26-02-2016 tarihinde eklendi
Özgündüz Tasnimnews'e Konuştu
"Bölgede mezhep savaşı yoktur. BOP projesinin savaşı vardır. BOP projesinden Amerika’nın vazgeçtiğine dair delil yok elimizde. BOP projesine ya hizmet edeceğiz ya da karşı duracağız. Bu projenin biz karşısındayız"

Emperyalizmin en iyi kullandığı kimlik ve mezhep kışkırtıcılığı konusunda çok sayıda çalışmalar yapılır. Ancak her ne kadar anlatılırsa anlatılsın bir din adamının  yapacağı uyarıların yerini tutmayacağı düşüncesinden hareketle Türkiye Caferileri Lideri Sayın Selahattin Özgündüz’e sorduk ; Sayın Özgündüz açık açık tane tane  içtenlikle yanıtladı. Diğer dini önderlerin aksine son yıllarda alışık olmadığımız bir netlikte sorularımızı yanıtlayan Özgündüz hem Türkiye’yi hem de bölge ülkelerini ve Müslüman coğrafyayı çok net uyardı.

 

TARİHTEN BUGÜNE

 

Muhabir: Türkiye’nin son döneminde yani Cumhuriyet döneminde Şia camiasının durumu nasıldır? Talepleri nelerdir?  Türkiye’de Şia – Sünni sorunu yaşanmış mıdır?

 

S.Özgündüz: Cumhuriyet döneminden önce zaten bu manada Şia yok Türkiye’de. Yani Homojen bir yapı yok. İstanbul’da İran’lılar  var . Birinci veya ikinci cihan harbinde Azerbaycan’dan kaçarak gelip yerleşenler olmuş. Bunlar bir yana  homojen Fıkhi ile mezhebiyle yaşayan Cumhuriyetten önce zaten yoktur. Sadece bir miktar Ağrı Taşlıçay’da. Onlarda siyasi coğrafi olarak Osmanlı tarafındadır ama inanç bazında Erivan’daki ahutlara bağlıdırlar. Biz Cumhuriyetten sonra seçimimizi kendimiz yaptık. Türkiye Cumhuriyetine topraklarımızla iltihak etmişiz. Yani göçüp gelmemişiz. Devletin, rejimin, nizamın, Türkiye  Cumhuriyetin sistematik olarak Şia'nın devletle bir sorunu olmamıştır.  Belki bireysel anlamda yer yer olmuş Cumhuriyetle ilgili değil sıkıntı kanun uygulayıcıları tarafından olmuştur bireysel anlamda olmuştur. Kurulu sistem tarafında bir sıkıntı yok.  Ya da ben kendiliğimden acaba böyle yaparsam sistem benden rahatsız olur mu? Diye kendi kendime korkmuşum evhama yakalanmışım! Oysa ki sistemin öyle bir yasağı yok. Yani Cumhuriyet ile Fıkha amil Şia’nın arasında bir sıkıntı olmamıştır. Sistematik olarak, hayır olmamıştır öyle diyelim.

 

