14-04-2020 tarihinde eklendi
Korona dijital adaletsizliği derinleştirdi: Derin dijital uçurum
Dersler evden takip ediliyor, sanal zirveler yapılıyor ya da cep telefonu uygulamalarıyla yeni önlemler alınıyor. Salgın, dünyanın büyük bir bölümünü internete bağımlı hale getirdi. Ancak adaletsizliği de derinleştirdi.

COVID-19 salgınına karşı alınan önlemler sonucunda, kamu kurum ve kuruluşlarının, ayrıca diğer iş yerlerinin neredeyse tamamen internete bağımlı hale gelmesi bizim de dünya tarihinde bir dönüşüme tanıklık etmemizi sağladı.
 
İnsanların evden çalışması, öğrencilerin derslerini internet üzerinden takip etmesi, doktorların hastalarıyla telefon aracılığıyla görüşmesi ve siyasi liderlerin sanal zirvelere katılımıyla geçtiğimiz birkaç haftada, dijital teknolojilerin insanlar tarafından eşi benzeri görülmemiş bir şekilde benimsendiğini gördük.
 
Bir yanda Çin’deki teknoloji firmaları Alibaba ve Tencent, ABD'deki IBM, Google ve Microsoft ellerindeki en üst düzey bilgisayarları hastalığa tedavi bulmaya çalışan araştırmacılara yardım için devreye soktu. Diğer yandan da virüsün yayılımını kontrol etmek için akıllı telefon uygulamaları geliştirilip ve cep telefonu verileri kullanıldı.
 
Ancak Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCRAD) Şefi Torbjörn Fredriksson, dijital platformlara olan bu artan bağımlılığın, teknolojiye sahip olan ve olmayan ülkeler arasında derin bir ayrışmayı ortaya çıkardığı görüşünde. Hatta ülkelerin kendi iç dinamiklerindeki ayrışmayı da… Fredriksson, en gelişmiş ülkelerde dahi hastalıktan en çok etkilenen yaşlı nüfusunun salgından korunmak için bilgiye erişebilecek yeterli dijital donanıma sahip olmadığına dikkat çekiyor.
 
Özellikle gelişmiş ülkelerde, video-konferans uygulamaları, sanal sınıflar ve internet alışveriş siteleri gibi dijital araçlar kullanılsa da internete erişimin daha düşük olduğu, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerde bunlar kolay ulaşılabilir imkanlar değil. Bu da bahsi geçen ülkeleri salgına karşı daha savunmasız bir noktaya sürüklüyor.
 
"Şirketler, organizasyonlar ve hükümetler, seyahat kısıtlamaları ve diğer tecrit uygulamalarının etkilerini azaltmak için daha çok dijital çözüm üretmeye başladıklarından, dijital teknolojiyi daha önce hiç kullanmadıkları bir biçimde kullanmayı öğrenecekler. Yani ekonomi tekrar rayına oturduğunda daha dijital bir ekonomi ve dijital araçlardan daha fazla faydalanan bir dijital toplum göreceğiz. Bunu yapmaya hazır olmayan ülkeler çok daha ağır bir şekilde düşüş yaşayacak” diyor Fredriksson.
 
Derin dijital uçurum
 
UNCRAD verilerine göre dünya nüfusunun yarıdan fazlasının internet bağlantısı var. Ancak az gelişmiş ülkelerde her beş kişiden yalnızca biri interneti kullanabiliyor. En yoksul olarak tanımlanan ülkelerde nüfusun yalnızca yüzde beşi internetten alışveriş yapıyor. Bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 60 ile 80 arasında. Yine yoksul ülkelerde online alışveriş yapanların büyük çoğunluğu dijital ödeme kanalları yerine nakit ödeme yapıyor. “Bu kendinizi diğer insanlardan uzak tutmanız gereken şu anki durumda isteyeceğiniz bir şey değil” diyor Fredriksson.
 
İnternete ve diğer dijital imkanlara olan bu zayıf erişim, yaşadığımız kriz döneminde, yoksul ülkelerdeki kişilerin gelişmiş ülkelerdeki akranları kadar dijitalleşme potansiyelinden yararlanmasını imkânsız hale getiriyor. Fredriksson, “İster doğal afet ister salgın ya da herhangi bir kriz olsun ülkelerin ekonomik dayanıklılığının dijital boyutuna odaklanmaya başlamak zorundayız. Geride kaldıkları sürece bu araçları sorunlarla başa çıkmak için kullanmaları çok zor” değerlendirmesini yapıyor.
 
