08-01-2015 tarihinde eklendi
Özgündüz’den Şeyh Ali Salman’a Destek (Röportaj)
Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz, Zeynebiye.com’a gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Röportajın yapıldığı saatlerde Sultanahmet’te düzenlenen saldırı haberini alan Özgündüz, “Bu meşum saldırıyı şiddetle kınıyor, şehit polisimize Allah’tan rahmet, yaralı polisimize de acil şifalar diliyorum.” dedi. Daha sonra Şeyh Ali Salman’ın Bahreyn’de tutuklanmasını kınayan Özgündüz, şunları söyledi:

Bahreyn yüz ölçümü bakımından bizim herhangi bir ilçemiz kadar bir yerdir. Yüzölçümüne oranla yoğun bir nüfusu var; 1 milyon civarında. Daha önce %95’i Şia ağırlıklıydı***, daha sonra taşıma nüfusla %70’e düşürüldü. Bahreyn bir zamanlar İran’ın Ahvaz bölgesine bağlı bir beldeydi.
 
Şeyh Ali Salman, Sultan İçin de En İyi Muhalefettir
 
Şeyh Ali Salman iyi bir dostumuzdur, buraya da gelmiş, cuma namazına katılmıştır hatırlayacağınız gibi. Genç fakat yaşına göre olgun bir alimdir, Bahreyn için hatta Bahreyn Sultanı için olabilecek en iyi muhalefettir. Çözüme yönelik konuşan bir alim ve ülkenin en büyük oluşumunun lideridir.
 
Yani şimdi Şeyh Ali Salman’la Bahreyn Kralı seçime girse, tahminim yüzde 80'le seçimi Ş. Ali Salman kazanır. Sadece sultanın sofrasından faydalananlar sultana oy verir. Şeyh Ali Salman sultanın bütün tahriklerine rağmen tek bir kez bile silahlı eyleme halkı yönlendirmemiş, barışçıl gösterilere devam etmiştir.
 
Sayın Başbakanımızın deyimiyle kendi halkına kurşun sıkan hükümet meşruiyetini kaybetmiştir, Bahreyn Kralı bırakın kendi halkına kurşun sıkmayı, başka ülkelerin tomalarıyla, akrepleriyle, tanklarıyla kendi halkına zulüm etmiş, mescitleri yıkmıştır.
 
Krala Zarar Vermeden Demokrasi İstemiştir
 
Bunları yapan sultan ne kadar meşrudur? Neden referanduma gitmiyor? Bunlara rağmen Şeyh Ali Salman’ın, O’nu yakından tanıyan, bu konuları onunla konuşmuş biri olarak söylüyorum, barışçıl hatta krala da zarar vermeyecek alternatif çözümleri vardı. Demokrasi istiyor, başka bir şey istemiyor, ne silahlı eylemlere katılmış, ne de silahlı eylem yapılmasının emrini vermiştir.
 
Krala zarar vermeden demokrasi İngiltere usulü olabilir, kral kendi yerinde kalır, halk da parlamenter sistemle yönetilir, kansız bir çözüm olsun diye, olaylar bir kısırdöngüye dönmesin diye böyle bir çözüm sunulmuştur. Bundan daha iyi çözümü olan varsa buyursun gelsin söylesin. Sen böyle bir lideri hapse atarsan, oradaki marjinal gruplar, radikal gruplar zaten yüzölçümü Iğdır’ın Tuzluca ilçesi kadar olan küçücük adayı kan gölüne çevirir.
 
Büyük Davalar, Büyük Kurbanlar İster, Hapisle Korkutulamazlar
 
Böyle bir makul liderle sen anlaşamıyorsan, demek ki sen hiçbir çözüm önerisine yanaşmıyorsun ve tam manasıyla bir diktatörlük sergiliyorsun. Taç giyen baş akıllanır derler ya, bazen de taç giyen baş “neydim ne oldum” delisi olur. Hiçbir şeyim yok bu ülkede, ama bu ülkenin sahibiyim kompleksi bu tür yanlış şeyler de yaptırıyor. Başka ülkenin tankıyla, tomasıyla, askeriyle kendi halkını ezdiren, zulmettiren bir kraldan bu davranışlar çok da sürpriz değildir.
 