Türkiye vatandaşlarının her birinin istediği gibi adalet – eşitlik- hürriyet bu da her Türkiye’linin talepleridir. Bu da sadece bizimle ilgili değil. Ama uygulamada bir takım  aksaklıklar var zaten kimsede bunun aksini iddia etmiyor. Adalet, hürriyet, musavat olduktan sonra ne bir kavim ne bir mezhep bundan rahatsızlık duymaz. Yani bizim bölük pörçük ayrı ayrı hak hukuk peşine düşmemiz ,devletinde bize ulufe dağıtması o yanlıştır. Azınlıklara verilen haklar gibi. Biz azınlık değiliz, bu ülkenin asli sahipleriyiz.  Dolayısıyla ülkemizde sancı yaşanmaması için eşit vatandaşlar, adil  bir yönetim, herkes kamu düzenini bozmadan, başkasının hürriyetine tecavüz etmeden, inancını özgürce yaşaması, görüşlerini özgürce belirtmesi noktasında o ortamın oluşturulması Türkiye'nin ihtiyacıdır. Ben bir mezhep adına, bir camia adına özel hak hukuk talep edilmesini; devletinde bu hataya düşüp, işte Kürtlere bu hakkı verdik Alevilere bu hakkı verdik, Caferilere şu hakkı verdik gibi böyle bir bölücülüğe girmesine gerek yok diyorum. Onlarında böyle bir hak talep etmesi gerekmiyor. Türkiye’nin topyekün istediği şey adil yönetim. Nerde? Temsilde adalet ve paylaşımda adalet olacak. Eşitlik olacak. Nerde eşitlik olacak?  Kanun karşısında herkes eşit olacak. Devletin yarattığı fırsatlardan herkes eşit yararlanacak. Hürriyet nerde hürriyet? İnancında  ve fikrinde. Yaşama, yaşatma, öğrenip öğretme ve propagandasını yapmada özgür olacak.  Ama kavga olmayacak, hürriyeti bahane edip  başkasının inancına saldırmayacak, şahsiyetine saldırmayacak. Veya özgürüm diye kamu malına zarar vermeyecek.  Özgürlüğün sınırı kamu düzenini bozmayacak başkalarının özgürlük sınırını aşmayacak. Biz topyekün bir milletiz, bütün kavim ve kavmiyetiyle birlikte. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bizi eşit vatandaş yapmıştır. Bundan geri dönülmesin bu pratiğe yansısın, başka bir şeye gerek yok. Milletimiz birbiriyle savaşmak çelişmek arzusunda değil milletimizin arzusu birlik ve beraberliktir.

 

‘DEMOKRASİNİN GARANTİSİ LAİKLİKTİR’

 

Muhabir: Şia’larla Alevilerin ilişkisi nasıldır? Aralarında ki farklılıklar ve yakınlıkları hem tarihi açıdan hem gündem ile siyasi açıdan ve sosyal açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

S.Özgündüz: Tabi ki muamelat ve itikat bölümünde büyük ölçüde Anadolu Alevisi yani Anadolu Ali taraftarı, Ali taraftarı Şia demektir. Bu anlamda hepsi aynıdır. Düşüncemiz duygumuz aynıdır. İbadet noktasında  ise  tarihi coğrafi sebeplerle farklılaşma olmuştur. Ne Şia kendine benzetmeye gayret göstermeli, ne de Şii. Türkiye’de demokrasinin garantisi Laikliktir. Laikliğin garantisi de inanın ki Alevidir. Onun için Laik demokratik sosyal hukuk devleti vasfını yitirmemeli bu ülke. Mısır’da herkes Arap’tı da ne oldu? Savaş var. Libya’da öyle. Tunus’ta öyle, ötekinde öyle; Somali’de Nijerya’da öyle… Aynı millet, aynı mezhep ama savaşıyor. Farklılıklar zenginliğimizdir. Ne devlet ne de halk birbirini kendine benzetme çabasına girmesin. Böyle bir çaba içine girdiniz mi bu sefer çeşitli fraksiyonlar, tarikatlar, siyasi görüşler ortaya çıkar yani bir millet yobazlaşmaya başladı mı  birbirini boğazlamak için bir sürü sebep bulabilir.  Biz bütün bu çeşitliliğimizle beraber kardeşiz. Kader birliği içinde bir geminin yolcularıyız. Bu  gemiyi batırmamalılıyız.  Evet itikatımız, bir takım duygularımız örtüşüyor. İbadetlerimizde  farklılığımız var, iyi kide var diyorum.

 

NEDEN BÖYLE OLDU?

 

Muhabir: AKP iktidarının sizinle iyi ilişkileri vardı. Sayın Erdoğan hatta Zeynebiye Aşura törenine katılmıştı. Ama son yıllarda bazı anti Şia şeklinde değerlendirilebilecek ima ve ifadelerde bulunuyorlar; bu değişikliğin nedenleri nedir?

