Ana Sayfa İç Gündem Ülke Gündemi Dünya Gündemi Kütüphane Etkinlik Kültür -Sanat- Bilim Haber - Analiz Caferider
FARZET Kİ CENAZE NAMAZI KILINAN SENSİN!
Mehdi AKSU

Senin oradaki varlığın yıllarca birbirlerini görmeyen yakınların, akrabaların, dostların bir araya gelmelerine, bir birlerini görmelerine vesile olmuştur.  Kılınan namazdan önce veya sonra; İmam efendinin; hakkınızı helal ediniz söylemine, seni tanıyan da tanımayanda helal olsun derler. Bu söylem ve cevap yüreğin ve vakıanın söylemi ve cevabı değildir, alışılagelmişliğin söylemi ve cevabıdır. İşte o an senin ruhun yaptığın günahları gözlerinin önüne getirdiğinde kendi kendine iyi ki de günahlarımı bilmiyorlar dersin.

Sizleri ürperttiysem ne olur kızmayın bana! Bu, hepimizin dünya hayatına, yaşayışına, düşüncesine, fillerine, söylemlerine, kaleme aldıklarına yeni bir bakış açısı yakalamamız içindi. Çünkü ölümü düşünmek, ölümün koynunda yaşıyormuş gibi bir hal almak, ölüm ile dost olmak, son nefesin, mezarın, hesabın tefekküründe ve kaygısında olmak az hata yapmamızı sağlar. Sizi tanıyan ve ölümünüzden haberdar olmayan dostlarınız, tanıdıklarınız birinci dereceden akrabalarınızın dükkân vitrininin camına yapıştırılmış olan A4 kâğıdındaki “Cenaze dolayısıyla kapalıyız” yazısını okuduklarında akıllarına, varsa yaşlı dedeniz ya da ömrünün son demlerini yaşayan büyükleriniz gelir. Oysaki o ilan senin adına yapıştırılmıştır oraya.O yazıyı gören ve dünyaya tamamen dalanlar o haberden pek etkilenmezler, sıra kendilerine gelmeyecekmiş gibi işlerinin peşi sıra giderler. Ancak dünyaya tamamen bağımlı olmayanlara bir anlık ölüm meleğinin etrafında dolaştığı hissini verirsin. Azrail, onun kulağına; “Bir gün seninde adını yazdıracağım bu tür kâğıt parçalarına” diye adeta fısıldar.

Ölümün; ağır ve ölümcül hastalığa yakalananların, trafik kazalarının, hastanelerin etraflarında kol gezdiğini düşünenlere çok güzel dersler verir senin ölümün. Ölüm hicret vakti gelenlerin yaşına, cinsiyetine, toplumdaki makamına, kariyerine, değerine ya da zenginliğine, fakirliğine hiç mi hiç bakmaz ve bunları hesaba katmaz. Cenaze namazının kılınacağı mekân yakınlarını, akrabalarını, dostlarını bir araya toplar. Kimisi aylardan, kimisi ise yıllardan beri görüşmeyenler ayaküstü muhabbete başlarlar. Bazıları bir gün kendileri için de böyle bir topluluğun bir araya geleceğini düşünmeden işlerini, aşlarını, çek-senetlerini, aldıkları arabalarını konuşurlar. Ama oradakilerin birçoğunun konuşmalarında sen varsın. Seni konuşurlarken adının başına “Rahmetli” kelimesini koyarak konuşurlar. Eğer imanı bütün, ameli salih, hayırsever, birleştirici, samimi biriysen güzelliklerin, iyiliklerin konuşulacak o kalabalıkta. Bu durum insan için hamd-ü sena edilecek bir durumdur. Ama maazallah fasık, fitneci, bozguncu, yobaz, itici, münafık, riyakâr biriysen orada toplananların çoğusu senin birinci sınıf akrabalarının duymayacakları şekilde mikropluklarını, pisliklerini, kırdıklarını, döktüklerini konuşur dururlar ve birbirlerine kurtulduk derler.

Bir yazarın kaleme aldığı eserler öldükten sonra değer kazandığı gibi, bazılarına göre siz de öyle olursunuz. Yaşarken sizi önemsemeyenler, size değer vermeyenler başlarlar size değer vermeye, ah vah ederek sizi konuşup dururlar. Siz böylelerine çok kızgınlık duyar, öfkelenirsiniz ve hatta haykırarak daha düne kadar selamınızı bile almadıklarını, sizden nefret ettiklerini onlara haykırırsınız ama nafile, çünkü onlar sizi duyamazlar ki. Ruhunuzun tabutunuzda hareketsiz yatan bedeninize geri dönerek yeniden tekrar hayata dönmesini ve oradaki sima ve lisanların yapmacık ve sahtekâr olanlarına şunları haykırmak ister ruhunuz; Ben hayattayken hakkımda bu güzel sözleri neden söylemiyordunuz da ölümümden sonra bunları konuşuyorsunuz? Dilleriniz yalan söylüyor! Sizler cenaze yanı başında bile sahtekârlık, ikiyüzlülük yapabiliyorsunuz ve bu yapmacık ah vahlarınız en fazla üç-beş gün sürer, o da her yerde değil sadece beni gerçekten sevenlerin yanında bu durumunuz böyle olur.