Kral Şeyh Ali Salman gibi bir lideri başına taç etmesi, kendisine fırsat sayması gerekirken, onu gözaltına almasını makul bulmuyorum. Meşruiyet bir yana, akıllı bir sultan böyle bir lideri öpüp başına koyar. Ama ne yazık ki Bahreyn Diktatörü maalesef akıl ve dirayetini de kaybetmiş durumda.
 
Bahreyn Kralı söylesin biz de, ikna olalım; Şeyh Ali Salman neden gözaltında, bir yere bomba mı attı, birine zarar mı verdi? Demokrasi istiyor, demokrasi istemek ne zamandan beri, dünyanın neresinde suç sayılıyor? İleri demokrasinin yaşandığı ülkelerde demokrasi istedi diye halkın büyük çoğunluğunun, kitlenin büyük çoğunluğunun sahibi olan kişi cezaevine atılır mı, bu mantıklı mıdır? O kralı orada tutan emperyalistler bile bunu makul bir davranış olarak değerlendirmediler.
 
Bahreyn Kralı bu tutumuyla en büyük zararı kendisine verir, çünkü bu yola çıkmış insanlar hapisten korkmazlar. Özgürlük büyük bir davadır, büyük davalar büyük kurbanlar ister. Bu gözaltı Şeyh Ali Salman için büyük bir sıkıntı değildir bence. Kralın memleket adına, kendi hükümeti adına yaptığı büyük bir hatadır. Kralın bu hatasını düzeltmesini makul davranmasını bekleriz.
 
Bu Haksız Tutuklama Kararı, Bahreyn Kralının Sonunun Geldiğini Gösterir
 
Bizim talebimiz en makul çözümü sunan, demokrasiden başka bir şey istemeyen, eylemlerinin hepsi barışçıl olan, gazlı bombalara karşı eli boş yürüyen bir hareketin liderinin derhal serbest bırakılmasıdır. Eğer Ş. Ali Salman’ın suçu varsa adil mahkemelerde yargılanmasına bir şey demiyoruz.
 
Ş. Ali Salman’ın yaptıkları İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre suç sayılabilir mi? İnsan haklarına uygun, yasalara göre suç sayılmıyorsa, kralın yasalarına göre kimseyi suçlayamazsın.
 
İnsan Hakları Beyannamesi’nin altında Bahreyn'in de Birleşmiş Milletler üyesi olarak imzası var, İnsan Hakları Beyannamesi’ne aykırı bir suç işlenmişse bilelim, cezasını çeksin. Fakat olabilecek en masum lideri ve olabilecek en büyük halk desteğine sahip bir lideri siz uyduruk sebeplerden dolayı hapse atarsanız, bu bir yerde de sizin sonunuzun geldiğini gösterir.
 
Türkiye Atacağı Barışçıl Adımlarla Bölgenin Yıldızı Olur
 
Bahreyn'de demokratik bir yönetimin oluşmasında hükümetimiz ön ayak olsaydı, hem Türkiye Cumhuriyeti, hem de hükümet yetkilerimiz bölgenin yıldızı olurdu. Bu girişimi kral da kabul ederdi.
 
Ben de o dönem belirtmiştim, muhalefet tarafını da ben ikna ederim, acizane bunu ben garanti ederim. Dünyada herkes özgür olsun, herkes özgürce yaşasın, ama iki şartla; birincisi başkalarının özgürlük alanına girmemek, ikincisi kamu düzenini bozmamak. Bu iki şart dışında herkes olabildiğince özgür olsun, Suriye'de de bu olsun, ama güçlünün güçsüzü ezdiği, çoğunlukta olanın azınlıkta olan ezdiği, insan ciğerinin yenildiği bir yerde özgürlük olmaz, kurban keser gibi tekbir getirerek çocuk kesenlerin özgürlüğü olmaz, parti kurmasına da izin verilmez. Dünyanın hiçbir yerinde özgürlük insana böyle bir hak tanımaz.
 