 

S.Özgündüz: Bu dışarıda ki birincisi bölgesel siyasetin bize göre yanlış siyasetin söylemlere yansımasıdır. İkincisi Suudi-Katar gibi bedevi yoldaşlılığın etkisinin bulaşması ve üzerine sinmesidir. Üçüncüsü ne yazık ki bir takım insanlarda koltuk sevdası vatan sevdasının önüne geçiyor. Bu şekilde mezhepçilik taasubu kabartıldıkça, işte bir kısım oylar ekseriyet oyu bloke edilir anlayışı; bence bunlar etkili. Bizim bu hesaplarımız yok. Biz bir şey biliyoruz. Milletimizin birliği dirliği elden gittikten sonra artık geriye bizim hükümet edeceğimiz, başka birisinin hükümet edeceği bir ülke kalmaz. Biz o zaman emperyalist güçlerin burada sayfiyelik hizmetkarları oluruz. Onun için biz kimin tahtı tacı ne olacak, oyu ne olacak biz onun hesabına bakmıyoruz. Biz milli birliğimizin olmassa olmazımı z olduğunu düşünüyoruz. Devletin bekası ve toprak bütünlüğümüzün olmazsa olmazımız olduğunu düşünüyoruz.  Bunlar bizim vazgeçilmezimizdir. Bazıları belki yanılıyor. Bazıları belki dünyevi hesapları, belki inançta birazda vahhabilerle çok iç içe olmanın verdiği tesirle yanlış ifadeler kullanabilirler. Bu da bizim Ak parti ile düşman olduğumuz anlamına gelmez. Yani Chp ile bütün görüşlerimiz örtüşmüyor ki. Mhp ile bütün görüşlerimiz örtüşmüyor ki. Onun için  görüşlerimiz farklı olsa da  şu anda Ak parti içinde, kurulduğu günden bu yana bizim dostlarımızın sayısı Chp’den de fazladır .Mhp’den de  fazladır.

 

‘BÖLGEDE MEZHEP DEĞİL BOP SAVAŞI VAR! ‘

 

Muhabir: Bölge de olan krizlerin gerçekten ne kadar mezheplere bağlılığı var? Özellikle Suriye krizini Türk medyasında kimi kalemlerin yazdığı gibi Alevi iktidarın Sünni halkı katletmesi olarak mı görüyorsunuz?

 

S.Özgündüz: Bölgede mezhep savaşı yoktur. Bop projesinin savaşı vardır. Bop projesinden Amerika’nın vazgeçtiğine dair bir delil yok elimizde. Bop projesine ya hizmet edeceğiz ya da karşı duracağız. BOP projesi neydi bölgeye demokrasi  adı altında ülkeleri  bölüp yeni coğrafi şekiller vermek ve birbiriyle ihtilaflı kavimler kabileler  mezhepler oluşturmak araya kan davası sokmak ve birbiriyle savaştırmak ve her birini bir ecnebi ülkeye yaslayıp, ülkesini ona sömürtüp pisliklerini de İslam coğrafyasına doldurup onları ağa gibi yaşatacak  biz de köleler gibi onlara hizmet edeceğiz. Bu projenin biz karşısındayız.  Suriye’deki savaşın birçok boyutu vardır. Bu projeye çok iyi hizmet ediyor. Çünkü orada çeşitli dinler var mezhepler var. İsyan çıktığı an her devlet Türkiye Cumhuriyeti dahil bu isyanı bastırmıştır. İsyan çıkmadan Alevi-Sünni diye birisini öldüren var mıydı?  Esed rejimi yeni bir rejim değil ki. 40 senelik hatta 40 seneyi aşkındır var. Hama’da isyan çıkardılar o da bastırdı. Sadece Hama Sünni değil ki? Şam Sünni değil mi?  İsyan çıkarttılar o da bastırdı. Rahmetli Erbakan’da buna dikkat çekmemiş miydi? Suriye niye ön planda. Çünkü Suriye zayıfladıkça İsrail rahatlıyor. Çünkü tek İsrail’e boyun eğmeyen Arap devleti olarak Suriye var. Orası zayıf düşerse o kadar işlerine gelir. Bizi de ülke olarak kandırıyorlar bence. Yeniden Osmanlı şaha kalkacak diye. Nerde kalkacak?  Diyelim ki Mısır’da ihvan yıkılmasaydı ne olacaktı? Gelip bize biat mı edeceklerdi? Yani emperyalistler bu BOP’u Türkiye şaha kalksın imparatorluğunu kursun diye mi planlıyor?  Buna kargalar bile güler. Burada birinci hedef Türkiye’nin Türk Dünya’sıyla İslam Dünya’sıyla irtibatını kesmek İsrail hilalini oluşturmaktır. Biz bu planın karşısındayız.

