Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
İslamofobi mi, İslam düşmanlığı mı?

       Son zamanlarda özellikle batıda sıkça dillendirilen bir tanımlama oldu İslamofobi. Bu tanımlama ile ne kastediliyor? İslam korkusu mu, İslam karşıtlığı mı? Yoksa İslam düşmanlığı mı?

      “Fobi (phobia) ” güçlü korku, olağan dışı korku, hastalık halinde korku anlamlarına gelmektedir.  Yükseklik korkusu ( Akrofobi), kapalı yerde kalma korkusu (Claustrophobia) gibi  olağan dışı korkuları tanımlamak için kullanılır. O halde İslamofobi; çok güçlü İslam korkusu, hastalık halinde İslam’dan korkmak demektir.

       Bu “fobi” lerin en önemli özelliği, aslında korkulan şeyin bizzat kendisinin kötü, korkunç olmadığı, bazı kişilerin kendi kusurları olarak korktukları gerçeğidir. Yani, bir kapalı yerin, bir yüksekliğin bizzat kendisi korkulan şey değildir. Onu korkulan şey olarak algılayan kişinin kendisidir ve bu kusur kişinin kendisine aittir. Bu gerçek  karşısında, aslında bizzat İslam’ın korkunç olmadığı ancak onu  olağan dışı bir şekilde korkulan  olarak algılamak İslamofobi  olarak nitelendirilmiştir diyebiliriz.

       Peki İslam, neden  çok güçlü, olağan dışı ve hastalık halinde korkulan bir şey olarak algılanmaktadır?

      Bu sorunun cevabı aslında “islamofobik” olanlarda değil bizzat “Müslümanım” diyenlerde aranmalıdır.  Yani sorunun muhatabı Müslüman olmayan değil, Müslümanın ta kendisidir.

      Yüce Allah ilk insan ve aynı zamanda ilk Peygamber  Hz.Adem’e (a.s) indirdiği  vahyi, son Peygamber Hz. Muhammet (s.a.v) ile tamamlayarak; “Bu gün sizin dininizi tamamladım, kemale erdirdim” demiştir. O halde, “kemale” ermiş, rahmet ve bereket sunan bir din olan İslam’ın,  korkulacak bir tarafının olmaması gerekir. "Sana bu Kitab'ı, her şeyi açıklayan ve Müslümanlara bir rehber, bir rahmet ve bir müjde olarak gönderdik." (Nahl, 16/89), “İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi.” (Enam 6/156), “Sizleri karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için melekleri ile birlikte üzerinize rahmet ve bereket indiren O'dur ve O, müminlere çok merhametlidir.”(Ahzab 33/43)

    Sorun Müslümanım diyenin dini nasıl algıladığında yatmaktadır. Şurası bir gerçektir ki, büyük bir çoğunluk tarafından İslam adı altında yaşanılan din, ne Hz.Peygamber’in (s.a.v) tebliğ ettiği, ne de Allah’ın murat ettiği bir dindir. İslam, kafa kesen, ciğer söken, masum sivilleri topluca katleden, mabedi, türbeyi yıkıp bombalayan, çevresini ve doğayı tahrip eden, dünyevi değerler uğruna zulmeden bir anlayışa sahip değildir. Müslüman, kendisinden emin olunan kişidir. Ancak kendisine Müslüman sıfatı takan gerçekte ise asgari insanlık değerlerinden bile uzak olanların yaptıkları, İslam hesabına kötülük olarak yazılmaktadır. Bu sapmış, sapıtmış, azmış vahşi güruh aynı zamanda İslam karşıtları tarafından da destek görmektedirler. Hatta çoğu zaman bu gurupların yaratıcısı, üreticisi ve besleyicisi İslam karşıtı olanlardır.  İslam’ı rahmet ve bereket mecrasından çıkarıp, vahşet ve dehşet mecrasına sokanlar, sonunda  o vahşete kendileri de maruz kalmaktadırlar. Bu satırların yazıldığı sırada Fransa’da bir gurup yazar/çizer terörist bir saldırıyla, Nijerya’da iki bin insan yakılarak, Irak’da onlarca insan canlı bombalarla, Filistin’de, Suriye’de, Yemen’de, Bahreyn’de ve daha bir çok yerde onlarca kişi kurşunlanarak, boğazı kesilerek öldürülmüştür. Bu vahşeti durdurmanın tek çözümü İslam dinine mensup olduklarını söyleyenlerin, her türlü ayrılıkçı düşünceleri bir yana koyarak Hz.Peygamber’in (s.a.v) tahrif edilmemiş tebliğine, sünnetine, vahiy evi olan Ehl-i Beytin öğretisine yönelmesi ve Kur’an’ın istediği “Müslüman kardeşliğini” yeniden kurmasına bağlıdır.

    Yaşadığımız bu günler, Hz.Peygamberin ve aynı zamanda İmam Cafer Sadık’ın doğum günleridir, vahdet haftasıdır. Müslümanlar, tabi olduklarını iddia ettikleri dinleri hakkında, derin düşünce ve analizlerle İslam’ın rahmet, bereket ve barış yüzünü ortaya koymanın, yaşamanın yol ve yöntemlerini  bulmak durumundadırlar. Aksi taktirde, islam’dan gelen korku söylemiyle “islamofobi” diye tanımlanan ancak gerçekte açık ve net olan “İslam karşıtlığı/düşmanlığı” hızla yükselen, kabul gören bir tutum olacaktır. Bu durum Müslümanları bizzat Müslümanım diyenler eliyle yok etmekten başka ne olabilir ki?

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
21-01-2015 16:55 - 942 Okunma
yazarın diğer yazıları [ Tümü ]
Hz. Mehdi (a.f) Haktır ve Gelecektir 07-06-2016 tarihinde eklendi
Hz. Mehdi (a.f) Haktır ve Gelecektir 07-06-2016 tarihinde eklendi
Laiklik ve AHİM kararları 03-05-2016 tarihinde eklendi
Aşura 30-10-2015 tarihinde eklendi
Suud’un şerrinden Merkel’in insafına sığınmak! 18-09-2015 tarihinde eklendi
Terör Örgütlerini kullanmak veya Cepte akrep taşımak 14-08-2015 tarihinde eklendi
Terör Örgütlerini kullanmak veya Cepte akrep taşımak 14-08-2015 tarihinde eklendi
Rahmet ve Bereket Ayı Ramazan 14-07-2015 tarihinde eklendi
7 Haziran 2015 Seçimleri 20-06-2015 tarihinde eklendi
Suudiler neden Yemen’e saldırdı? 22-05-2015 tarihinde eklendi
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
29-03-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım