19-07-2014 tarihinde eklendi
Iraklı şehit Meysem'in hikayesidir


 Terör örgütü IŞİD'e karşı savaşarak şehid olan  Haydar  Meysem'in babası, evladını yitirmenin üzüntüsünü değil Alemdar Abbas türbesinde söyledikleri sözlerle özel bir aşkı özetliyor bizlere.

Şehit Meysem'in babası şehadet haberini alınca soluğu Hz. Abbas (as)'ın pak hareminde alıyor..  Hikayenin tamamını basası şöyle anlatıyor:

"Meysem, Hz. İmam Rıza'nın (Aleyhisselâm) ziyaretini eda etmek üzere arkadaşlarıyla birlikte Mukaddes Meşhed şehrine gitmişti. Musul olaylarını ve ülke güvenliğinin tehlikeye girdiğini duyunca babasını arayıp vedalaştı ve bir daha irtibata geçmedi. Telefonu kapar kapamaz arkadaşlarına: kardeşlerim ben Irak’a dönüyorum. Eşlik etmek isteyen varsa buyursun gelsin. Gelen yoksa da tek başıma döneceğim” demiş. Bunun üzerine ziyaretlerini yarıda bırakıp hep birlikte geri dönmüşler. "

“Cuma günü sabah sekizde Necef-i Eşref’e inmiş. Sabah saat on gibi evine varmış. Cuma hutbesini duyup Irak’ı ve Irak’ın mukaddes değerlerini müdafaa için cihad etmeye çağıran fetvayı duymasının ardından cumartesi günü gönüllü olmuş ve hemen savaşa gitmiş. Latifiye adlı bölgeye varınca da Çarşamba gününe kadar çatışmaya devam etmiş. Çarşamba günü kendilerine izin verdikleri halde izne gitmeyi reddetmiş. Çünkü arkadaşlarından IŞİD denen sıçan sürüsünün inlerine gireceklerini duymuş. Bilfiil de öyle yapmışlar ve o inlerine girdiği çatışmada şahadet şerbetini içmiş. Arkadaşları şöyle anlatıyor: “Ona sürekli bağırıp çağırıyor ve kanaslara dikkat etmesi için uyarıyorduk. Çatışma gerçekten de çok şiddetli bir şekilde sürüyor ve çok yoğun bir biçimde karşılıklı ateş devam ediyordu. Ancak o ölümden biraz olsun bile çekinmiyordu. Şahadet vakti gelinceye kadar hiç korkmadan sürekli hamleler yapmaya ve saldırmaya devam etti…”

 o oğlunun şehit olduğunu haberini almış. Olduğu yerde yığılıp kalmamış. Ah ve feryat etmemiş.Hemen Hz.Ebulfazl Abbas (Aleyhisselâm) Efendimiz’in ziyaretgâhına gelmiş...

Kabr-i Şerîf’in bulunduğu yere gelince de artık içini dökmeye başlıyor:

“Oğluma ağlamıyorum! Ama Hz. Huseyn’in musibetine ağlıyorum! Yalnız kalışına ağlıyorum!”
“ Bu..”
“ Ben sadece bir kişi kurban verdim.”
“Hz. Huseyn tüm Ehlibeytini ve ona yardım eden tüm dostlarını kurban verdi! Din için feda etti!”
“ Bu (oğlum) size feda olsun! Yeter ki minareleriniz ayakta kalsın!”
“Ey Efendim, Ey Ebulfazl Abbas! Validen Hz. Ümmül Benîn hakkı için; bu kurbanın benden kabul olması için şefaatçi olmanı rica ediyorum! Feda olsun bu kurban Hz. Huseyn’e!”
“Efendim ölmüş olmasını dert etmedim; vallahi onun için ağlamıyorum! Ağlamadım da! Kabrinize geldim, burda olduğum için ağlamaya başladım!”

Ve böyle devam ediyor…

Hz. İmam Huseyn (Aleyhisselâm) aşkı, müminleri işte böyle yetiştiriyor!

Dünyanın neresinde, hangi din, inanç ya da dünya görüşü; bir babayı bu kadar güçlü yapabilir?!

Hangi dava, evladını feda eden bir babaya evladı için gözyaşı dökmeyi yakıştırmayacak kadar metanetli yapabilir?!

O halde bile; kendi evladını değil, Hz. İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) davasını düşünüyor!

Yıllardır gözü gibi bakarak yetiştirdiği, daha dün kollarının arasına aldığı evladına değil; “Hiçbir gün senin günün gibi değildir Ya Eba Abdillah!” olarak vasfedilen Aşura gününde Hz. İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) çektiği acılara ağlıyor!

Hz. İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) acısına ağlayan gözlerini, kendi acısına ağlatmayı kendine yediremiyor!

İsyan etmek ya da feryat figan etmek bir yana dursun; kendi evladının o kutlu davaya bir kurban olarak kabul olunması için yalvarıyor!

Bu nedir?! Ne muhteşem bir şeydir bu böyle!

Allah-u Ekber!
Allah-u Ekber!
Allah-u Ekber!
Allah’ım bizleri Hz. İmam Huseyn’in (Aleyhisselâm) yolunda ilerlet, hep ilerlet; bir an olsun durdurma, ya da yolumuzdan saptırma!

"Lebbeyke Ya Huseyn!"

http://caferider.com.tr/irakli-sehit-meysem-in-hikayesidir_h12046.html