 

Muhabir: Bazı kalemler Şia’lar aleyhine olan propagandalarında onları İran’lı casuslar gibi bakıyorlar. Bunun nedenini ise Vilayet Fakih teorisi ile bağlıyorlar. Siz bu mesleğe nasıl bakıyorsunuz? Türkiye Caferi’sinin Türk devleti ve İran vilayet fakihi ile ilişkisi nasıldır? Bunların arasında çelişki var mıdır?

 

‘ŞİA NE YAPTI Kİ AJAN OLDU? ‘

 

S.Özgündüz:  Vilayeti Fakih ile bu hükümetin bir ihtilafı yoktu ki; taa ki bu Suriye meselesi kızışana kadar. 3-5 seneye kadar. Vilayeti Fakih destekliyordu. Ne alaka! Ben İran Rejimine mi hizmet ediyorum? Yoksa ülkemin çıkarına milli birliğime milli menfaatime göre mi davranıyorum? Akp hükümeti bir gün söylediğini ertesi gün farklı söylüyor. Şimdi İran ajanı olup da biz ne yapıyoruz. Biz diyoruz ki İslam coğrafyası parçalanmasın. Bunun yanlış neresinde? Zalim kimse beraber karşısında duralım. Suudi kralına Katar kralının karşısında duralım. Bahreyn karşısında duralım. Eğer Esad zalimse onun da karşısında beraberce duralım. Bunu mezheple bağdaştırmak yanlıştır. Bunun neresi yanlış onu tartışalım. Peki İsrail zalim değil mi? İsrail artık Filistinli’ye zulmetmiyor mu? Amerika batı zalim değil mi? Bunu bana söyleyin. Onlarla niye dost oluyorsun. Bunun İran ajanlığı ile ilgisi ne? Ben İran temsilcisinin gözünün içine bak baka demedim mi? Benim ülkemin bir çakıl taşına göz dikenin gözünü çıkarırım. İsraili, Suud'un zalim kralını sen dost edineceksin, İslam dünyasını harabeye çeviren tekfirci anlayışın kaynağını çeşme başını  ve onunla bir olup  ki benim iddiamdır bu Suriye'de ki adil yönetim İslam coğrafyasında  yoktu. Kabinesine bak, temsilde adalet ilkesine bak, özgürlüklerine bak; üniversitesinde peçelisi de burkalısı da var. Suudi rejimi Allah aşkınıza demokratik rejim midir?  Eğer böyleyse bende Katar, Suudi Amerika ele ele vermiş Suriye'de eksik demokrasi vardı onun tamamlıyorlar diyeyim. Buna kargalar güler. Ben bunu söyleyince benim adım casus olacak veya zalim olacak. Siz diyin ki filan fikriniz tutarsız yersizdir. Sırf İran Vilayeti Fakihi öyle dediği için sende öyle kabul ediyorsun. Bir fikir gösterin bana. Ama ben değil siz tutarsızsınız. Bir gün kardeş dediğinize ertesi gün düşman diyorsunuz… Bir gün van-minet dediğinize ertesi gün ben sana muhtacım diyorsunuz… Şia’dan daha çok vatanına milletine  devletine bağlı bir kesim yok! Vahhabiliği getirip bu ülkeyi istila ettirdiniz. Ajan bu ülkeyi kana bulayandır. Ona alkış tutandır. Milli takımı yuhalayandır. Şia ne yaptı ki ajan oldu?