Firmalar arası dijital ayrım
 
Pandemi ayrıca otomobil şirketi, hastaneler, restoranlar gibi geleneksel üretim ve hizmet sektörü ile bilgi teknolojileri ve bankacılılık arasında büyüyen dijital bölünmeyi de ortaya koydu. Geleneksel firmalar ile modern teknoloji şirketleri arasında bir ayrım ortaya çıktı. Otomobil şirketleri virüsle savaşmak için fabrikalarına kepenk vurmak zorunda kalırken bilişim teknolojileri ve finans sektörlerinde faaliyetler devam etti.
 
Harvard İşletme Okulu’ndan Profesör Marco Iansiti, “Bu farklar COVID-19 tarafından dijital işlerin sanallaştırılmasının, geleneksel işlerden çok daha kolay olduğu gerçeğini keskinleştirdi. Şimdi evden çalışabiliyor olmak bizi enfeksiyon riskinden koruyan bir faktör. Bu halihazırda çok temel ihtiyaçların karşılanmasını sağlamak için çalışan, sağlık çalışanları ya da nakliyat işçilerinde strese ve huzursuzluğa neden oluyor” diyor.
 
Daha önce Microsoft, Facebook ve Amazon gibi firmalara danışmanlık yapmış olan Iansiti, “Ekonomimiz sadece dijital firmalarla ilerlemez. Ama dijital ile geleneksel çalışma arasındaki fark dramatik bir şekilde derinleşti. Öyle bir derinlik ki sağlık ile hastalık arasındaki fark kadar” değerlendirmesini yapıyor.
 
İnternet devlerinin yükselişi
 
UNCTAD analizine göre iş ve servislerin bu derece sanallaşması bazı teknoloji devlerinin pazar konumunu güçlendirdi. 2019 yılında dünyanın en iyi yedi dijital platformu olan Microsoft, Apple, Google, Facebook, Amazon, Tencent ve Alibaba’nın, 2017 yılında kıyasla üçte iki oranında piyasada değer kazandı.
 
UNCTAD analistleri ayrıca Microsoft Teams, Skype, Webex ve Zoom gibi çevrimiçi konferans yazılımlarına yönelik artan talebe de dikkat çekiyor. Microsoft geçen ay uygulamayı kullananların sayısının bir hafta içinde yüzde 40 arttığını söyledi. Facebook ayrıca görüntülü arama ve mesajlaşma trafiğinde artışa tanık olduğunu belirtti. Çin’de WeChat, Tencent ve Ding’e olan talep Ocak’ta tecrit uygulamasının başlamasının ardından tavan yaptı.
 
Sağlam internet
 
Fredriksson’a göre mevcut krizde insanların daha fazla çevrimiçi konferans uygulamalarını kullanmasına uzaktan çalışmasına rağmen internetin sağlam bir şekilde çalışmaya devam etmesi bu krizde ortaya çıkan önemli göstergelerden birisi. Uzmanlar, özellikle gelişmiş ekonomilerde pandemiden sonra bile dijital dönüşüm için yetkililerden daha fazla çaba bekliyor.
 
Iansiti'ye göre birçok işletme dijitalleşmenin iyi olduğunu keşfetti. Bence ofis alanı daha da azalacak ve ticari gayrimenkul beklentileri yıllarca korkunç olacak.
 
Bu yüz yüze konferanslar için kıtalar arası seyahat etmek yerine daha fazla kişinin çevrimiçi uygulama kullanması anlamına geliyor. Fredriksson, “Bunun elbette iklim üzerinde dolaylı olumlu etkileri olabilir. Çünkü daha düşük internet emisyonuna neden olur” diyor.
 
Fırsatı yakalamak
 
Son birkaç yıldır gelişmekte olan ülkeler altyapı ve erişilebilirlik ile ilgili zorlukların üstesinden gelmeye, dijitalleşme ve onun ekonomik faydalarından yararlanmaya çalışıyor. Ve bu salgınla daha da fazla ivme kazandı.
 
Fredriksson buna örnek olarak Senegal’da Ticaret Bakanı'nın ülkedeki şirketlere çağrıda bulunarak gıda ve hijyen ürünlerinin eve teslimini teşvik etmesini gösteriyor. UNCTAD şefi Fredriksson “Pandemi siyasi düzeyde elimizdeki mevcut teknolojileri nasıl kullanabileceğimizi araştırmamız gerektiğini gösteriyor” diyor. Ve ekliyor: “Ama aynı zamanda ekonomilerimizdeki zayıflıkları ele almak için yakın gelecekte neye ihtiyacımız olacak?” (AA)
http://caferider.com.tr/korona-dijital-adaletsizligi-derinlestirdi--derin-dijital-ucurum_h24518.html