, batıl oldu.” Demek ise başka bir şeydir. Bu ikinci durum birbirimizi kırmaktan başka bir işe yaramaz. Bin dört yüz sene geçti gitti ama sen “İdol, örnek şahsiyet seçip ona göre davranacağım.” Diyorsan, örnek Hz. Ali’dir. Böyle bir konuda anlaşmaya varabiliriz. Artık bin dört yüz sene önceki durumu değiştirme şansımız yok ama “Örnek şahsiyet Resulullah’tan sonra Hz. Ali’dir.” Diyebiliriz. Kardeşlerinizin yanlıştan dönmesine yardımcı olun.

 O hendekteki bir vuruş vardı ya. Küfrün tamamını temsil eden Amr ibni Abdüved ve karşısında imanın tamamını temsil eden Ali ibni Ebu Talip’in bir vuruşu vardır ya. Peygamber efendimiz buyuruyor ki: “O bir vuruş insan ve cinlerin tamamının yapacağı ibadetten üstündür.”

 Siz, Ali ile nasıl yarışa gireceksiniz? Onun bir vuruşunu ahirete kadar yapacağımız toplam ibadet karşılamıyor zaten. Neden biliyor musunuz? Çünkü eğer o bir vuruş olmasaydı İslamda, Müslümanlıkta bitiyordu. O bir vuruş İslam’ı kurtardı. Eğer ibadet ediyorsanız o bir vuruş sayesindedir. Sen kimseyle fazilet yarışına sokamazsın ki bu durumu.

 Allah bizleri Ali’nin yolundan ayırmasın. İllaki ayrılacaksan da ben ne edeyim? Başka yola gideni dinde zorla çevirmek yoktur. Peygambere de deniyor: “Sen onlara zorbalık yapamazsın. Sana tebliğ düşer.” Uyarsa uysun, uymazsa da can onun. Allah bizi dünya ve ahirette ayırmasın, onu örnek almaktan mahrum etmesin. Onun aşkından bizi mahrum etmesin. Durduğunuz yerde o aşk sayesinde cihat sevabı alıyor, şehit sayılıyorsunuz. Canını kanını ortaya koyanların sevaplarının aynısını alıyorsun. Durduğun yerde günahların affediliyor.

 Biz Kur’an’dan ve sünnetten bunları gördük. Bizim de görevimiz kardeşliğimiz gereği kardeşlerimize bunu anlatıyoruz. Seçim onların, zorlamak yok.

 Allah birliğimizi dirliğimizi bozmasın. Bunun içinde ağzımızdaki kelimeyi kulağımız duysun. Egomuzu tatmin etmek için birbirimize hakaret etmeyelim, tebliğ mantığı açısından hata yapmış olursunuz. Diğer türlü bir yere varamazsın, Ali yoluna da bir şey kazandırmamış olursun.

 Sevgili müminler, tekrar ediyorum… Gadir-i Hum programı, virüs nedeniyle iptal edilmiştir. Bu bize has bir yasaklama değil, bütün ülkede birçok program iptal edilmiştir. Allah, bu salgını bütün İslam âleminden, insanlıktan bertaraf etsin. Bizim dua etmekten başka yapacağımız bir şey yok. Bu nedenle programı herkes kendi camisinde yapacak, şartlar öyle icap etti. Ve bunun dışında devlet dedi diye değil, kendi sağlığınız için kurallara uyun. Sizi sevenleri üzmemek için sağlık kurallarına uyun. Çünkü bu hastalığı kapan kişi başkalarına da hızla bulaştırıyor.

 Lübnan’da çok acı bir hadise yaşandı. Atom bombası etkisi yapan bir patlama yaşandı. Orada depolanan kimyasallar ve gazlar vardı, belki de küçük bir kıvılcımla buluşunca bomba gibi patladı. Yüzlerce ölen, binlerce yaralanan insan var… Biz Lübnanlı kardeşlerimize geçmiş olsun diliyoruz, bu hadiseye kim üzülüyorsa, geçmiş olsun diyoruz. Ölenlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Kahrolsun Amerika, Kahrolsun İsrail diyoruz ama bu olayı onlara bağlarsak, onların bizlere bu denli büyük bir darbe vurduğunu kabul etmiş oluruz. Daha Lübnan hükümeti bile bir açıklama yapmamışken bizler yorumlarımızda biraz dikkatli olmalıyız.

 Allah’ın rahmeti üzerinize olsun, Allah bu tür belaları devletimizden, milletimizden ve tüm İslam âleminden uzak tutsun."

  

http://caferider.com.tr/ozgunduz--hz--alinin-faziletleri-ve-gadir-i-hum_h24683.html