 

Muhabir: Çeşitli siyasi görüşlerde olan isimlerle zaman zaman bir araya geliyorsunuz Sayın Hocam. Bu görüşmelerde neler konuşuluyor ve Türkiye Caferi camiasının siyasi bakışı nasıldır?

 

S.Özgündüz: Bana göre her partinin ülkesini nasıl yöneteceği konusunda farklı görüşleri olabilir değil olmalı. Demokrasinin gereği budur. Aksi takdirde gelişmezsiniz. Bir kişi ne derse eyvallah edeceği bu peygamber değil ki ona bile Allah diyor ki ‘Sevk ve idarede onların fikrini al’ Kur’an bunu tavsiye ediyor. Burada Kürt Partisi Türk partisi Alevi partisi Sünni partisi ben bunları tehlikeli görüyorum. Birliğimizi kaybettiğimizde vatanda kalmaz.  Ben herkese bunu diyorum. İsteyene randevu veririz. Kapımız açık. Görüşürüz. Fikirler tartışırız. Gelen herkese bu görüşlerimi söylerim. Kimse kendi görüş ve ideolojini ülkeye de bana da dayatamaz.  Demokrasi adına her parti rejimi değiştirmeye kalkarsa yarında başka bir parti gelir o da bir rejim kurar. O zaman ülke iflah olmaz. Rejim değişmez! İskelet değişmez!

 

Muhabir: AKP iktidarı size göre mezhepçilik yapıyor mu? Mezhep duygularını siyasi amaçlar uğrunda kullanıyor mu?

 

S.Özgündüz: Şu anda Türkiye’nin en büyük partisinden bahsediyoruz. Bu partide çeşitli kademelerde görev yapan kişiler var. Birçoğu ile oturuyoruz, konuşuyoruz. Hepsi aynı görüşte değil. Ama bazıları mezhepçiliği kullanıyor. Ne yazık ki o bazıları etkin yerdedir.

 

‘MİLLİ BİRLİĞİ KAYBETMİŞ BİR MİLLETİN DAHA GÜÇLÜ DEVLETİ OLMAZ.’

 

Muhabir: Türkiye de zaman geçtikçe halk arasında kutuplaşma oluşuyor. Alevi – Sünni, Türk – Kürt, cemaatçi – gayri cemaatçi şeklinde. Bu ayrılmaların sonunu nasıl görüyorsunuz? İktidarın durumun bu hale gelmesinde ne kadar rolü olmuştur?

 

S.Özgündüz: Az önce dediğim gibi bazıları bu kutuplaşmayı ana gövdeyi bloke etme tahtını tacını devam ettirme hesabına gidiyor olabilir. Bu gerilimden düşman yararlanıyorsa ülkemizi bölüp parçalıyorsa ülke elden gidiyorsa artık tahtlar taçlar kalmaz. Ben bu açıdan bakıyorum meselelere onun için yanlış diyorum. Siz oy bloke ediyorum derken vatanı bloke etmekten çıkarırsınız. Milli birliği kaybetmiş bir milletin daha güçlü devleti olmaz.

 

Muhabir: Türkiye ile İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin, ilişkilerinin zor dönem yaşaması bu ülkenin halkında her hangi bir tepkini oluşturmuyor mu? Özellikle etnik ve dini azınlıklarda.