Suriye için de benzer bir yapı olabilir, ama orada daha çok Lübnan modeli oluşabilir, orada cumhurbaşkanı bu taraftan olur başbakanı halk seçer.
 
Türkiye ön ayaklık ederek Suriye'de akan kanı durdurabilirdi, zararın neresinden dönülürse kârdır, bugün bu adımın atılması zor olsa da, yine de mümkündür, samimiyet göstergesi olarak bir iki adım atarsınız bence olur. Zordur ama mümkündür. Bahreyn'de ise bunu sağlamak kolaydır, sağlanabilir. Bahreyn'de bu işe Türkiye Cumhuriyeti öncü olursa, Suriye'deki işi de kolaylaşır.
 
Bahreyn’ ilgili birkaç samimi adım atılır, Irak’la alakalı birkaç samimi adım atılır. Türkiye’nin gerçekten özgürlük isteyen, demokrasi isteyen bir devlet olduğu görülür, bu vesileyle de Irak’ta da akan kan durur, Suriye’de de akan kan durur. Türkiye’ de, böyle bir sevabı paylaşır, dökülen kanın vebalini değil. Bu barışın banisi Türkiye olur, biz bunu çok arzu ederiz.
 
Dünya Kamuoyu Hükümetlerin ve Basının Etkisi Altındadır
 
Dünya kamuoyu aslında iki şeyin etkisi altındadır. Bunlardan ilki; hükümetlerdir, dünya kamuoyu, seçmiş oldukları hükümetlerin verdiği beyanata bakıyor ve düşüncesi ona göre şekilleniyor. İkincisi ise basındır. Basının pompaladığı doğru veya yanlış bilgiyle şekilleniyor dünya kamuoyunun görüşü.
 
Biz onun için dünya kamuoyuna demeden önce, aslında kitleleri etkileyen bu iki unsura sesleniyoruz, dünyada artık dökülen kandan medet ummayın, dökülen mazlum kanı bir gün sizi de boğar, bunun vebali ağır olur, bu dünyada bulmasanız bile öteki dünyada o başı kesilen çocukların eli yakanızda olacak. Onun için doğru bilgi aktarın.
 
Stüdyoda hazırlanan bilmem hangi filmin hangi sahnesi orada yaşanmış gibi anlatılan veya teröristlerin yaptıklarını devlet yapmış gibi gösterip bu tür kirli bilgilerle kamuoyunun beyni bulandırıldı. Bütün dünyada ve bizim ülkemizde de çok emin olduğum yalan bilgiler aktarıldı. Yanlış bilgilerle, kirli bilgilerle beyin bulandırmadan doğru bilgiler aktarıldı mı dünya kamuoyunun da doğru tavır alacağından eminim.
 
Hiçbir hükümet menfaatini günahsız masum çocukların, kuzu kurbanlık gibi kesilmesinde aramamalı, onun vebali çok ağırdır. Şuanda minnacık yavrular cariye diye pazarlarda satılıyor. Buna hangi vicdan sahibi onay verebilir ki? İşte bu tür insanlara destek olan da onun günahına ortak olur, rıza gösteren de onun günahına ortak olur.
 
Peygamberimiz savaşa da bir hukuk koymuştur, gelişmiş bir hukuktur bu, hala dünyanın o savaş hukuku seviyesine ulaştığını zannetmiyorum. Bir milletle savaşabilirsiniz ama sebepsiz yere, emperyalist emellerle savaşamazsınız, müdafaa hakkınızı kullanmış olursunuz, bunda bile önünüze geleni öldüremezsiniz, teslim olan esir olur, esir olan yine insan muamelesi görür, savaş alanına gelmeyen kadın-kız, çalışan, sivil, yaşlı vb. onlara zarar verilmez. Üretim alanlarına zarar verilmez, tarihi eserlere zarar verilmez.
 