Senin ve orada toplananların hali insanın aklına ister istemez Kur'anda, gemi ile yolculuk yapanların kıssasını getiriyor. Kısaca kıssamızı okuyalım; “Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar.' “İnsanların başına bir sıkıntı gelince, Rablerine yönelerek O'na yalvarırlar. Sonra Allah, katından onlara bir rahmet (nimet ve bolluk) tattırınca, bakarsınız ki onlardan bir grup yine Rablerine ortak koşuyorlar.”

Cenazene katılanların bazıları kendilerini senin yerine koyarak tıpkı gemidekiler gibi bazı tarihi kararlar alırlar. Geminin karaya çıkmasıyla cenazenin dağılması ne kadar da benzerlik gösterir! Ölüm korkusunu gemide bırakan herkes eski küfrüne geri döner ve günahlarına devam ederler. Cenazenden ayrılanların birçoğu da aldıkları kararları çok çabuk unuturlar ve kendilerini aldattıklarının farkında olmadan her zamanki modlarına dönüş yaparlar.

Ve derken bir anda imam efendinin tekbir sesi duyulur… Yakın akrabaların ön safta yerlerini almış sana hüzünlü bir kalp ile bakarlar. Bir türlü kabullenmek istemezler genç yaşta ölümünü senin.

Azizan! Bu hakir kul bu satırları yazarken ve şu an siz bu satırları okurken iki metrelik çukuruma-çukurumuza ne kadar mesafem-mesafemiz var bilemiyorum… Bir saat… Bir gün… Bir hafta… Bir ay… Bir yıl… Kırk yıl…? Bilemiyorum… Kimimizin on, yirmi, otuz, kırk, elli, hatta yüz yıllık bir mesafesi olabileceği gibi, kimimiz son saatlerini yaşıyor olabilir.

Cenaze namazından sonra sana vefa örneği sergilemek isteyen yakınların seni omuzlarında taşır. Oysa onlardan bazıları sen hayatta iken en ufak bir yükünü bile omuzlamazlardı ve hatta yer yer senin omuzlarına yük bindirirlerdi. Şimdi ise utanmadan, arlanmadan, ikiyüzlülük yaparak timsah gözyaşları dökerek tabutunu omuzlamışlardır senin… Vay be! Yazıklar olsun sana… size diyesin gelir ama nafile… Yazık değil mi, hem de çoook yazık…

Devam edecek…

Selam ve dua ile…

Paylaşım :
Mail Yazdır Yorum Yaz 0 Yorum
11-04-2016 08:35 - 2658 Okunma
Mehdi AKSU yazarın diğer yazıları [ Tümü ]
İRAN’DA SÜNNİLER! 14-12-2018 tarihinde eklendi
DİRENİŞİN ADI FİLİSTİN! 15-05-2018 tarihinde eklendi
UKRAYNA'DA HZ. MEHDİ COŞKUSU! 03-05-2018 tarihinde eklendi
DÖRT ZÜMREYE ÇOK DİKKAT ETMEK İNDİRİLEN DİNİN EMRİDİR! 20-02-2018 tarihinde eklendi
RABBANİ ALİM ÜSTAT HAMİT TURAN’IN ANISINA! 10-02-2018 tarihinde eklendi
EHLİBEYTİN LİSANINDA AMİN KELİMESİ VARMIDIR? 07-02-2018 tarihinde eklendi
AHMAK VE CAHİL ŞİA! 27-01-2018 tarihinde eklendi
SALAT: DUA MI NAMAZ MI? 16-01-2018 tarihinde eklendi
ASRIMIZIN FİTNELERİ! 01-01-2018 tarihinde eklendi
EMEK VE HİZMETE KADİR ŞİNAS OLMAK! 15-11-2017 tarihinde eklendi
Caferider Web TV
Video Galeri
Foto Galeri
Yazarlar Tümü
Şirali Bayat
ŞİA-CAFERİ AZERİ MİLLETİNİN YÜCELİŞ SERÜVENİ
Av. Sinan Kılıç
Selahattin Özgündüz’e neden saldırıyorlar?
İbrahim ŞEREN
ALLAH PEYGAMBERİNİ MUHATAP ALARAK YÜCE KURAN’DA ŞÖYLE BUYURUYOR
Mehdi AKSU
İRAN’DA SÜNNİLER!
Hamit Turan
ŞÎR-İ FIZZA
Çayan Uludağ
Mekteb-i Kerbela
Abdullah Turan
İmam Mehdi'nin Dünyaya Geldiğini İtiraf Eden Ehl-i Sünnet Âlimleri
Kasım Alcan
Hiç olmazsa dünyanızda özgür kişiler olun
Namık Kemal Zeybek
Osmanlı'da Alevi Katliamı
Orhan Kiverlioğlu
Biz büyük devlet iken
Seyyid Ahmedi Safi
Tüm Müslümanları ilgilendiren önemli sorun
Hüseyin Çaça
Kerbela Hadisesi-1-
Musa Ayaztekin
Muta Nikahı Nedir, Ne Değildir?
25-04-2024 | Ana Sayfa | Ana Sayfam Yap | Sitenize Ekleyin | Künye | Foto Galeri | Video Galeri | Yazarlar | İletişim | RSS
CaferiDer ® 2012  
Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir Tasarım & Yazılım : Network Yazılım