 

BOP’A KARŞI İTTİFAK

 

S.Özgündüz:  Bop projesi İslam coğrafyasını bölmeyi amaçlayan bir projedir. Bu içeriye de yansıyor. Ankara saldırısı o hain patlama milletin tamamında tedirginlik yarattı. Huzurumuzu kaçırıyor. Kendini koruyamayan bir devlet imajı ortaya çıkıyor. En hassas yerde Genelkurmay – Bakanlıklar –Mit’in - Millet Meclis’inin dibinde bu devlet kalbinin içine sahip çıkamıyorsa vatandaşta güvensizlik ortamı oluşur. Bundan kimse karlı çıkmaz. Azınlık çoğunluk gibi bir kavramı kabul etmiyorum. Biz milletçe biriz. Öteki yok. Bütün milletçe rahatsızız. Azınlığı çoğunluğu yok bunun.  İran ve Türkiye Bop’a karşı birlikte ittifak etmesi gerekir. İran ve Türkiye ittifak ettiği taktirde bu ittifakın içine Irak ve Suriye’de girer. Türkiye-İran-Irak-Suriye’ye rağmen bu coğrafyada bölünme olmaz…

 

Muhabir: Caferi camiasında son zamanlarda Diyanete bağlanıp bağlanmaması tartışması yaşandı. Bu mesele nedir? Genel olarak siz Caferi vatandaşlarımız olarak devlet ve hükümet ile ilişkilerinizi nasıl tasarlıyorsunuz?

 

S.Özgündüz: Caferi devleti Sünni devleti diye bir şey düşünmüyorum. Devlet benim devletim birini beğenmiyorum diğerini beğeniyorum, bu milletçe karar verilecek şeylerdir. 4 senede bir seçim yapılıyor. Bu devlet;  Caferi’nin de devletidir. Hanefi’nin de devletidir. Şafi’nin de devletidir. Onun için bunu mezhebe bağlamanın yanlış olduğunu düşünüyorum. Burası bizim. Diyanet meselesinde bir devlete memur olmak başka şey bir mezhebe memur olmak başka bir şey. Din adamının dini görevini memuriyetle yerine getirmesi devlet memurluğu ile yerine getirmesi tartışılabilir. Namazı ya önde kıldıracaksın ya da arkada. Cemaat para alıyor mu namaza geldiği için. Bunu da bir tartışmak lazım. Bu konuda memuriyet olur mu? Hee ; Başıboş bıraktığında tarikat kuracak şu olacak diye endişen var ise herkesi tatmin edecek razı edecek verdiği vergi ile o noktada da kendisine hizmet olarak dönecek bir sistem oluşturmak lazım. Ama sen diyorsun ki gel diyanete memur ol ki aynı zamanda mezhebi bir kurumdur. Yok kardeş kusura bakma. Bu dini bir şeydir. Şia’da imamı cemaatin kendisi seçer. Beğenmediğinde güle güle der. Diğerini getirir. Cemaat Şia’da arkasında namaz kıldığı imamın adil olduğuna inanmak zorundadır. Bu kaygılarımız haklı bulunmuştu o zamanki yetkililer tarafından bir hüsniyet mutabakatnamesi hazırlanmıştı.

 

Muhabir: Caferilerin Türkiye geleceğinde durumunu nasıl görüyorsunuz? Sorunlardan çıkış yolunu nerede görüyorsunuz? Çözüm nerede?

 

S.Özgündüz: Ben mezhep gözüyle bakmıyorum. Türkiye ya aydınlığa ya karanlığa gidecek. Milletçe bu gemiyi ya batıracağı ya da düzlüğe çıkaracağız. Ötesi berisi yok!  Ben aydınlığa çıkacaksam Hanefi karanlığa gidecekse ne edeyim öyle aydınlığı. Bunlardan taviz verirsek geleceğimiz karanlıktır.

Muhabir: Son olarak neler eklemek istersiniz?

Allah bizden akıl tutulmasını gidersin. Bütün Müslümanlara saadet diliyorum.

 

Sayın Özgündüz çok teşekkür ediyoruz.

Tesnim Haber Ajansı-İstanbul/2016

http://caferider.com.tr/ozgunduz-tasnimnews-e-konustu_h16251.html