Oysa İslam coğrafyasında batının kıskançlıkla baktığı binlerce yıllık tarihi eserler tahrip ediliyor.  Peygamber mezarları tahrip ediliyor, bombayla havaya uçuruluyor, buna dünya nedense seyirci kalıyor, çünkü dünya kamuoyuna doğru bilgi aktarılmıyor.
 
Siz bunlara eğer destek olursanız, bunun vebaline de siz ortaksınız. O zaman ruz-i mahşerde de bu vebalden kaçamayacaksınız. Çünkü Peygamberimiz “savaştığınız milletin din adamlarına saldıramazsınız” diyor, bunlar bırakın başka milletin din alimini, sözüm ona aynı mezhepten olduklarını iddia ettiklerinin bile din adamlarını kesiyor.
 
Mensubu olduklarını iddia ettikleri dinin Peygamber olarak kabul ettiği Hz. Yunus gibi birçok peygamberin ve sahabenin türbesine zarar verdi bunlar. Bunlarla aynı dinden olmak bile utanç verici bir şeydir. Ehli Sünnet’in 4 mezhebi de bu yapılanlara cevaz vermemektedir. Kadın hakları savunucusu olan hanımefendilere de buradan seslenmek istiyorum, kız çocukları cariye olarak satılıyor, kabul etmeyenler ise öldürülüyor. Kadın haklarını savunan kurumlar-kuruluşlar neden sessiz kalıyor? Onları suçlamak istemiyorum, demek ki onlara da doğru bilgi aktarılmıyor.
 
Geleceğin aydınlık olmasını umut ediyorum. Allah Hz. Mehdi (a.f)’nin zuhurunu acil etsin. Haksız yere akan kanlar dursun, gözyaşları dinsin, mazlumların mazlumiyeti bertaraf edilsin.
 
Bir Entrikanın Ters Tepmesi Sonucu Bahreyn’de Halk Şiileşti
 
Bazı tarihi kitaplarda incelediğim kadarıyla Bahreyn’de Şia nüfusun yoğunlaşması bir entrikanın ters tepmesi sonucu oldu. Bu entrika bir nar meselesiyle kendini gösterdi.
 
Dönemin mutaassıp veziri halkın ve sultanın gözünde Şiaları itibarsızlaştırmak için Hulefa’nın adını kabartmalı şekilde bir kalıba yazdırıp narı koymuş ister istemez narda o saksının içinde kaldıkça saksıdaki isimler nara çıkmış. Vezir isimlerin yazılı olduğu narı dönemin sultanına getirmiş.
 
Sultan da Şiaları huzuruna toplayıp: “Bu bir mucizedir eğer buna bir cevap veremezseniz Hulefa’ya karşı dostane olmayan tavırlarınızdan dolayı bölgedeki bütün Şiaları öldürteceğim.” der. Şialar da nasıl cevap vereceklerini bilmiyorlar, sonunda düşünüp aralarından en salih olan 3 insanı seçmişler. Bu 3 kişi de yalvarıp yakarıp bu meselenin cevabını İmamı Zaman (a.f)’dan almak için sırayla çöle dua etmeye gitmişler. İlk iki gün bir cevap alamamışlar. Sürenin biteceği 3. gün son kişi çöle gittiğinde birisi gelip bu dua eden adama soruyor niye buraya geldin diye.
 
O da konuyu arz ediyor o adama ve bu sorunun cevabı için İmamı Zaman (a.f)’ı bekliyoruz diyor. O da bu hileyi vezir yapmıştır deyip vezirin yaptığı hileyi adama anlatıyor. O Şia da gidip sultanı ve halkı vezirin evine götürüp orada vezirin yaptığı hileyi açığa çıkarıyor. Bu hilenin açığa çıktığını gören, bu bilgiyi Şialara İmamı Zaman (a.f)’ınn verdiğini öğrenen halkın büyük çoğunluğu Şia oluyor. Bahreyn’in Şiileşmesi işte bu meseleyle olmuştur.
Zeynebiye.com
 
 
 
 
 
 
 
http://caferider.com.tr/ozgunduzden-seyh-ali-salmana-destek-roportaj_h13505.html